"Doğruları konuşmak için en az iki kişi gerekir; biri doğru söyleyen, biri doğru anlayan" demiş Victor Hugo... "Çünkü yalanları dinlemek de, yalan söylemenin bir çeşididir aslında!"
*
Güzel laf di mi?
*
Ama size kötü bir haberim var.
Victor'un böyle bir lafı yok!
Kıçımdan uydurdum.
*
Adım gibi eminim ki, uydurduğumu itiraf etmeseydim, çoğunuz inanırdınız... Hatta, bu süslü lafı not edip, eşe dosta satmaya kalkan bile olurdu... Çünkü, adamın biri imzasıyla, fotoğrafıyla köşe yazıyorsa koca gazetede, çıkıp ahkám kesiyorsa televizyonda; "gazeteci" sanıyorsunuz, "doğru" kabul ediyorsunuz.
*
Genelkurmay Başkanı'nın, "Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı medya üzerinden asimetrik psikolojik harekát yürütülüyor" dediği, işte bu.
*
Akıllarında ihanet.
Vicdanlarında nefret taşıyorlar.
Ceplerinde sarı basın kartı...
*
"Demokratım, özgürlükçüyüm, aydınım" ayaklarıyla, gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. Süsleyerek... Haysiyet cellatlığı yapıyorlar. "Papağan efekti" yaratıyorlar. Okuyan, inanıyor. İnanmakla kalmıyor, başkalarına anlatıyor.
*
Bu sinsi tuzağı, ne Genelkurmay bozabilir, ne MİT, ne de herhangi bir siyasi iktidar... Siz bozabilirsiniz... Vatandaş.
*
İnanmayın kardeşim...
"Kim bu dangoz?" diye sorun.
"Bugün bize duayen diye kakalanan bu badem bıyıklı 5 sene önce ne iş yapıyormuş acaba?" diye merak edin... "Bu ülkede doğdum, bu ülkede büyüdüm, hayatım boyunca adını bile duymadığım adam, benim haberim olmadan nasıl olmuş da otorite olmuş?" diye sorgulayın...
*
"Belge" dedikleri, káğıt parçası çıktı...
Bunları da, káğıt mendil gibi buruşturun.
Atın hayatınızdan.
*
Netice itibariyle...
Ne demiş Albert Camus?
"Ajan basın, bunu da yazın!"
Yorum: Bu belge kağıt parçası çıkmış olsa bile birileri bu belgeyi bir amaç için hazırladı. (TSK yıpratmak için ya da iktidarla TSK arasını açmak için. Neyse ne) Neden kağıt mendil gibi buruşturulup atılsın ki? İki haftadır ülkenin gündemini meşgul etti. Bu nedenle bu kağıt parçasını hazırlayanlar ortaya çıkarılıp gereken yapılmalıdır.