20.06.2009
Millî Gazete, 15 Haziran Pazartesi günü, Ahmet Zeki Gayberi'nin hazırladığı 'analiz dosya'sını birinci sayfadan vererek şu manşetle çıktı: Dünyaya D-8 adaleti gerek!
15 Haziran 1997 günü, yani bundan 12 yıl önce, İstanbul'da bir araya gelen Bangladeş, Endonezya, İran Malezya, Mısır, Nijerya, Pakistan ve Türkiye'nin devlet ve hükümet başkanları, dünyaya gerekli olan adaleti tesis etmek için bir araya geldiler ve D-8'i kurdular. Aradan geçen yılların ardından da iyice görüldü ve anlaşıldı ki; ırkçı emperyalizmin ekonomik kriz, manevi çöküş ve siyasi kaoslarla mahvettiği dünya, ancak adaleti tesis edecek bir anlayış, sistem, düzen ve mekanizma ile kurtulabilir.
Aynı zamanda İslâm Konferansı Örgütü'nün de üyeleri olan D-8 kurucusu sekiz ülke, Refah-yol Hükümeti Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan önderliğinde bir araya gelerek, insanlık için ismiyle müsemma "İslâm/barış" birlikteliği oluşturmuş oldular. Bu ülkelerin tamamı tabiî kaynakları, kalabalık nüfusları, çok yönlü birikimleri ve potansiyel pazarlarından ötürü, kendi bölgelerinde önemli konum arz etmektedirler. Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da düzenlenen 6. D-8 zirvesinde, D-8 daimi Sekreteryasının İstanbul'da olmasına karar verildi. Bu karar 20 Şubat 2009 tarihinde imzalanan anlaşma ile resmiyet kazandı. 22 Ekim 1996 tarihindeki "Kalkınmada İşbirliği Konferansı"nı izleyen bir dizi hazırlık toplantılarından sonra, 15 Haziran 1997 tarihinde İstanbul'da yapılan ve devlet ile hükümet başkanlarının katılımıyla gerçekleştirilen zirvede, "İstanbul Deklarasyonu" ile D-8'in kuruluşu resmen ilan edildi. Böylece dünyada "adalet"i tesis edecek, "Yeni Bir Dünya"nın kurulmasını gerçekleştirecek hareket başlatılmış oldu.
D-8'lerin bayrağında yer alan altı yıldız, D-8'lerin temel ilkelerini sembolize etmektedir. Bu altı ilkeyi bu hayırlı kutlama vesilesiyle hatırlayalım: -Materyalizm değil, maneviyatçılık. -Çatışma değil, diyalog. -Çifte standart değil, adalet. -Tekebbür değil, eşitlik. -Sömürü değil, işbirliği. -Baskı ve faşizm değil, insan hakları, özgürlük ve demokrasi.
D-8, dünya üzerinde beş asırdan beri hükümran olan "ateş, savaş, yokluk ve zulüm medeniyeti"nin temsil eden, emperyalist ve Siyonist sömürü sermayesinin kontrolündeki ülkelerin politikalarına karşı; "su, barış, refah ve adalet medeniyeti"ni temsil edenler tarafından dünyayı ıslah etmek gayesi ile kurulmuştur.
Küresel ekonomik krizin tekel sömürü sermayesinin vahşi uygulamaları sebebiyle iyice azgınlaştığı bu dönemde, bu gidişata dur demek ve "Adil Ekonomik Düzen"i tesis etmek için D-8'leri hayata geçirmenin tam zamanıdır. Dünya savaşlarının ardından, günümüzde de ölmeye devam eden milyonların sorumlusu, bugünkü Batı zihniyetidir. Kapitalizm de aynen komünizm gibi çökmüş durumda; "çare ve çözüm" üretemiyor, sadece "sorun ve zulüm" üretiyor. Batı Medeniyeti'nin biricik alternatifi olan İslâm Medeniyeti'nin "Adil Ekonomik Düzeni"ni uygulamanın tam zamanıdır.
Mete Gündoğan, beş gün önce (15.06.2009), D-8'in kuruluş günü münasebetiyle yazdığı yazıda önemli hatırlatmalarda bulundu. Benim dikkatimi en çok Erbakan Hocamızla ilgili bir hatırlatması çekti: Hocamız D-8 çalışmalarına başlamış... Üst düzey bir şahıs, bu hareketi eskilerin fütuhatlarına da benzeterek Hocam'a soruyor; "Böyle bir hareketi niçin yapıyorsunuz?" Hocam da güzel bir cevap vermiş. Cümle aynen şu; "Bu hareketi yapmak mecburiyetindeyiz çünkü Türkiye büyümezse küçülecek!" Ve devam etmiş; "Bütün bu coğrafya adil temeller üzerinde bir ve bütün olarak hareket etmeli..."
D-8'in 12'inci yıldönümü, Erbakan Hocamızın katılımıyla bugün İstanbul'da kutlanıyor...
Sonuç ve sözün özü bugünkü yazının başlığında var: Dünyaya D-8 adaleti gerek!
Yorum:
D-8'in kurulmaya karar verilmesinden bugüne 12 sene geçtiği halde AB veya benzeri birliklerden farklı olarak emperyalizmin dayattığı sistemi nasıl çözeceği ve alternatif olarak ortaya ne koyduğunu anlayabilmiş değilim. Buradan hareketle kendi açımdan D-8'ler ya yeterince anlatılamıyor (bu durum Milli Görüş yayın organları için de geçerli) veya henüz sorunları giderecek kadar olgunlaşmadı diyebiliyorum. Ne yapılacağı konusundaki doğru teşhisler nasıl yapılacağı hususuna gelince ciddi bir eksikliğin varlığı hissediliyor. Eğer sorun nasıl yapılacağı ise bunun için yapılacak çalışma ve denemelerin yeri sadece iktidar makamı mıdır? Veya bunlar sadece iktidardayken mi gerçekleşebilecektir ki eğer çözümü biliniyorsa da paylaşım eksikliği içerisine giriliyor? Emperyalizmin sömürü sisteminin nasıl işlediği ve sömürdüğünden çok, yuvarlak laflardan öteye geçilip, çözümün nasıl yapılacağı ortaya koyulup harekete geçilmelidir. Halkı uygulamayı göstererek davet etmek dışında başka şekilde ikna etmek mümkün olmayacaktır.