70 milyonluk İran'da bugün her üç kişiden ikisinin yaşı 30'un altında... İran, dünyanın nüfusu en genç ülkelerinden biri... Bunu da 80'li yıllarda, Irak'la uzayıp giden savaşın da etkisiyle Humeyni'nin özendirdiği çok çocuk politikasına borçlu. 80'lerdeki nüfus patlaması şimdi ülke üzerinde muazzam bir sosyo-ekonomik baskı yaratmış bulunuyor...
İran, nüfustaki bu 'genç şişkinliği'nin toplumsal çalkantılara ve istikrarsızlığa neden olmasını önlemek için iki alanda acil ve rasyonel tedbirler almak zorundaydı...
Birincisi, istihdamı artırmak, her yıl emek piyasasına çıkan milyonlarca gence iş yaratmaktı. İran gibi bütçesinin ortalama yüzde 85'i petrol gelirleriyle karşılanan bir ülkede, bu kaynağın istihdam yaratan bir büyüme için rasyonel biçimde kullanılması gerekiyordu.
Kendi eseri olan bir politik konjonktür nedeniyle izolasyon çemberinde yaşayan bir İran'ın, dış destek almadan, ihtiyacı olan istihdamı yatırım ve sanayileşme odaklı bir büyümeyle gerçekleştirmesinin güçlüğünü elbette teslim etmeliyiz...
Ama bu noktada asıl görülmesi gereken, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ın 'petro-popülizmi' sonucunda işsizliğin daha da artmış olduğudur. Dört yıl önce yüzde 10,5 olan işsizlik oranı şimdi yüzde 17 seviyesine çıkmıştır. Ahmedinecad popülizminin, iktidardaki 'İslamcı neo-conlar'ın kısa vadeli siyasi çıkarlarına hizmet ederken, ülkenin makro ekonomik dengelerini nasıl altüst ettiğine dünkü yazımda değinmiştim...
Alınması şart olan ikinci acil tedbir ise, herkesin aklına gelebileceği gibi, etkin bir nüfus kontrolüydü...
Nitekim, savaştan sonra Rafsancani ve Hatemi'nin cumhurbaşkanlığı dönemlerinde bu konuda ciddi adımlar atıldı. 80'lerde yılda yüzde 3,2 olan nüfus artış oranı 2006'ya gelindiğinde yüzde 1,2'ye çekilmişti.
'İki çocuk az, daha çok yapın'
Sonra 2006'nın ekiminde, Cumhurbaşkanı Ahmedinecad bakın nasıl konuştu:
''İki çocuk yeter' diyenlere karşıyım. Ülkemizin kapasitesi çok daha fazla çocuk büyütmeye yeter. Hatta 120 milyon kişilik kapasitesi vardır.'
''Daha az çocuk yapın' diyenlerin Batılılar olduğunu' söyleyen Ahmedinecad, belli ki nüfus kontrolünün bir 'emperyalist icadı' olduğunu düşünüyordu.
Saplantılı bir liderlik anlayışı
Bütün bunları hatırlatıyorum, çünkü bu örnekler İran gibi çok önemli bir ülkenin cumhurbaşkanlığına yeniden seçilen şahsın, ülkesinin en hayati toplumsal meselesi karşısında nasıl da irrasyonel ve saplantılı bir tutum alabildiğini gayet güzel sergiliyor.
Karmaşık bir siyasi sisteme sahip olan İran'da iktidar gücünün önemli oranda 'dini lider'in elinde toplandığını biliyoruz. Ama hükümeti atayan cumhurbaşkanları da ülkelerinin kaderi üzerinde hatırı sayılır bir yetkiye sahiptirler. Ahmedinecad bu yetkiyi iktidardaki ilk döneminde İran'ın uluslararası alanda daha da yalnızlaşmasına neden olan adımlar atarak kullandı.
Şimdi, ülkesinin bir yandan bölge ülkelerini tehdit etmeyi sürdürürken, diğer yandan nükleer enerjiyi, barışçı amaçla da olsa kullanamayacağını kavrayabilecek mi? İran bunlardan birini seçmek zorunda...
Doğru tercihi yapmak için de rasyonel bir liderlik anlayışı gerekiyor. Ahmedinecad'ın ise rasyonalizmle (akılcılık) sorunlu bir ilişkisi var.
Mamafih, Ahmedinecad'ın ABD ve İsrail düşmanlığını seçim kampanyası sırasında geri plana itmiş olması, Obama yönetiminin tasarladığı diyalog inisiyatifi adına küçük ama cesaretlendirici bir işaret olarak algılanabilir.
Diğer taraftan, ılımlı aday Mir Hüseyin Musavi'nin İran'ın nükleer programı hakkındaki düşünceleri açık olmasa da, ülkesini izolasyondan kurtarmak ve kötüleşen imajını düzeltmek için adımlar atmayı vaat ettiği biliniyordu. Bu haliyle rasyonel bir politikacı profili çizmekteydi Musavi...
Musavi seçilseydi, karşı kamptaki sertlik yanlıları için zor bir muhatap olacaktı; Ahmedinecad, tutumunu değiştirmediği takdirde onlar için kolay bir düşman olarak kalacaktır.
Yorum:
Bence İran kendini aşmış bizi de iki kere sollamış durumda insanlar oylarının nereye gittiğini sorabiliyorlar bizde de seçim yapıldı. Bilgisayar ortamında İsrail gibi ufak bir ülkede seçim sonuçlarını saymak bir hafta sürmüşken Türkiye gibi büyük ülke bir akşamda bitirdi. Herkes biliyor ki koskaca mahalleler sitelerin tamamı seçimlere katılmadı. Birçok kimsenin evine hiç tanımadığı insanların pusulası geldi.
Yine herkes biliyor ki bilgisayar ortamında seçim yanlış sonuçlar veriyor. Artık bu seçim geçersiz ama İran'da insanlar sokağa dökülüp bunu sorabiliyorlar.
Türkiye'de çıt yok.
Şimdi beğenmediğiniz İran mı demokrat, Türkiye mi, beyim?