Başbakan'a sorular cevaplar
1085 Okunma, 0 Yorum
Hakan Albayrak - Yeni Şafak
Veysel İpekçi

Sayın Başbakan, dün AK Parti Meclis Grubu'na hitaben yaptığınız konuşmayı dinleyemedim, ama konuşmanın metnini okudum.

İlk tepkim: Ne bu şiddet bu celal?

Suriye sınırındaki mayınlı araziyle ilgili kanun teklifine ilavelerde bulunmaya hazır olduğunuzu, mesela mayın temizleme işinin Milli Savunma Bakanlığı'nca yaptırılması alternatifine sıcak baktığınızı, hatta "kiralama karşılığı mayın temizleme" seçeneğinin de değişebileceğini söylediğinize göre, kanun teklifinizin mükemmel olmadığını / olmayabileceğini siz de kabul ediyorsunuz.

Öyleyse, "muhalefetin provokatif tavrı ve bu tavra bazı köşe yazarları tarafından verilen destek" gibi bir söylemle karşılıklı öfkeyi besleyeceğinize, tansiyonu düşürmeye matuf bir tavır sergileyemez miydiniz?

Mesela; "Muhalefet ve bazı köşe yazarları bu kanun teklifine karşı çıkarken ölçüyü kaçırıyor ve bize haksızlık ediyor olsalar da, biz onların eleştirilerinden istifade ederek teklifimizde bazı değişiklikler yapmaya hazırız" diyemez miydiniz?

O "bazı köşe yazarları"nı da sormak isterim…

Kimlerdir onlar?

İçlerinde Akif Emre, Salih Tuna, Mehmet Şeker, Hakan Albayrak da var mı?

Varsak niye varız?

Hangi provokasyona destek vermişiz?

'Bu tasarının, mayın temizleme işini doğrudan İsrail'e ya da İsrailli firmalara ihale ettiğini, yabancıların gelip bizim sınırımıza yerleşeceğini ve bunun da vatana ihanet olduğunu söyleyecek kadar ileri gittiler" diyorsunuz…

Biz "Bu işin İsrail'e verileceği kesin! Yabancılar Suriye sınırımıza kesinlikle yerleşecekler!" gibi bir şey yazmış mıyız?

Yazmamışız.

Ya ne yazmışız?

Böyle bir şeyin muhtemel olduğunu yazmışız.

Neye istinaden yazmışız?

AK Partili yetkililerin ve bilhassa zât-ı âlinizin konuyla ilgili açıklamalarına istinaden yazmışız.

Mesai arkadaşlarınızın bize verdikleri 'Mayın temizleme işinin maliyetini karşılamakta müşkülatımız olabilir diye yap-işlet-devlet seçeneğini sunduk. İlgili ihaleye tabii ki İsrail firmaları da girebilir' bilgisine istinaden yazmışız.

Bizzat sizin 'Bu işi İsrail'e versek ne olacak? Şu dinden bu dinden diye yabancı sermayeye karşı çıkılır mı? Paranın dini-ırkı yoktur. Adam buraya gelecek, yatırım yapacak, Ahmet'i-Mehmet'i istihdam edecek' mealindeki PROVOKATİF konuşmanıza istinaden yazmışız.

Ve ben şahsen 'Ne münasebet? 500 milyon dolarlık bir iş için Suriye sınırımızda İsraillilerin fink atmasıyla sonuçlanabilecek bir süreç başlatılır mı?' diye yazmışım.

Dikkat buyurun; "sonuçlanacak" dememişim, "sonuçlanabilecek" demişim.

Bazı riskler taşıyan böyle bir kanun teklifine niçin ihtiyaç duyduğunuzu sorgulamışım.

Dünkü konuşmanızda öncelikli tercihinizin hizmet alımı yoluyla (parasını vererek) mayınları temizletmek olduğunu, toprak kiralama seçeneğinin ancak bu konuda bir sorun çıkması halinde gündeme geleceğini, fakat kanun teklifinize karşı çıkanların ilk seçeneği görmezden gelerek son seçenek üzerinde yoğunlaştıklarını, bunun da iyi niyetle izah edilemeyeceğini söylemişsiniz.

Peki, madem öyle, bu köşede daha evvel sorduğum bir soruyu tekrar edeyim:

"Öncelikli tercihiniz mayın temizleme işini tek başına ihale etmek ise, bunu bugüne kadar niye yapmadınız? Şimdi niye yapmıyorsunuz? Dediğiniz gibi olsaydı, açardınız o ihaleyi, bakardınız tekliflere, yeni bir kanuna ihtiyaç duyulup duyulmadığına ondan sonra karar verirdiniz…"

İlk seçeneği bırakıp son seçenek üzerinde yoğunlaşmamızın sebebi, o seçeneğin kanun teklifindeki eğreti duruşudur.

Öyle bir seçenek olmasaydı bile kanun teklifiniz tuhaf kaçacaktı, zira Suriye sınırındaki mayınları temizletmek için yeni bir kanuna ihtiyaç yok.

Nitekim kanun teklifinizin 2. maddesinin 1. fıkrasının başında siz de bunu teyit ediyorsunuz.

Diyorsunuz ki:

"'Mayın temizleme işi öncelikle 4 Ocak 2002 tarih ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine göre Maliye Bakanlığı'nca hizmet satın almak suretiyle yaptırılır."

Ortalığı karıştıran devam cümlesini de hatırlayalım:

"Bu usulle yaptırılamaması halinde (arazinin) tarımsal faaliyetlerde kullandırılması karşılığında, kullanım süresinden (44 yıl) en fazla indirimi teklif edene ihale edilmek suretiyle yaptırılır."

Peki; mevcut Kamu İhale Kanunu o mayınları temizletmek için yeterliyse ve Türkiye'miz 500 milyon dolar civarında olacağı söylenen mayın temizletme maliyetini karşılayamayacak kadar aciz duruma düşmediyse, "Bu toprak kiralama seçeneği nereden çıktı?" diye sormayacağız da ne yapacağız?

Şunu da söylemeden geçemeyeceğim:

Mayından temizlenen arazinin bölge halkına verilmesini isteyenleri 'Yok öyle bedavacılık!' diye azarlıyorsunuz, ama o topraklar zaten bölge halkınındı.

1950'li yıllarda "Burası askeri bölge olacak, mayınlanacak, sivillere kapatılacak" diye istimlak edildi, bölge halkının elinden alındı.

İstimlak sebebinin ortadan kalkmasıyla beraber o toprakların eski sahiplerine iadesinin gündeme gelmesinden daha tabii ne olabilir?

Buna bedavacılık denmez, iade-i hak denir.

Ve isminde ADALET kelimesi bulunan bir partiye de bu yakışır.

Yorum:

Sayın Albayrak’ın yazılarını bundan sonra bu köşede ben  yorumlayacağım. Asıl işim yazarlık değil. Ama dilimde  olanı yazıya dökmeğe çalışacağım.

Sayın Albayrak birkaç haftadır başbakanı ve mayın yasasını doğrudan eleştirme cesareti gösteren yazarlardan bir tanesi olmuştur. Yeni şafak gibi medyatik kutuplaşmanın belirginleştiği ve kıblesi belli bir gazetede yazmakla ;  böyle bir yazı ile kendi düşündüğünü her yerde ifade edebildiğini göstermiştir. Tebriklerimi de iletmeden geçemeyeceğim.  

Sayın Albayrak bu yazısında başbakanın üslubuna bozulmuş olabilir; ortaya söylenen sözlerden üzerine alındığını düşünüyorum. Mayın yasasının milletin vicdanında  derin bir yara açtığı aşikardır. Milletimizin devletini vatanını ne kadar sevdiğini izaha ihtiyaç bile yoktur.  Dik duruşunun “Eleştiren bir Başbakan bile olsa; sözümün arkasındayım’’ tadında bir yazı olmuş. Sn Albayrak’ın yazısına ilaveten şunları da ifade etmek isterim  

Öneri : İnsanların bir şeyin neden-sonuç ilişkisi içerisinde izahatından daha olumlu sonuçlar alacağı kanısındayım. İnsanlar her ne kadar düşünmeyi sevmezler. Bu nedenle insanları düşünmeye ve birbirine saygı ölçüsünde tartışmaya yönlendirmenin konunun çözümüne daha etkili olacağı kanaatindeyim.bununla ilgili düşündüğüm üç soru vardı ? 

Yasa tasarısına neden ihtiyaç duyuldu?

Yasa maddesi neleri içeriyor ? .

Çözüme yönelik söylemler neler olabilir ? .

Benim görüşüm ;

Birincisi Türkiye imza atığı mayından arındırmaya ilişkin sözleşme uyarınca 1 mart 2004 . tarihinde taraf olunan OTTOWA anlaşmasında bu mayınların temizleneceği biliniyordu. Peki ama bu tarihten 2009 yılına kadar neden herhangi bir çalışma yapılmadığı düşünülmelidir. Kyoto protokolü gibi hayati önem protokollere hemen imza atılmamış. Gerekli alt yapı veya sanayinin entegrasyonu düşünülerek; en son merhalede sayılabilecek zamanda imza atılmıştır. Peki ama mayın yasasındaki bu derme çatma gece kondu mantığı nereden çıkmıştır ?.Sözleşmenin son zamanları beklenmiştir. İleride maddelerde teklif verecek firmalar açısından sıkıntı oluşabilir. Bir yabancı firma yap işlet devret modeli ile bir yılda temizlerken. Komisyonun alacağı kararlara göre hareket eden başka firmalar 2. madde gereğince uzun sürelerde temizleyip, ihalenin yap -işlet – devret modeline mecbur edilmesi söz konusu olabilir. Tabi bütün bunları zaman ve niyetler belli edecektir.

Cevap İki –Maddenin en dikkat çekici 2. maddesini aşağıda sunuyorum.

MADDE 2 – (1) Mayın t“İstisnalar” başlıklı 3 üncü maddesini emizleme işi, öncelikle 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun n (b) fıkrasında belirtilen istisna hükümlerine göre Milli Savunma Bakanlığınca yaptırılır.

(2) Mayın temizleme işinin birinci fıkrada belirtilen usulle yaptırılamaması halinde, 4734 sayılı Kanun hükümlerine göre Maliye Bakanlığınca hizmet satın alınmak suretiyle yaptırılır. Mayından temizlenen alanlardaki Hazine taşınmazlarının tasarrufu Maliye Bakanlığına geçer. İhale komisyonlarının oluşumu ve çalışmasına ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığı tarafından belirlenir. İhale şartnamesinin hazırlanması ve yapılacak işin muayene ve kabulü,  Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı temsilcilerinden oluşan ortak bir komisyon tarafından yapılır. Muayene ve kabul komisyonlarının görevleri ile çalışma esas ve usulleri aynı komisyonca belirlenir.

(3) Birinci ve ikinci fıkralar hükümleri çerçevesinde mayın temizleme işinin yaptırılamaması halinde, 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kanun hükümlerine tabi olmaksızın Hazineye ait ya da Maliye Bakanlığınca idare edilen mayından temizlenecek alanlar ile müstakil kullanımı mümkün olmayan ve bu taşınmazlarla bütünlük teşkil eden Hazineye ait diğer taşınmazların, tarımsal faaliyetlerde kullandırılması karşılığında, kullanım süresinden en fazla indirimi teklif edene ihale edilmek suretiyle yaptırılır. Ayrıca, söz konusu alanda bulunan ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan taşınmazlar da aynı yöntemle Maliye Bakanlığı tarafından ihale edilir. Mayınlı alanda bulunmakla birlikte, Bakanlar Kurulu kararı gereğince belirlenen askeri yasak bölge ile sınır hattı boyunca tesis edilecek sınır fiziki güvenlik sistemi için ihtiyaç duyulacak alanlar temizletilmekle birlikte, yüklenicinin kullanımına bırakılmaz. Bu fıkranın uygulanması halinde, ihale komisyonlarının oluşumu ve çalışmasına ilişkin esas ve usuller Maliye Bakanlığı tarafından belirlenir. İhale şartnamesinin hazırlanması ve yapılacak işin muayene ve kabulü, Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı temsilcilerinden oluşan ortak bir komisyon tarafından yapılır. Muayene ve kabul komisyonlarının görevleri ile çalışma esas ve usulleri aynı komisyonca belirlenir.

(4) İhaleyi yapan bakanlık gerekli gördüğü hallerde, taşınmazları bir bütün olarak ya da kısımlara ayırmak suretiyle ihale edebilir. Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin bilgi, belge, teknik personel gibi talepler, diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından öncelikle ve ivedilikle karşılanır.

(5) Temizlenecek mayınlı alanların öncelik sırası Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Maliye Bakanlığının mutabakatı ile belirlenir.*

* Resmi Gazete

ilk ihaleyi milli savunma  bakanlığı yaparken; eğer ihale gerçekleşemezse neden ihale Milli savunma bakanlığına devredilmeyerek bütün taşınmazlar ve maliye bakanlığına geçmektedir. İlk ihale istisna olarak NAMSA için olabilir. Ama ikincisinde neden malvarlıkları devredilmektedir.  

Üçüncü fıkrada ayrıca birinci ve ikinci ihale şartları oluşamazsa yapılacak üçüncü ihalede tahsis veriyor. Bununla beraber diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait diğer arazilerin de aynı yöntemle satışına neden ihtiyaç duyulmaktadır?

Öneriler.

İlk ihalede istisna kısmında mevzuat elverdikçe TSK veya TSK’lerine yardımcı olan sivil toplum kuruluşlarına yaptırılmalıdır. 3. madde gibi. İkinci madde de de tahsis söz konusu olabilir. Zira tasarruf maliye bakanlığına bırakılmaktadır. Bu madde de TSK lerine yardımcı sivil kuruluşların ihaleye girmesi sağlanmalı.Maliye bakanlığı tahsisi TSK’ya vermelidir.  Alınan yerden elde edilecek mahsülün TSK’nın ihale şartnamelerine eklenecek yeni bir madde ile öncelik verilebilir. Toprakların tasarrufu TSK’da kullanım hakkı milletimizde olabilir.Burada yetişecek her nevi mahsülün  bir kısmı doğrudan TSK ya devredilir. Böylece TSK temizleme maliyetlerini karşılamış olur. Mahsulün belirlenen miktarı da ekip biçen köylülere ekip biçme payı olarak kalır.  Böylece hudutta milletimizi rahatsız ettiğine kani geldiğim güvenlik,yabancılara satış ve finansman sağlanmış olacaktır.

Bu iki madde de sonuç elde edilemezse. Milletimiz vatanı için gerekeni yapacak güçtedir. 44 yıllığına kiralama işine TSK nın önereceği herhangi bir kurum talip olmalıdır. Gerekli imkan bulunamazsa; milletimiz bağışta bulunabilir. Çıkacak mahsulden elde edilecek hasıla bağışçılara pay olarak dağıtılabilir. Milletimiz hiçbir şey beklemeden de verebilir. Çıkan mahsulde ordumuza tedarik için kullanılabilir.

 

Veysel İpekçi






Sayı: 2 | Tarih: 22.06.2009
Yılmaz Özdil
Kod Adı...
1196 Okunma
Leyla Okta
Ertuğrul Özkök
Siyasi papağanlık çetelesi
1131 Okunma
1 Yorum
Süleyman Akdemir
Hayrettin Karaman
Laikçilerin telaşı
1131 Okunma
Hilmi Altın
Mahir Kaynak
Böyle Gitmez
1124 Okunma
Süleyman Karagülle
Ahmet Turan Alkan
Ordu için orduya rağmen
1118 Okunma
Emine Hocaoğlu
Mehmet Altan
Askeriye hukuktan korkar mı?
1117 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Taha Kıvanç
Kim takar bu gazeteleri
1108 Okunma
Ahmet Kirtekin
Ahmet Hakan
Alenen Beddua
1103 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ruşen Çakır
İran Ezberleri
1094 Okunma
Tayibet Erzen
Hakan Albayrak
Başbakan'a sorular cevaplar
1085 Okunma
Veysel İpekçi
Reşat Nuri Erol
Dünyaya D-8 adaleti gerek!
1084 Okunma
Zübeyir Erol
Cengiz Çandar
“Gerçek”lerden kaçış yok...
1080 Okunma
Ekrem Fildişi
Kadri Gürsel
İran'ın sorunu
1079 Okunma
Erkan Tulacı


© 2024 - Akevler