Kuran’da Kölelik
Yıllardır Kuran meali okurum. Fakat bana köle azat etmek ile ilgili ayetler hep tuhaf gelirdi. Çünkü bugün dünyamızda klasik anlamda köle bulmak nerdeyse imkansızdı? Ayrıca köle azat etmek sürekli bir köle talebi olması demekti. Köle talebinin olması ise bir köle sektörünün desteklenmesi demekti. Ama meallerde hep böyle yazıyordu. Sonunda araştırdım ve aslında köle azat etmek olarak çevrilen ayetlerin yanlış çevrildiğini tespit ettim.
Köle azat etmek olarak çevrilen terimdeki “köle” anlamı verilen kelime “raqabe” dir. Kuran’da köle anlamında kullanılan iki kelime daha vardır. Aslında köle anlamında sadece bu iki kelime vardır. Bu kelimelerin birincisi “abdün” dır. Erkek köle, kul, işçi, amele, hizmetçi anlamına gelir. Kadın için “ametün” kelimesi köle, hizmetçi anlamına gelmektedir.
Bunların dışında ma meleket eyman u(kum) denen sözleşmeli kişiler vardır. Bunlar köle olmayan yabancı işçi, memur, asker ve hükümlü statüsünde kişilerdir. Birçok hakları vardır. Fakat vatandaşlık hakları tam değildir, kısıtlanmıştır (Memluk).
Hiçbir ayette abdün veya ametün hürleştirmeden veya azat etmeden bahsedilmez. Hürleştirme fiili ise “raqabe” kelimesi ile gelmektedir.
Nedir bu raqabe kelimesinin anlamı?
Elmalılı Hamdi tefsirinde Raqabe kelimesi için şöyle demektedir: Rikâb, rakabe' nin çoğuludur. Rakabe sözlükte boyun kökü demek olup, mecazen insanda ve şer'an hürriyetini kaybetmiş olan insanda kullanılır ki, burada bu mânâyadır. Yani, esirler uğrunda; köleliğe düşmüş insanların kurtulup âzâd olması hususunda, Mükâtebeye kesilmiş olanların kurtuluş için ödeyecekleri bedele yardım etmek veya satın alıp âzâd etmek veya esasen esirlikten kurtarmak üzere hediye veya sadaka olarak mal vermek.
Lisanül Arap incelendiğinde raqabe kelimesinin fiil olarak “beklentiyle gözleyen, izleyen, gözetmen” anlamına geldiği anlaşılacaktır. İsim olarak ise “boyun, boyunduruk altında olan, kurtuluş bekleyen” anlamına geldiği saptanacaktır. Eski insanlar bunu kendilerine en uygun olacak şekilde “köle, esir” olarak yorumlamışlardır. Çünkü onlar için beklenti içinde olan, boyunduruk altında olan; kölelerdir. Oysa raqabe kelimesi köle kelimesinden çok daha geniş kapsamlı bir kelimedir.
Raqabe kelimesi 24 ayette geçmektedir. Bazı yerlerde fiil bazı yerlerde ise isimdir:
Bakara 177:
لَيْسَ الْبِرَّ أَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّائِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلَاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُوا وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ (177)
Yüzlerinizi bazen doğu, bazen batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Fakat iyi o kimselerdir ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve boyunduruk altında, beklenti içinde olanlar için seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de antlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır.[177]
Nisa 1:
يَاأَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَثِيرًا وَنِسَاءً وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي تَسَاءَلُونَ بِهِ وَالْأَرْحَامَ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا
Ey İnsanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden ve ikisinden pek çok erkek ve kadın meydana getiren Rabbinize hürmetsizlikten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’ın ve akrabanın haklarına riayetsizlikten de sakının. Allah şüphesiz hepinizi üzerine gözetmendir.[1]
Nisa 92:
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ أَنْ يَقْتُلَ مُؤْمِنًا إِلَّا خَطَأً وَمَنْ قَتَلَ مُؤْمِنًا خَطَأً فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ إِلَّا أَنْ يَصَّدَّقُوا فَإِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ عَدُوٍّ لَكُمْ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَإِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِيثَاقٌ فَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلَى أَهْلِهِ وَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ تَوْبَةً مِنَ اللَّهِ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا (92)
Bir müminin diğer mümini yanlışlık dışında öldürmesi asla caiz değildir. Bir mümini yanlışlıkla öldürenin, boyunduruk altında, beklenti içinde olan bir mümin hürleştirmesi ve öldürülenin ailesi bağışlamadıkça, ona diyet ödemesi gerekir. Eğer o mümin, size düşman bir topluluktan ise boyunduruk altında, beklenti içinde olanı bir mümin hürleştirmesi gerekir. Şayet aranızda anlaşma olan bir millettense, ailesine diyet ödemek ve boyunduruk altında, beklenti içinde olanı bir mümin hürleştirmesi gerekir. Bulamayana, Allah tarafından tövbesinin kabulü için, ard arda iki ay oruç tutmak gerekir. Allah bilendir. Hakim dir.[92]
Maide 89:
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللَّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا عَقَّدْتُمُ الْأَيْمَانَ فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكِينَ مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ أَوْ تَحْرِيرُ رَقَبَةٍ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ ذَلِكَ كَفَّارَةُ أَيْمَانِكُمْ إِذَا حَلَفْتُمْ وَاحْفَظُوا أَيْمَانَكُمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Allah size rastgele yeminlerinizden dolayı değil, bile bile ettiğiniz yeminlerden ötürü hesap sorar. Yeminin kefareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on düşkünü yedirmek yahut giydirmek ya da bir boyunduruk altında, beklenti içinde olanı hürleştirmektir. Bulamayan üç gün oruç tutmalıdır; yeminlerinizin keffareti budur. Yemin ettiğinizde yeminlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allah size böylece ayetlerini açıklıyor.[89]
Maide 117:
مَا قُلْتُ لَهُمْ إِلَّا مَا أَمَرْتَنِي بِهِ أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ وَكُنْتُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًا مَا دُمْتُ فِيهِمْ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَنِي كُنْتَ أَنْتَ الرَّقِيبَ عَلَيْهِمْ وَأَنْتَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ (117)
Allah, «Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara Beni ve annemi Allah’tan başka iki tanrı olarak benimseyin dedin?» demişti de, «Haşa, hak olmayan sözü söylemek bana yaraşmaz; eğer söylemişsem, şüphesiz Sen onu bilirsin; Sen, benim içimde olanı bilirsin; ben Senin içinde olanı bilmem; doğrusu görülmeyeni bilen ancak Sensin» demişti, «Ben onlara sadece ’Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin’ diye bana emrettiğini söyledim. Aralarında bulunduğum müddetçe onlar hakkında şahittim, beni aralarından aldığında onlar üzerine gözetmen sendin. Sen her şeye şahitsin.»[116-7]
Beled 13:
فَكُّ رَقَبَةٍ (13)
Boyunduruk altında olanı çözmektir.
Raqabe kelimesi ile ilgili diğer ayetler şunlardır: Tevbe 8, 10, 60 - Hud 93 - Taha 94 - Kasas 18,21 - Ahzab 52 - Duhan 10, 59 - Muhammed 4 - Kaf 18 - Kamer 27- Mücadele 3.
Bu ayetlerde de raqabe kelimesinin gözetmen anlamında kullanıldığı görülecektir.
Raqabe kelimesi klasik kölelik kavramını yani kişinin bir başkasını malı gibi alıp satması dışında başka kölelik kavramlarını da içine alan bir kelimedir. Mesela İngilizce bonded labor olarak geçen kölelik şeklidir. Burada kişi kendini bir para karşılığı rehin verir. Bu hizmet parayı geri ödeyinceye kadar devam eder. Belirli bir süresi yoktur. Borç nesilden nesile devam eder. Çocuklar özgür olabilmek için bu parayı ödemek zorundadır. Günümüz dünyasında en çok görülen kölelik türüdür. Güney Asya’da oldukça yaygındır.
Başka çeşit bir kölelik türü de zorunlu işçiliktir. Bu türde insanlar istekleri dışında zorla, özgürlükleri elinden alınarak çalıştırılır. Bunun en tipik örneği kaçak işçi çalıştırmak ve fuhuş ticaretidir. Bu tip kölelik ise günümüzde Meksika, Tayland, Kamboçya, Brezilya gibi ülkelerde yaygındır.
Diğer bir kölelik türü ise istek dışı evliliklerdir. Bu evlilikte eşlerden biri veya her ikisi istekleri dışında evlendirilmektedir. Bu da bizim ülkemiz dahil birçok ülkede yaygındır.
Raqabe kelimesi klasik kölelik kavramı dışında kişinin hürriyetini kısıtlayan bütün boyunduruk altına alma işlemlerini de içeren bir kelimedir.
Raqabe kelimesi “beklenti ile gözleyen ve boyunduruk altında olan” anlamına gelmesi bugün kredi borcunu ödeyemeyen insanların borçtan kurtulmasının köle azat etmekle aynı anlama geleceğini de düşündürmektedir. Ya da icrada olan bu nedenle hapse giren insanlarında kurtarılmasının köle azat etmek gibi olduğunu düşündürmektedir.
Daha evrensel düşünürsek Dünyanın herhangi bir yerinde baskı altındaki insanların özgürleştirilmesi de köle azat etmekle aynı anlama gelebilir.
Gelelim abdün kelimesine: Bu kelimenin kul, köle veya işçi anlamına geldiğini belirtmiştim.
Kuran’da birçok ayette Allah’tan başkasına abd yani kul, köle olmak yasaklanmıştır. Burada sadece bir örnek veriyorum:
Hud 1-2:
الر كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ (1) أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنَّنِي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ (2)
Elif, Lam, Ra. Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra da ayrıntılı olarak açıklanmış bir Kitaptır,[1] şöyle ki, Allah’tan başkasına kul olmayın! Ben size O’nun tarafından müjdelemek ve uyarmak için gönderilmiş bir peygamberim![2]
Böylece Kuran köleliği yasaklamıştır. Hiçbir ayette sadece abd yani gerçek anlamda kul, köle azat etmek teşvik edilmemiştir. Eğer bu teşvik edilseydi. Kölelik sektörüne zarardan çok faydası olacaktı. Her büyük günah işleyen Müslüman için birileri köle bulunduracak bu yolla para kazanacaktı. Oysa Kuran abd yani köle olmayı tamamen yasaklamıştır. Kölelik kaldırıldığı gibi, herhangi bir boyunduruk altında olan insanları özgürleştirmek en büyük kefaret sayılmıştır. Bakara 177 de erdemli kişinin özellikleri anlatılırken ve Maide 89. Ayette görüldüğü gibi yeminini bozan birinin yapması gereken şey boyunduruk altında olan bir kişiyi özgürleştirmektir. Burada bu kişi için mümin olma şartı getirilmemiştir. Bu kişi herhangi bir gruba, dine, millete ait olabilir. Bu durumda hiçbir milletten, dinden insanın köle olması Kuran açısından kabul edilir değildir.
Doğrusunu Allah bilir.