Mete Firidin
Kudret Helvası Menne
13.11.2013
104820 Okunma, 4 Yorum

Kudret Helvası Menne

Tevrat ve Kuran’da Allah’ın Hz. Musa ve İsrailoğulları’na çölde gökten kudret helvası ve bıldırcın indirdiği yazmaktadır. Bıldırcın hepimizin bildiği eti lezzetli ve faydalı bir göçmen kuştur. Kudret helvası nedir? Bu konuda birçok iddia ortaya atılmıştır. Yahudi ve Hıristiyanlar bunu “göksel ekmek” olarak isimlendirirler. Müslümanlar ise çok farklı iddialar ortaya atmışlardır. Fakat genel kabul bunun bir helva olduğu kanaatidir.

Konuyu araştırmak için önce Tevrat’ta geçen “kudret helvası” ile ilgili bölümlere bakalım. Muharref Tevrat’ta bizim “kudret helvası” dediğimiz kelime man, manna (kelime kökü man ) olarak geçmektedir. Çevirisini ise bir çeşit ekmek olarak yapmaktadırlar. Son zamanlarda ekmek anlamının yanlış olduğunu manna kelimesinin “bu nedir” anlamına geldiğini iddia edenler de olmuştur.

Tevrat’ta Manna geçen bölümler şunlardır:

Mısırdan çıkış 16: Man ve Bıldırcın

Not supported field expression!Not supported field expression!Bütün İsrail topluluğu Elim’den ayrıldı. Mısır’dan çıktıktan sonra ikinci ayın on beşinci günü Elim ile Sina arasındaki Sin Çölü’ne vardılar.

Not supported field expression!Çölde hepsi Musa’yla Harun’a yakınmaya başladı.

Not supported field expression!“Keşke RAB bizi Mısır’dayken öldürseydi” dediler, “Hiç değilse orada et kazanlarının başına oturur, doyasıya yerdik. Ama siz bütün topluluğu açlıktan öldürmek için bizi bu çöle getirdiniz.”

Not supported field expression!RAB Musa’ya, “Size gökten ekmek yağdıracağım” dedi, “Halk her gün gidip günlük ekmeğini toplayacak. Böylece onları sınayacağım: Benim yasama göre yaşıyorlar mı, yaşamıyorlar mı, göreceğim.

Not supported field expression!Altıncı gün her gün topladıklarının iki katını toplayıp hazırlayacaklar.”

Not supported field expression!Musa’yla Harun İsrailliler’e, “Bu akşam sizi Mısır’dan RAB’bin çıkardığını bileceksiniz” dediler,

Not supported field expression!“Sabah da RAB’bin görkemini göreceksiniz. Çünkü RAB kendisine söylendiğinizi duydu. Biz kimiz ki, bize söyleniyorsunuz?”

Not supported field expression!Sonra Musa, “Akşam size yemek için et, sabah da dilediğiniz kadar ekmek verilince, RAB’bin görkemini göreceksiniz” dedi, “Çünkü RAB kendisine söylendiğinizi duydu. Biz kimiz ki? Siz bize değil, RAB’be söyleniyorsunuz.”

Not supported field expression!Musa Harun’a, “Bütün İsrail topluluğuna söyle, RAB’bin huzuruna gelsinler” dedi, “Çünkü RAB söylendiklerini duydu.”

Not supported field expression!Harun İsrail topluluğuna bunları anlatırken, çöle doğru baktılar. RAB’bin görkemi bulutta görünüyordu.

Not supported field expression!RAB Musa’ya şöyle dedi:

Not supported field expression!“İsrailliler’in yakınmalarını duydum. Onlara de ki, ‘Akşamüstü et yiyeceksiniz, sabah da ekmekle karnınızı doyuracaksınız. O zaman bileceksiniz ki, Tanrınız RAB benim.’ ”

Not supported field expression!Akşam bıldırcınlar geldi, ordugahı sardı. Sabah ordugahın çevresini çiy kaplamıştı.

Not supported field expression!Çiy eriyince, toprakta, çölün yüzeyinde kırağıya benzer ince pulcuklar göründü.

Not supported field expression!Bunu görünce İsrailliler birbirlerine, “Bu da ne?” diye sordular. Çünkü ne olduğunu anlayamamışlardı. Musa, “RAB’bin size yemek için verdiği ekmektir bu” dedi,

Not supported field expression!“RAB’bin buyruğu şudur: ‘Herkes yiyeceği kadar toplasın. Çadırınızdaki her kişi için birer omer alın.’ ”

Not supported field expression!İsrailliler söyleneni yaptılar. Kimi çok, kimi az topladı.

Not supported field expression!Omerle ölçtüklerinde, çok toplayanın fazlası, az toplayanın da eksiği yoktu. Herkes yiyeceği kadar toplamıştı.

Not supported field expression!Musa onlara, “Kimse sabaha bir parça bile bırakmasın” dedi.

Not supported field expression!Ama bazıları ona aldırmayıp sabaha bıraktılar. Bıraktıkları kurtlanıp kokmaya başlayınca Musa onlara öfkelendi.

Not supported field expression!Her sabah herkes yiyeceği kadar topluyordu. Güneş ortalığı ısıtınca, yerde kalanlar eriyordu.

Not supported field expression!Altıncı gün kişi başına iki omer, yani iki kat topladılar. Topluluğun önderleri gelip durumu Musa’ya bildirdiler.

Not supported field expression!Musa, “RAB’bin buyruğu şudur” dedi, “ ‘Yarın dinlenme günü, RAB için kutsal Şabat Günü’dür. Pişireceğinizi pişirin, haşlayacağınızı haşlayın. Artakalanı bir kenara koyun, sabaha kalsın.’ ”

Not supported field expression!Musa’nın buyurduğu gibi artakalanı sabaha bıraktılar. Ne koktu, ne kurtlandı.

Not supported field expression!Musa, “Artakalanı bugün yiyin” dedi, “Çünkü bugün RAB için Şabat Günü’dür. Bugün dışarda ekmek bulamayacaksınız.

Not supported field expression!Altı gün ekmek toplayacaksınız, ama yedinci gün olan Şabat Günü ekmek bulunmayacak.”

Not supported field expression!Yedinci gün bazıları ekmek toplamak için dışarı çıktı, ama hiçbir şey bulamadılar.

Not supported field expression!RAB Musa’ya, “Ne zamana dek buyruklarıma ve yasalarıma uymayı reddedeceksiniz?” dedi,

Not supported field expression!“Size Şabat Günü’nü verdim. Bunun için altıncı gün size iki günlük ekmek veriyorum. Yedinci gün herkes neredeyse orada kalsın, dışarı çıkmasın.”

Not supported field expression!Böylece halk yedinci gün dinlendi.

Not supported field expression!İsrailliler o ekmeğe man adını verdiler. Kişniş tohumu gibi beyazımsı, tadı ballı yufka gibiydi.

Not supported field expression!Musa, “RAB’bin buyruğu şudur” dedi, “ ‘Mısır’dan sizi çıkardığımda, gelecek kuşakların çölde size yedirdiğim ekmeği görmesi için, bir omer saklansın.’ ”

Not supported field expression!Musa Harun’a, “Bir testi al, içine bir omer man doldur” dedi, “Gelecek kuşaklar için saklanmak üzere onu RAB’bin huzuruna koy.”

Not supported field expression!RAB’bin Musa’ya buyurduğu gibi Harun manı saklanmak üzere Antlaşma Levhaları’nın önüne koydu.

Not supported field expression!İsrailliler yerleştikleri Kenan topraklarına varıncaya dek kırk yıl man yediler.

 

Çölde Sayım 11:

Not supported field expression!Not supported field expression!Halk çektiği sıkıntılardan ötürü yakınmaya başladı. RAB bunu duyunca öfkelendi, aralarına ateşini göndererek ordugahın kenarlarını yakıp yok etti.

Not supported field expression!Halk Musa’ya yalvardı. Musa RAB’be yakarınca ateş söndü.

Not supported field expression!Bu nedenle oraya Tavera adı verildi. Çünkü RAB’bin gönderdiği ateş onların arasında yanmıştı.

Not supported field expression!Derken, halkın arasındaki yabancılar başka yiyeceklere özlem duymaya başladılar. İsrailliler de yine ağlayarak, “Keşke yiyecek biraz et olsaydı!” dediler,

Not supported field expression!“Mısır’da parasız yediğimiz balıkları, salatalıkları, karpuzları, pırasaları, soğanları, sarmısakları anımsıyoruz.

Not supported field expression!Şimdiyse yemek yeme isteğimizi yitirdik. Bu mandan başka hiçbir şey gördüğümüz yok.”

Not supported field expression!Man kişniş tohumuna benzerdi, görünüşü de reçine gibiydi.

Not supported field expression!Halk çıkıp onu toplar, değirmende öğütür ya da havanda döverdi. Çömlekte haşlayıp pide yaparlardı. Tadı zeytinyağında pişirilmiş yiyeceklere benzerdi.

Not supported field expression!Gece ordugaha çiy düşerken, man da birlikte düşerdi.

 

 

Kuran’da ise “kudret helvasın”dan bahseden üç ayet vardır. Bu ayetlerde “kudret helvası” denen kelime ise menne dir. Bu ayetler şunlardır.

 

Bakara suresi 57. Ayet:

وَظَلَّلْنَا عَلَيْكُمُ الْغَمَامَ وَأَنْزَلْنَا عَلَيْكُمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَى كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَمَا ظَلَمُونَا وَلَكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

Ve zallelnâ aleykumul gamâme ve enzelnâ aleykumul menne ves selvâ kulû min tayyibâti mâ razaknâkum ve mâ zalemûnâ ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne).

Bulutla sizi gölgelendirdik, kudret helvası ve bıldırcın indirdik, «Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin» dedik. Onlar Bize değil, fakat kendilerine yazık ediyorlardı.[57]

Araf 160:

وَقَطَّعْنَاهُمُ اثْنَتَيْ عَشْرَةَ أَسْبَاطًا أُمَمًا وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى إِذِ اسْتَسْقَاهُ قَوْمُهُ أَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ فَانْبَجَسَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَشْرَبَهُمْ وَظَلَّلْنَا عَلَيْهِمُ الْغَمَامَ وَأَنْزَلْنَا عَلَيْهِمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَى كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَمَا ظَلَمُونَا وَلَكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

Ve katta’nâhumusnetey aşrete esbâtan umemâ(umemen), ve evhaynâ ilâ mûsâ izisteskâhu kavmuhu enıdrıb bi asâkel hacer(hacere), fenbeceset minhusnetâ aşrete aynâ(aynen), kad alime kullu unâsin meşrebehum, ve zallelnâ aleyhimul gamame ve enzelnâ aleyhimul menne ves selvâ, kulû min tayyibâti mâ rezaknâkum, ve mâ zâlemûnâ ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne).

Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde on iki topluluğa ayırdık. Milleti Musa’dan su isteyince ona: «Asanla taşa vur» diye bildirdik; ondan on iki pınar fışkırdı. Herkes içeceği yeri öğrendi. Bulutla üzerlerine gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik, «Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin» dedik. Onlar, karşı gelmekle, Bize değil kendilerine zulmediyorlardı.[160]

Taha 80:

يَابَنِي إِسْرَائِيلَ قَدْ أَنْجَيْنَاكُمْ مِنْ عَدُوِّكُمْ وَوَاعَدْنَاكُمْ جَانِبَ الطُّورِ الْأَيْمَنَ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكُمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَى

Yâ benî isrâîle kad enceynâkum min aduvvikum ve vâadnâkum cânibet tûril eymene ve nezzelnâ aleykumul menne ves selvâ.

Ey İsrailoğulları! Sizleri düşmanınızdan kurtardık, Tur’un güney yanını size vaat ettik ve üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.[80]

Bakara 57 ve Araf 160. Ayetlerde Kudret helvası ve bıldırcın kelimesi gölge yapan toz bulutu gammam ile birlikte geçmektedir (ve zallelnâ aleyhimul gamame ve enzelnâ aleyhimul menne ves selvâ: Bulutla üzerlerine gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik).

Her iki ayette gölge yapan toz bulutu ile bıldırcın kelimesi birlikte geçmektedir. Bıldırcın bulutlu ve yağışlı havalarda yere inmektedir. Fakat kudret helvasının toz bulutu ile ne gibi bir ilişkisi olabilir?

Bu ilişkiyi anlayabilmek için bazı ayet ve hadislerden haberdar olmak gerekir.

Birincisi bir hadis:

 «Mantar kudret helvâsındandır ve onun suyu göz için şifâdır». Bu hadîsi İmâm Ahmed, Süfyân İbn Uyeyne kanalıyla Abdülmelik'ten rivayet etmiştir. Hadîsçiler topluluğu kitaplarında bu hadîse yer verirler. Ancak Ebu Dâvûd yer vermez. Tirmizî bunun hasen ve sahîh olduğunu söyler. Buhârî, Müslim, Neseî de Hakem'in rivâyetiyle... Amr İbn Hâris'den aynı hadîsi naklederler.

 

İkinci ise bazı ayetlerdir:

Bakara 59:

فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُوا قَوْلًا غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ فَأَنْزَلْنَا عَلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا رِجْزًا مِنَ السَّمَاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ

Ama zulmedenler (İsrailoğullarından bir kısmı), kendilerine söylenmiş olan sözü başka sözle değiştirdiler. Biz de, zalimlere, yoldan çıkmalarından dolayı gökten üzerlerine toz indirdik.[59]

 

Araf 134-135:

وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ الرِّجْزُ قَالُوا يَامُوسَى ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ لَئِنْ كَشَفْتَ عَنَّا الرِّجْزَ لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَنِي إِسْرَائِيلَ (134) فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الرِّجْزَ إِلَى أَجَلٍ هُمْ بَالِغُوهُ إِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ (135)

Toz başlarına çökünce ( Firavun ve halkının), «Ey Musa! Rabbine, sana verdiği ahde göre bizim için yalvar. Bizden tozu kaldırırsan sana, and olsun ki, inanacağız ve İsrailoğullarını seninle beraber göndereceğiz» dediler.[134] Tozu nasıl olsa sonuna gelecekleri bir müddet için üzerlerinden kaldırınca, hemen sözlerinden cayıyorlardı.[135]

Bu ayetlerden anlaşıldığı gibi Musa zamanında Mısırlıların ve daha sonrada İsrailoğullarının başlarına toz indirilmiştir. Özellikle belirtmek isterim ki yağdırıldı denmemekte indirildi denmektedir. Mevcut olan fakat gökte duran bir toz indirilmeden durmaktayken daha sonra indirilmiştir. Bu bilgi toz bulutu anlamına gelen gamam kelimesi ve gölge yapıldığı açıklaması ile düşünüldüğünde gökte yaygın bir toz bulutunun varlığının uzun süre devam ettiği anlaşılacaktır.

Toz ve toz bulutunun kudret helvası veya mantar ile ne gibi bir bağlantısı olabilir?

Tarihi bir araştırma yapıldığında karşımıza Girit adasının hemen kuzeyinde bulunan Santorini (Thera ) adasında M.Ö. 1628 yılında meydana gelen, kaydedilmiş en büyük patlamalardan biri olan (Minoan eruption) volkanik patlaması çıkmaktadır. Bu patlamanın yaşı ve neden olduğu sonuçlar ağaç halkaları, Çin kaynakları, karbon testi gibi bilimsel yöntemlerle saptanmıştır.

En büyük patlama M.Ö 1628 yılında gerçekleşmiştir. Fakat öncül patlamalar yaklaşık M.Ö 1645 yıllarında başlamış ve patlamalar M.Ö. 1570 yıllarına kadar sürmüştür.  Özellikle kuzey yarım kürede çok belirgin iklimsel soğumalara neden olmuştur. Bunun sonucunda açlık, kıtlık yılları oluşmuştur. Çin tarihi kayıtlarında bu dönemde temmuz ayında don ve kırağıdan, soluk Güneşten ve sarı bir sisten (gamam), kıtlıklardan bahsedilmektedir. Eski Mısır kaynaklarında bu dönemde yoğun yağışlı fırtınaların olduğu kaydedilmiştir. Ayetlerden Musa’nın bu dönemlerde yaşadığı ve İsrailoğullarını bu dönemde Arabistan yarım adasına götürdüğü anlaşılmaktadır.

Mantarlar özellikle serin, loş ve nemli ortamları severler ve ürerler. Bu nedenle çoğu mantar ilk ve sonbahar aylarında ortaya çıkmaktadır. Çölde özellikle Arabistan çöllerinde bulunan bir mantar türünün adı çöl türüfü dür (desert truffle). Bu mantar türü çöllerde besin açısından çok yetersiz ortamlarda üreyen bir mantar türüdür. Bedeviler mart, nisan aylarında çölde bu mantarı binlerce yıldır toplayıp yemektedirler. Araplar bu mantarların özellikle bol yıldırımlı fırtınalardan sonra çok daha fazla oluştuğunu belirtmektedirler. Bu da mantar sporlarının gökten yağmurlarla toprağa indiğini ve azot açısından zengin yağmur suyu ile beslendiğini düşündürmektedir. Besin ve lezzet açısından çok zengin olan bu mantarlar önemli bir besin kaynağıdır.   

 

 

 

Çöl Türüfü (Desert Truffle)

Amerikalıların yaptığı araştırmalara göre bu mantarlar (Tirmania nivea) %20-27 protein, %3-8 yağ, %7-13 lif, %60 karbonhidrat, bol miktarda potasyum ve orta derecede demir içermektedir. Ayrıca hiçbir zehirli madde de içermemektedir (Food and Agriculture Organization (FAO) of the United Nations). Bu mantarların özellikle gece ortaya çıkması ve Güneşe maruz kaldığında sümüksü bir hal alması, Arapların bu mantarı süt ve balla karıştırarak yemesi veya ızgara yapması Tevrat’ta anlatılan manna’ya çok benzemektedir.

Ayrıca güçlü anti mikrobik etkisinin olması hadiste anlatılan mantara uymaktadır.

Ülkemiz Türkiye’de de türüf mantarı türleri bulunmaktadır. Domalan veya keme adında olan bu mantarlara “kudret helvası” da denmektedir. Bu isimlendirme tarihi bir gerçeklikten kaynaklanıyor olabilir!

Tevrat’ta İsrailoğullarının 40 yıl bununla beslendikleri yazmaktadır. Kuran’da ise şu ayet vardır.

Bakara 61: «Ey Musa! Bir çeşit yemeğe dayanamayacağız, bizim için Rabbine yalvar, bize, yerin bitirdiği sebze, hıyar, sarımsak, mercimek ve soğan yetiştirsin» demiştiniz de, «Hayırlı olanı daha düşük şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin, şüphesiz orada istediğiniz vardır» demişti. Onlara yoksulluk ve düşkünlük damgası vuruldu, Allah’ın gazabına uğradılar. Bu, Allah’ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerindendi; bu, karşı gelmeleri ve taşkınlık yapmalarındandı.[61]

Bu ayetten de anlaşılıyor ki uzun süre bu mantardan yemişlerdir. Bu mümkün olabilir mi?

Araplar günümüzde bu mantarı sadece ilkbahar aylarında toplayabilmektedirler. Yaz sıcakları başlayınca mantar sezonu da bitmektedir.

Minoan volkanik patlamasını ve bu patlama ile oluşan toz bulutlarının yaratığı iklim değişikliği düşünüldüğünde bu türüf mantarının üreyip çoğalmasının yıl boyunca ve yıllarca sürebileceği de anlaşılmaktadır. Çünkü bu iklim değişikliği ve onun getirmiş olduğu serin ve yağışlı dönem on yıllarca devam etmiştir. Bu uygun şartlarda mantar yıl boyunca, on yıllarca çoğalmaya devam etmiştir. İsrailoğulları da çölde bununla beslenmeye devam etmişlerdir.

Fakat Allahın onlara nimet olarak verdiği bu kaliteli besinden bıkmışlar Musa’dan soğan sarımsak gibi başka besinler talep etmişlerdir. Böylece kendilerine zulüm etmişlerdir.

Menne kelimesinin kökü Kuran’da “minnet, saymak, hesaba katmak” olarak ta kullanılmıştır. Buradan kelimenin kökünün “hesaba katılan iyilik” olduğu anlaşılmaktadır. Menne kelimesi anlamının “hesaba katılan iyilik, değeri bilinmesi gereken iyilik” olması gerektiğini düşünüyorum. İsrailoğulları bu yiyeceğin kadrini bilememişler ve kendilerine zulüm yapmışlardır.

Kısacası “kudret helvası” denen Kuran’da menne veya muharref Tevrat’ta manna olarak geçen değerli yiyecek bir türüf mantarı olan Tirmania nivea (çöl türüfü) dır.

Doğrusunu Allah Bilir.

Bu makale Sayın Hüseyin Kayahan beyin “Menne yani kudret helvası mantar olabilir” fikrinden kaynaklanmıştır.

Teşekkür ederim.

 

 

 

 

 

 

 


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
13.11.2013
10:55

DEĞERLİ BİR ÇALIŞMA...

*

BİZ DE SİZE TEŞEKKÜR EDERİZ...

BUGÜNE KADAR YAZDIKLARINIZ...

VE

BUNDAN SONRA DA -İNŞAALLAH- YAZACAKLARINIZ İÇİN...

*

SELAM VE DUA İLE..

REŞAD

Kadir DAL
13.11.2013
20:37

hocam güzel araştırmalarınıza devam ediyorsunuz.saygılar

Hüseyin Kayahan
14.11.2013
22:11

Mete bey, kadirşinaslığınız için teşekkür ederim. Fikirleri paylaşmak güzeldir.

Bu mana yıllar önce İzmir Akevlerde "meal yazımı sırasında" aklıma gelmişti. O zamanlar aynı zamanda Tevrat ta okuyordum. Tevrattaki ibarelerden, MANna ve MANtar kelimelerinin fonetik benzerliğinden, sezgisel olarak bunun "mantar" olabileceğini söylemiştim. Siz de bu manayı doğrulayan ilmi bir araştırma yapmışsınız, elinize sağlık.

Benim, başta siz olmak üzere pek çok arkadaşa garip gelen bir yaklaşımım var: Ben mucize, olağan üstü olarak anlatılan olayları, "sünnetullah" içinde anlamaya ve açıklamaya çalışırım. Manna veya menne olarak yazılan ve kudret helvası olarak Türkçeye çevrilen bu yiyecek, hemen herkes tarafından o zamana ve o kişilere özgü bir "mucize" olarak kabul edilmektedir. İşte beni tetikleyen nokta burasıdır. Bu, diğer mucilerde olduğu gibi, zamanlaması, o ana denk getirilmesi bir mucize, bir tevafuktur ama olayın kendisi mucize olmamalıdır. Hz. İsa'nın "maidesi/sofrası" da bana göre böyledir.

Siz bu çalışmanızla beni sevindirdiniz. Demek, gökten helvalar düşmemiştir. Gökten kuşlar gelmişler ama mantarlar yerden çıkmışlardır. Mantarın oluşumu, üremesi zaten bir mucizedir. Sadece çöldeki İsrail oğulları değil, biz de bunu yaşıyoruz.

Diğer yandan, 40 yıl çölde dolaştıkları Kuranda yoktur. Kuranda 40 yıl o şehre girmeyecekleri söylenmektedir. İsrail oğulları "(Kızıl Denizi değil) NİLİ GEÇİP" Hitit veya Hatti sınırlarına vardılar. Hititler Mısırlılar ile savaşan bir devlet idi ve bunları dostlukla karşılayabilirlerdi. Enteresan İKİ KİŞİ onlara (harfi tarifle gelen, yani bilinen bir) kapıdan girmelerini söyledi. Bu iki kişi önemli herhaldeki bir değil iki kişinin aynı anda bunu söylediğini yazıyor Kuran. Bunları siz bulabiirsiniz, zannediyorum. O zamanki şehirler genellikle çevrili idi ve giriş kapıları olurdu. Kapıdan içeri alındığınızda güvenliğiniz de garanti edilmiş olurdu. Fakat onlar korktular ve bunu yapmadılar. Böylece şehrin dışında kalarak ama Ülkenin içinde ("fil ardı" diyor, burada arzdan maksat ülkedir, yani onların ülkesidir) orada dolaşın denilmiştir. Şehre yakın olduklarına göre de 40 yıl çölde güneş altında yaşamamışlardır, diye düşünüyorum. Hititler çöllerin ortasına şehir kurmamışlardır.

Sonra LİDYA'YA gelmişlerdir, en azından bir kısmı. Kuranda bahsi geçen KARUNUN; tarihte İLK ALTIN SİKKEYİ BASAN Lidya Kralı KREZÜS OLDUĞUNU SANIYORUM. SARTTAKİ(SARDES) YAKLAŞIK 3500 YILLIK GYMNAZYUM kalıntılarının bir cephesinde, küçük bir sinagog, Davut Yıldızı ve Şamdan gibi İsrail oğullarına ait kalıntılar vardır. Bu bina; 3-4 kilometre içerde olan ve Apollon tapınağı, Agora ve diğer merkezi devlete ait olan yerleşim merkezinden dışarıdadır. Kralın bunları kabul edip, himayesine aldığı görülmektedir. Onları dinlerinde serbest bırakmış ve kendi yaptırdığı okulun kenarında mabetlerini yapmalarına müsade etmiştir. Altın Sikke basımı da bu kavim geldikten sonra olmalıdır. Bu konuyu da siz araştırabilirsiniz, size de ilginç gelir diye düşünüyorum.

Kuran'da geçen "SUHUF-U İBRAHİM/İBRAHİMİN SAHİFELERİ" nin de "HAMMURABİ KANUNLARI" olarak bilinen tabletler/sayfalar olduğunu zannediyorum. İBRAHİM ve HAMMURABİ kelimeleri esasta bir olup, (hece olarak) biri sağdan, biri soldan okunuşudur. Akad ve Asurca sağdan yazılırdı. LOGOTİP semboller, mesela isimler de bir nevi şekil yazıdır. Tahmin ediyorum, aynı figürü aynı şekilde yazıp; birileri sağdan, diğerleri de soldan (bunu Sümerologlar da böyle okumuş olabilirler) okudular. Hammurabi kanunlarına bakınız, BİRA İLE İLGİLİ MADDELER HARİÇ (onu da çağdaş Sümerologların çarpıtmış olduklarını sanıyorum) hepsi makul düzenlemelerdir, tek tanrı inancına uygundurlar.

Hasılı Kuran, hep geçmişimizde olan tarihi ve sosyal olayları anlatmaktadır. O kaf dağı masallarından bahsetmemektedir.

Tekrar teşekkürler, durmak yok yola devam.

Saygılarımla.

H.Kayahan

Reşat Nuri Erol
15.11.2013
03:46

HÜSEYİN KARDEŞ;

METE BEY'İN ÇALIŞMASI GÜZEL...

SEN FARKLI VE GENİŞ BİR AÇILIM GETİRDİN...

TEVRAT OKUMALARIMDA BEN DE ZAMANINDA FARKLI ŞEYLER YAKALAMIŞTIM...

(BU VESİLEYLE HATIRLATMA; HER ARKADAŞIMIZ TEVRAT ÜZERİNDE DE MUTLAKA OKUMA/ÇALIŞMA YAPMALI...)

METE BEY İNŞAALLAH İŞARET ETTİĞİN KUNULARDA DA ÇALIŞMA YAPAR...

BİZ DE ZEVKLE OKUR VE DEĞERLENDİRİRİZ, İNŞAALLAH...

ALLAH GAYRETİNİZİ ARTIRSIN VE DAİM EYLESİN...

SELAM, SEVGİ, SAYGI VE DUA İLE..

REŞAD





Çok Okunan Makaleler
Reşat Nuri Erol
M.Tekelioğlu; 15 Temmuz’a doğru: travmadan kurtulmak…
7.07.2017 128721 Okunma
Mete Firidin
Hz. Musa Ne Zaman Yaşadı?
12.05.2011 113302 Okunma
11 Yorum 07.04.2020 15:05
Mete Firidin
Kudret Helvası Menne
13.11.2013 104820 Okunma
4 Yorum 15.11.2013 03:46
Mete Firidin
Hz. Nuh, İbrahim, Yusuf ve Musa Kronolojisi
5.04.2015 104258 Okunma
10 Yorum 12.01.2020 16:47
Mete Firidin
Hurufu Mukatta
9.04.2011 87750 Okunma
7 Yorum 25.03.2020 18:55
Mete Firidin
Hz. İbrahim Ne Zaman Yaşadı?
28.02.2011 84401 Okunma
4 Yorum 25.03.2020 18:59
Mete Firidin
Estetik Ameliyat ve Nisa Suresi 119. Ayet
3.10.2014 72781 Okunma
1 Yorum 03.10.2014 20:39
Mete Firidin
Petra Yalanı
28.04.2015 70845 Okunma
9 Yorum 02.05.2015 13:07
Mete Firidin
Salat Kelimesinin Kökeni
26.02.2012 65697 Okunma
10 Yorum 03.06.2020 00:23
Mete Firidin
Kuran'da Kölelik
27.12.2013 63153 Okunma
86 Yorum 08.01.2014 17:16
Mete Firidin
Bekke Ve Mekke
27.01.2011 52204 Okunma
9 Yorum 25.03.2020 19:30
Sam Adian
HAMR ve HUMR
25.02.2012 51367 Okunma
18 Yorum 10.01.2020 12:34
Süleyman Karagülle
ABD Başkanlık Seçimi
19.11.2016 40849 Okunma
28 Yorum 19.12.2016 21:41
Lütfi Hocaoğlu
Fahişe ve Fahşâ
20.08.2015 38712 Okunma
81 Yorum 16.09.2015 00:08
Mete Firidin
Hz. Lut’un Kızları
7.06.2011 38710 Okunma
4 Yorum 01.02.2020 21:22
Mete Firidin
El Tur ve Tur-i Sina?
24.03.2013 37225 Okunma
21 Yorum 23.06.2021 12:46
Mete Firidin
Amen ve Senetin
15.11.2012 34686 Okunma
31 Yorum 30.11.2012 13:47
Sam Adian
BIR EYLEM OLARAK ZINA
14.07.2012 33773 Okunma
24 Yorum 24.07.2012 09:50
Hikmet Güveloğlu
HİÇ
2.01.2017 33401 Okunma
2 Yorum 03.01.2017 11:37
Mete Firidin
Lut Kavmi Homoseksüel Değildi!
3.08.2014 33281 Okunma
15 Yorum 03.12.2017 03:35
Mete Firidin
Lâ mevcûde illâ Hû???
18.12.2010 32853 Okunma
1 Yorum 25.12.2010 15:11
Reşat Nuri Erol
Süleyman Karagülle - Altın Ekonomisine Geçiş
2.11.2013 32561 Okunma
2 Yorum 30.01.2016 22:15
Mete Firidin
Kabe Kavseyni Ev Edna
15.06.2012 31561 Okunma
1 Yorum 22.05.2018 01:32
Mete Firidin
Nuh’un Üvey Oğlu!
25.10.2015 31019 Okunma
28 Yorum 12.01.2020 17:30
Hikmet Güveloğlu
Musaddık'ın Kerameti, Zarrab'ın Laneti
30.11.2017 30961 Okunma
1 Yorum 30.11.2017 19:32
Mete Firidin
Homohabilis Havva ve Havvalar
20.04.2012 30120 Okunma
27 Yorum 15.04.2020 09:47
Mete Firidin
Adem'in ve Havva'nın Hatası
2.03.2014 29414 Okunma
34 Yorum 10.03.2014 00:48
Mete Firidin
Nutfetin Emşâcin (99)
14.05.2013 28861 Okunma
24 Yorum 17.05.2013 15:16
Hikmet Güveloğlu
KAYIN BABA, DAMAT, İPSİZ VE SAPSIZLAR
18.12.2016 28407 Okunma
1 Yorum 20.12.2016 00:47
Süleyman Karagülle
KABİR AZABI
25.02.2014 28242 Okunma
8 Yorum 05.03.2014 21:24
Mete Firidin
İbni Arabi ve Araf 175-176. Ayetler
16.11.2011 28212 Okunma
9 Yorum 19.11.2011 17:29
Mete Firidin
Miras ve Kelale Ayetleri
13.02.2014 27650 Okunma
53 Yorum 28.02.2014 13:04
Süleyman Karagülle
Görevimiz
22.02.2014 26914 Okunma
12 Yorum 05.02.2016 21:44
Sam Adian
FINANSMAN MESELESI VE ZEKAT
8.11.2012 26616 Okunma
45 Yorum 18.11.2012 00:41
Mete Firidin
Kevkeb
10.08.2011 26255 Okunma
1 Yorum 28.08.2012 12:03
Mete Firidin
Allah Celle Celalühü Ne Demektir?
30.11.2014 26106 Okunma
1 Yorum 01.12.2014 08:16
Mete Firidin
Enam Suresi 145. Ayet Ve Haram Yiyecekler!
31.12.2017 25870 Okunma
Mete Firidin
Hz. İbrahim’in Atası ve Nemrut
19.04.2015 25326 Okunma
1 Yorum 20.04.2015 20:48
Mete Firidin
İçki Haram mı?
25.05.2015 25226 Okunma
13 Yorum 12.01.2020 17:25
Mete Firidin
Kuran’da Namaz Vakitleri
28.12.2014 24708 Okunma
Mete Firidin
Hz. Yunus ve Ambergris
12.12.2012 24396 Okunma
2 Yorum 13.12.2012 13:23
Mete Firidin
Nuh’un Gemisi ve Cudii
12.01.2014 23850 Okunma
45 Yorum 05.02.2016 23:06
Mete Firidin
Hz. İsa’nın Doğum Günü
2.01.2015 23197 Okunma
Mete Firidin
Kuran'da Tecavüzün Cezası
18.02.2015 22808 Okunma
2 Yorum 21.02.2015 17:19
Mete Firidin
Hz. Adem’in Kaburgası
25.04.2012 22550 Okunma
59 Yorum 28.04.2012 13:42
Mete Firidin
İmhotep Hz.Yusuf mu?
27.10.2011 21791 Okunma
3 Yorum 05.11.2019 07:59
Ahmet Yücel
YUNUS SURESİ 62-63-64. AYETLER VE TEFSİRİ
19.02.2016 21385 Okunma
Mete Firidin
Hz. Musa ve Hızır'ın Buluştukları Yer
16.03.2012 21200 Okunma
10 Yorum 17.03.2012 10:03
Hikmet Güveloğlu
ASKERLİK VATAN BORCU
25.01.2017 21102 Okunma
Cengiz Demirci
İlk karzı hasen kooperatifi
3.01.2013 20985 Okunma
25 Yorum 06.02.2013 20:31


© 2024 - Akevler