Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1177
Ankebut Suresi Tefsiri 50. Ayet
6.08.2022
2257 Okunma, 0 Yorum

ANKEBÛT SÛRESİ - 47. Hafta

 

أَعُوذُ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

وَقَالُوا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ آيَاتٌ مِنْ رَبِّهِ قُلْ إِنَّمَا الْآيَاتُ عِنْدَ اللَّهِ وَإِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُبِينٌ (50)

“Onun üzerine rabbinden ayetler indirilmeliydi” dediler. “Ayetler yalnızca Allah’ın indindedir ve ben yalnızca açıklayan bir uyarıcıyım” de. (50)

 

وَقَالُوا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ آيَاتٌ مِنْ رَبِّهِ

“Onun üzerine rabbinden ayetler indirilmeliydi” dediler.

وَ: İsti’nafiyye edatıdır.

قَالُوا: “Dediler” demektir. Üçüncü şahıs eril çoğul mazi malum fiildir. Fâili içindeki cem vâvıdır (قَالُوا). Bu cem vâvı 47. ayetteki الْكَافِرُونَ, 48. ayetteki الْمُبْطِلُونَ, 49. ayetteki الظَّالِمُونَ a racidir. Bunlar söylemektedirler.

لَوْلَا: Tendîm edatıdır. Harftir. Bu harf için üç durum söz konusudur:

  1. İsim cümlesinden önce geldiğinde şart edatıdır. Cevap cümlesinin başında cevap lâmı bulunur.
  2. Muzari fiil cümlesinden önce geldiğinde tahdîd (التَّحْضِيضُ) edatıdır. Teşvik, arz ve temenni edatı da denir.
  3. Mazi fiil cümlesinden önce geldiğinde tendîm edatıdır (pişman ettirme, kınama edatıdır).

 

  1. لَوْلَا + İsim cümlesi → Şart edatı (Olmasaydı)
  2. لَوْلَا + Muzari fiil cümlesi → Tahdîd edatı (Yapmalısın)
  3. لَوْلَا + Mazi fiil cümlesi → Tendîm edatı (Yapmalıydın, yapsaydın)

لَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لَكُنْتُمْ مِنَ الْخَاسِرِينَ

Size Allah’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı siz zarara uğrayanlardan olurdunuz. (Bakara 64)

Burada لَوْلَا dan sonra isim cümlesi gelmiştir (فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ). Bu nedenle şart edatıdır. Bu isim cümlesinin haberi hazf edilmiştir. Genellikle şart edatı olan لَوْلَا nın şart cümlesi olan isim cümlesini haberi مَوْجُودٌ (mevcut) olup hazf edilir (söylenmez). Burada da bu şekildedir. Cevap cümlesinden önce cevap lâmı vardı. “Olmasaydı” şartı vardır. Yani “Size Allah’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı siz zarara uğrayanlardan olurdunuz ama fazlı ve rahmeti var, bu nedenle siz zarara uğrayanlardan olmadınız” anlamı vardır.

قَالُوا لَوْلَا يَأْتِينَا بِآيَةٍ مِنْ رَبِّهِ

“Bize onun rabbinden bir ayeti getirmeli” dediler. (Taha 133)

Burada لَوْلَا dan sonra muzari fiil cümlesi gelmiştir. Bu nedenle tahdîd edatıdır. Bir işin yapılmasını ve onda gevşeklik gösterilmemesini şiddetle ve sertçe istemektir. Yani rabbinden bir ayeti getirmesi istenmektedir. Muhatab buna şiddetli bir şekilde teşvik edilmektedir.

لَوْلَا جَاءُوا عَلَيْهِ بِأَرْبَعَةِ شُهَدَاءَ

Onun üzerine dört şehit getirmeliydiler. (Nur 13)

Burada لَوْلَا dan sonra mazi fiil cümlesi gelmiştir. Bu nedenle tendîm edatıdır. Geçmişte meydana gelen olaydan dolayı muhatabı kınama ve pişman etme için olması gerekeni belirtir. İfk hadisesinde dört şehit getirmedikleri için ifk yapanları (algı oluşturanları) kınama ve/veya pişmanlığa sevk etme amacıyla bu cümle kurulmuştur.

أُنْزِلَ: “İndirildi” demektir. Üçüncü şahıs tekil mazi meçhul fiildir. Bir şeye etki edip onu hareketli kılıp yönlendirmek sonra birisi veya bir yerle birleştirmek manasındadır. Yüksek bir yerden daha alçak bir yere inme şeklinde fiziksel bir iniş olabileceği gibi soyut olarak yüksek bir kimseden daha düşük seviyedeki bir kimseye iniş de olabilir.

عَلَى: “Üzerine” demektir. Harf-i cerdir.

هِ: “O” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir. Muhammed Peygambere racidir.

عَلَيْهِ: “Onun üzerine” demektir.

آيَاتٌ: “Ayetler” demektir. Tekili آيَة dir. Ayet “gösterge” demektir. ءيي kökünden gelmiştir. Dördüncü bâbdan mastar olarak bir kimse ya da bir şey hakkında onun bilinmesini sağlayacak bir işaret koymak manasındadır. Bu mastar manasından konulan işaret manasında آيَةٌ “gösterge” anlamında isimdir.

مِنْ: “-den” demektir. Harf-i cerdir.

رَبِّ: “Efendi, yetiştirici, terbiyeci” demektir. ربب kökünden gelmiştir. Birinci bâbdan mastar olarak birisinin/bir şeyin efendisi, yetiştiricisi, terbiyecisi olmak manasındadır. Bu mastar manasından رَبٌّ “efendi, yetiştirici, terbiyeci” anlamında isimdir. Çoğulu أَرْبَاب dır.

هِ: “O” demektir. Mecrur muttasıl zamirdir. Muhammed Peygambere racidir.

رَبِّهِ: “Onun rabbi” demektir.

آيَاتٌ مِنْ رَبِّهِ: “Onun rabbinden ayetler” demektir.

لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ آيَاتٌ مِنْ رَبِّهِ: “Onun üzerine rabbinden ayetler indirilmeliydi” demektir.

قَالُوا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ آيَاتٌ مِنْ رَبِّهِ: “Onun üzerine rabbinden ayetler indirilmeliydi, dediler” demektir.

Burada لَوْلَا mazi fiilden (أُنْزِلَ) önce gelmiştir. Tendîm edatıdır. Geçmişte meydana gelen olaydan dolayı muhatabı kınama ve pişman etme için olması gerekeni belirtir. Onun üzerine rabbinden ayetler indirilmemiş ama indirilmediği için muhatabı kınama ve/veya pişmanlığa sevk etme amacıyla bu cümle kurulmuştur. Cümleyi kuranlar “onlar” zamiri ile işaret edilmektedir.

Kafirler ve zalimler ayetleri önemsizleştirmişlerdir. Önemsizleştirdikleri ayetlerden başka ayetler beklemektedirler. Bu nedenle ayetler آيَاتٌ şeklinde nekre gelmiştir. Bu durum pek çok insanda mevcuttur. Kuran inmiştir zaten, ayetler elimizdedir. Onlara bakıp çözümler aramazlar. Başka türde ayetler beklerler. O dönemde beklerler ki Peygamber havada uçmalıdır, mucizeler göstermelidir. Başının üstünde ışıklar yanmalıdır. Gözleriyle meleklerin onun üstüne indiğini görmelidirler. Günümüzde de beklerler ki şeyhleri kerametler göstersin. Göstermese bile şeyhlere kerametler yazarlar. Beklerler ki siyasi partileri dünyayı kurtarsın. Onların sözlerini, sloganlarını ayet olarak görürler. Seçimleri kazanmayı ayet olarak görürler. Oysa söylüyoruz, ayetleri okuyoruz Kuran’dan. Ama fayda etmiyor. İnsanlar mevcut düzenden kopamıyorlar. Zalimlerin kurduğu düzen içinde başarıları arıyorlar ve daha da kötüsü o düzen içindeki başarıları ayet olarak görüyorlar. Aslında o da bir ayettir. Başarısızlığın ayetidir, Allah’ın yolunda olmamanın ayetidir.

Burada onun rabbinden ayetler indirilmeliydi demişlerdir. Rabbimiz dememişlerdir. Kendilerinin yetiştiricisi olarak kabul etmemektedirler. Ayetler de kendilerini ilgilendirmemektedir. Günümüzde de sorun budur. Kuran ayetleri insanları yetiştirmemektedir. Fikirlerini değiştirmemektedir. Yaşayışlarını değiştirmemektedir. Ayetleri getirin, yanlışlarınızı düzeltin deyin, size söyleyecekleri yalnızca sizin yanlış yolda olduğunuz olacaktır. Ayetler etki etmeyecektir. Başka ayetleri bekleyeceklerdir. Cari sistem içinde başarıları ayet olarak göreceklerdir. Sizin para kazanmadığınızı, zengin olmadığınızı söyleyecekler. Çevrenizde 3-5 kişiden başkası yok, sayınız az diyeceklerdir. Çokluğu, çok para kazanmayı başarının ayeti olarak göreceklerdir. Size destek olmayacaklardır. Uzaktan seyredecekler ve Kuran ayetlerine uymayan yaşamlarına devam edecekler, namaz kılacak, oruç tutacak, hacca, umreye giderek İslami emirleri yerine getirme bilinci içinde (!) cari sistem içinde zengin olmanın, oy toplamanın peşinde koşacaklardır. Ayetler hiçbir şekilde onları terbiye etmeyecek, yetiştirmeyecektir.

Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da söyleyenlerin kime söyledikleridir. لِ harf-i ceri ile söylenilen kimse ya da kimseler belirtilmemiştir. Bu nedenle bu söylem her yerde herkese söylenilmektedir. Günümüzde de aynı durum vardır. Adil Düzen uygulaması yapmaya çalışan bizler hakkında konuşmaktadırlar. Onların başarılı olacaklarına dair bir ayet yani gösterge yok demektedirler. Küçük görmekte, her yerde herkese söylemektedirler. Bizim oluşturmaya çalıştığımız küçük örneği önemsiz görmekte, asıl başarı (!) olan çok para kazanma ve çok oy toplamayı görmedikleri için her yerde herkese bizim başarısız olacağımızı söylemektedirler.

Rabbinden indirilmeliydi diyorlar, rabbi indirmeliydi demiyorlar. İndirme fiilini rabbinin görevlendirdiği başkalarının gerçekleştireceğini beklemektedirler. Peygamberin üstüne rablerinden melekler ayetler getirmeliydi. Günümüzde de durum aynıdır. Çok para kazanmayı ve çok oy toplamayı indirilen bir ayet olarak görmektedirler. Bunlar yoksa ayet yoktur. Başarılı olamayacağız demektir onlara göre.

 

قُلْ إِنَّمَا الْآيَاتُ عِنْدَ اللَّهِ وَإِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُبِينٌ

“Ayetler yalnızca Allah’ın indindedir ve ben yalnızca açıklayan bir uyarıcıyım” de.

قُلْ: “De” demektir. İkinci tekil şahıs emir fiildir.

إِنَّمَا: Kasr edatıdır. “Yalnızca” anlamındadır.

الْآيَاتُ: “Ayetler” demektir.

عِنْدَ: “İndinde” demektir. Referans noktasını ve göreceliği ifade eder.

اللَّهِ: “Allah” demektir. Alemlerin rabbinin özel ismidir.

عِنْدَ اللَّهِ: “Allah’ın indinde” demektir.

إِنَّمَا الْآيَاتُ عِنْدَ اللَّهِ: “Ayetler yalnızca Allah’ın indindedir” demektir.

وَ: “Ve” demektir. Atıf harfidir. إِنَّمَا الْآيَاتُ عِنْدَ اللَّهِ cümlesini إِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُبِينٌ cümlesine atfetmektedir.

إِنَّمَا: “Yalnızca” demektir. Kasr edatıdır.

أَنَا: “Ben” demektir. Merfu munfasıl zamirdir.

نَذِيرٌ: “Uyarıcı” demektir. Kökü نذر dir. İf’âl bâbından müteaddi fiilden türeyen mübalağalı ism-i fâildir. Sülasi dördüncü babdan bu kökten gelen fiil bir şeyin tehlikesini bilip ondan korkup sakınmak ve kaçınmak manasındadır. İf’âl bâbına gelince bir şeyin tehlikesini bildirip ondan korkutup sakındırmak ve kaçındırmak manasından uyarıcı manasına gelmiştir. Düzensiz çoğulu نُذُرٌ dur. Normalde فَعِيل kalıbı sülasi 6 bâbın köklerinden gelen isimler için kullanılır. İstisnai olarak if’âl babından olduğu halde فَعِيل kalıbından gelen isimler vardır. نَذِير de böyle bir kelimedir.

مُبِينٌ: “Açıklayan, anlaşılır hale getiren” demektir. İf’âl bâbından ism-i fâildir. بَيَانٌ “Açık, anlaşılır olma” demektir. بين kökünden ikinci bâbdan mastardır. “Başkasının ayırması, fark etmesi için bir şeyin çevresinden ayrılacak ve çevresindekilerden farklılaşacak şekilde sınırlarının belli olması” manasındadır. بَيْن “ara” demektir. Bununla ilişkilidir. İkinci bâb (بَانَ - يَبِينُ) if’âl bâbına (أَبَانَيُبِينُ) tadiye etkisi ile gelir. Açıklamak, anlaşılır hale getirmek anlamına gelir.

نَذِيرٌ مُبِينٌ: “Açıklayan uyarıcı” demektir.

إِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُبِينٌ: “Ben yalnızca açıklayan bir uyarıcıyım” demektir. Peygamber açıklayan uyarıcıdır. Yanlışlarını açıklamaktadır, uyarmaktadır.

قُلْ إِنَّمَا الْآيَاتُ عِنْدَ اللَّهِ وَإِنَّمَا أَنَا نَذِيرٌ مُبِينٌ: “Ayetler yalnızca Allah’ın indindedir ve ben yalnızca açıklayan bir uyarıcıyım, de” demektir.

Bu ayette قُلْ لَهُمْ (onlara söyle) demiyor, sadece قُلْ (söyle) diyor. Herkese söyleyecektir. Sadece onlara değil, onlara ve diğer insanlara söyleyecektir.

Burada iki adet kasr vardır. İkisi de innema ile yapılan kasrdır ve innema ile yapılan kasr beyan kasrıdır. Muhatap söylenen sözü reddetme ya da şüphelenme durumunda değildir ya da zaten bilmektedir. Bu nedenle bu kasr beyan kasrıdır. Kalp kasrı (muhatabın inancına ters düşen tahsis), ifrad kasrı (muhatabın inancında var olan ortaklığı kaldırmak için tahsis), tayin kasrı (muhatabın bir kanaate varmadaki kararsızlığını ortadan kaldırmak için tahsis) durumları yoktur.

Birinci kasr ayetlerin yalnızca Allah’ın indinde olmasıdır. İnsanlar aslında bunu zaten bilmektedirler. Şüpheleri yoktur. İkinci kasr da Peygamberin açıklayan bir uyarıcı olmasıdır ki bunu da zaten biliyorlardır. Reddetmiyorlardır. Onlar bunları bilmektedir ama onlar için önemli olan bunlar değildir. Bunlar önemsizdir. Peygamberin ise bunları söylemesi emredilmektedir. Aslında önemli olan bunlardır.

Buradaki ayetler marifedir (الْآيَاتُ). Ahd-i zikriden dolayı marifedir. Öncesindeki nekre ayetleri (آيَاتٌ) ifade etmektedir. Onların beklediği ayetlerdir. Onların beklediği ayetler Allah’ın indindedir. Referans noktası Allah’tır. Allah’a göredir ayetler. Onlara göre değildir. Yani aslında ayetler vardır ama onlar anlamamaktadırlar. Peygamber doğmadan babası ölmüştür, doğduktan kısa bir süre sonra annesi ölmüştür. Gençliğinde emin sıfatının sahibi olmuş ve herkesin güvendiği bir kimsedir. Yalan söylemeyen, dürüst, son derece güvenilir bir insandır. Okuma yazma bilmeden kendisine müthiş bir kitap inmiştir. Doğumundan itibaren Peygamberin hayatı ve gerçekleşen bütün olaylar ayetlerdir ama onlara göre ayetler değildir. Allah’a göre ayetlerdir.

Günümüzde de Allah’ın indinde ayetler gelmektedir ama insanlar o ayetlerin yerine çok para kazanma, çok oy alma, çok müridi olma ayetlerini beklemektedirler. Çok para kazanıyorsan, çok oy alıyorsan, çok müridin varsa çevrende toplanırlar. Gerçek ayetlerle ilgilenmezler. Gerçek ayetleri ayet olarak görmezler.

Aslında Peygamberin çok güçlü olmaması ayettir. Çevresinin kalabalık olmaması ayettir. Parasının çok olmaması ayettir. Yetim olması ayettir. Topluluk içinde kabul gören güç alametlerini taşımaması ayettir. Onun gücü Allah’tan gelmektedir. Allah’ın ayetlerinden gelmektedir.

وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ هَذَا الْقُرْآنُ عَلَى رَجُلٍ مِنَ الْقَرْيَتَيْنِ عَظِيمٍ

“Bu Kuran iki karyeden büyük bir adama indirilmeliydi” dediler. (Zuhruf 31)

Bu ayet durumu çok güzel açıklamaktadır. Siz istediğiniz kadar anlatın ayetleri. Günümüz sistemleri, yönetim şekilleri yanlış deyin. Sizi kimse dinlemez. Ne zaman paranız çoksa, çevreniz kalabalıksa, siyasi partiniz varsa hele bir de çok oy alıyorsa, şeyhsiniz ve müridiniz çoksa insanların çoğu için ayetler bunlardır. Bu durumlarda herkes size kulak verir. Her sözünüz değerlidir. İstediğiniz kadar ilminiz olsun, Kuran ayetlerini yorumlayabilin, Kuran Arapçasını bilin, müspet ilimlere hâkim olun, sonra da Kuran’dan anladığınızı anlatın sizi kimse dinlemez, dinleyenleri huzursuz edersiniz, sizinle dalga geçerler, sözünüzün hiçbir değeri yoktur. Aslında bunun da bir önemi yoktur. Size düşen bu ayette Peygambere söylenen gibi açıklayan bir uyarıcı olmaktır.

Kuran bu çokluk yarışını tek başına bir sure ile de anlatmaktadır.

أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ (1) حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ (2) كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ (3) ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ (4) كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِينِ (5) لَتَرَوُنَّ الْجَحِيمَ (6) ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ (7) ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ (8)

Çokluk yarışı mezarlıkları ziyaret etmenize kadar sizi eğlendirdi. Öyle değil, ileride bileceksiniz. Sonra öyle değil, ileride bileceksiniz. Öyle değil, kesin bilgiyle bilseydiniz kesinlikle cehimi görecektiniz sonra onu kesin görmeyle görecektiniz sonra o gün nimetlerden kesinlikle sorulacaksınız. (Tekasür suresi)

Bu surede hitap edilenler her türlü çokluk yarışında olanlardır. Aynı ifade başka surede mallarda ve evlatlarda çokluk yarışı şeklinde gelmektedir. Buradaki ifade geneldir. Günümüzde çok para (mal), çok insan, çok oy peşinde koşanlardır. Eğlenmektedirler. Bu yarış onları eğlendirmektedir. Alusi tefsirinde çokluk yarışını çok güzel açıklamaktadır:

{ ٱلتَّكَّاثُرُ } أي التباري في الكثرة والتباهي بها بأن يقول هؤلاء نحن أكثر وهؤلاء نحن أكثر.

Tekasür: Yani çoklukta yarış ve bunların “biz daha çoğuz” ve bunların “biz daha çoğuz” demeleriyle onunla övünmedir. (Alusi Tefsiri Tekasür 1)

Eğlenme gaflet içinde oyalanma demektir. Çokluk yarışı gaflet içinde oyalamaktadır. Ne zamana kadar oyalamaktadır? Mezarlıkları ziyaret edene kadar oyalamaktadır. Mezarlıkları ziyaret ne demektir? Ayette mezarları demiyor, mezarlıkları diyor. Mezarlıklar çok insanın ölü olarak yattığı yerlerdir. Bu nedenle “ölene kadar” anlamındadır. Ölene kadar oyalanmışlar, akıllanmamışlar demektir.

Çoklukla oyalananlara bu ayetlerde çok ciddi bir uyarı vardır. Kesin bilgiyle bilseydiniz demektedir. لَو şart edatıyla kesin bilgiyle bilmediklerini söylemektedir. En sonunda ellerindeki nimetlerden sorulacağı ifade edilmektedir.

İşte bu çokluk yarışı sömürü düzeninin ayetidir. Allah’ın ayeti değildir.

Bize düşen Adil Düzenin küçük bir uygulamasını yaparak tebliğ etmektir. Bu dönemde kendi yakınlarımız bile bize inanmamaktadır, ortaklık sistemine dudak bükmektedirler. Yaptığımız işleri boş görmektedirler. Başarısızlığımızdan emindirler. Yardımcı olacaklarına sadece bakmaktadırlar. Herkes kapitalist düzene iman etmiştir. Para gelirse başarı vardır, yoksa başarı yoktur. Niçin uğraşmaktayız? Maaş verelim, insanları köle gibi çalıştıralım, ürünleri satalım ve para kazanalım. İşte o zaman başarılı olarak görürler bizi. Çünkü kapitalist düzenin başarılarını başarı olarak görmektedirler. Kapitalist düzen içindeki çokluklar başarıdır. Çok para, çok kişi, çok oy başarıdır. Biz bunları yazalım duralım, sonuç yine değişmeyecektir. Çünkü insanlar tıpkı Mekke dönemindeki gibi ayetler beklemektedirler. Kapitalizmin ayetlerini, Sömürü düzeninin ayetlerini, çok parayı, çok insanı, çok oyu beklemektedirler.

 

 

Yalova, Teşvikiye

06 Ağustos 2022

M. Lütfi Hocaoğlu

 






Son Yorumlanan Seminerler
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1197
Rum Suresi Tefsiri 9. Ayet
31.12.2022 1100 Okunma
2 Yorum 01.01.2023 00:23
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1181
Ankebut Suresi Tefsiri 54-55. Ayetler
3.09.2022 2087 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1180
Ankebut Suresi Tefsiri 53. Ayet
27.08.2022 2184 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1179
Ankebut Suresi Tefsiri 52. Ayet
20.08.2022 2627 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1178
Ankebut Suresi Tefsiri 51. Ayet
13.08.2022 1774 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1177
Ankebut Suresi Tefsiri 50. Ayet
6.08.2022 2257 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1176
Ankebut Suresi Tefsiri 48-49. Ayetler
30.07.2022 2744 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1175
Ankebut Suresi Tefsiri 47. Ayet
23.07.2022 2428 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1174
Ankebut Suresi Tefsiri 46. Ayet
16.07.2022 2883 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1173
Ankebut Suresi Tefsiri 45. Ayet
2.07.2022 3157 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1172
Ankebut Suresi Tefsiri 44. Ayet
25.06.2022 8148 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1171
Ankebut Suresi Tefsiri 43. Ayet
18.06.2022 2590 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1170
Ankebut Suresi Tefsiri 42. Ayet
11.06.2022 2712 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1169
Ankebut Suresi Tefsiri 41. Ayet
4.06.2022 2483 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1168
Ankebut Suresi Tefsiri 40. Ayet
28.05.2022 3148 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1167
Ankebut Suresi Tefsiri 39. Ayet
14.05.2022 2483 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1166
Ankebut Suresi Tefsiri 38. Ayet
7.05.2022 2742 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1165
Ankebut Suresi Tefsiri 37. Ayet
30.04.2022 2918 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1164
Ankebut Suresi Tefsiri 36. Ayet
23.04.2022 3512 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1163
Ankebut Suresi Tefsiri 35. Ayet
16.04.2022 12253 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1162
Ankebut Suresi Tefsiri 34. Ayet
9.04.2022 3121 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1161
Ankebut Suresi Tefsiri 33. Ayet
2.04.2022 2881 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1160
Ankebut Suresi Tefsiri 32. Ayet
26.03.2022 2559 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1159
Ankebut Suresi Tefsiri 30-31. Ayetler
19.03.2022 2968 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1158
Ankebut Suresi Tefsiri 29. Ayet
12.03.2022 3101 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1157
Ankebut Suresi Tefsiri 28. Ayet
5.03.2022 2693 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1156
Ankebut Suresi Tefsiri 27. Ayet
26.02.2022 4263 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1155
Ankebut Suresi Tefsiri 26. Ayet
19.02.2022 2778 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1154
Ankebut Suresi Tefsiri 25. Ayet
12.02.2022 4127 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1153
Ankebut Suresi Tefsiri 24. Ayet
5.02.2022 3469 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1152
Ankebut Suresi Tefsiri 23. Ayet
29.01.2022 2964 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1151
Ankebut Suresi Tefsiri 22. Ayet
22.01.2022 10704 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1150
Ankebut Suresi Tefsiri 21. Ayet
15.01.2022 3119 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1149
Ankebut Suresi Tefsiri 20. Ayet
1.01.2022 3477 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1148
Ankebut Suresi Tefsiri 19. Ayet
25.12.2021 3264 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1147
Ankebut Suresi Tefsiri 18. Ayet
18.12.2021 3287 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1143
Ankebut Suresi Tefsiri 14. Ayet
20.11.2021 3209 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1146
Ankebut Suresi Tefsiri 17. Ayet
11.12.2021 2958 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1145
Ankebut Suresi Tefsiri 16. Ayet
4.12.2021 3026 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1144
Ankebut Suresi Tefsiri 15. Ayet
27.11.2021 3252 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1142
Ankebut Suresi Tefsiri 13. Ayet
13.11.2021 3251 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1141
Ankebut Suresi Tefsiri 12. Ayet
6.11.2021 3531 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1140
Ankebut Suresi Tefsiri 11. Ayet
30.10.2021 3577 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1139
Ankebut Suresi Tefsiri 10. Ayet
23.10.2021 3318 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1138
Ankebut Suresi Tefsiri 9. Ayet
16.10.2021 3114 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1137
Ankebut Suresi Tefsiri 8. Ayet
9.10.2021 4191 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1136
Ankebut Suresi Tefsiri 7. Ayet
2.10.2021 3469 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1135
Ankebut Suresi Tefsiri 6. Ayet
25.09.2021 3599 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1134
Ankebut Suresi Tefsiri 5. Ayet
18.09.2021 2897 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Kuran Seminerleri II 1133
Ankebut Suresi Tefsiri 4. Ayet
11.09.2021 3784 Okunma


© 2024 - Akevler