Başlıktaki kinayeyi hepiniz anlamışsınızdır,İYİ den kasıt İYİ Parti ve güncel olayların nasıl iktidarı kazandırıp nasıl kaybettireceği sorusudur.Ak Parti hükümetleri ve topyekün siyaseti öylesine bir savruluşun etkisine girdi ki bunu görmemek için kör olmak lazım.Bizim burada dostane tavsiyelerimiz hep kulak ardı edildi.Şimdilerde bunun acı sonuçları tezahür ediyor.
Gündemi takip edenler çıkacak sonuçtan ürkmeye başladılar.Tüm TV kanallarında ağır düşman kuşatması altındaki bir ülke ve yöneticilerinden bahseden film,dizi ve haber programları sanki ülkeyi topyekün bir savaşa hazırlıyor.Uzakdoğu da Budist rahiplerin katlettiği Müslümanlar, burnumuzun dibinde Yahudilerin katlettiği Müslümanlar ve uzak yakın coğrafyadan gelip bizimde çanak tutuğumuz komşumuz Müslümanları katleden yabancılar.
Tüm bunlar devasa bir saldırıya uğrayan toplumumuzun savunma içgüdüsü geliştirerek herkese ve her yana savaş açabilecek şuur müktesebatına getirilmesi sonucunu verdiği gibi bu gidişatı fark edenleri de hain hükmüne sürükleyip ırk ve mezhepsel bölünme yolu ile sağlanamayan iç savaş ortamının topyekün din savaşı ortamına çekilmesi arzu ediliyor görüntüsü gözden kaçmıyor.
Öncelikle tüm siyasetçilere korku değil güven ortamını sunarak milletin gönlünü kazanmalarını salık veririm.Geçtiğimiz ay yaptığım seyahatte görüşmelerim sonucu ortaya çıkan durum şu; memleket insanı belli dar bölgeler hariç Kemal Kılıçtaroğlu’na güvenmiyor.Bu güven olsaydı CHP beklide en azından koalisyon ortağı olurdu.Hatta 7 Haziran sonuçlarında gördük ki iktidara ciddi bir talip olmadığından halk 1 Kasım da Ak Partiye tekrar dönüş yaptı.O günden bu yana halkın bu kararını değiştirecek hiçbir şey yapılamıyor.Bir tek istisna olarak İYİ Partinin siyasette yer alması ve Meral Akşener’in söylem ve tutumları bir kırılma noktasına gidiyor.
Artık milliyetçi taban 18 Nisan 1999 da kurulan hükümetin enteresan ortağı Devlet Bahçeli’nin durup dururken hiç yoktan Bursa’da dağda yapılan bir organizasyonda “seçimler 3 Kasım 2002 de yapılmalıdır” sözünü affetmiyor ve özellikle yeni oy verme çağındakiler olmak üzere İYİ Partiye teveccüh ediyorlar.
Bunun üzerine 7 Haziran gecesi daha sonuçlar açıklanmadan yapılan erken seçim daveti tuz biber oldu.Aynı takvimde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’nun, Ahmet Davutoğlu’nun istekli haline rağmen takındığı iktidarı istememe hali milletin her iki lidere ve partiye kerhen desteği dışında güvenini zedelemiş ve bu günkü sonuçları ortaya koymuştur. Boş kalan meydan elbette ki Ak Partinin zafer alanına dönüştü.Fakat Ak Parti bu süreci çeşitli kişi ve guruplar ile koalisyonlar yaptığı halde iyi yönetmedi.Gerek insan kaynağını iyi değerlendirememesi gerekse isabetsiz insanlara kamu ve siyasette imkan tanıması artık ona olan mecburiyeti de bir noktadan sonra sonlandırdı. Merkez sağ unsurlar ve liberaller mevzilendikleri yereri terk edip tıpkı 2002 de geliştirdikleri tavır gibi İYİ Partiye yönelmeye başladılar.Artık bunu yadsımak pek mümkün değil.
Sürekli ulusal ve uluslar arası sorunsal alanlar açan bir iktidarın son kamuoyu oluşturma yöntemi ve özellikle bu yöntemin ulusal yada uluslar arası bir çatışmayı motive etmesi seçmeni ve milleti yordu.Bundan sonra somurtmayan ve umut dağıtan taraf kazanacak.Bu işi de şimdilik gözlemlediğim kadarıyla Meral Akşener ve İYİ Parti kucaklamış gibi.
Gergin hükümet,gergin medya,gergin siyaset ve çatışmayı kutsayan dil ile vasat oluşturmaya çalışan her aktör kesinlikle kaybedecektir.Artık sıradanlaşan sokak çatışmaları,tacizler,tecavüzler,kavgalar kimseye mutlu son getirmez.Millet bu ortamlardan yıldığı için Kenan Evren ve ortaklarına selam durmuş onları kurtarıcı olarak kabul etmiştir.
Bir de sosyologlar dahil din bilimcilerin üzerinde özellikle durması gereken bir konu var,din.Artık din, dindar olduğunu iddia eden yöneticilerin tüm uygulamalarına rağmen dindar genç nesil arasında bile dünyevi bir hayat ve gelecek alternatifi olmaktan çıktı.Üstelik dindar olmayan kitleler arasında en azından deizm yaygınlaştı.Sorumluluğu olanları düşünmeye ve gereğini yapmaya davet ediyorum.