Sevgili okurlar darbe öncesi ve sonrası dahil olmak üzere siyasetle alakalı uzun zamandır yazılar kaleme almaktayım.Bunlardan en önemlisi de birkaç yıl önce kaleme aldığım Anadolu son vatan hakkında biz Türklere karşı planlanan ve geçmişi çok uzun vadeye dayanan Türklerin Anadolu’dan çıkarılma operasyonlarıdır.Yakın geleceğimizi ilgilendiren bir şeyler yazmak amacıyla bu yazıyı kaleme aldım.
Öncelikle söylemem gereken bir başkalarına olduğu gibi çeşitli mahfillerden gelen bilgiler üzerine değil tamamen kişisel analizlerimin yazılarımın omurgasında olduğunu bilmenizdir. Cumhuriyetimizin millilik ifade eden ilk yirmi yılını kapsam dışı bırakırsak ABD ve batıya teslim olma süreçlerimizle birlikte yetmiş yıldır batı ne der kaygısı içerisinde sosyal ,ekonomik ve dış politika referanslarımız bizi içinde bulunduğumuz ortama taşıdı.
Bu zaman diliminde bir çok zamanı çatışmalar ile dolu olmak kaydı ile milliyetçi,dindar ,seküler tariflere uyan birbirine alternatif nesillerin yetişmesini de gerçekleştirdik.Fakat arada ki rekabeti çatışmasızlığa taşımayı beceremedik.Bu nesillerimizin dış akımların etkisinde kalmasının ana nedeni oldu.
Yaptığımız tarif itibarı ile iki kez memleketimizde bu alan temsilcilerinin koalisyonuna tanık olduk.Anavatan Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi.Birincisi devrini tamamladığı için güncel olan ve bizim yakın geleceğimiz adına görüşlerimizi beyan edip tarihe not düşebileceğimiz Ak Partiyi yazalım.Kuruluş çalışmaları itibarıyla Milli Görüş gömleğinin çıkarılıp geniş alan koalisyonu olarak kurulan Ak Parti tam da arzu edildiği gibi tüm kesimlerin özellikle de her düşünce ve aksiyon akımının Liberallerince kurulup iktidara taşındı.Halkın teveccühü artınca yine herkesimin pragmatistleri ( sineğin yağını kandilde yakabilenler ) partiye hücum etti.Yeni bir koalisyon örneği ortaya çıkmış olmakla birlikte bu gün teşkilat yapısında en çok endişe edilen ve eleştirilenlerin bunlar olduğunu bir kenara not edelim.
Merkez teşkilatları dışı yönetim organlarında ,her yöne dönebilen ayçiçeği misali zevatın yanı sıra kamu idaresinde 2007 Cumhuriyet mitingleri,17/25 Aralık adliye kalkışması ve en son 15 Temmuz darbe girişimi Ak Partiyi farklı koalisyon arayışlarına itti.Gelin görün ki Recep Tayyip Erdoğan’ın tek başına sağladığı sinerji sonuna kadar sömürüldüğü ve koalisyon ortaklarının yediği her türlü herzenin hesabı kendine sorulduğu için ,artık Ak Parti Genel Başkanı olarak kritik 2019 seçimlerini kazana bilmek adına tek başına iktidara ihtiyaç var.Zurnanın zırt dediği yer burası.
Sayın Erdoğan ile aynı kültürden gelenler din ve tasavvuf terbiyesi içinde görev verilirse yapılır aksi halde köşenden dua edersin mantığı ile biraz homurdansalar da köşelerine çekilip çok sorun çıkarmadılar.Lakin 2007 sonrası aktif olarak siyasetin içinde olan Fetö yapılanması elde ettiklerini bırakmamak niyetiyle bir hayli büyük sorunlar çıkardı, hep birlikte gördük.Daha sonra belli bedeller karşılığı koalisyona dahil olan Ulusalcılar ve MHP ‘de aldıklarından kolay kolay vaz geçmeyeceklerini kendi medya unsurlarında dile getirmekten uzak durmuyorlar.
İşte tam da bunların farkında olarak Recep Tayyip Erdoğan yeni bir parti kuruyor.Partinin bütün dinamiklerini Karadeniz ve en son Antalya toplantılarında gayet açık olarak bildirdi.Aslına bakarsanız 16 yıllık iktidar olmanın avantajı ve geçmiş iltisakların himmetiyle Erdoğan’ın elinde çok geniş insan havuzu var.Gayet isabetli seçimler yapabilir.Amma bu gün delege seçimlerinden de gördüğümüz kadarıyla, bu paragmatist olarak başta tarif etiklerimden ve diğer kendince koalisyon ortağı olanlardan nasıl kurtulacak,asıl soru bu.
Bu sorunlar aşılması muhtemel olmakla beraber bize karşı olan tüm iç ve dış unsurların dahil olduğu hücumları bertaraf edebilmek adına ihtiyaç duyulanların tamamına yönelik çareleri içerisinde barındıran bir reçete yazı oldu.Sevgi muhabbetle kalın.
^ ��p�S�