Lütfi Hocaoğlu
19.01.2010
20:46
| BIR ESIN YERINE BASKA BIR ES ALMAK ISTERSENIZ, BIRINCISINE KANTARLA (MAL, MEHIR) VERMIS OLSANIZ BILE ONDAN HIC BIR SEYI GERI ALMAYIN.
Ayette kesinlikle böyle yazmıyor. Bu şekilde bir meal tamamen yanlıştır ve saptırmadır. Arapça bilirseniz Nisa 20’de ayette birincisine değil, onlardan birisine diyor. Burada İhdaHunne isim tamlamasını kullanıyor. Hünne dişil çoğuldur. İhda dişil tekildir. Yani 3 ve daha fazlası hanımdan birisini kastediyor ki yukarıda verilen anlam tamamıyla yanlış olmaktadır.
Batı özentisindeki kimselerin Kuran’ı kendi hevalarına göre yorumlamaları sonucu bu tür sonuçlar ortaya çıkmaktadır.
Kuran’da Hz. Muhammed’in evlatlığının boşadığı hanımıyla evlendirilmesinin mümin erkekler için örnek olduğu anlatılmaktadır. Yani Hz. Muhammed’in hayatının en uç örneği bile bizim için örnektir. Batılı monşerlerin zinayı helal çok eşliliği haram yapan modellemesi değil.
Asıl gerçek mümin erkek Hz. Muhammed’in sünnetini örnek alabilen, mümin kadında hanımlarının sünnetini örnek alabilendir. Siz Hz. Muhammed’i hayatın dışına atıyor, kafanızdan batı modellemesi ile oluşmuş bir peygamber yaratıyorsunuz ve günün moda laflarını kullanıyorsunuz.
Ne kadar zorlarsanız zorlayın Allah’ın dini olan İslam Kuran ve Sünneti ile gelecek.
|
Yasin Kılar (Karar Danışmanı - Mentor)
20.01.2010
00:46
| Lütfi bey kardeşimizin, “ayette birincisine değil, onlardan birisine diyor. Burada İhdaHünne isim tamlamasını kullanıyor. Hünne dişil çoğuldur. İhda dişil tekildir. Yani üç ve daha fazlası hanımdan birisini kastediyor” ifadesi bir kelime farkıyla (yani hanım yerine kadın olacaktır) doğrudur.
Lakin, yukarıdaki yazıda “YALNIZCA GOZUNUN VE ZEVKININ DOGRULTUSUNDA GIDEN ERKEKLER ERKEK BILE DEGILDIR, CUNKU ERKEKLIK BOYLE DEGILDIR” şeklinde zikredilen kimselerin zihniyet yapılarının doğal bir sonucu-tezahürü olarak, her nerede üç ve daha fazla kadın zikredilecek olursa bunların aynı kişinin eşleri olduğu saplantılı sonucuna varılması yanlışı doğmaktadır.
Yani, bir ön kabul olarak bu şekilde düşünen kimseler doğal olarak (kardeşimizin de burada yaptığı gibi) “üç ve daha fazlası hanımdan birisini kastediyor” diye düşünmeye şartlanmış oluyorlar.
Halbuki ayette zikredilen “üç ve daha fazlası kadınlardan birisinin kastedilmesidir” ki burada kasdedilen de kişinin o ana kadar eşi olmuş olan bayanın bizatihi kendisidir. Zaten mehir de kişinin eşi olmuş olan bayana verilmiş olan şeylerdir.
Özetleyecek olursak, ayette zikredilen üç ve daha fazlası kadınların aynı kişinin eşleri olmaları (aklen, mantıken ve doğal olarak) gerekmemektedir. Ayette “onlardan birisine” denilmiş olması o ana kadar kişinin eşi olmuş olanın kasdedilmesindendir. Bu mananın tabii bir sonucu olarak yukarıdaki yazıda (ki mealde) “birincisine” şeklinde ifade edilmiştir. Burada harfi-lugati mana ve meal esas alınmamış, ayetteki ifadenin anlatmak istediği meseleye dikkat çekilmek istenmiştir.
Ayrıca, zina İslamda şiddetle yasaklanmıştır. Furkan suresi 68. ayette Rahmanın kulları olan mü’minlerin zina etmediklerinden bahsetmektedir. Yine ayrıca, Nur suresi 2. ve 3. ayette de (bugüne kadar bir yönüyle hiç değinilmemiş olan) zina fıkhı anlatılmaktadır. Çok kesin bir hüküm taşıyan bu 3. ayet mensuh kabul edilerek oldukça vahim olan bu işin içinden sıyrılmaya çalışılmıştır.
Zinanın çözümü çok eşlilikte değil erkeklerin sağlam karakterli olarak yetiştirilmesindedir. İslam ahlakıyla yetişecek sağlam karakterli erkekler yeri geldiğinde (ve kendilerine haydi gel denildiğinde bile) Yusufun (AS) dediği gibi “Maazallah! Allahtan korkarım!” (Yusuf:23) diyeceklerdir. Hazreti Muhammed (SAV) efendimize de ancak böyle ümmet olunması yakışır.
Erkeklerin sağlam karakterli yetiştirilmediği durumlarda (ve bugünkü -sözüm ona- modern hayatta olduğu gibi) karaktersiz, şahsiyetsiz ve edepsiz olanlara değil üç-dört tane, (yaklaşık on sene önce bunlardan bir tanesinin bizzat kendisinin de ifade ettiği gibi) binlerce kadın istihdam etseniz yine kafi gelmeyecektir. Acaba yine bu sebepten midir ki, Kur’anı anlama ve anlatma iddiasında bulunan bazıları evlilikte sayı sınırı olmadığını dahi iddia etmişlerdir? Ne diyelim, Allah akıl, fikir, iz’an ve idrak versin!
|
Lütfi Hocaoğlu
20.01.2010
11:18
| Ayetteki ifadeleri eğip bükebilirsiniz. Eğer sizin dediğiniz anlam kastedilseydi “Ve ateytümuHa” demesi gerekirdi. Ayetin başındaki zevc kelimesini de nekre değil marife getirmesi gerekirdi. Kusura bakmayın ama Allah gramer biliyor. Ne demek istiyorsa öyle yazar. Sizin kafanızdan uydurduğunuz şekilde değil.
Yani açık ve net bir şekilde söylüyorsunuz ki: “Hz. Muhammed Kuran’a aykırı hareket etmiştir (haşa).”
Bana sadece şunu açıklayın: Hz. Muhammed niçin çok eşliydi o zaman. Hatta o zaman ki sahabeler de, sonrakiler de, halifeler de çok eşliydi.
Onlar Kuran’ı yanlış anlamış mı demek istiyorsunuz.
Kimse kusura bakmasın, Hz. Muhammed’in sünnetini, Kuran’ın bütününde söz konusu bile olmayan ve doğal olan çok eşliliği yok saymak demek Allah’ın dinini beğenmemek demektir.
Net bir şekilde şunu söyleyebilirsiniz:
“İslam’da çok eşlilik vardır. Ama benim dinimde yoktur.”
İslam’da çok eşlilik yok demek, Kuran’ı ve sünneti yok saymak gerçeğin üstünü örtmektir ve üzülerek söylüyorum küfürdür. Siz ister beğenin, ister yüzlerce kılıf bulun, Allah’ın dini budur, işinize gelirse.
Hz. Yusuf’a gelince, lütfen Tevrat’ın okuyun. Tek eşli miymiş, çok eşli miymiş bir bakın, ondan sonra konuşun. İffetini korumak demek tek eşli olmak demek değildir. Bana tek eşli herhangi bir peygamber söyleyin. Söyleyemezsiniz. Hz. İsa’nın hanımı yoktur, diğerleri hep çok eşlidir. Allah’ın fıtratı budur. Düzeni budur. Buna göre de helaller ve haramlar belirlemiştir. Sizin hevanıza ve hislerinize göre hareket etmez. Ondan iyi de kimse bilemez.
Bu konuda Adil Düzen Dergisi 5. Sayısında sayfalarca tartıştık. Bu nedenle burada daha fazla yazmayacağım. İsteyenler 5. Sayıdaki en çok okunan yazının altında sayfalarca süren tartışmayı okuyabilir.
|
Yasin Kılar (Karar Danışmanı - Mentor)
20.01.2010
14:22
|
Anlaşılan o ki, bu mevzuya tam temelinden girmek gerekmektedir. Ama öncelikle Lütfi bey kardeşimizin iddiasının ele alınması gereklidir.
Bu ayette müminlere toplu halde hitap vardır. “İn ateytüm ihdahünne” ifadesiyle çoğul halde bulunan mümin erkeklere hitap edilmekte ve yine çoğul halde bulunan kadınlar kastedilmektedir. Kardeşimizin iddia ettiği “ateytümuHa” ifadesinin anlatacağı mana çoğul halde bulunan mümin erkeklere hitapla tek bir kadının kastedilmesi olacaktır ki böyle bir mefhumun düşüncesi bile mümkün değildir. (Sükunet içinde düşünülecek olursa bu dediğimiz iyi anlaşılacaktır.)
Ayrıca, Allahın bizatihi dediklerinden hareket ederek ne demek istediğinin iyi anlaşılmasına çalışılması esastır. Yoksa Allah şöyle deseydi, böyle deseydi şeklindeki yaklaşımlar yanlış olacaktır. (Kardeşimizin de dediği gibi) Allah demek istediğini Kur’andaki ayetleriyle ifade etmiştir. Kullara düşen onların en doğru ve sıhhatli şekilde anlaşılmasına çalışmaktır.
İslamda ve Kur’anda çok eşlilik kavramı elbette ki vardır, bunun aksinin iddia edilmesi söz konusu dahi olamaz. Lakin, -yukarıdaki yazıda da ifade edilmek istendiği gibi- bu bir olağanüstü hal hukuku olup tek eşlilik esastır. Şimdi, gelelim meselenin temeline...
Malumdur ki, hayatta ve umum insanlık nezdinde pek çok kabul edilmiş olan, rağbet görmüş ve görmekte olan pek çok düşünceler, inanışlar, felsefeler, hareket tarzları vardır. İnsanlık veya bazı insanlar bazı hususları şu veya bu şekilde kabul ediyor ve ona göre hareket ediyorlar diye bunların Allah tarafından da kabul gördüğü şeklinde düşünmek (doğal olarak) elbette ki mümkün değildir.
Bir hususun Allah tarafından rağbet görüp görmediği, kabul edilip edilmediği hususunun (bizatihi) Allahın gönderdiği kitaplarla ve peygamberlerle (bir şekilde zikredilerek veya uygulanarak) teyit edilmesi gerekliliği vardır. Bunu bir misalle açıklayalım: Mesela, falanca ülkenin hukukunda şöyle bir şekilde bir uygulama öngörülmüş olsa, bizim ülkemizde de hiçbir hukuk kaynağında böyle bir şey zikredilmemiş olsa, o zaman o ülkenin hukukunda bulunan bu şeyin bizim hukukumuzda olmadığının ifadesi yanlış olmayacaktır. Yani, o ülkenin hukukunda olan o uygulama bizim hukukumuzda yoktur denilecektir. Bizim hukukumuzda olmadığından dolayı bizim ülkemizde böyle bir şeyin varlığı meşru olmayacaktır, hukuki anlamda müspet veya menfi hiçbir sonuç da doğurmayacaktır. (Lütfen bu misal iyi anlaşılsın!)
Şimdi, insanların bir kısmının (varsın isterse çoğunluğu olsun) uygulamış olduğu bir meselenin sırf insanlar uyguluyor diye Allahın dininde olduğunun iddia edilmesi mümkün değildir. Buna en açık misal de zinadır. Tarihin her devrinde her yerde işlenen en yaygın günahtır ama Kur’anda açık bir şekilde yasaklanmıştır. Yine aynı şekilde çok eşlilik meselesinin de sırf insanlar buna meylediyorlar diye (yani salt bu gerekçeye dayanılarak) Allahın dininde olduğunun iddia edilmesi çok yanlış ve isabetsiz olacaktır.
Peki ne yapılacak, işin doğrusu nasıl anlaşılacaktır?
Kur’ana şartlanmışlık gözlüğüyle bakılmayacak, bizatihi Kur’anın ne dediği anlaşılmaya çalışılacaktır. Bu usulde mutabık kaldıysak, şimdi gelelim Kur’anın ne demek istediğine ve ne dediğine:
Yukarıdaki hukuk sistemleri örneğinde olduğu gibi, öncelikle bu hususa Kur’anda yer verilip verilmediğine, Kur’anda buna değinilip değinilmediğine bakılacak, eğer geçiyorsa ne şekilde geçtiği ve ne demek istediği anlaşılmaya çalışılacaktır. Doğru olan usul de bu olacaktır.
Yukarıdaki yazıda da ifade edilmek istendiği gibi, Nisa suresinin ilk ayetleri tarafsız ve objektif bir bakışla incelendiğinde ilgili ayetlerin ve hükümlerin yetimlerle ilgili özel bir duruma ait olduğu açık bir şekilde anlaşılacaktır. Ne gibi, seferde korku sebebiyle namazın kısaltılması gibi. Hükmün ait olduğu şartlar göz önünde tutularak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte -yine yazıda ifade edildiği gibi- Kur’anın bu hükmünde de illetin tespit edilerek benzer durumlara uygulanabilirliği esastır. Yani nassların uygulama alanının genişletilmesi çabası içinde bulunulması gerekir.
İslamdan önceki cahiliyye devrinde Arapların sınırsız çok eşliliği esas kabul etmiş olmalarının muteber bir tarafı yoktur. Cahiliyye devrinde kız evlatların diri diri gömülmeleri gibi ve (hemen hemen) ona yakın hükümde bir sosyal faciadır. Tarihin çok eski devirlerinden beri gelişmemiş veya az gelişmiş topluluklarda kadının yeri ve değeri hiçbir zaman bulunmamış, her zaman bir meta-mal muamelesi görmüştür. Bunun doğal bir sonucu olarak da kimi zaman sınırlı ancak çoğu zaman sınırsız sayıda kadına sahip olma düşüncesi topluluklar nezdinde rağbet gören bir durum olmuştur. Bugün bile –sözüm ona- modern dünyada kadın bir reklam ve pazarlama aracı, kendisinden her yönüyle istifade ve istismar edilen bir meta olmanın ötesine geçememektedir.
Peki, Kur’anın yetimlerle ilgili özel bir duruma ait olduğu açıkça anlaşılan bu hükümlerinin çok eşliliğin cari olduğu bir toplumda hangi hükme delalet ettiği nasıl anlaşılacaktır? Eğer bir toplulukta çok eşlilik cari ise yani insanlar birden fazla ve çok sayıda eşlere sahip ise Kur’anın bu hükmünün (indiği zaman) o topluma delaleti eşlerin sayısının en fazla dört olacak şekilde sınırlandırılmasıdır. İşte sahabe devrinde de aynı bu şekilde bir uygulama yapılmış, gelip Allah Resulüne (SAV) sormuşlar, Ondan da “aralarından en fazla dördünü seçin, gerisini boşayın” cevabını almışlardır. Ama bu cevap bu hüküm indiği anda dörtten fazla eşe sahip olanlara verilen bir cevaptır. Ondan sonra ise çok eşliliğin cari olduğu bir toplumda eşlerin sayısının en fazla dört olacak şekilde sınırlanmasıdır.
Yine aynı şekilde Kur’anın bu hükümlerinin tek eşliliğin cari olduğu toplumlarda hangi hükme delalet ettiği nasıl anlaşılacaktır? İşte burada her şey zaten normale dönmüş bulunmaktadır. Arazi (hastalıklı) olan durum zaten çok eşliliğin cari olduğu toplumlardı. Artık topluluk gelişmeye ve kadına (nispeten de olsa) değer verilmeye başlanmış, sosyal hayatta kadının etkinliği artmıştır. İşte burada artık ayetin vazolunduğu manaya ait olan gerçek delaleti ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar hayat normale de dönmüş olsa, -ayette belirtildiği gibi- pek çok sosyal zaruretler ve hayatın mücbir şartları (savaşlar, doğal afetler, kadın erkek dengesinin bozulacağı her türlü haller ve kişiye özel bazı durumlar...) gereği birden fazla kadına sahip çıkılmasının mutlaka gerekeceği durumlar ortaya çıkacaktır. Zaten ayet de aslında bunu ifade etmektedir. İşte böyle durumlarda bu ayetin -yukarıda anlatıldığı gibi- hükmü gereği hareket edilecek, gerektiğinde de hüküm sahası genişletilecektir.
Kardeşimizin diğer iddialarına gelince:
Kur’anın nüzulünden önceki ve diğer Peygamberlere (AS) ilişkin dönemlere ilişkin bir şey söylememiz uygun düşmez. Biz Kur’anda ifadesini bulan çok eşliliği anlamaya çalışıyoruz. Kur’anla ve bu ayetlerle dört ile sınırlandırılmadan önceki durum bizi bağlamaz, bunu merak da etmemekteyiz. Hazreti Peygamberin (SAV) dörtten fazla eşle evli olması yalnızca Ona mahsus bir durumdur, başkası için örnek teşkil etmez. Peygamberin (SAV) evliliklerinin çoğu siyasi olup Allah ona bu konuda özel bir hüküm tahsis eylemiştir. Zaten -dediğimiz gibi- o devirde dörde kadar ruhsat zaten var idi. Sahabelerin çok eşliliğini de bu açıklar.
İslamda çok eşlilik vardır, ama şartları gereği ve şartlar gereği vardır. Bir olağanüstü hal hukuku olarak vardır. Bütün izahatlerimiz de bunun anlaşılması için serdedilmiştir.
Yine yukarıda Hazreti Yusufun (AS) eşlerinden değil iffet ve namus anlayışından bahsedilmiştir. O zamanın şeriatı gereği çok eşli olmuş olması doğaldır. Biz Kur’an ayetleriyle ifadesini bulan İslam Şeriatından bahis etmekteyiz. Lütfen meseleyi karıştırmayalım!
“İnsanlar içinden dosdoğru olmayı dileyenler için” (Tekvir:28 ) bu izahlarımız yeterli gelecektir.
|
Lütfi Hocaoğlu
20.01.2010
15:13
| Önceden bir hüküm verirsiniz. Sonra o hükme göre Kuran’dan gramere asla ve asla uymayan heva ve heveslerle deliller bulmaya çalışırsınız. Sonra bakarsınız ki Hz. Muhammed ve sahabe sizin dediğinizin tersini yaşamış. Ne yapacaksınız? Bu durumda onların hayatına cahiliye Arap adeti diyeceksiniz.
Peki elinizde ne kaldı. Kuran yok, sünnet yok, sahabenin hayatı yok. Çünkü önceden hoşunuza giden hükmü vermişsiniz, olayları ve kitabı ona uyduruyorsunuz.
Sizin mantığınızla namaza da gerek yok, hacca da gerek yok hükmü verilebilir. O kadar kolaydır ki. Günün modern toplumunda hacca gerek yok. O zaman ki Araplar için önemliydi. Günün modern toplumunda şartlar değişti. Yerlerde sürünmeye gerek yok. Kalbim temiz, namaz da gereksiz diyebilirsiniz. Siz diyorsunuz demiyorum, sizin kurduğunuz usul mantığı bunu getirir ve bunu yapıyorlar zaten. Çok eşlilik şu şartla idi, bu şartla idi derseniz. Namaz içinde gerekli şartlar artık kalktı dersiniz, oruç için dersiniz, hac için dersiniz. Delilleriniz mutlak olmalı.
Buna kitaba uymak değil, kitabına uydurmak denir.
Lütfen delilleriniz sağlam olsun. Hisleriniz delil olmasın.
Bundan sonra cevap vermeyeceğim. İsteyen Adil Düzen Dergisi 5. sayıdaki yorumları okusun. Yasin kardeşimizin fikri değişmez. Kimse değiştiremez. Zaten önce kendisi evlenmeli, sonra tek eşliliği savunmalı. Çünkü hislerini yenemez.
|
Yasin Kılar (Karar Danışmanı - Mentor)
21.01.2010
09:45
|
Lütfi bey kardeşimiz daha fazla yazmayacağım dedi ama yine yazmadan edemedi. İlk yorumu o yaptığından, onun her yaptığı yoruma cevap hakkımız doğmaktadır. Kendisinden ricamız lütfen artık bu yazdığımıza bir daha cevap vermesin, zaten vermeyeceğini de söylemiştir. Aksi taktirde bu işin sonu gelmeyecektir. Daha değinmemiz gereken başka mevzular vardır, bu mevzuya takılıp kalmamalıyız.
Öncelikle, çok eşe sahip olma hakkı mı insanın heva ve hevesinin işine gelir, yoksa tek eşle yetinme zorunluluğu mu? Bunu umumun dikkatine sunmak isterim!
Kardeşimiz bizi heva ve heveslerle deliller bulmakla itham etmiş. Heva ve heveslerle hareket etmiş olsaydık biz de çok kadına sahip olmayı isterdik, zira nefsin bu işine gelmektedir. Biz bilakis her türlü şartlanmışlıktan uzak bir şekilde yalnızca Kur’anın ne dediğini anlamaya çalışıyoruz. Bunu yaparken de bugüne kadar öğrendiğimiz ve bize (ve hepimize) öğretilen (ve adeta şartlandırıldığımız ama sorgulanası) bir takım düşünce kalıplarının da sınırlarını zorlamaktan geri kalmıyoruz. Biz Kur’anın ne dediğini doğru anlamaya çalışıyor, Kur’andan anladığımızı da doğru şekilde anlatmaya çalışıyoruz. Ama buna rağmen kardeşimizin (sanki din düşmanı birisiyle münakaşa ettiğini zannettiren) ithamlarına muhatap oluyoruz. Anlaşılır gibi değil!
Biz bu işin ne şekilde anlaşılması gerektiğini anlatmaya çalıştık. İşin usulünü anlatmaya çalıştık. Akli ve mantıki şekilde izah etmeye çalıştık. Öyle izah ettiğimizden de eminiz. Ama (bu kardeşimiz gibi) şartlanmışlıkla hareket edenlere ne deseniz kafi gelmeyeceği anlaşılmış olmaktadır. Eğer hislerimizle hareket etmiş olsaydık o şekilde bir düşünce ve hak bize de cazip gelmiş olmaz mıydı?
Son sözüm; Lütfi bey kardeşim (ve diğer kardeşlerim) yukarıda neler dediğimizi lütfen tekrar tekrar okusunlar, o zaman anlayacaklardır. Böyle mevzular çoğu kere bir okumada anlaşılmamaktadır. Allah hepimizin idrakini artırsın! Selam ve dua ile!
|
Yasin Kılar (Karar Danışmanı - Mentor)
23.01.2010
07:18
|
Biz yukarıdaki tartışmaları yapadururken haber ajansları bir haber geçmişler. Moğolistanda her altı kadına bir erkek düşüyormuş. Yani bir diğer ifadeyle her erkeğe altı kadın düşüyormuş. Nüfus dengesi bu kadar bozulmuş. Bundan dolayı Moğolistan hükümeti Türkiyeden yirmi bin damat adayı istemek için heyet gönderecekmiş.
Şartsız Çok Eşliliği Savunanların Yerinde BEN OLSAYDIM;
Moğolistana hicret etmeyi düşünürdüm. Zira bu şartlar altında orada birden fazla eşe sahip çıkılması bir hak olmaktan öte vazifeye dönüşmüş bulunmaktadır. İgili ayette de emir kipinde ifade edildiği gibi, imkan sahibi olan ve adaleti de gözetebilecek olan kimselere orada farz haline gelmiş bulunmaktadır.
Böylece, bu işin burada su götürür tartışmalarına girmektense orada su götürmez vazifeleşmiş hükmüne tabi olmayı tercih ederdim.
Not: Düşüncelerin veya hareket tarzlarının (bize göre) doğrusuna dikkat çekmeyi hedeflediğimiz “....... Yerinde BEN OLSAYDIM;” yazılarımız Güncel Makaleler bölümünden takip edilebilir.
|
Ahmet Yücel
20.10.2015
01:43
| Peygamber Efendimizin evlilikleri, Allah'ın izniyle olmuştur. İslam çok evliliği en çok 4 ile sınırlandırmıştır.
İslam'da 4'e kadar evlilik bir ruhsattır. Emir değildir. Ayet meallerini açıklarken güvenilir tefsirlerden yararlanmak, tefsir adı ve sayfasını yazmak daha faydalı olur kanaatindeyim. Sonuç olarak Allah sizlerden razı olsun, yazan da, eleştiren de Allah için olduğundan güzel.
|
Cengiz Demirci
22.10.2015
23:23
| üçüncü ayet emirdir, en hafifinden tavsiyedir. İn şartı getirilmişse elbetteki şart vardır, o şart varsa ikişer üçer dörder alın diye belirtmiştir. Ama kıyası kabul eden için herhangi bir şartın kıyası mümkündür, yani sadece yetimlerin malları hususunda bir haksızlık durumunda analarından ikişer üçer dörder değil, şartlar fıkhına göre belirli şartlar altında ikişer üçer dörder alın diye tavsiye edilmiştir. Mesela savaşta müminlerin erkekleri azaldı, yetimli hanımlar kaldı, tavsiye müminler topluluğuna emir olur. Savaş oldu yetimsiz kadınlar kaldı, müminler topluluğunun erkeklerine yine farz olur. Afet oldu yine farz olur, hastalık oldu yine farz olur. Cinsellik illeti nedeniyle dahi değil ayetteki kurumsal mana olarak farz olur. Buna karşı hangi nedenle ve mantıkla karşı çıkarsanız çıkın yaptığınız eylem küfür olur. şartları geldiğinde ayetteki kurumsal manaya göre tek eşlilik ruhsat olur, ama tersini ifade edemezsiniz. Yine ayete göre müminler topluluğu içinde bu farz olur, moğolistana yasin bey kendisi gidebilir, biz de müminler topluluğundaki yetim ve analarının mağdur edilmemesinin çarelerini aramış oluruz. Ayet diyorki olağanüstü şartlarda tek eşlilik ruhsattır, ama siz normal şartlarda tek eşlilik ayetin hükmüdür diyemezsiniz. Orada normal şartlarla ilgili bir hüküm zikretmiyor, normal şartlarda da olağanüstülükler yaşayanlar olabilir onlara yine çok eşlilikle ilgili hiçbir otoritenin men yetkisi yoktur. Allahın haram kılmadığını haram kılacak yoktur. Haram kıldığınız anda aksaklıklar başlar. |