Ben eşimle sevgili iken birlikte olduk, bakire çıkmayınca evlenmem dedim. Bana iftira attı ve kardeşlerim ve babamın sözüyle evlendim. Babam vefat oldu, annem küçükken vefat olmuştu. Kızımız oldu, şimdi 2 yaşında ama hiç karıma güvenmiyorum aramızda, bakire olmadığı için bana hep aklımdan gitmiyor. Kavgalarımız çok, beni dört kere terk edip bıraktı. Hep yalnız kalıyorum, ne yapmalıyım? Karım yine bıraktı beni, hep para, para, mülk peşinde, ne yapmalıyım?
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Öncelikle, çok önemli bir konuda mühim bir izahatta bulunmamız gerekmektedir.
Biz burada gerek din kardeşlerimizin ve gerekse de insanlık kardeşlerimizin bize güvenip yönelttikleri her türlü soru ve sorunlarına bizzat kendi sorunlarımız gibi yaklaşarak sadece Allah rızası için cevap bulmaya ve çözüm üretmeye çalışıyoruz. Kimseden hiçbir karşılık beklentimiz yoktur, sadece “Allah Razı Olsun” demeleri yeterlidir. İstemeyen bunu da demeyebilir, bunda da serbesttir. Zira, üstadımızdan öğrendiğimiz odur ki;
“Mühim bir hakikati imaniyeyi muhtaç bir mü’mine; ben sevap kazanayım, bu güzel meseleyi ben anlatayım diyerek bildirmek bile mâbeynimizdeki ihlâsı zedeleyebilir.” Amellerimizde sadece Allah’ın rızasını esas almalı, sevap kazanma düşüncesini bile terk etmemiz gerektiğini üstadımızdan öğrenmişizdir. Biz böyle hareket etmekteyiz.
Tabii böyle hareket edince de, bizzat Allah’ın rızasına muvafık olmayan tavır ve ifadelerin bizlerden beklenmemesi gerektiğine dikkat çekmek isteriz. Biz sadece İslâm’dan, Kur’ân’dan ve Allah Resûlü’nden öğrendiğimiz mutlak gerçeklere göre hareket ederiz. Bunları kendi muhakememiz ve birikimimiz çerçevesinde yoğurup işlemekteyiz. Kardeşlerimize öngördüğümüz çözümler de bunun sonucudur. Bunlar bazen bazı insanların nefislerine hoş gelmeyebilir, buna da dikkat çekmek isteriz. Zira, insan nefsi iyiliği değil, çoğunlukla kötülüğü emretmektedir. (Yusuf Sûresi 53. âyet)
Sizin meselenizin iki boyutu bulunmaktadır. Birincisi, evlilik öncesi gayri meşru bir şekilde ilişki kurduğunuz kimsenin bakire çıkmaması ve bunu kafanıza takmanız, kafanızdan atamamanız meselesidir. Önce bunu inceleyelim.
Evlilik dışı kurulan ilişkiler gayri meşrudur, haramdır, zinadır. Demek ki siz birlikte zina yaptınız. Zina yaptığınız kimsenin ise bakire çıkmamasını kafanıza taktınız. Peki siz zinayı ilk defa o kişiyle mi yaptınız? Bunun hiç kimse için böyle olmadığını herkes bilmektedir, kendimizi kandırmayalım. Mademki siz bakir değildiniz, o halde karşınızdaki kimsenin bakire olmasını ne hakla beklemektesiniz? Önce bunu bir kendimize soralım. Eğer vicdanlı isek, buna hakkımız olmadığını açıkça anlarız. ZİNA YAPANLARA ÖZEL SÖYLÜYORUM: Nasıl ki sizin ilk ilişkiniz değilse, sizinle birlikte zina yapan diğer kimsenin de ilk ilişkisi olmaması gayet doğaldır, bunu kabul etmeniz gerekmektedir. Yani siz helal olan bir ilişki içinde değilsiniz, haram olan zinayı işlemektesiniz ve kendiniz de bakir değilsiniz. Ya ne bekliyordunuz, hem temiz olan bir kızı iğfal etmeyi ve hem de sevap kazanmayı mı? (Tövbe, Hâşâ!)
Nur Sûresi 3. âyete göre “Zina eden erkek, ancak zina eden veya putperest bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da, ancak zina eden veya putperest olan bir erkek evlenebilir. Bu, müminlere haram kılınmıştır.” hükmünce, zaten zina edenlerin birbirleriyle nikâhlandırılması gerekmektedir. Mademki birbirinizden razı ve memnun olarak birlikte oldunuz, o halde bu birlikteliğinizi ömür boyu sürdürünüz denilir. Temiz ve bakire bir kızla böyle zinakar erkeklerin evlenmesi islâma göre zaten haramdır, yasaktır, yasaklanmıştır. Temiz insanlar temiz insanlara layıktır. Zinakar olanlar da yine zinakar olanlara layıktır. Dolayısıyla evlilik dışı ilişki kurduğunuz kimseyle evlenmişsiniz, doğru olan da bu idi. Şu halde önceden bakire ve temiz çıkmamış olmasını kafanıza takmayınız, zaten siz de bakir ve temiz değildiniz. Nasıl o sizi bu şekilde kabul ettiyse, siz de onu o şekilde kabul etmek zorundasınız. Bunu böyle biliniz. Siz var olan ailenizi sürdürmeye ve bu aile saadetinizi bozmamaya, mutlu olarak devam ettirmeye çalışınız. Elinizde somut deliller olmadıkça karınızı suçlamayınız. Evlilikte eşlerin birbirlerine güvenmesi esastır.
İkinci boyut ise, aranızda çok kavgaların olması ve evliliğinizin sorunlu olmasıdır. Şimdi bunu inceleyelim.
Acaba aranızdaki kavgalar ve eşinizin bazen terk etmesinin sebebi sizin eşinize olan güvensizliğiniz midir? Zira siz bu şekilde sorumsuzca davranarak geçmişten kurtulamayıp saplantılı davrandıkça eşiniz de bundan rahatsız olmakta gayet haklıdır. Bu takıntılarınız muhtemelen davranışlarınıza etki edip yön vermekte ve eşinizin de size karşı olan tavırlarının bozulmasına yol açmaktadır. Evlilikte güven bunalımı en mühim meseledir. Bu en mühim meselede sorun kaynağı olan sizsiniz. Zira haksız bir şekilde geçmişi kafanızdan atamamaktasınız. Bunlar da aile içinde doğru olmayan tavırlarda bulunmanıza yol açmaktadır. Bir ailede erkek gerektiği şekilde davranamazsa, kadının gerektiği şekilde davranması nasıl beklenebilir? Eğer yukarıdaki ilk izahatımızda söylediğimiz gibi kabul eder ve bunu kafanızdan atarak hareket ederseniz, eşinize olan güveniniz artacak, o da bundan memnun olacak ve aile saadetiniz muhtemelen yoluna girecektir. İşte ancak bundan sonrası için eşinizi suçlayabilme hakkınız doğacaktır.
Özetle, öncelikle siz üzerinize düşeni yapınız. Bugüne kadar haksız bir şekilde saplantılı davranıp eşinizi suçladığınız için eşinizden bir özür dileyiniz, kendisine bir hediye alınız, kalbini kazanınız. Bundan sonra sana sınırsız güven duyuyorum deyiniz. Yaptığınız hataları bir telafi ediniz. Ondan sonra eşinizin üzerine düşenleri yapıp yapmadığını bir gözlemleyiniz. Evlilikte mutlu ve onure olan bir kadın evliliğini sürdürecektir diye düşünüyoruz. Dediklerimizi bir yapınız, üç ay sonra da bize güzel gelişmeleri bildiriniz.