Referandum 50 eksi 1 çıksa; değer mİydİ?!
Millî Gazete yazarları, Ahmet’in kulis bilgilendirmeleri de dâhil olmak üzere, bugün (18.04.2017) önemli referandum yazıları yazmış; kendi yazım dâhil, hepsini dikkatle okudum… Siyasiler de dikkatle okumalı ve halkımızın -Allah vergisi olarak- verdiği gerekli dersleri/mesajları almalı, derim… Bu arada Mahmut Hocamızın “Bir referandum daha yapalım” başlıklı yazısı, farklı yönlerden ibret alınması gereken bir yazı olarak okunmalı…
Diğer yazar ve yazdıklarına gelince; ‘ne hikmetse’ yazı çok ama bir özet sunayım…
Beni hiç de ilgilendirmediğini “‘Adil Düzen Anayasası’ yoksa, referandumdan bana ne!” başlıklı yazımda ifade ettiğimden, şimdi yazacaklarımı daha rahat yazıyorum…
Evet, beni ilgilendirmemesine rağmen, referandum sürecinde, maalesef ‘yaralayıcı dil ve söylemlerin’ muhatabı oldum ki; Akif Emre, işte tam da bu konuyu yazısının başlığı yapmış: “Bir ‘dil’in açtığı hasar”! Yazı, “Referandum sonuçları üzerinde tarafların derin düşünmeleri gerekiyor. Sayısal üstünlük her zaman siyasal kazanç anlamına gelmeyebilir.” cümlesiyle başlıyor. Devamında, ağırlıklı olarak başlıktaki konu ve diğer bazı önemli detaylar var. Bu bölümün iki ayrı sonuç cümleleri şöyle: 1. “Acilen AKP'nin bu soruya cevap araması gerekecek. Bunun siyasal cevabı sanılandan daha zor olabilir...” 2. “Yapılması gereken gerilim stratejisinin sürdürülmesi değil, toplumsal kesimler arası farkın derinleşmesini engelleyecek bir dilin kurulmasıdır…” 3.Bir de şu önemli hatırlatma: “Bir yanda İslâm dünyasına liderlik söylemi ile içerde ayrıştırıcı milliyetçi dilin bir araya gelir yanı yok.”
Evet, bence de yok; aman, başta bu konu olmak üzere pek çok şeye dikkat!
Akif Emre ana sonucu yazısının sonunda özetlemiş: “Ve asıl unutulan temel konu ise, duvara çarpan neoliberal ekonomik politikaların faturasını ödemek durumunda kalan geniş yığınların sorunları, sadece sosyal yardım politikalarına havale edilemeyecek kadar ciddiyet arz etmesidir. Siyaseti sadece kimlik politikalarına indirgediğimizde asıl acıtan meseleyi gözden kaçırıyoruz. Yumuşatılması gereken sadece siyasal dil değil, ekonomipolitikaların adalet, hakkaniyet, dürüstlük esaslı yürütülmesi gereğidir. / Sonuçta referandum sonrası girilen süreç, öncesinden daha riskli, zor bir döneme işaret ediyor...” Evet; ‘adalet (…) dürüstlük…’ vs vs…
Kemal Öztürk de, “Buruk galibiyetin mesajları” başlıklı yazısında önemli mesajlar vermiş. Şöyle: “Bu referandum sonuçlarında, inanılmaz bir ince ayara şahit olduk. Ortaya çıkan, 51.5-48.5 rakamı öylesine ince bir düzenleme ki, herkes için ne bir zafer, ne bir hezimet, ne de bir bitiş anlamına geliyor. Öte yandan tüm partiler için de bir yeniden düşünme, özeleştiri, sorgulama, yenilenme ve kendine gelme mesajı içeriyor… / 'Referandumun siyasi partiler açısından galibi ve mağlubu kimdir?' sorusuna cevap vermek son derece zordur. Hiçbir partinin gönül rahatlığı ile bu referandumdan “çok başarılı çıktık” demesi mümkün gözükmüyor...
AK PARTİ, CHP, MHP'ye NE MESAJ VERİLDİ? Sanırım bu tanımlamayı AK Partili siyasetçiler tam olarak ifade etmeyecekler, hatta itiraz da edeceklerdir. Ancak onlar da, biz de bu sonucun, kalplerde bir burukluk yarattığını, zihinlerde bir sorgulama başlattığını biliyoruz. Milletin bu ince ayarını iyi okumak gerekiyor. 'Evet dedi ama nasıl dedi?' sorusunun içinde AK Parti'nin çok iyi analiz etmesi gereken mesajlar var. AK Parti'nin bir özeleştiriye ihtiyacı var. Önümüzdeki günlerde sıklıkla bu konu tartışılacaktır...”
Abdülkadir Selvi “AK Parti’de ne konuşuluyor?” başlığı ile kulis bilgileri veriyor. Yazısı şu cümleyle başlıyor: “Referandum sonuçları geldikçe AK Parti Genel Merkezi’nde ilk başlardaki coşku yerini buruk bir havaya bırakmaya başlıyor...” Ve şöyle devam ediyor: “Toplantıya Başbakan Binali Yıldırım’ın, “Arkadaşlar burukluğa, moral bozukluğuna gerek yok” sözleri damgasını vuruyor. / Başbakan, hem moral veriyor hem de referandum sonuçlarına ilişkin değerlendirmeler yapıyor. / “Bu bir seçim değil, referandum. Referandumda 1 oy bile fazla olsa kazanılmıştır. Yüzde 50 artı 1 oy ‘hayır’ çıksaydı, onlar kazanmış olacaktı. ‘Hayır’ yüzde 50 artı 1 alsa zafer kutlamaları yapardı şimdi. Biz yüzde 51’in üzerinde oy alarak kazandık, biz niye moral bozukluğu yaşayalım?..” Binali Bey; ya 50 eksi 1 alsaydınız!
E. Mahçupyan’ın yazı başlığı “Değer miydi?” Evet; 50 eksi 1 çıksa; değer miydi?!