KUR’AN VE İLİM, ‘Adil Düzen’ ve çağın fıkhı
KUR’AN VE İLİM merkezli çalışmalarımıza istinaden yazdığım yazılara -kısmen de olsa- iki vesileyle ara vermiştim. Birinci sebep, Şubat ayı başından itibaren, iki ay boyunca yazdığım “Erbakan ve Adil Düzen” yazılarıdır ki; ortalama kırk kadar yazının muhtevasıydı. İkinci sebep ise hayırlısıyla sonuçlanan Anayasa referandumuydu ve o da gelip geçti. KUR’AN VE İLİM merkezli yazılarımıza, önceki yazıda olduğu gibi ve başladığımız üzere devam edelim… Bu yazıda aktaracaklarım, 909’uncu seminer haftası çalışmamızdandır…
İsra Suresi 67-68’inci ayetlerindeki çalışmamızdan aktaracağım…
Önce ayetlerin meallerine bakalım: 67- “Denizde bir sıkıntıya düştüğünüz zaman, Allah’tan başka yalvardıklarınız kaybolup gider, fakat O sizi karaya çıkarıp kurtarınca yüz çevirirsiniz. Zaten insan pek nankördür.” 68- “O’nun karada da, sizi yere batırmasından veya başınıza taş yağdırmasından güvende misiniz? Sonra kendinize bir koruyucu bulamazsınız.” (DİB meali)
Gerekli güvenlik tedbirlerini aldınız mı?
İnsanlığı geçmişten beri helak eden veya sıkıntılar veren afetler olmuştur. İnsanlık bugün sanayide çok ileri gitmiştir ama bu sıkıntılara ve afetlere tedbir bulabilmiş değildir.
Doğal afetleri durdurmamız mümkün değildir. Ancak doğal afetlere karşı onlardan zarar görmeyecek tedbirler alabiliriz.
Ne var ki Sermaye’ye dayanan tedbir diğer taraftan başka afetlerin kaynağı olmaktadır.
İstanbul’da ve/ya başka kentlerde “kentsel dönüşüm” çalışmaları yapılmaktadır. Sağlam da olsa binalar yıkılmakta ve yerlerine yenileri inşa edilmektedir. Bu çalışmalar bizim vergilerimizle yapılmakta yahut enflasyonla yapılmaktadır veyahut dışarıya borçlanarak yapılmaktadır. Bugün bir metrekare inşaat bir metreküp betona mâl olmaktadır. “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen” çalışmaları döneminde, Necmettin Erbakan’la yaptığımız hesapla, bunun üçte biri faiz, üçte biri de israf vergisi olarak ödenmektedir. Sadece bir günde çalışma saatlerinin en az iki saati yani çalışma günümüzün dörtte biri yolda yani trafikte geçmektedir. Bunun için harcanan yakıt, bunun doğurduğu hava kirliliğini hesap ettiğiniz zaman, %50 tasarruf mümkündür. Üçte ikisini vergi ve faizden, onun da yarısını yollarda geçen zaman için ayırırsanız, biz 6 misli ile o hali yaşıyoruz.
Kur’an’ın öğrettiği “Adil Düzen” ile bu sorun tamamen çözülmüş olur. Yüz lojmanlı apartmanlar ve emek dışı mülkiyeti reddeden bir düzen bunu çok rahatlıkla sağlamaktadır. Bugün inşaat %50 ile yapılmaktadır. Bu yerleri onların sahipleri var etmedi. Kapitalizmin sömürücüleri var etmedi. Gelin tartışalım. Önce bu ülkenin bir pilot bölgesinde uygulayalım...
*
Su, hava, toprak ve canlı kirliliği insanların hayatını daha çok tehdit etmektedir...
*
ARGE çalışmaları yapılmaktadır. Karşılıksız dolarla sorunların çözüleceğini sananlar bir de teknolojinin sorunları çözeceklerini zannediyorlar.
Tarihin hiçbir döneminde hiçbir teknik hukuku doğurmamıştır. Tam tersine, teknik hukuku işe yaramaz hale getirmiş ve yeni hukuk yeni uygarlığı doğurmuştur. Çünkü teknoloji yeni sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Çevre kirliliği yanında, ürünleri de sağlıksız hale getirmektedir. Bunların çözümü şeriata dayalı hukukla sağlanabilmektedir.
Bugün sanayi zirvede ama hukuk da dipte. Kur’an bunu hatırlatıyor ve diyor ki; teknoloji ile sorunları çözemezsiniz, sorunlarınızı ancak “Adil Düzen” ile çözebilirsiniz.
*
“Adil Düzen” bu afetlere karşı insana dayanma gücü verecektir. Bu da insanların şeriatın emrettiği şeyleri yapmaları ile sağlanabilir: İşbölümü, adil bölüşüm, namaz, zekât, oruç ve hac eğitimleri, karz-ı hasen müessesesi, hakemlerden oluşan yargı. “Adil Düzen’e Göre İnsanlık Anayasası” kitabımızı anlayarak okumak gerekmektedir.
Çağımızın fıkhını oluşturmalıyız... (Devamı var)