Kur’an’ın haber verdikleri bir bir gerçekleşmekte
Geçen haftaki (906’ncı hafta) KUR’AN VE İLİM çalışmalarımızda, İsra Suresi 55’inci ayete gelmiş, “Ve rabbuke e’lemu bi men fî’s-semâvâti ve’l-erdi” başlığı ile ilk bölüm üzerinde durmuştuk. Araya “Cumhurbaşkanı oyuna geliyor; 1, 2, 3 ve (4)!” başlıklı yazı girdi, çünkü dört haftanın birikimi olan bu hatırlatmaların yapılması elzem hâle gelmişti ve yapıldı. Bugün de ayetin ikinci kısmı üzerinde duralım: “… Ve lekad faddalnâ ba’da’n-nebiyyîne alâ ba’din ve âteynâ dâvude zebûran / … Ve andolsun ki peygamberlerin bazılarını bazılarına üstün kılmış ve Davud’a Zebur’u vermiştir.” (DİB mealinden)
‘“En-Nebiyyîn/Nebiler” burada marife olarak, kurallı çoğul olarak gelmiştir, “El-Enbiya” şeklinde gelmemiştir. “En-Nebiyyîn” ahd için ise o zaman Hazret Nuh ve Hazreti İbrahim’in zürriyeti olan nebilerdir. Onların bir kısmını diğerlerine tafdil ettik olur.
Bu tafdil edilen peygamberler 6 tanedir. Hazreti Nuh uygarlığı başlatmıştır, Hazreti Muhammed uygarlığı tamamlamıştır, ikmal etmiştir. Arada dört azimet sahibi nebi gelmiştir. Hazreti İbrahim ilimde, Hazreti Musa yönetimde, Hazreti Davud ekonomide ve Hazreti İsa ahlâkta uygarlaşmayı gerçekleştirmişlerdir.
Üçüncü binyıl uygarlığı işte bu uygarlıkların olgunlaşmış şekli olacaktır.
Nasıl 15 yaşına kadar çocuk anne babasının velayetinde bulunur, yaptıklarından sorumlu olan anne babası ise; insanlık da yirminci yüzyıla kadar “velayet” altında idi. Ancak şimdi “baliğ” olmuştur. Peygamberlerin dadılığına artık ihtiyaç kalmamıştır. Kralların/sultanların ve Sermaye’nin son asırlardaki dadılığına da gerek kalmamıştır. Erginlik çağına giren çocukta nasıl biyolojik ve ruhsal değişmeler oluyorsa, insanlık da bugün bu sancıyı çekmektedir. Bu sure insanlığın işte o geçişinin kıssasıdır. / Biz AK Parti’ye üzülüyoruz ama (…)’
Evet, bu bölümü üç nokta (…) ile geçiştiriyor ve şu cümleyle noktalıyoruz:
‘Kur’an’ın haber verdikleri bir bir gerçekleşmektedir.’
***
“Ve Davud’a Zebur’u verdik” kısmı ile devam edelim.
‘Şeriatta iki şekilde yasalar vardır. Yasalardan bir kısmı sözleşmelere dayanır, sözleşmeleri bağlar. Bir de sözleşmelere dayanmayan yasalar vardır. Daha çok kamu hukukunu oluşturur. O halde kanunların, yasaların, kamu hukuku kitaplarının adı “Zebur”dur. İnsanlar sözleşmelere, bir de Zebur’un hükümlerine uymak zorundadırlar.
Devlet başkanı olarak görevlendirilen Hazreti Davud’a kamu hukuku ile hükümleri de verilmiştir. Böylece sözleşmeler dışı oluşmuş yasa Zebur’dur. Bunu uygulayan kamu hukuku dedelere aittir. Temsilcisi de Hazreti Davud’dur. Bu ayetin delaleti şunu gösterir ki yönetici kanun yapmaz, kanunları uygular. “Zebur” burada nekre gelmiştir; bu, her bucağın ayrı kamu hukuku vardır hükmünü doğurmaktadır.”
İsra Suresi 56’ıncı ayet şöyle: “De ki: O’nu bırakıp da ilâh diye ileri sürdüklerinizi çağırın. Onlar başınızdaki sıkıntıyı ne kaldırabilirler ne değiştirebilirler.” (DİB meali)
Dünyayı saran afetler var; aşsızlık, işsizlik, eşsizlik afetleri vardır. Gelir dağılımının dengesiz olmasından dolayı kimileri sefahat içinde yaşarken, kimileri saadet içindedirler. Birileri fazla beslendikleri için, birileri de beslenmedikleri için hastaneler dolup taşıyor. Hastaneler hastaları tedavi ile değil de ilaçlarla zehirleyerek uyuşturmaktadırlar. Hastalar ile doktorlar arasında savaş var, devlet ile hastane yöneticileri arasında kavga vardır. Kur’an’ın hastaları iyileştiren ‘şifahaneleri’ yerine, sağlamları hasta eden ‘hastaneleri’ vardır. Azami kâr esasına dayanan ekonomide üretim yarıya düşmüştür. Çalışabilenlerin yarısı işsiz. İşçilerin haklarını koruyacağız diye işyerlerinin kapatılması yarışı vardır. Sermaye’nin yararına küçük ve orta ölçekli firmalar eritiliyor, kapatılıyor. Terör olayları her gün kapımızda. Rüşvet mafyası, senet mafyası, uyuşturucu mafyası, silahlı mafya insanlığın en büyük belası değil midir?’ (s.5 ve 6’dan bölümler aktardım; kaldığımız yerden devam edeceğiz…)