Erbakan, Türkiye ve ‘ADİL DÜZEN şart’ haberi
“Erbakan Hocamızı anmak, anlamak ve gereğini yapmak” diye ifade ettiğimiz günler geldi ve geçiyor ama biz öyle yapmayalım; her günümüzü Erbakan’ca yaşayalım, her gelişmeyi de Erbakan’vari değerlendirelim derim… Ancak böyle yaparsak, yapabilirsek; işte o zaman Erbakan’ı gerçek anlamda anmış, anlamış ve gereğini yapmış oluruz… Bugün yazacağım bu yazının da diğerleri gibi Erbakan’ca ve Erbakan’vari olmasını diliyorum…
Haydi, BİSMİLLAH…
Türkiye’nin Türkiye siyaseti vardır… Dünyanın Türkiye siyaseti vardır... Bir de kâinatı var edenin Türkiye ve dünya siyaseti vardır... Bunları ayrı ayrı iyi kavramak gerekir.
1- Türkiye’nin Türkiye siyaseti Tanzimat’tan beri şöyledir: Türkiye Batılılaşacak, Batı’nın uygarlığını alacak... Dünyaya hükmetmeyecek ama bağımsızlığını koruyacak...
Türkiye siyasetini de dörde ayırabiliriz.
a) Ortaçağ İslâmiyet’ini yaşatmak isteyen kimselerin siyaseti.
b) Batıcıların Batı’ya kayıtsız şartsız teslimiyet siyaseti.
c) Türk Ordusu’nun kendisine özgü siyaseti.
d) Adil Düzen çalışanlarının siyaseti.
2- Batı dünyasının (özellikle Hıristiyanların) Türkiye hakkındaki siyasetleri
a) Türkiye ortadan kaldırılıp Anadolu Müslüman ülke olmaktan çıkarmalı... Türkiye Ortodoks Hıristiyanların ülkesi olmalı...
b) Türkiye Hıristiyanlaşmalı ama Katolik olmamalı... (Hıristiyan mezhepleri kendi aralarında anlaşmadıkları için biz varlığımızı sürdürüyoruz.)
c) Protestan Hristiyanlara göre ise; Türkiye Balkanlar ve benzerleri gibi parçalanmalı ve Avrupa devletlerinin müstemlekeleri olmalı...
d) Türkiye dinsizleşmeli ve Siyonist Sermaye’nin tetikçisi olmalı...
3- Tarihi gelişme ve ilahi takdir ise Türkiye için olmuş ve olmaya devam etmekte...
a) Roma/Bizans İmparatorluğu’nun yerini Selçuklu ve Osmanlılar almalı, böylece İslâm Medeniyeti Batı’ya intikal etmeli ve tarihin tabiî akışı olarak Batı bugünkü kuvvete dayalı Avrupa uygarlığını oluşturmalı...
b) Osmanlılar tasfiye edilirken; Türkler ( yani Türkiye’deki Millî Görüş ve Adil Düzen çalışanları) İslâm ve Batı uygarlıklarını öğrenmeli, bunları sentez ederek üçüncü binyıl uygarlığını sentez etme bilgisine ulaşmalı...
c) Bu arada dünya sosyalizm ve kapitalizm yangınları ile üçüncü binyıl uygarlığına hazırlanırken, Türkiye bu iki düzen (sosyalizm ve kapitalizm) arasında dengede kalarak tüm dünyanın merkezi haline gelme yolunda adımlar atmalı...
d) Yeryüzünü yani bütün dünyayı siyasi ve iktisadi krizlere sokarak bütün beşeriyeti “Adİl Düzen”in, “Adİl Ekonomİk Düzen”in gelmesine zemin hazırlamak...
İşte, tarihî akış ve ilâhî takdir budur. Millî Görüş Hareketi ve onun kurumları işte bu kaderin icabı kurulmuş; Necmettin Erbakan “Adil Düzen”i kaderin bu akışı içinde dünyaya anlatmış; bundan sonra yapılması gerekenlerle ilgili yol haritası bunun için hazırlanmıştır…
Meraklısına not: Detaylar bu konudaki bütün çalışmalarda ve yapılmakta olanlarda…
Bugün (06.03.2017) görüp okuduğum “ADİL DÜZEN ŞART!” haberi ile bitireyim.
Haber şu cümlelerle başlıyor: Yoksulluğun had safhaya ulaştığı dünyamızda her yıl yoksulluk rakamları değil, zenginlik rakamları açıklanıyor. Adaletli paylaşımın olmadığı dünyada, zenginlerin fakirlere olan farkı da gün geçtikçe artıyor. Haber, her yıl olduğu gibi bu yıl da Forbes’in ilk 100’e giren Türkiye’deki dolar milyarderlerini açıklıyor ki; artık kanıksadığınız bu isimleri burada yazmayacağım ama haberi yazan editörün haberi sonundaki notu dikkat çekici, aynen şöyle: “Editörün notu: Bu rakamlar sadece haber niteliği taşıdığı için verilmektedir. Biz her zaman adİl bİr düzenden tarafız.”
(http://www.yeniakit.com.tr/haber/adil-duzen-sart-turkiyenin-en-zenginleri-aciklandi-286468.html)