Süleyman Karagülle
Adil Düzen, N.Erbakan - S.Karagülle-19
11.02.2012
3905 Okunma, 0 Yorum

BİRİNCİ BÖLÜM

(MEVCUT DÜNYA NİZAMI

FAİZCİ KAPİTALİZM)

Not: Parantez içindeki ifadeler Necmettin Erbakan’ın ifadeleridir. Parantez dışındakiler Süleyman Karagülle’ye göre söylenmesi daha uygun olan ifadelerdir. Karşılaştırma siz okuyuculara düşer…

 

***

 

(VI. IRKÇI EMPERYALİZM BEŞERİYETİ NEDEN FELAKETE SÜRÜKLEMEKTEDİR?)

HAK ve KUVVET

(Irkçı emperyalizmin önderlerinin anlayışına göre; “Biz üstün ırka mensubuz, idare etmek ve sömürmek hakkımızdır.” diyorlar. “Diğerleri bizim kölemiz olacaktır.” diyorlar. Yani “Ben zulmedeyim diye yapmıyorum, hakkımdır diye yapıyorum.” Tıpkı firavunlar gibi. Firavunlar da; “Ben öldükten sonra dağ gibi mezar isterim, ne olacak, ben sizin ilahınızım.” (hâşâ) demişlerdi. Taş taşıyacaksınız ölseniz bile. Bu taşlarla bana dağ gibi mezar yapacaksınız. Bu benim hakkımdır, sizin vazifeniz. Bunu zülüm olarak yapmıyor, hakkı zannederek yapıyor. Ne demek istiyorum biliyor musunuz? Bütün mesele hak anlayışına gelip dayanıyor. Yeryüzünde insanlık tarihinde iki hak anlayışı hâkim olmuştur. Birincisi peygamberlerin gösterdiği doğru, gerçek hak anlayışı, bir de firavunların uyguladıkları yanlış hak anlayışı.)

Batı mantığında hak diye bir şey yoktur. Kuvvetli ne söylerse hak odur. Haklı olmak için kuvvetli olmak yeterlidir. Doğu uygarlıklarında ise haklı olan kuvvetli olmalıdır. Haklılar birleşip dayanışma içinde kuvvetli olmalıdırlar. “Adil Düzen” zayıfları hak anlayışında birleştirip kuvvetli kılma düzenidir.)

(Şöyle ki; Şekil 1’de insanlık tarihi boyunca var olmuş olan DOĞRU HAK ANLAYIŞI ve YANLIŞ HAK ANLAYIŞI ana özellikleriyle gösterilmiştir.

DOĞRU HAK ANLAYIŞI

YANLIŞ HAK ANLAYIŞI

Doğuştan insanlara verilen haklar

Rıza ile yapılan anlaşma ve mukaveleler

Adalet gereği doğan haklar

 

Emek

Kuvvet

 

Çokluk

 

İmtiyaz

 

Menfaat

Şekil 1: Doğru Hak Anlayışı ve Yanlış Hak Anlayışının Ana Özellikleri Tablosu)

 

                                       Hakkın Kaynakları

 

Doğuda Haklar

Batıda Haklar

Doğuştan Tabii Haklar

Akrabalık

Kuvvet

Sonra Kazanılan Haklar

Komşuluk

Çokluk

Çalışma Hakları

 Emekte mülkiyet Hakkı

İşveren İmtiyazı

Yaşama Hakkı

Sözleşme ile İstediği Gibi

Dayatma ile İşçilik

 

(A. Doğru Hak Anlayışı)

Hak ve Kuvvet Anlayışları

(Doğru hak anlayışı peygamberlerin insanlara öğrettikleri hak anlayışıdır. Yanlış hak anlayışı ise firavunların hak anlayışıdır. Firavunlar yaptıkları zulümleri biz size zulüm ediyoruz diye yapmadılar, bunları yapmak bizim hakkımız diye yaptılar.)

Doğunun hak anlayışı peygamberlerin hak anlayışıdır. Bütün ilahi dinlerde aynıdır. Bu da haklının arkasında Tanrı vardır anlayışıdır. Dolayısıyla kuvvetlidir. Batının hak anlayışı filozofların anlayışıdır. Hakkın  anlayışında Tanrı karışmaz. Kim yenerse haklı odur. Kuvvetli olan haklıdır.

(Bu hak anlayışlarının özellikleri açık bir şekilde gösterilmiştir. Aralarındaki fark belirtilmiştir. Doğru hak anlayışında, peygamberlerin hak anlayışında, hak dört sebepten dolayı doğar. Başka hiçbir sebepten dolayı hak doğmaz.)

Hakkın kaynağı dörttür.

(Nedir bu sebepler?)

Hakkın kaynakları akrabalık, komşuluk, emek ve sözleşmedir.

(1. Doğuştan insanlara verilen eşit insan hakları, herkesin sahip olduğu doğal haklardır:)

Birisinin hakkı varsa mutlaka onun verecek bir görevi olmalıdır. Batıda haklar sayılmıştır. Görevli belli değildir. Doğuda ise  görevler sayılmış, hak sahipleri ortaya çıkar. Biri insanlara hakları öğretir ama kimden alınacağını bildirmez. Doğuda ise görevler anlatılır ve kimlerin haklı olduğu belirtilir.

  1. Yaşama hakkı,
  2. Irz, nesep, namusunun korunması hakkı,
  3. Mülkiyet hakkı,
  4. Aklının korunması hakkı,
  5. İnandığı gibi yaşamak hakkıdır.)

Savunma Hakları: İnsan haklarını savunma hakkına sahiptir. Canını, malını, işini ve ırzını koruma hakkına sahiptir. Bunlara saldıran olursa kendisi savunur. Kısas hükümleri vardır. Devlet kişilerin bu haklarını korumak için tutulan bir korumadan ibarettir.

(Beş tane temel insan hakkı, hangi inançtan hangi soydan olursa olsun değişmez insan haklarıdır, peygamberlerin öğrettiği haklardır. Herkes bu haklara sahiptir.)

Hak sahibi olmada tüm insanlar eşittir. Mağdur olan kendilerinin seçtiği hakemlerin karşısına çıkar ve hakemlerin kararlarına itaat eder. Batıda hakem değil hakim vardır. Kuvvetlinin emrinde istediği kararı verir. Yargı bağımsızlığı aldatmacadan ibarettir. Atanmışın bağımsızlığı mı olur.

 (Burada inanç hürriyeti dediğimiz zaman bu hakkın 5 tane şubesi vardır.

Bunlar:

  1. İfade hürriyeti.
  2. Öğrenim hürriyeti.
  3. Örgütlenme hürriyeti
  4. İnandığı gibi yaşama hürriyeti.
  5. İbadet hürriyeti.)

Hakların Kullanılması

Öğrenme Hürriyeti:

Herkesin istediklerini istediklerinden öğrenme hakkı vardır. Küçüklere velilerin yönlendirmesi dışında kimsenin kimin ne öğreneceğine kimse karışamaz, kamu da karışmaz. Kamu sadece imtihan yapar, ehliyetlilere belge verir.

Örgütlenme hürriyeti.  İsteyenler istedikleri sözleşmelerle bir araya gelerek istedikleri örgütleri kurabilirler. Her zaman örgüt değiştirilebilir, örgütten çıkılabilir. Örgütte suç işleyen varsa suç işleyen cezalandırılır. Örgüt kapatılamaz.

Yapma Hürriyeti:

Herkes içtihadına göre istediğ işi yapar. Kimsenin bir iş yapmasına mani olunmaz. Suç işledikten sonra hakemler cezalarını verirler. Zararları ödetirler.

Hukuki Korunma Hakkı:

İnsan doğuştan hürdür. Hukuk içinde istediği işi yapar. Hukukta hürriyetler değil haklar sayılmıştır. Hakların sayılmasına gerek yoktur, her şey haktır. Devlet bütün hakları korumakla yükümlüdür.

(Bu hürriyetlerde bir noksanlık varsa, o ülkede bunların bulunduğu yerde insan haklarından bahsedilemez. Bunlar temel insan haklarıdır. Hak dediğimiz zaman bunu böyle kabul edeceğiz.

2. Mukavele, yani karşılıklı rıza ile yapılan anlaşmalar hak ve vecibe doğurur. Razı olmuşum, söz vermişim. Burada verdiğim sözü tutacağım.)

Haklar dört kaynaktan doğar. Bununla beraber haklar sözleşmelere geçtiği müddetçe hukukta korunma imkanını bulur. Dolayısıyla sözleşmelerde diğer üç hak da zikredilir. Sözleşme özgürlüğünün olmadığı yerde hürriyet yoktur. Sözleşmelerde hata varsa hakemler düzeltir, kanunlar değil.

(3. Adalet gereği doğan haklar vardır. İki tane insana aynı işi yaptırmışım. Birincisine 500 lira vermişim, ikincisine de 500 lira vermem gereklidir. Adalet bunu gerektirir.)

Emek sahiplerine emeklerini vermek, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını gidermek adalet gereğidir. Yeryüzü tüm insanlarındır. Bu sebeple herkesin onun kira payını alması hakkıdır. Buna da komşuluk hakkı diyoruz.

(4. Emek bir hak sebebidir. İnsan olmak bir hak sebebi olduğu gibi emek de bir sebeptir. Ben çalışmışım, sizin külfetinizi azaltmışım, nimetinizi çoğaltmışım. Bu bana hak doğurur, size bu hakkıma saygı göstermeniz bir görevdir, bir vecibedir. Emek bir hak sebebidir.)  

Herkesin yaşama hakkı olduğu gibi çalışma hakkı vardır. Emeğiyle elde ettiği onun  hakkıdır. Vergi yerin kirasıdır.

(İşte bu 4 sebepten dolayı hak olur: İnsan olmak, emek, rıza ile anlaşma yapmak ve adalet. Bunun dışında hiçbir şey hak sebebi olmaz.)  

Görevler akrabalıktan, komşuluktan, emekten ve sözleşmelerden doğar. Haklar ise mal, can, iş ve nesebin korunmasıdır. Kanunlar hak icad edemez, hakları da kaldıramaz. Sadece bu hakları gösteren sistemlerdir. Yani haklar vardır. Kanun onları ifade eder. Hakkın vazıı değildir.

 

B. Yanlış (Batıl) Hak Anlayışı

(Yanlış hak anlayışına göre haklı olmanın dört kaynağı vardır.

Bunlar:

  1. Kuvvet,
  2. Çoğunluk,
  3. İmtiyaz,
  4. Menfaattir.

Firavunlara gelince firavunlar diyor ki; “Kuvvet hak sebebidir. Benim kuvvetim var. Ben istediğimi yaparım.” Bu hak anlayışına sahipler. Böyle yetişmiş, böyle inanmış.

George W. Bush! Affedersiniz terbiye edilmemiş bir aygır gibi. “Benim kuvvetim var yaparım. Bundan başka Irak’ta benim çıkarlarım (menfaatlerim) var, ben gider müdahale ederim. Ben güçlüyüm benim müdahale hakkım var.”

İmtiyaz; “Ben beyazım sen siyahsın. Ben arabaya bineceğim sen beni iteceksin, ben Romalıyım, sen köylüsün, ben seni yöneteceğim.” diyor. Firavunların inanışları böyledir.

Çokluk hak sebebidir. “Ben çoğunluğum ben seni ezerim.”

Bu dört sebebin hiç biri hak sebebi olamaz. Ama böyle yetişmiş. Bunun hak olduğuna inanıyor ve bu inanışından dolayı terbiye edilmemiş aygır gibi etrafa tekme atıyor. Huzur namına bir şey bırakmıyorlar.)

Batılılar hak diye bir şey tanımıyorlar. Hak demek kuvvetlinin kuvvetini gösterdiği şeydir. Ben kuvvetliyim, burada benim çıkarım ne ise onu yapacaksın. Ben sana ne hak tanırsam senin hakkın odur.  Ben asilzadeyim, ben zengin çocuğuyum, ben vatandaşım. Böyle diyorlar. Bu iki anlayış mücadele halindedir. Peygamberlere inananlar Hakkın kuvveti yeneceğine inanıyorlar. Kuvvetten korkmuyorlar. İnanmayanlar ise onlara esir durumdadır. Siz Hakka inanıyorsunuz ve hakkın geleceğinden eminsiniz. Galip geleceksiniz. Onlar ise mağlup olacaklar ve cehenneme gideceklerdir. Tabii ki siz inanıyorsanız bunu söylüyorum.

 

(C. İnsanlık Tarihi Boyunca Hak ve Kuvvet (Batıl) Merkezli Medeniyetlerin Seyri

Böylece insanlık tarihinde doğru hak anlayışının hâkim olduğu dönemlerde saadet olmuş, yanlış hak anlayışının hâkim olduğu dönemlerde zulüm olmuştur. Doğru hak anlayışının olduğu dönemlere “hakkın üstün olduğu dönemler” diyoruz. Yanlış hak anlayışının hâkim olduğu dönemlere ise “kuvveti üstün tutan zihniyetler” diyoruz. Bu zihniyetlerin tarih boyunca değişimleri Şekil 2’de gösterilmiştir.)

İnsanlar devlet aşamasına gelmeden önce göçebe kabileler halinde yaşıyorlardı. Başkanları kabilelerini kurallarla değil kişi olarak yönetiyorlardı. Milattan önce 3000 yıllarına Hz. Nuh aleyhisselam zamanında Mezopotamya’da uygarlığa geçtiler ve 1000 yıl süren uygarlığı kurdular. Bu uygarlık 500 sene sonra Mısır’da kuvvet uygarlığına dönüştü. Milattan önce 2000’li yıllarda Hz. İbrahim aleyhisselam geldi ve yeni uygarlığın temelini attı. 500 sene sonra ikinci Mısır uygarlığı kuruldu. Sonra Hz. Musa aleyhisselam geldi, MÖ 1000 yıllarında Hz. Davut aleyhisselam tarafından İbrani uygarlığı kuruldu. 500 sene sonra bu uygarlık kuvvet uygarlığına dönüştü ve Yunan uygarlığı oldu.  Bin yıl sonra Hıristiyanlık geldi ve batıda Bizans uygarlığı şeklinde kuvvet uygarlığına dönüştü. Hazreti İsa aleyhisselam yerine Pavlus hakim oldu. 600 sen sonra Kur’an nazil oldu ve bin yıl sonra  birinci Kur’an uygarlığı kuruldu. Şimdi bin yıl sonra Adil Düzen uygarlığı kuruluyor. Bunlar Allah’ın günleridir, devirlerdir.

 

 

Şekil 2: İnsanlık Tarihi Boyunca Medeniyetler Tablosu

 

(Şekil 2, insanlık tarihi boyunca “Hakkı” ve “Kuvveti” üstün tutan medeniyetlerin dünya hâkimiyetini ne zaman, nasıl elde ettiklerini göstermektedir.

 

Şekil 3: İnsanlık Tarihi Boyunca Medeniyetler Tablosu)

 

 

 

 

61500

29500

13500

5500

3000

2500

2000

1500

1000

500

0

500

1000

1500

2000

61500

29500

13500

5500

3000

2500

2000

1500

1000

500

0

500

1000

1500

2000

Toplayıcılık

Avcılık

Çiftçilik

Tarım

Sümer

Akad

İbrani

Hıristiyanlık

İslam

Adil

Ocak

Semt

Bucak

Kent

Site Devletler

Ulus Devletler

İmparatorluklar

İnsan

61500

29500

13500

5500

3000

2500

2000

1500

1000

500

0

500

1000

1500

2000

32000

1600

8000

4000

2000

1000

500

 

Ocak

Semt

Bucak

Kent

Site Devletler

Ulus Devletler

İmparatorluklar

İnsan

 

(Batılılar tarih yazıyla başlar derler. Yazı Mezopotamya’da bulunmuştur derler. Bunun için Mezopotamya’ya gidince ne görüyoruz? MÖ 2500 yıllarında aşiretler var. Bunlar yavaş yavaş toplanarak bir güç haline geliyorlar. Bunların içerisinden firavunlar çıkıyor, nemrutlar çıkıyor. Bu nemrutların en kuvvetli oldukları zamanda Cenabı Allah rahmetinden dolayı Hz. İbrahim’i gönderiyor. Ve insanlara rahmetiyle saadet dönemini başlatıyor. Şekil 2’de yeşil kısım Hak merkezli medeniyetlerin dönemini; kırmızı bölüm de kuvvet merkezli medeniyetlerin dönemini gösteriyor.)

Burada görüldüğü gibi doğu uygarlıkları zirvede iken batı uygarlıkları yeniden doğmaya başlıyor, batı uygarlıkları zirvede iken doğu uygarlıkları başlıyor. Doğu uygarlıkları hukukta ve yönetimde ileri adım atarlar, batı uygarlıkları sanayide ve ekonomide ileri adım atarlar. Uygarlık devam eder. Şimdi Batı uygarlığının zirvede olduğu yerdeyiz. Doğu uygarlığı doğmuş bulunuyor. Adil Düzen doğu uygarlığının türevidir, gelecek üçüncü bin yılın uygarlığıdır.

(Böylece Hz. Musa vasıtasıyla hakkı üstün tutan bir dönem yaşanıyor. Fakat bu dönem devam ederken Mısır’da yavaş yavaş firavunlar güçleniyor. Gördüğünüz gibi bunlar kuvvetlenirken şu noktada birbirleriyle çarpışıyorlar. Burası Kadeş Harbi’nin yapıldığı yer. Bu muharebede Mısırlı firavunlar galip geliyor. Sebep teknik olarak üstün olmaları. Teknolojik üstünlükleri. Mısırlıların harp arabaları demir tekerlekliydi ve atın çektiği arabada iki kişi vardı. Mezopotamyalıların çektiği araba taş tekerlekliydi ve bir atın çektiği arabada ancak bir kişi vardı. Bu kişi hem arabayı kullanıyor hem de ok atıyordu. Onun için Mısırlılar galip geldi. Böylece kuvveti üstün tutan bir zihniyet zirveye ulaştı Mısır’da.

Tam zirveye ulaştıkları dönemde Cenabı Allah, Hz. Musa’yı gönderdi ve hak anlayışı tekrar hâkim olmaya başladı. Hz. Musa (as)’nın kurmuş olduğu hak medeniyeti şekilde gösteriliyor. Bu medeniyet devam ederken Yunan, kuvveti üstün tutan medeniyet, yavaş yavaş güçlendi ve bütün İbrani bölgesini geldi, işgal etti.)

Burada anlatacağımız başka bir husus daha vardır. O da uygarlıkları bir kavim başlatır. Bu uygarlığı başlatacak olan kavim üç-dört asır önce yetişmeye başlar. Yani peygamberler üç-dört asır önce gelirler. Hz. Nuh 300, Hz. Musa 400, Hz. Muhammet 400 sene önce gelmiştir. Hazreti İsa’dan önce Hz. Zekeriyya peygamber gelip hazırlık yapmıştır. Hz. Musa’nın uygarlığını Hz. Davut kurmuştur. Kur’an uygarlığını Türkler kurmuştur. Yani Kur’an’dan 400 sene sonra birinci Kur’an uygarlığı kurulmuştur.  Bugün bu uygarlığı kurmaya başlayacak kavim Anadolu Türkleridir, 300 senedir buna hazırlanmaktadırlar.

(Yunan’ın en kuvvetli olduğu dönemde Cenabı Allah, Hz. İsa(as)’yı gönderdi ve yeniden hakkı üstün tutan medeniyet kuruldu. Hz. İsa (as)’nın hakkı üstün tutan medeniyeti devam ederken Romalılar güçlenmeye başladı ve 622’de Cenabı Allah onların bütün kuvvetine karşı Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’i gönderdi. İnsanlığın kıyamete kadar saadetin yolunu gösterdi.)

Birinci Kur’an uygarlığı vahye dayanan son uygarlıktır. Ondan sonra yeni kitap gelmeyecek ve yeni peygamber gelmeyecektir. Vahyin yerini içtihat ve icmalar almıştır. Peygamberlerin yerini de alimler almıştır. Biz şimdi ikinci Kur’an medeniyetini kuruyoruz. Birinci Kur’an medeniyetinden farkımız, bizde peygamber yoktur. İçtihat ve icmalarda o nesille beraberiz. Onlar bizim öncülerimizdir. Usullerini aynen alırız, uygulamada ise çağımızın sorunlarını çözeriz.

(Şekil 2’deki 622, İslam’ın doğuşuyla görüldüğü gibi İslam Medeniyeti artık kıyamete kadar bakidir. Yeşil bölge devam edecektir.)

Uygarlıklar beşeridir ve bin yılda bir yenilenir. Uygarlık bütün insanların malıdır. Yalnız ilahi kaynaklar artık değişmeyecek, Kur’an başta olmak üzere eski ilahi kitaplar bizim rehberimizdir. Sistem kıyamete kadar bakidir ama uygarlıklar her bin senede bir yenilenecektir. Tohum aynı, genleri aynı ama fidanlar ve ağaç bin senede bir gelişerek yenilenecektir.

(Şimdi 350 seneden beri, 1680’den beri ırkçı emperyalizm maddi gücü eline geçirmiş, o gördüğünüz kırmızıyı tesis etmek için çalışıyor. Bugün gelmiş olduğumuz nokta ırkçı emperyalizmin dünyasıdır. Bu nokta Şekil 2’de daire içinde gösterilmektedir. Onun hâkim olduğu noktadır. Onun için biz dönüm noktasındayız. Acaba ırkçı emperyalizm dünya hâkimiyetini devam ettirecek mi, yoksa Adil Düzen gelecek, Milli Görüş gelecek insanlık tekrardan saadet dünyasına kavuşacak mı? Bulunduğumuz nokta, bunun dönüm noktasında bulunuyoruz.

(D. Saadet Medeniyeti Milli Görüş’ün Öncülüğünde Kurulacaktır!)

Batı uygarlığı 500 sene önce gelişmeye başlamış, 350 sene sonra  doğuyu geçmiştir. Viyana mağlubiyeti ile doğunun yukarısına çıkmıştır. Bu ilerleme devam etmiş, Sakarya’da durdurulmuştur. 1960’ların sonlarında kurulan Akevler Kooperatifi, Akyazılı Vakfı, Milli Görüş partileri ve İmam-Hatip okulları  bu gerilemeyi durdurmuş, şimdi ilerlemeye devam ediyoruz.

(Neden insanlığa saadet getirecek dünyayı ancak Milli Görüş kurabilir? Bunun dışındaki zihniyetler kuramazlar. Mesela Türkiye’de 60 tane parti var. Milli Görüş’ü esas almayan partiler fazla hizmet yapamaz. Bu gerçeği ilmen ortaya koymalıyız. Onlar da kardeşlerimizdir. Onları ikaz etmek kardeşlik vazifemizdir. Gerçek neyse onu söylemeye mecburuz. Bu partiler niçin fazla bir şey yapamazlar? Çünkü bu partilerin iki görevi vardır. Bunlar;)  

Burada şunu belirtelim ki araba bozuk olursa yol alamazsınız ama kaza olmaz. Usta şoför onu devirmez. Araba yeni olur ama acemi şoför arabayı devirir. Bugün arabamız bozuktur. Şoför acemi değildir. Onu ve onları biz yetiştirdik, usta şoförlerdir. Bu  bozuk araba ancak bu kadar sürülebilir.  Bu düzende en iyi şöför atyyıbdır. Arabanın en iyi tanirni de Evren anayassıyla yapmışdur. Adil dzüen gelnedikçe Erdoğandan iyi şöför bulanzsınzı. Adil dzüen gelndşkçe Evren anausındban daha iyi anaysa bulanzsınbız.  

(1. Irkçı emperyalizmin, kapitalizmin bekçiliğini yapmak,

 2. Tahsildarlığını yapmak.

Başka hiçbir şey yapamazlar. Kendilerini aldatmasınlar. Siyaset olsun diye konuşmuyorum. Matematik konuşuyorum matematik. Yapamazlar, boşuna uğraşıyorlar, insanlığa zulmediyorlar ve ne yaptığını da bilmiyorlar. Bir şey yaptığını zannediyorlar.  Kabineyi 14 den 12 ye indirecekmiş… İndir. Eteğiyle başını örtecek. Önce kendilerine tavsiyem söyle bir düşünsünler biz ne yapıyoruz? Nereye gidiyoruz? Biz kime hizmet ediyoruz? Bunu idrak etmeye çalışsınlar. Boş havai şeylerle vakit geçirip ömürlerini tüketiyorlar. Zaman kaybediyorlar, zarar veriyorlar ve insanlığın daha büyük felakete sürüklenmesine neden oluyorlar. Hiç bir şey yapamazlar. Ancak Milli Görüşün temsilcisi olan Saadet Partisi insanlığı bu içinde bulunduğumuz felaketlerden kurtarabilir, yani bir dünya kurabilir, adil düzeni kurabilir. Kurtuluşun tek çaresi Milli Görüş’ü esas alan Saadet Partisi’nin savunduğu ilkelerdir.

Neden?)

Bizim yapacağımız iş iktidarları indirip biz onların yerine geçmek değildir. Bizim yapacağınız düzen değiştirmedir. “Adil Düzen”i değerlendirenler iktidar olurlar ama “Adil Düzen”i değerlendirmeye katılma herkesin işidir. O halde hangi parti olursa olsun, “Adil Düzen” çalışmalarına katılırsa iktidar onun hakkı olur. Açıkgözler vardır, “Adil Düzen”e karşı çıkarlar ama iktidar olunca en çok onlar nimetten yararlanırlar. “Adil Düzen”de bu mümkün olmaz, at arabasının sürücüsü otomobil kullanamaz, havaya çıkıp uçamaz.

(Şekil 2’de gördüğümüz gibi İslam 622’den 1683’e kadar takriben 11 asır dünyaya hâkim olmuş ve dünyada bir “Saadet Düzeni”nin kurucusu ve muhafızı olmuştur. 1683’de II. Viyana Kuşatmasından sonra maddi güç ırkçı emperyalizmin eline geçmiş, 350 seneden beri ırkçı emperyalizm, bütün insanlığı kendine köle yapmak için bugünkü dünyayı kurmuştur. İşte Birleşmiş Milletler Raporu ırkçı emperyalizmin kurduğu dünyanın nasıl bir dünya olduğunu göstermekte ve bu dünyanın da komünizm gibi yok olmaya mahkûm olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.)

10 bin senelik tarım dönemi hukuku yetmemektedir. Karalar devri sona ermiştir. Diktatörler devri gelip geçti. Şimdi parti diktatörlüğü var ve o da bitiyor. İnsanlar artık hicret demokrasisi, dindar laiklik, yerinden yönetimli hakemlik sistemi ile çoklu düzenine gitmektedir. Bu kaderi ilahidir. Kimse bunu durduramaz. “Adil Düzen” gelecektir.

(Halen bulunduğumuz nokta, bir dönüm noktasıdır. İnsanlık faizci Kapitalist nizamı devam ettirmek için uğraşırsa sonunda felakete sürüklenir. Yok; bu dönüm noktasından itibaren “Adil Düzen”e geçerse yeniden “Saadet Dünyası”na kavuşur.)

Dünyada neler oldu?

İmparatorluklar yıkıldı, yerine diktatörlükler geldi…

Diktatörler gitti, yerine parti diktatörlüğü ortaya çıktı...

Şimdi genel halk yönetimi gelecektir...

Ateist felsefe müsbet ilmin verileri ile sönüp gitti...

Kainatın ömrü hesaplandı, ahiretin varlığı ispatlandı...

Sosyalizm çöktü, ateizm bitti; kapitalizm de çöküyor...

Şimdi Türkiye ve dünya dindarlaşmaktadır…

Türkiye’ye de “Adil Düzen” geliyor...

 

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL

www.akevler.org           (0532) 246 68 92

 

 






Çok Yorumlanan Makaleler
Süleyman Karagülle
Devlete faiz haram mıdır?
9.11.2013 17917 Okunma
Süleyman Karagülle
Araştırma Merkezi
9.11.2013 5667 Okunma
Süleyman Karagülle
Faizsiz sisteme nasıl geçilir?
16.11.2013 8444 Okunma
Süleyman Karagülle
AK Partinin başarıları
16.11.2013 8791 Okunma
Süleyman Karagülle
Aile ve ekonomi
23.11.2013 6717 Okunma
Süleyman Karagülle
Siyasi partiler ve yapılması gerekenler
23.11.2013 6152 Okunma
Süleyman Karagülle
Diyarbakır, Kürtler, Türkler
30.11.2013 7318 Okunma
Süleyman Karagülle
Anayasa girişimi
30.11.2013 5024 Okunma
Süleyman Karagülle
Recep Tayyip Erdoğan’a tavsiyelerim
7.09.2013 5956 Okunma
Süleyman Karagülle
Büroksasi
7.09.2013 6487 Okunma
Süleyman Karagülle
Recep Tayyip Erdoğan’a sorularım
21.09.2013 6890 Okunma
Süleyman Karagülle
Bürokrasi - II
21.09.2013 5509 Okunma
Süleyman Karagülle
Suriye Sorunu
28.09.2013 6060 Okunma
Süleyman Karagülle
Çıkmazlar
28.09.2013 6079 Okunma
Süleyman Karagülle
Suriye sorunu-II
5.10.2013 5568 Okunma
Süleyman Karagülle
Bürokrasi-III
5.10.2013 6779 Okunma
Süleyman Karagülle
İran ve Türkiye
12.10.2013 6226 Okunma
Süleyman Karagülle
Demokratikleşme paketi-I
12.10.2013 4706 Okunma
Süleyman Karagülle
Demokratikleşme Paketi - II
19.10.2013 6001 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye'nin zenginliği
20.10.2013 6595 Okunma
Süleyman Karagülle
Bütçe
26.10.2013 5719 Okunma
Süleyman Karagülle
Devlet nasıl kurtulur?
26.10.2013 5566 Okunma
Süleyman Karagülle
Kaçak elektrik
2.11.2013 5028 Okunma
Süleyman Karagülle
Usame Bin Ladin
21.05.2011 5753 Okunma
Süleyman Karagülle
İslâm'da Hicret Demokrasisi
28.05.2011 4595 Okunma
Süleyman Karagülle
Seçim, Siyaset ve HEPAR
28.05.2011 4791 Okunma
Süleyman Karagülle
Ekonomi, planlama, kanal projesi
4.06.2011 4142 Okunma
Süleyman Karagülle
Sermaye, Kaddafi, Libya ve Türkiye
4.06.2011 4900 Okunma
Süleyman Karagülle
Yatırımlar... Tek çözüm “Adil Düzen”dir…
12.06.2011 5523 Okunma
Süleyman Karagülle
Jean-Jacques Rousseau…
12.06.2011 6144 Okunma
Süleyman Karagülle
KİTABINIZ MI DEĞİŞTİ YOKSA SİZ Mİ?
16.06.2011 5003 Okunma
Süleyman Karagülle
R.T.Erdoğan ne yapmalı?
18.06.2011 5430 Okunma
Süleyman Karagülle
Seçim üzerine
18.06.2011 4171 Okunma
Süleyman Karagülle
Yeni Anayasa
25.06.2011 5025 Okunma
Süleyman Karagülle
Seçim Sonuçları
25.06.2011 4433 Okunma
Süleyman Karagülle
Yatırım Yüzdesi
2.07.2011 4966 Okunma
Süleyman Karagülle
Halk Anayasası
2.07.2011 4924 Okunma
Süleyman Karagülle
Meclis, AK Parti ve Yapılması Gerekenler
9.07.2011 4762 Okunma
Süleyman Karagülle
Düzen !
9.07.2011 4668 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye'nin Rolü
16.07.2011 4292 Okunma
Süleyman Karagülle
Derin Sansürlü 'Sansürsüz' Program
16.07.2011 5551 Okunma
Süleyman Karagülle
Temel ve Tehlike
23.07.2011 4820 Okunma
Süleyman Karagülle
Genel Af
23.07.2011 4078 Okunma
Süleyman Karagülle
Adil Düzen, Erbakan, Kamalak ve AK Parti
30.07.2011 6114 Okunma
Süleyman Karagülle
Mustafa Kamalak ve Adil Düzen
30.07.2011 5159 Okunma
Süleyman Karagülle
Dış Borçları Nasıl Ödeyelim?
22.10.2009 6418 Okunma
Süleyman Karagülle
Çok Tehlikeli Bir Fitne;
17.10.2009 3884 Okunma
Süleyman Karagülle
Sivil Kuruluşlar ve MÜSİAD
31.10.2009 6749 Okunma
Süleyman Karagülle
Açılım Destekleniyor ama Çözüm Yok
31.10.2009 6459 Okunma
Süleyman Karagülle
Ekonomide tasarruf
31.10.2009 5584 Okunma
Süleyman Karagülle
Ekonomik Oyunlar
31.10.2009 5588 Okunma
Süleyman Karagülle
İran ve Türkiye
31.10.2009 4041 Okunma
Süleyman Karagülle
Erbakan ve Adil Düzen
14.11.2009 8706 Okunma
Süleyman Karagülle
20 Soru 20 Cevap'ta Adil Düzen
14.11.2009 5639 Okunma
Süleyman Karagülle
Adil Düzen'de Ekmek
21.11.2009 5452 Okunma
Süleyman Karagülle
İSEDAK Toplantısı
21.11.2009 5047 Okunma
Süleyman Karagülle
CIA-MİT ve PKK Çözüm Yok!
5.12.2009 3853 Okunma
Süleyman Karagülle
Albayın Tahliyesi
5.12.2009 5099 Okunma
Süleyman Karagülle
Kooperatif Sözleşmesi
10.12.2009 4318 Okunma
Süleyman Karagülle
Vakıflar Bankası İşsizliği Nasıl Çözer
12.12.2009 4983 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye'nin İşsizlik Sorununu AKEVLER Çözer
12.12.2009 4045 Okunma
Süleyman Karagülle
Acil Çözüm
19.12.2009 3739 Okunma
Süleyman Karagülle
İsviçre'deki Minare Yasağı ve Adil Düzen'de Çözüm
19.12.2009 5363 Okunma
Süleyman Karagülle
DTP ile İlgili Hatalı Kararlar ve Çözüm Önerilerim
26.12.2009 5592 Okunma
Süleyman Karagülle
İçinde Yaşadığımız Bu Çetin Dönemde Neler Olacak?
26.12.2009 6108 Okunma
Süleyman Karagülle
Kriz adım adım geliyor; hasta ineği kesebilirler!
9.01.2010 5351 Okunma
Süleyman Karagülle
Müdahale/ler ve Çözüm
9.01.2010 4742 Okunma
Süleyman Karagülle
Yeni Parti
22.08.2011 4371 Okunma
Süleyman Karagülle
TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e Açık Mektup
22.08.2011 4743 Okunma
Süleyman Karagülle
Yeni Anayasa Hikâyesi
27.08.2011 2435 Okunma
Süleyman Karagülle
Suriye
27.08.2011 3370 Okunma
Süleyman Karagülle
Yeni Anayasa
4.09.2011 3686 Okunma
Süleyman Karagülle
Kaddafi Meselesinin Aslı Nedir?
4.09.2011 3718 Okunma
Süleyman Karagülle
Şirk: Çağımızın Tanrısı Karşılıksız Para
10.09.2011 8169 Okunma
Süleyman Karagülle
Yine Kaddafi Meselesi
10.09.2011 3880 Okunma
Süleyman Karagülle
İşimiz
17.09.2011 3877 Okunma
Süleyman Karagülle
AK Parti Bu Büyük Güce Rağmen Neden Zavallıdır?
17.09.2011 5133 Okunma
Süleyman Karagülle
Siyasi Haklar
24.09.2011 7164 Okunma
Süleyman Karagülle
Tekel Sermaye
24.09.2011 4787 Okunma
Süleyman Karagülle
Adil Düzen, N.Erbakan - S.Karagülle-1
1.10.2011 11843 Okunma
Süleyman Karagülle
Recep Tayyip Erdoğan Araplara Diyecekti ki...
1.10.2011 4477 Okunma
Süleyman Karagülle
Adil Düzen, N.Erbakan - S.Karagülle-2
11.10.2011 3659 Okunma
Süleyman Karagülle
Piri Reis Gemisi veya Petrol ve Savaş
11.10.2011 5693 Okunma
Süleyman Karagülle
Adil Düzen, N.Erbakan - S.Karagülle-3
15.10.2011 3870 Okunma
Süleyman Karagülle
Devlet-Ordu-Hukuk Problemleri ve Yapılması Gereken
16.01.2010 4759 Okunma
Süleyman Karagülle
İşçi,Emekli ve Kredi...
23.01.2010 4379 Okunma
Süleyman Karagülle
Ak Parti'nin Ömrü
23.01.2010 3594 Okunma
Süleyman Karagülle
Anayasa
30.01.2010 4556 Okunma
Süleyman Karagülle
Ordu Yeniden Yapılanmalıdır
30.01.2010 4568 Okunma
Süleyman Karagülle
Adil Düzen'de Eğitim
13.02.2010 4924 Okunma
Süleyman Karagülle
Aile ve Aşiret
13.02.2010 4778 Okunma
Süleyman Karagülle
Türkiye Krizlerden Nasıl Çıkar
21.08.2009 4135 Okunma
Süleyman Karagülle
Kurban
9.11.2010 8263 Okunma
Süleyman Karagülle
Sermayenin Tezgahı
7.08.2011 5795 Okunma
Süleyman Karagülle
Sermayenin Tezgâhına Adil Düzen Çözümleri
7.08.2011 5481 Okunma
Süleyman Karagülle
Fıkıh ve Kur'an
14.08.2011 4669 Okunma
Süleyman Karagülle
Adil Düzen, N.Erbakan - S.Karagülle-19
11.02.2012 3905 Okunma
Süleyman Karagülle
Kapitalizm ve Faizli Sistemde Para
11.02.2012 5133 Okunma
Süleyman Karagülle
NAMAZ
12.02.2012 5316 Okunma
Süleyman Karagülle
Sam Adian'in "SLT ve CEMAAT" Yazısına Açıklama
12.02.2012 6244 Okunma


© 2025 - Akevler