Özer Ataç
DEVLET mi, İNSAN mı? (*)
13.09.2025
708 Okunma, 0 Yorum

Hangisi öne alınmalı; milyonlarca insanın oluşturduğu, tüm gücü elinde tutan, kendini var eden halkın  bütününden aldığı değer ve   kudretle hizmet ve güvenlik  sunma görevinde olan  devlet mi?

 

Yoksa,  ataları o devletin adil, hizmetkar, vicdani hukuk ile yönetilmesini isteyen;  saygın özgür geleceğinden emin  fertlerin mensubu olduğu bir ülke kurulması için canın, malını bu uğurda feda etmiş, yüz binlerce şehit ve onların yine emeğinden kazandığı gelir ile vergi veren, askere giden, itaat eden, boyun eğen   nesiller mi?

 

 Hangisi öne alınmalı; ki diğerinin varlığını, hakkını, hukukunu, gelişmesini   sağlasın. Bu yüzden yukarıdaki başlığa,  “ böyle soru mu olur; tabii ki devlet,” diyeceksiniz.    

 

Çünkü,  “önce devlet,” ilkesi artık tabuya dönüştü. İnsanların yaşam ve varlıklarını adayarak kurdukları devletler,  cihazlanıp güçlendiğinde kendini oluşturan adanmışlara ve  nesillerine verilen vaatlerde  çoğunlukla    “atı alıp Üsküdar’ı  geçiyor”!? (1)

 

*

 

Peki,  oluşumunda olası  ilkelliğinden,  medeniyete evirilen  pek “marifetli” insanlık; binlerce yıldır  bizi var eden, besleyen, oluşan zorluklarından  koruyan doğa için neden yapmadı?!  

 

Doğanın insanı kuşatması, devletin insanı kuşatmasına neden eşitlendi?  Tabi ki doğa ile devlet denk değil, olamaz da. Doğrusu,  insanın devleti kuşatmasıdır; çünkü onu  var eden, besleyen, çalışmasını gözeten   insandır.

 

*

İnsanlık akıl almaz  teknolojik sıçrama yaparken, kendi türüne ve doğaya karşı  bu sıçramanın tersine derinlikte yıkım,zulüm ve eziyetlere sebep  olması  garip ve riskli görülmeli. Ne yazık, bunu sorgulama imkanla

rı kapalı.

 

Bilimsel akıl,   doğayı teknolojiye -bilime dönüştürürken, sömürü ve savaşlarla  vicdanı gömmesini çelişkili görüyorum.   Çünkü  kendi türünü var etme azmi, bu denli yok etme sapkınlığına dönüşemez. Yoksa, bu   akıl almaz buluşlar,  bir yerlerden mi  modelleniyor ya da  bunları yapanlar insan görünümlü  varlıklar mı ? (2)

 

Bir sınıf düşünün,  öğrenciler  ”kapasitelerine” göre  yetenekli, empatik, öğretmeyi bilen öğretmenin  dersinde maksimum bilgi ediniyor.  Öğretmenin  tutumu, yöntemi, duruşu, heyecanı bu bilgilerin zaman ve mekanını oluşturuyor. Yani, aşçısı yetenekli  bir lokantada servis , ortamın nezihliği  menüye  nasıl değer katıyorsa, öğretmen, öğrettiği bilgilere  öyle sirayet ediyor.  (3)

 

 

Bu örnekleri başlığa bağlayalım. Acaba doğada yaşayan, doğanın mutfağında beslenen, ondan  öğrenen insanlar; ortaya çıkardıkları  teknolojinin yanı sıra  işledikleri kötülüğü de mi doğadan alıyor; yani kötülük insana doğadan mı geçiyor?!  Bu anomaliden  akıl mı, güdüler mi,  yoksa vicdan mı…hangisi sorumlu?  

 

İnsanın insana ettiğine tanık oldukça canımız acıyor. Yaşadığımız şehirlerde izlediğimiz haberlerde  binlerce insanın  perişan, umutsuz  hali vicdanlarımızı dağlaması dinmiyor. Bu dönemler yer yüzünde yine   “hava   kurşun gibi ağır”;  her yere negatif   çöktü.  Öyle umutsuz olduk ki,  olumlu bir şey  görsek,  “sis dağılıyor mu? diye içimizden geçiremiyoruz.  Çünkü  “şeytan, onlara yaptıklarını güzel gösteriyor.” (4)

 

 

 

 

 

Açıklamalar:

 

(*) Devlet. Bir ulusun ve ya uluslar topluluğunun  toprak bütünlüğüne bağlı, siyasal örgütlü tüzel varlık. Varlık: Canlı değil, ama canlı. Bu yüzden bu varlık güçlendikçe kendini var eden siyasayı, ulusu, ulusları kendine ram ediyor.

 

Ram: Farsça, “ huzur, itaatkar, evcil, iyi huylu,mutlu”; Avestaca, raman-“huzur, sükun”;Sanskritçede ,rama ile eş kökenli.

 

İngilizce ram (1957)”random-access memory”, rastgele erişim hafızası sözcüğünün kısıltılması dır. Bitmedi: İngilizce random 1.bilinçsiz koşuşma, 2.amaçsız rastgele. Eski Fransızca  randon, “koşuşma, koşuşuma at gibi dört nala koşma”.(S.Nişanyan) Sonuç  ve tam olarak gütme.

 

Güdülende varsa akıl,  gütme değneğine bağlanır Yerli örnek olarak, şimdi Vatan Partisi Genel Başkanı olan Doğu Perinçek (ki devlet-Anayasa  tezi pek meşhur)Devleti,  “gücün ve silahın tekeli”; hukuku ise “siyasetin köpeği” olarak tasvir etmesini  “ilginç”   buluyorum. Uç tanımlamalar, gelişim sürecinde konum bulmada yararlı olur.  

 

(1)“Atı alan Üsküdar’ı geçti” deyimi, Yabancılaşmanın  bir türüdür. Makro uygulamada, devletlerin onları kuran milletlerle ilişkisini betimliyor. Tarifi şöyle:  “Bir kişinin veya bir gurubun, istedikleri hedefe  veya amaca  ulaştıktan sora, artık geri dönüş olmayacak şekilde ilerlediğini ifade eder.Bu deyim, birinin istediği sonucu elde ettikten sonra , atık geriye dönme gereği veya olasılığı olmadığını belirtir.” ( https://kluseml.kluedu.tr)

 

 

(2)Karanlık varlıklar, şürekası işbirlikçileri   olmaması olanaksız. Aksi halde her şeyin failinin insan biliriz. Bunun mümkün olmadığı keşiflerin model işlev kaynağı doğa olduğundan belli. Akıl, modelle ve esin yollu işlev görüyor.  Modelleme ya da esin olarak her olgunun arkasında fail/ler olması  gibi,  onların arkasında da failler var. Yani hiçbir şey köksüz değil, kökler de beslenme havzası  olan topraksız değil. Kısaca, vicdandan  müstakil akıl, “ya davulcuya,  ya da zurnacıya kaçar.”

 

 

(3) Hoca/öğretmen öğrendiğini,  tatbik ile   bildiğini   öğrenmek isteyene öğretebilen demektir. Tabii ki  bu kalıplaşmış tarif yeterli değil. Kaldı ki o kalıp dahi ender uygulanıyor. Öğreten ya  da hoca öğretirken öğrendiklerinden ve öğrencilerden (öğrenen, öğrenemeyen)  yeniden öğrenip her derste öğrenen demektir. Bildiğini yaparak değil yaptırarak geliştirmek kadim okulların  yöntemidir; okuyoruz. Öğrenme- öğretme-yenilenme zinciri  çok yönlü , kapsamlı  bilim dalı bu kadar ile yetinelim.     

 

(4)Güzel gösterenin gösterdiği  ceset ve yıkıntılar mı; yoksa, işleyen  katilin sureti mi?  Bedene bağlı  akıl,  duyulardan gelen verileri işliyor.  Yanı sıra,  tüm işlediği bilgileri  “mamul”, “yarı mamul”,”atık”ve “fire” olarak bilinç-bilinç altında topluyor.  Topladıklarıyla güdüleri ittifak yapıyor.

 

Bu ittifaka, “şeytan” veya “şeytani yöneliş” diyebiliriz. Kur’an bu yönelişe çok yerde değinmiş. Bu süsleme, ziynetlendirme hiyerarşik protokolü andırıyor; o başka bir konu :   “şeytan onlara yaptıklarını(zeyyene/ziynetledi) süsledi.” Arılar/16:63;Örümcek/29:38;SavaşGanimetleri/8:48;Karınca/27:24;Çiftlik Hayvanları/6:43,..

 

 

 

 






Çok Okunan Makaleler
Özer Ataç
Risk ve Güven/lik - 4
8.06.2025 1930 Okunma
Özer Ataç
RİSK ve GÜVEN/lik 8
4.08.2025 1720 Okunma
1 Yorum 05.08.2025 04:51
Özer Ataç
RİSK ve GÜVEN/lik 9
16.08.2025 1714 Okunma
Özer Ataç
RİSK ve GÜVEN/lik 7
20.07.2025 1704 Okunma
Özer Ataç
RİSK ve GÜVEN/ lik 6
7.07.2025 1330 Okunma
2 Yorum 02.08.2025 12:26
Özer Ataç
RİSK ve GÜVEN/lik 5
27.06.2025 926 Okunma
Özer Ataç
DEVLET mi, İNSAN mı? (*)
13.09.2025 708 Okunma


© 2025 - Akevler