Özer Ataç
DEVLET mi, İNSAN mı 2
16.09.2025
48 Okunma, 0 Yorum

Güç, devleti;  vicdan, insanı temsil eder.

Milletler bünyelerindeki   kaotik güçleri  iyicil ve ahlaklı kılmak için modern devletleri oluşturdu.  İkinci olarak,  devlet mekanizmasında toplanan gücü, dengeli olarak böldü; kuvvetler ayrılığı düzenini getirdi. Fakat güç, yapısı gereği dengeyi “sevmiyor”.  Bu yüzden, dengeyi bozmak ister. Bunun yolları çoğunlukla insanın en büyük zaaflarıyla açılır: o zaaflar,  bencillik ve haz;   korku ile kaygıdır.   

 

 

Francis Fukuyama, ‘Siyasi Düzenlerin Kökenleri’ isimli kitabında medeniyetlerin devlet aşamalarını inceleyerek, köklerindeki feodal  ilişkileri,  bu günkü  yönetim şekillerine dönüşmesini ve  sebeplerini aramış.  Kuzey Avrupa ülkelerinde şeffaflığın,  hesap verilebilirliğin;  neden Rusya, Çin, Hindistan Asya, Orta Doğu, Güney Amerika’da yeşermediğini;   merkezi yönetimlerin  hoyratlığını, yolsuzlukları, yoksulluğun kalıcılaşmasını  sorgulamış.  

 

Bulduğu sebep:   Savaş Lordlarının  bencilliği ve/ya   uzlaşmacılığı. Bu lordların aralarındaki  denge  ne kadar uzun sürerse,  o ülkenin halkları o kadar rahat etmişler. Bu denge giderek,  modern devletlerde  halkın yararına  demokratik niteliğe dönüşmüş.    

 

Derebeylerin, savaş lordlarının uzlaşmasızlığı ise   savaşları, yıkımları, halkın yoksulluğunu, bencil merkeziyetçiliği meydana getirmiş. Güçlüler arasındaki rekabet yıka –yıkıla devam ederek,    bugünün sözde demokrasilerine veya  cumhuriyetlerine dönüşmüş.  Fukuyama’nın  ulaştığı sonuç, benzer araştırmalarla aynı:  “her şey güç  kullanımı ile başladı”. (1)

 

Toptan yıkımların ardından,  kaçıncı başlangıç olduğu tartışmalı olsa da;  dünyamızda  bütün  devletler, güçler çatışması ve/ya uzlaşmasıyla oluştu.    Bu etkiler,  sermaye silah ve teknolojyi yanına alarak    bütün  irili ufaklı piramit devletleri   tümülüs haline getirecek; sonunda  tek  küresel piramit yönetim modeli  doğacak. Küreselcilerin “kaçınılmaz”  hesabı bu.

 

Daha önce değinmiştim;  ABD nin  “tılsımı” olan bir dolar  banknotun  üzerindeki  piramit bunu  açıkça söylüyor.  Bu tema, ayrıca  esas gücün kaynağına gönderme yapıyor. (2)

 

 

Buna karşın umut,   iyicildir ve her zaman bir yol bulacak.   Devlet cihazının ördüğü sosyal ızgaralardan kurtulup,  yönetici düzeyine erişen bir kısım  insanlar,  silahlı kaba gücün varisi olan   aristokrat  yönetimlere siyaset aracılığı ile   dahil oluyor.   Bunlardan   vicdanları haz girdabına kapılmayalar, o umudun bayraktarlığın yapıyor.  Bu fedakar insanlar, tarihin her döneminde    bencil güçlere,  iyicil engeller ve dizginler oluşturmaya gayret etti, ediyor.    

 

Açıkça görülüyor:  vicdani, adil barış her zaman  güç ile engelleniyor. Kanmayın,  “çıkar çatışması” sözlerine; o sözler yalın gücün ve sınırsız şiddetin  beyaz eldiveninden başka bir şey değil.

 

Diyalektik öğretidir, “yalın güç”, “yalın akıl” ile aynıdır. Yalın akıl,  her zaman benlik ve hazzın girdabına  kapılır;  bu girdaba tutulmayan henüz görülmedi. Çünkü  bu güç,   maddi ve manevi katmanı pek çok olan bedensel   iradeyle   ortaya çıkıyor.   

 

İnsan,  güçlü doğunca ya da gücü ele geçirince o insanı ne frenleyecek; biliyorsunuz:  çoğunlukla başka güç.  Gücün anladığı tek dil, kendi dilidir; o kendinden  başka dil bilmek istemez.   

 

Hesap, gözlem, strateji  gibi nitelikli akıl nimetleri onun boyunduruk alanıdır.  O nimetlerle yapacağı  ittifaklar hep sahtedir. Bu ittifakları  vicdana kavuşamamış “bağımsız”  aklı ele geçirmek için kullanır.  Sonrasında yine  yalın   olarak öne çıkar.

 

Güç ile aklın ittifakında  çoğunlukla akıl güce teslim olur. Çünkü salt akıl,  bağımsız kalamaz.  Ya, güdülerin, benliğin dolayısıyla  gücün etkisinde kalır;    ona dönüşür;  ya da Ruh’un bedene  can veren etkisinin özü olan  vicdana (özgecilik) bağlanır/ erer.  

 

Gücün çoğalma güdüsü engellenmediğinde  emperyal karaktere dönüşmesi   kaçınılmazdır.   Böylece  bütün insanlığın birikimi  olan  bilimi, teknolojiyi ve milyonlarca insanı  kontrol eder. Buna karşın  ilahi düzenin tekilliği onun bu negatif yapısını entropi oranında tutuyor.   Bu oran dünyada görülmese de evrensel düzende  geçerlidir.   

 

Gücün kendini var eden “zayıflığa” düşman olan yapısı   anomalidir. Bu  kanser hücrelerinin kendini var eden bedeni öldürme  girişimine benziyor. Bu yüzden güç,  zayıflığı sömürerek ezerek yok ederek değil, ancak onu koruyarak varlığını dingin , kesintisiz sürdürebilir.    Bunu ona “öğretecek”,   birlik olması kaçınılmaz vicdani akıl sahipleridir. Yapığımız bu belirleme,  “ilginç” olduğu kadar, ilahi rahmete muvafıktır.  (3)

 

 

Açıklamalar :

 

(1)Eski Türkçe , kü, “zorlamak, zor göstermek”;  küç “zor, şiddet,kudret” sözcüğünden evrilmiştir. Moğolca küçü, “kuvvet, sertlik”. Acar: cr  kökünden gelen “kaba,şişman, iri, güçlü”; acara, “kabardı, şişti. Aciz, “güçsüz”;acaza “güçsüz,yaşlı, düşkün. Cabbar, cbr “cebir kullanan, despot.”Ceberrut azamet, celalbüyük güç; Aramice gbr “kabarma, güç gösterme.” İng. power(strength,force) “iktidar,otorite,yetki,kuvvet. İt.,sfruttamento

”sömürü”; it., mento “baskı,çiğneme”;Latince robur(istilacı saplı meşe ağacı)…Kısaca gücün tarihsel karakteri  olumsuzdur.

 

 

(2)ABD’de basılı parasının serüveni   1792 yılında başlıyor.  1913’te merkez bankası, 1955  yılında yasallaşan “ In God We Trust ” (Tanrıya güveniyoruz) ibareli banknotlar; bir doların üzerinde  tüm maddi ve mistik hedefleri içeren      yarısından fazlası inşa edilmiş,  piramit tepesinin   yukarıdan  inerek tamamlanan   kısmı üst yöneticilerin “yukarıdan” belirlendiği belirtiyor.   

Meraklı okuyucu için yer yüzündeki gücün kaynağına değinen  Kur’an’dan iki ayet sunuyorum: (Savaş Ganimetleri)Enfal/8:17 “ Onları siz öldürmediniz; fakat Alah öldürdü. Attığın zaman atan sen değildin; Atan Allah’tı; bu  imanlılar için sınamaydı. Allah her şeyi işiten bilendir.” (Bal)Nahl/ 16:100 “ Onun gücü(şeytan) onu kendilerine efendi olarak seçenler,onu (Allah’ın hakimiyetine) ortak koşanlar ile sınırlıdır.”

 

(3)Anomali: Arapça fısk, “ahlaksızlık, suç işleyerek, tohumun çatlaması misaliyle yoldan çıkma.” Tıbta,  “bir organizmanın dokunun normal veya tipik olarak sahip olması gereken özelliklerden farklı olma durumu”.

 

Bu durumun varlığın bağrındaki  entropiden kaynaklandığını  düşünüyorum. Tıpkı ses dalgasının dalgalanması ya da dünyamızın güneş sistemindeki eğri duruşunun Samanyolu sarmalının merkez etkisinden kaynaklanması gibi (bu görüş istisna, fakat tutarlıdır).   

 

 

 

    

 

 






Çok Okunan Makaleler
Özer Ataç
Risk ve Güven/lik - 4
8.06.2025 1937 Okunma
Özer Ataç
RİSK ve GÜVEN/lik 8
4.08.2025 1742 Okunma
1 Yorum 05.08.2025 04:51
Özer Ataç
RİSK ve GÜVEN/lik 9
16.08.2025 1737 Okunma
Özer Ataç
RİSK ve GÜVEN/lik 7
20.07.2025 1721 Okunma
Özer Ataç
RİSK ve GÜVEN/ lik 6
7.07.2025 1341 Okunma
2 Yorum 02.08.2025 12:26
Özer Ataç
RİSK ve GÜVEN/lik 5
27.06.2025 928 Okunma
Özer Ataç
DEVLET mi, İNSAN mı? (*)
13.09.2025 714 Okunma
Özer Ataç
DEVLET mi, İNSAN mı 2
16.09.2025 48 Okunma


© 2025 - Akevler