Özer Ataç
RİSK ve GÜVEN/lik 3
26.05.2025
1183 Okunma, 0 Yorum

“Enerjiyi Kontrol eden, dünyayı kontrol eder.” (1)

 

Akıl dışı gelse de  bilim insanları,  nesil aktarımlı bayrak yarışı ile  araştırmaları sürdürüyor. Atom denilen muammanın  ilki  olan  hidrojen atomu;  tıpkı bir incirin içindeki  toplu iğne başından küçük çekirdeği, bir incir ağacını ve her mevsim yenilenen yüzlerce inciri oluşmasının başlangıcı sayabilir miyiz?!  

Evet sayabiliriz. Bilinen kimyasal element sayılı 118; bunlardan 92 doğada saf olarak bulunuyor. Bilim insanları  bu “işin”   Ademi’ne  Hidrojen atomu diyor:  Bir çekirdek  içinde bir nötron, bir proton ve çevresinde dolanan bir elektron;  bu hidrojen atomudur.

 

Atomu bir “hane”ye,  atom çekirdeği içindeki Protonu pozitif yüklü  babaya,  Netronu  negatif değerli  anneye; her ikisinin toplamına atomun kütle numarasını ise hanenin etki alanına  benzetebiliriz. Kimyasal element cetvelinde atomlar,  bu yüzden nötron sayısına göre sınıflanmış. Dizge birden,  yüz on sekize kadar, fakat elementlerin içerikleri de gözetilerek yapılmış.  

 

Bir atom  çekirdeğin içinde iki proton, iki nötron ve çevresinde iki elektron olduğunda, Helyum; yine bir çekirdeğin içinde üç nötron, üç protonu olan Lityum, beş protonu olan Bor, altı protonu olan Karbon, yedi, Azot;  sekiz olanı Oksijen atomudur… Bütün elementler  hidrojen atomunun atom altı quarkların devinimi ile oluşan  hidrojen varyasyonu; ardından bu varyasyonların elementlere dönüşmesiyle oluştu. Elementler  içerdikleri  elektronların riskli atılımlarıyla  diğer elementlerle çeşitli bağlar kurup zenginleşiyor.   Yani,  “ aşağıda ne varsa,  yukarıda o var.” ilkesinden;   hidrojenin atom altını oluşturan quark ailesinin sağladığı varyasyon  atılımı, hidrojenin güvencesini sağlayacak  risk olduğu sonucuna ulaşıyoruz.

 

Elektronlara gelirsek: Atom çekirdeğinin oluşturduğu  “hane”nin çevresinde kademeli yörüngelerde dolanan elektronları ise çekirdekteki proton ve nötronun  çocukları sayabiliriz. Devam edelim.  Atom çekirdeğinin ( proton ve  nötron :  nükleon) altında da ayrı bir evren var.  Proton ve nötronunun soy ağacı diyebileceğimiz  quarkların  sonu,  şimdilik teori düzeyinde; atomun en altı için   belirsizlik sürüyor. (2)

 

Konumuz bağlamında,  atom çekirdeğindeki  proton ve nötron bağından  bazı çıkarımlar yapmak istiyorum. Bilindiği üzere,  mıknatısta iki kutup var; kuzey(+) güney(-). Pozitif ve negatif kutupları birbirini çekiyor. Aynı kuvvetler birbirini itiyor. Mıknatısın uçlarında  birbirine zıt olan kuvvetler,  mıknatısın bütününde manyetik alan oluşturuyor.

 

Sosyal teori bunun tersi olabilir mi; sanmıyorum. Bu yüzden ilginç buluyorum. Çünkü günümüz ulus devletleri toprak, ülke, amaç (ülkü) birliği ile varlığını sürdürüyor. O devleti yönetmeye aday siyasiler bu birliği   “birlik beraberlik” çağrıları ile güncelliyor. Bu aynılığı telkin eden zorlayan oluşumlar o ülke için sağlıklı  görülse de evrensel yasalarla çelişiyor.  Mekânsal “aynılığın” (ki yerel dışında bu da yanıltıcıdır)   eş dağılımsız (heterojen) topluluğa telkin edilmesi,   kesilmeyen rüzgarlar ve dalgalanmalara  sebep oluyor.

 

Belki mekânsal aynılık,  tüm ayrılıkları,  o mekandan yaşamın idamesinden dolayı aynılığa dönüştürmüş olabilir.  Böyle bir durumda, yani aynı amaç, ülke, toprak birliğinin  aynılığı;  sözünü ettiğim fiziksel yasaya  göre birbirini çekmesi değil,  itmesi gerekmez mi?      Yoksa sosyoloji,  evrenin  işlerliğindeki  bu “temel” yasadan muaf mı?!    “Temel” kelimesini,  atom çekirdeği ölçeğinde,  atomun temel yapısını oluşturan protonların birbirini itmesi,  nötronların bu itmeyi dengeleme işlerliği sebebiyle kullanıyorum.  

 

Doğrulamasını yapabilir miyiz:  imparatorluklar uluslara dönüşürken ve uluslar döneminde yer yüzündeki en büyük savaşlar gerçekleşti:  Birinci, ikinci dünya savaşları.  Daha sonra, “bir daha yaşanmasın,” diye Birleşmiş Milletler kuruldu.  Eşitsiz gelişimin ve galibiyetin sonucu,  BM leri daimi üyeler “yönetti”.   1945 yılından,  1991 yılına kadar “Soğuk Savaş” kapsamında;  1991  sonrası, yine emperyalist etkilerle günümüze kadar devam etti;    eşitsiz savaşlarla  devam ediyor.

 

Teknoloji ilerliyor; bilgi, para, mal akışı neredeyse sınır tanımıyor.  Siber gelişim  bu sınırsızlığı teşvik ediyor. İster istemez,  sınırlar  geçişli  plazmatik sürece girdi. İleride ülkelerin sınırları  sıvı,   sonrasında  gaz modellerine dönüşecek.    İşte ulusçuluk,  bunun sancısını yaşıyor.  Bilgi ve paranın sınırsız akışı, mal ve hizmeti de yanına çekecek. Bunun için atlama rampaları diyebileceğimiz  serbest bölgeler, gümrüksüz şehirler, serbest ticari topluluklar, nihayet ikili üçlü anlaşmalar işler durumda.

 

Şu anda küreselciler ulusçuluğu; ulusçular, küreselcileri şeytanlaştırdı. Yer yüzünde hiçbir anlaşma kararlı ve kalıcı değil. Ulusçuluk yukarıda açıklamaya çalıştığım  sebepten dolayı,  fiziki engellerle boğuşmaktan kurtulamıyor. “Aynılığın” atılımı  olanaksız;  bu yüzden,  imparatorluk bakiyesi olan ülkemiz,   tüm olumsuzluklara rağmen gelişimi sürecek.  Dikkat edin; emperyalistler kontrol etmek istedikleri ülkelerde aynılık misyonu diyebileceğimiz aşırı misyonları,  o ülkelerde  Truva atı olarak kullanıyorlar. Ülkede onların lehine ne karar alınmasını isteniyorsa,  o karara en muhalifi   öncü  kılıyorlar. Demek ki birbirini “çeken” (çünkü  biri varsa, öteki olacak)  aşırılıklar,  “bütüncülüğün”  (emperyalizm) manyetik alanı olarak kullanılıyor.

 

Aşırılıkların bir ülkede kuzey- güneyi kutupları  oluşturması;  arada farklı unsurlar olmadığında, “buluşma”,  çatışmanın kaçınılmaz olduğunu  ABD iç savaşı, Sudan, Irak, hatta Suriye bölünmesinde ve   Rusya-Ukrayna çatışmasında  incelenebilir.      

 

İleri teknolojinin  otonom silahları ve buldozer güçlü asker robotlar “az sonra” sokaklarda, cephelerde ortaya çıkaracak.   Burada önemli husus,  insanın hem türüne yönelik yamyamlığına çare bulunamaması. (3)Yoksa öldürmenin teknolojisi bitmeyecek.

 

İster bilinen  atomu;  ister anlaşılması amacıyla indirgediğimiz  “hane”  benzetmesini ele alalım; atomun çekirdeğindeki proton(baba), nötron (anne),  birden çok sayıya ulaşıp,  aynı çatı altında yaşayan geniş aile (birleşik aile) olduğunda;  pozitif yüklü protonlar,  her zaman  birbirini iterler.  Negatif yüklü nötronlar ise çekirdekteki birden fazla protonun birbirini iterek atomun dağılmasını engelliyor.  Savrulmaya  karşı amortisör (hareket yönünün tersi hız ile orantılı direnç) görevini yerine getiriyor. (4)

 

Ayrıca bu nötronlar,  büyük yıkımların veya büyük enerji elde etmenin ajanı olarak ta kullanılıyor. Buna “fırlatma” deniyor. Laboratuvar ortamında  nötronlar,  parçalanması istenilen  atomun içine “fırlatarak”,  atom çekirdeği içindeki nötronların sabitlediği  yapıyı bozup, atomu  parçalıyor;  bilinen atom bombasını imal ediyorlar.    Nükleer fizyon (ayırma)dedikleri de  bu. (5)

 

 

 

 

Açıklamalar:

 

(1)Enerji ve kontrol; bir birini iten iki kavram. İkisini elde eden, insanlığa hükmediyor. Hangisi diğerini oluşturdu; enerji kontrolü mü , yoksa kontrol enerjiyi mi oluşturdu.  “Tavuk yumurta” örneğindeki hangisi diğerini meydana getiriyor, sorusuyla eşleşiyor. Akla gelen ilk yanıt, görece tekâmül edeni diğeri yani,  daha “ham”  olan oluşturmuş olabilir. Enerji evrimleşerek kontrolü oluşturdu. Kontrol enerjinin daha eterik hali olduğundan onu sevk ederken, iç benzerliği dolayısıyla onunla  çelişti; benzerlerin birbirini itmesi.

 

(2) Atom çekirdeğini oluşuran proton ve nötronu oluşturan etkileşimlerini sağlayan foton, bozon, mezon, fermiyon, baryon, graviton,..bunların üçlü , zıtlı ve simetrik varyasyonları, bilinen boyutun dışında boyutları, bunların geçişlerini, değişkenliğini, belirsizliği zorunlu kılıyor.

 

(3) Yayamlık (kanibalizm) ,aynı türden başka bireyi “yiyecek” olarak tüketmek. Yamyamlık hayvanlar aleminde de yaygın ekolojik etkileşim. 1500’den fazla tür içinde gözlemlenmiş. Oturup insanı öldürüp  veya ölmüş insanı yemekten söz etmiyorum. İnsanın yaşamsal değerlerini , yaşam hakkını emeğini , yaşam adadıklarını kuvvet yoluyla alıp kendi ihtiyaçları için kullanmaktan söz ediyorum. Kanımca bunun en büyük sebebi et ile beslenmektir. Etobur kesilmiş hayvanın yaşamı son bulurken tanık olduklarını henüz çürümemiş etinde taşıması ve o ölüm enerjisinin  işlenmiş veya işlenmemiş etle  yiyene geçmesidir.Kısaca istismar, sömürü, zulüm,… insanın yamyamlığıdır.  

 

 

(4)Nötronlar nötr olduğu için elektron dizilimine etki etmezler ; fakat protonla beraber nükleonun kütlesini oluştururlar. Atam numaraları aynı içerdiği nötronlar farklı olan atomlara izotop deniyor. İzotoplar kimyada joker gibi işlev görüyor. Yunanca “Aynı yer, eş yer” kelimelerinden türemiş.

Özelliği şu aynı kimyasal  fakat farklı fiziksel özellik gösteriyorlar. Kimyasal özellikleri aynı çünkü elektron sayıları aynı. Fizik özellikleri farklı çünkü atom ağırlıkları farklı. Joker çünkü  bunlar çeşitli elementlerin maddelerin yoğunluğu belirleniyor. İşlevi sebebiyle  izotoplara elementler evreninin ara bulucusu diyebiliriz.

 

(5) Paylaşmadan ve iyilikle anmadan geçmeyeceğim:  Lise Meitner, Viyan doğumlu Yahudi kökenli nükleer fizikçi. Hitler’in zulmünden İsveç’e  sığındı. Yeğeni  Otto Hahn Fritsch ile Uranyumdan daha ağır element ararken; uranyuma fırlattığı nötronlarla daha hafif Baryum’u keşfetti. Bu başlangıç onun nükleer fizyonu bulmasını sağladı. Protonları birleştirerek enerji etme   (füzyon) çalışmaları ise    günümüzde devam ediyor.  Ne yazık!..  Lise’nin bu buluşunu; 1944 Nobel Kimya ödülü tarafından kendisi hiçbir şekilde anılmayarak yeğenine verildi. Küresel silahtarlara karşı,  buluşunun  silah olarak kullanmasını engellemeye çalıştı.   Daha sonra yaptığı bir çok buluşlar için  Nobel’e aday gösterilmesine rağmen,  kendisine Nobel ödülü verilmedi. Silahtar zindeler  günümüzde yine her bakımdan her yerdeler.  

Atom silahı,  günümüzde hükümranlığının inişine tanık olduğumuz ABD’nin o dönemdeki yönetimi,   6.8.1945 sabahı Little boy (küçük çocuk) od isimli uranyum tipi silah Japonya’nın  Hiroşima; üçüncü günü   Fat Man (şişman adam) kodlu plütonyum tipi ikincisi Nagasaki kentlerine atılmış; 132 bin insan yaşamını yitirmiş, bölgede  on yıllarca radyasyon sakatlanması sürmüştür.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 






Çok Okunan Makaleler
Özer Ataç
Şirk
9.10.2022 4357 Okunma
Özer Ataç
Mevkilere Yemin Olsun!
27.12.2021 4169 Okunma
Özer Ataç
Mizansen
30.09.2022 3731 Okunma
Özer Ataç
Eylemeden Eylemek
24.05.2022 3585 Okunma
Özer Ataç
KARŞI ATEŞ
5.04.2022 3517 Okunma
Özer Ataç
3 S 5
23.09.2024 3460 Okunma
Özer Ataç
Lotus
18.07.2022 3380 Okunma
Özer Ataç
KENDİME SÖYLÜYORUM; KİMSE ALINMASIN!
25.01.2022 3372 Okunma
Özer Ataç
Kuşak ve Sentez
29.08.2022 3322 Okunma
Özer Ataç
Türk Olmak
11.09.2022 3290 Okunma
Özer Ataç
Köken
20.11.2022 3289 Okunma
Özer Ataç
Güven ve Güvenlik Sorunu
13.05.2022 3287 Okunma
Özer Ataç
Mülksüzlüğe Soyunmak
16.01.2022 3235 Okunma
Özer Ataç
Vaat & Liyakat
6.11.2022 3061 Okunma
Özer Ataç
Tedbir Felsefesi
23.10.2022 3000 Okunma
Özer Ataç
Harikalar Diyarı ya da Kozmik Kitabın Mürekkebi
28.10.2021 2997 Okunma
Özer Ataç
21 Küresel Efektif (*)
28.05.2022 2915 Okunma
Özer Ataç
Açılımlar
23.04.2022 2904 Okunma
Özer Ataç
Sürekli Seçim Sistemi 3
28.07.2024 2739 Okunma
Özer Ataç
Taziye Diyaloğu
6.11.2021 2688 Okunma
Özer Ataç
Fark Perdeleri
31.01.2023 2677 Okunma
Özer Ataç
Ters Manivela
26.09.2022 2676 Okunma
Özer Ataç
Negatif Hiyerarşi
9.12.2024 2642 Okunma
Özer Ataç
Kaos Yürüyüşü
30.07.2022 2553 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı 2
26.02.2023 2549 Okunma
Özer Ataç
Seçim-1
16.03.2024 2514 Okunma
Özer Ataç
Seçi(li)m / ”Merak etme sen!”-6
26.05.2024 2459 Okunma
Özer Ataç
Yakınanlar
15.01.2023 2423 Okunma
Özer Ataç
KYBALİON'DAN ESİNLEME; RUH, CAN, ÖZGÜR İRADE
6.09.2021 2419 Okunma
Özer Ataç
Seçi(li)m / “Taşları yemek yasak” -5
13.05.2024 2397 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı 3
26.03.2023 2364 Okunma
Özer Ataç
Dünyanın Bütün Kadınları
11.03.2023 2354 Okunma
Özer Ataç
Ayna Yaşamlar
15.10.2023 2350 Okunma
Özer Ataç
Sahtelik 2
18.01.2025 2307 Okunma
Özer Ataç
Emanet/Geleceği Üretmek
25.09.2023 2277 Okunma
Özer Ataç
Seçim-3
14.04.2024 2268 Okunma
Özer Ataç
Sürekli Seçim Sistemi 2
14.07.2024 2186 Okunma
Özer Ataç
Sürekli Seçim Sistemi 1
30.06.2024 2097 Okunma
Özer Ataç
Seçim-4
28.04.2024 2076 Okunma
Özer Ataç
Sahtelik 6
18.03.2025 2044 Okunma
Özer Ataç
Hiç Güvenliği
9.04.2023 2030 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı
12.02.2023 1950 Okunma
Özer Ataç
Antrakt
21.05.2023 1943 Okunma
Özer Ataç
5 Işık İhtar Etti...
25.11.2024 1943 Okunma
Özer Ataç
Son Fırsat -6-
6.10.2024 1883 Okunma
Özer Ataç
Sıla
18.12.2022 1869 Okunma
Özer Ataç
Sahib
21.10.2024 1861 Okunma
Özer Ataç
Abartı
4.11.2024 1808 Okunma
Özer Ataç
Evlada Düşkünlük
18.04.2023 1741 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-1
7.01.2024 1701 Okunma
Özer Ataç
Resen
5.12.2022 1700 Okunma
Özer Ataç
Seçim-2
31.03.2024 1644 Okunma
Özer Ataç
Bereat
25.02.2024 1622 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı 4
22.04.2023 1606 Okunma
Özer Ataç
Sahtelik 7
1.04.2025 1585 Okunma
Özer Ataç
En Uzak Batı
25.11.2023 1575 Okunma
Özer Ataç
‘Yolcunun’ Beka Tutkusu
30.10.2023 1563 Okunma
Özer Ataç
Sahtelik 3
1.02.2025 1529 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-2
7.01.2024 1523 Okunma
Özer Ataç
Risk ve Güven/lik
13.04.2025 1508 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-3
21.01.2024 1497 Okunma
Özer Ataç
Sahtelik 5
3.03.2025 1490 Okunma
Özer Ataç
İlginç Alıntılar
8.09.2024 1478 Okunma
Özer Ataç
Sahtelik 1
7.01.2025 1449 Okunma
Özer Ataç
Sürekli Seçim Sistemi 4
11.08.2024 1404 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-4
5.02.2024 1403 Okunma
Özer Ataç
YZ Çözümlemesi
22.05.2023 1325 Okunma
Özer Ataç
Hüseyin Kayahan
14.03.2023 1325 Okunma
1 Yorum 22.03.2023 14:56
Özer Ataç
Risk ve Güven/lik - 2
29.04.2025 1308 Okunma
Özer Ataç
RİSK ve GÜVEN/lik 3
26.05.2025 1183 Okunma
Özer Ataç
Makroda Bütünsellik, Mikroda Küreselleşme
23.12.2024 1039 Okunma
Özer Ataç
Sahtelik 4
15.02.2025 986 Okunma
Özer Ataç
Setler
11.12.2023 903 Okunma


© 2025 - Akevler