Bismillahirrahmanirrahim
İYONİST B'NAİ B'RİTH (Ahit'in Çocukları-1843) İFSAT KURULUŞU, ALT KURULUŞLARI VE TAHRİBATLARI
Bugün dünyada yaşanan bütün ifsat olaylarının, sömürü, şiddet, savaş, açlık, tahakküm, zulüm gibi olayların tesadüfen olmadığını, bunların gerçek sebebinin, Siyonizm’in inancına dayalı olarak ifsat kuruluşları kurmasına ve bütün dünyayı böylece kontrol altında tutmak istemesine bağlı olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Siyonizm ekonomimizi, kaynakların paylaşımını, yönetimimizi, eğitim sistemimizi, dini ve ahlaki yapımızı da dahil olmak üzere her şeyi kontrolü altına almaya çalışmaktadır. Peki Siyonizm hayatın her alanını kontrol altına almak için hangi kuruluşları kurmuş ve böylece hangi tahribatları yapmaktadır. İşte Erbakan Hocamızın söylemi ile “Evet bütün bunları bileceğiz ki aldanmayalım. Buna göre önlemlerimizi alalım. Onların kontrolü altındaki her alandaki tahrifatını, ifsadını önleyecek şekilde insanların selametini ve kurtuluşunu sağlayacak yolların tespitini yapalım, nelerin yapılması gerektiğini bilelim ve çalışmalarımızı buna göre en büyük gayret ile yürütelim.”
Siyonizm’in tarihçesini anlattığımız seminerimizde, Siyonist 13 katlı piramidini göstermiştik. Bu katlardan biri olan B’nai B’rith ve Bilderbeg yapılanması ve bunlara bağlı alt kuruluşlar ve amaçları şu şekildedir.
B'NAİ B'RİTH: (Ahitin Çocukları-1843)
Bugünkü Birleşmiş Milletler ‘in beynini teşkil etmektedir. Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın bütün kilit noktalarındaki üyeleri vasıtasıyla uluslararası kararları istediği şekilde yönlendirmektedir.
BM: (24 Ekim 1945) Merkezi: New York
Erbakan Hocamız bizlere BM’in, 2. Dünya Savaşından sonra dünyaya barış, güvenlik, huzur gelsin diye değil, İsrail’in kurulması (1948), himaye edilmesi, menfaatlerinin korunması ve Büyük İsrail için gerekli adımların atılabilmesi için, dünyada bağımsız gibi görünen bütün ülkelerin Siyonizm tarafından kontrol altında tutulabilmesi, Kıbrıs’ın Rumlara verilmesi, Müslüman ülkelere ambargo uygulanması, üstünlük elde ettikleri zaman da müdahale etmeleri için kurulduğunu anlatmıştır.
BM Güvenlik Konseyi, 5 tane daimî üyesine haksız veto hakkı (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa) verilmiştir. Bugün de İsrail’in haksız tecavüzlerine karşı, sesini çıkarmamakta, Siyonizm’in Büyük İsrail hedefi doğrultusunda kendisine biçilen rolü oynamaktadır. Ateşkes doğrultusunda, Filistinliler için güvenli bir bölgenin oluşturulması noktasında hiçbir adım atmayarak, Filistin sivil halkının her geçen daha çok tehlikeye atılmasına göz yummaktadır. Uluslararası hukukun ihlalini sadece seyretmektedir.
IMF; Uluslararası Para Fonu (27 Aralık 1945) Merkezi: Washington,
IMF, Afrika’daki fakirlere açlara imkan ve kaynak bulalım diye değil, devletlerin borçlandırılması, faizle 300’ler meclisi bankerlerinin nemalandırılması, ülkelerin kaynaklarının sömürülmesi, borç karşılığında menfaatleri doğrultusunda kur, faiz ve enflasyon üzerinden kurguladıkları para politikalarının ülkelere zorla kabul ettirebilmesi, kontrolleri altındaki özel bankaların, özel sigorta şirketlerinin ve çok uluslu şirketlerin menfaatleri doğrultusunda kararların alınmasının sağlanması için kurulmuştur. Tarımın, hayvancılığın yok edilmesi, ağır sanayi sisteminin oluşturulmaması, üretimin, istihdam ve ülkelerin menfaatine yönelik ihracatın baltalanması, ülkelerin Siyonizm’e bağımlı kılınması, kontrol altında tutulması doğrultusunda hizmet vermektedir.
Böylece IMF kurduğu organizasyonla milletimizi işsiz ve aç bırakarak vazifesini yerine getirmek için çaba sarfetmektedir. Maalesef Erbakan hocamızın yönetimde olduğu dönemler hariç, basiretsiz hükümetler tarafından ülkemiz IMF’ye teslim edilmiştir. Hocamızın değimi ile “IMF ne yapıyor? Dört koldan bu milleti soyuyor. Pompalarla hortumlar koymuş, halkı soyuyor. Özelleştirme diye soyuyor, faizler ve vergiler diye soyuyor. Her taraftan millet soyuluyor.”
IBRD, DÜNYA BANKASI (1944)
Dünya Bankası, IMF'in bir kardeş kuruluşu olarak kurulmuştur. Merkezi Washington'dadır. IMF ile aynı binada ve tam bir koordinasyon içinde çalışmaktadır. Amacı yine IMF’de olduğu gibi devletleri borca esir etmektir. Bütün dünyada borç politikası oluşturmak ve böylece ekonomileri kıskaçları altına almaktır.
WHO, Dünya Sağlık Örgütü) (7 Nisan 1948)
WHO, insan sağlığını korumak ve bu hususta gerekli tedbirleri almak için değil, insanlara zarar veren aşı/ilaç örgütlerinin yasallaştırılması, yaygınlaştırılması, aşı ve ilaç konusunda akademik kaynakların üretilerek, akademik çalışmalara güven yani vermiş olduğumuz bilgiye iman et anlayışı ile halkların korkuyla yönlendirilmesi, sağlık alanında tekel oluşturulup büyük paralar kazanılması, ilaçlar ve aşılar ile sapkın cinsel yönelimlerin oluşturulması ve sağlık sisteminin tamamı ile Siyonistler tarafından kontrol edilebilmesinin sağlanması amacı ile kurulmuştur.
Rockefeller Vakfı’nın bağışladığı paralar ile, kısırlık etkisi gösteren aşılar hazırlanmıştır. Bugün, pandemi dönemi yapılan aşılar nedeni ile kalp krizleri ile ölümlerin artığı görülmektedir. Bill Gates’in bir konferans sunumundaki şu sözleri amaçlarını ifade etmektedir. “Dünya’da 6,8 milyar insan var ve bu rakam 9 milyara doğru çıkıyor. İyi bir aşılama programı ve sağlık hizmetiyle bunu %10-15 azaltabiliriz.” Maalesef mevcut ilaç sektörü ve aşı sektörü insanlarımızı her geçen gün daha da sağlıksız bir hale getirmektedir. Bu kuruluş Siyonizm’in sağlık alanındaki ifsat kolu olarak çalışmaktadır.
FAO; BM Gıda ve Tarım Örgütü (16 Ekim 1945)
Her 5 sn de bir çocuğun açlıktan öldüğü bir dünyada FAO'nun amacının gıda ve tarım politikaları ile açlığı azaltmak, açlıktan kaynaklı ölümleri azaltmak olmadığı görülmektedir. Dünyadaki kaynakların Siyonizm’e aktarılması hususunda hizmet gören bu kuruluşların, gıda ve tarımsal üretim alanında da ülkelerin menfaatlerini düşünmesini beklemek mümkün değildir. Tarımımızı onların kontrolü altına bırakmak demek, maalesef tarımsal üretimimizi, onların hibrit ve GDO’lu tohumlarına mahkum etmek anlamına gelmektedir.
Dolayısı ile FAO’nun amacı, ürettikleri hibrit ve GDO lu tohumlar sayesinde (üretimi artırarak, açlığa çözüm bulma yalanı ile), tarımı kontrol edebilmek, fıtratı bozmak, raflara domuz ve diğer katkı maddelerinin ve glikoz şuruplarının girmesini sağlamak, gıda güvenliğini ortadan kaldırmak, ulusları gıda alanında da kontrol ederek yönetebilmektir. Dolayısıyla bütün ülkelere bu doğrultuda yasalar dayatılmaktadır. Örneğin Türkiye’deki Tohumculuk Kanunu gibi. Şu anda dünyada GDO üretimi 200 milyon hektarlık alanda yapılmaktadır.
Henry Kissinger bu hususta “Petrolü kontrol eden ulusları, gıdayı kontrol eden insanları kontrol eder. Gıda bir silahtır. GIDA GÜÇTÜR. Onu davranışları değiştirmek için kullanırız” demiştir.
UNESCO BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü ( 1945)
Erbakan hocamızın değimi ile “bugünkü UNESCO, kuvveti üstün tutan medeniyetlerin tanıtılmasına gayret etmektedir. Bu medeniyetler, insanlığa felaketten başka bir şey getirmemiş zulüm düzenleridir”.
Amacı kültür emperyalizmini sağlamak ve fikir kirlenmesi yoluyla ifsattır. Kendi batı kültür eserlerinin restoresi de dahil olmak üzere, medya ve diğer sosyal alanlarda kendi kültürlerini yaşatma ve hâkim kılmaktır. İnsanları maneviyattan uzaklaştırmaktır. Eğitim programlarıyla, ideolojisi, kültürüyle kendi çıkarlarına uygun beyinler yetiştirmeye çalışmaktır. DuPant Ailesi, dünyanın neresinde olursa olsun çıkartılan savaşların bütün kimyasallarını kendi tekelinde toplamıştır. Ayrıca, köleleştirilmiş dünya eğitim sistemini de kendi düşünceleri çerçevesinde ayarlamışlardır. UNESCO ile genç beyinleri Yeni Dünya Düzeni’ne hazırlamaktadırlar.
Türkiye’de eğitim sistemi Siyonist Fulbright komisyonuna teslim edilmiş durumdadır ve bu tahakkümden bir an önce kurtulunması gerekmektedir.
UN WOMEN, BM Kadın (Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlendirilmesi Birimi) ( 2010)
Güya Kadını güçlendirmek amacı ile kurulduğunu iddia eden bu kuruluş aslında kadınlara, aileye ve topluma en büyük zarar verici olarak konumlanmıştır. Kadına yönelik şiddeti önlemek kılıfı altında, toplumsal cinsiyet eşitliğini ön plana çıkartarak, toplumların kültürel değerlerini, aile yapısını hedef alan bir kuruluştur. Kadını madden ve manen emperyalizmin kollarına itmek istemektedir. Toplumlar tarafından kadın ve erkek rollerinin dayatıldığını ön plana çıkartarak, aileyi çatışma ortamına itmek önceliğidir. Hastalıklı cinsel ilişkilere insanları sevk etmeye çalışmaktadır. Manevi değerlerden ve fıtri değerlerden insanları uzaklaştırmayı hedeflemektedir. Amacı kadını korumak değil istismar etmektir.
Uluslararası sözleşmeler olan başta CEDAW Sözleşmesi gibi BM Sözleşmeleri ve AB Uyum Konsey Sözleşmeleri ve bunların iç hukuk yansımaları ile aile bütünlüğümüz tehdit altına girmiştir. Uluslararası düzeyde toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında yürütülen cinsiyetsizleştirme politikalarını ülkelere hakim kılmak istemektedirler. Eşlerin birbirini aldatmasının suç sayılmaktan çıkarılması ülkelere dayatılan ve bizim de taraf olduğumuz BM sözleşmeleri ile sağlanmıştır. “Toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, geleneklerin kökünün kazınması, aile yapısının yıkımı ” gibi küresel hedeflerin kapsam alanına ülkemiz de dahil edilerek, uluslararası sözleşmeler çerçevesinde takip ve izleme komitelerine hesap vermek zorunda bırakılmamızın sonuçlarını, aile ve ahlak anlayışımızdaki bozulmalardan, toplumsal cinsiyet sapkınlığı yüzünden sarsılan kadın-erkek rollerinden, boşanma rakamlarından ve oluşan mağduriyet sayılarından rahatlıkla anlayabilmekteyiz.
BM Çocuk Hakları Komitesi,
Taraf olunan BM sözleşmeleri ve oluşturulan komitelerin ülkelerde denetim hakkına sahip olması özellikle LGBT gibi organizasyonların ülkelere serbestçe dahil edilmesi sonucunu doğurması ve böylece ülke güvenliği, gelecek neslin korunması açısından sayısız sorunlar oluşturabilme potansiyeline sahiptir. Çocuk hakları ve korunması adı altında aileyi devre dışı bırakan bu sözleşmeler kültürel normlarımıza aykırı, yeni kanuni düzenlemelerin devreye girebileceği hususunda tehditleri barındırmaktadır.
Küresel güçler yine BM Sözleşmelerinden olan Paris İklim Anlaşması doğrultusunda iç hukuk düzenlemelerinin yapılarak tarımımıza, hayvancılığımıza, gıda güvenliğimize, su kaynaklarına erişimimize ve kullanma hakkına, sanayimize müdahil olma hususunda yetki alanlarını genişletmek istemektedirler.
UNICEF BM Çocuklara Yardım Fonu (11 Aralık 1946)
UNICEF, çocuklara yardım ve onları korumak için kurulmamıştır. Kuzey Irak'ta ambargodan dolayı binlerce çocuk hastalıklardan öldüğünde, ilaca muhtaç iken UNICEF yoktu. Çünkü bu ambargoyu uygulayan yine UNICEF'in bağlı olduğu Birleşmiş Milletler ‘in bizzat kendisi idi. İşin içine emperyalizmin çıkarları girdiğinde UNİCEF çocuk sağlığını, yardımseverliğini unutmaktadır. İşkence gören çocuklar da onları fazla ilgilendirmemektedir. Hele konu Filistin olunca, burada ölen çocuklar olunca UNICEF yine yoktur. Binlerce çocuğun ölümüne göz yumulmaktadır. Bütün bunlar kuruluş amacının çocukları korumak değil sadece istismar etmek olduğunu göstermektedir.
UNHCR, BM Mülteciler Yük. Komitesi (1950)
Bu kuruluş, kendilerinin oluşturduğu mülteci hareketlerini yine kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmeye çalışmaktadır.
UNIDO; BM (Birleşmiş Milletler Sanayi Kalkınma Teşkilatı) (1966)
Amacı ülkelerin gerçek anlamda, ağır sanayii olarak gelişimini sağlamak değil, buna engel olarak kendilerine bağımlı kılmaya çalışmaktır. Kendi ürünlerinin pazarlanması ve sanayinin kontrol altında tutulmasını ile çok uluslu şirketlerin sanayi alanındaki tekelini sürdürtmektir. Böylece milli olmayan yazılımlar, kaynak kod olarak tabir edilen anahtar kodlar ile, silah ve teçhizatların, kritik zamanda, savaş anında kendi kontrollerine geçmesini, uçakları havalanamaz kılmayı, tankları yürümez hale getirmeyi amaçlamaktadırlar. Kendilerine yöneltilebilecek her türlü araç ve silahın etkisiz hale gelmesini temin etmek istemektedirler. Dolayısı ile bu kuruluş özellikle de savunma sistemlerinin milli olmaması doğrultusunda hareket etmektedir. Bu noktada etkin kontrol mekanizmasını işleterek ülkelerin geldikleri durumu takip etmekte, milli olan unsurların bertarafı için azami çaba harcamaktadır.
UNFPA, BM Nüfus Fonu (1989)
Amacı, nüfus planlaması, nüfus kontrolü, aile planlaması yapmaktır. Böylece terör ve uyuşturuculardan oluşan ölümler, meydan getirdikleri hastalıklar, aşılar ve ahlâkî çöküntü ile örtülü bir nüfus imha planlaması yapılmaktadır.
ADL, İftira ve İnkârla Mücadele Birliği (Eylül 1913)
ADL'nin vazifesi Yahudi nefretini yok etmektir. Amerika'da ve birçok ülkede Yahudi karşıtlığı ile mücadele etmektir. Siyonizm ideolojisini ve İsrail'i savunmaktır. Bunun için medya, sinema sektörü, dinler arası diyalog çalışmalarında etken rol oynamaktadır. Diğer inançlardan insanlara Yahudiliği anlatmak ve böylece çeşitli inanç gruplarından Yahudiliğe karşı gelişecek olası düşmanca tavırların törpülenmesini amaçlamaktadır.
GDD (GİZLİ DÜNYA DEVLETİ); yukarıda ana hatları ile belirtilen disiplinli, itaatli, gizli organizasyon ve B'NAİ B'RİTH’e bağlı "ÖNEMLİ ALT KURULUŞLAR"ı vasıtasıyla başta ABD olmak üzere bütün dünyayı kontrol etmektedir ve bu GDD vasıtasıyla Siyonizm ana amacı olan dünya hâkimiyetini tam anlamı ile gerçekleştirmek için çaba harcamaktadır.
Önümüzdeki hafta Bilderberg ve bağlı alt kuruluşları ile Siyonist ifsadın nasıl yürüttüğünü anlatmaya devam edeceğiz İnşallah.
Rabbim seminerlerimizi adil düzenin kurulmasına vesile kılsın. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=RDpUklogDLE
İnş. Müh. Hilal Çekmen,
Akevler, 62. Seminer, 26. 11. 2023
Yeniden Refah Partisi Milli Siyaset Kurulları
Kadın, Aile ve Sosyal Hizmet Politikaları Kurul Koordinatörü