KUR’AN VE İLİM 738. Hafta Semineri’nden - 2
‘Allah Kur’an’da “her şeyi iki çift yarattık” demektedir.
Buna göre insanda dört meleke vardır.
HİSLER neyin yapılmasını öğreten melekedir. Yemek yemen gerektiği zaman acıkırsın. Giyinmen gerektiği zaman üşürsün. Bunlar neyin iyi olduğunu anlatır. Varlık yokluktan iyidir. Birlik ayrılıktan iyidir. Denge dağınıklıktan iyidir. İlerilik durağanlıktan daha iyidir. Yaşamamız için gerekli olanlar bizim için iyi olanlardır.
FİKİRLER nasıl yapacağımızı öğreten melekedir. Doğruyu yanlıştan ayırır. Hisler neyin yapılması gerektiğini, fikirler nasıl yapılacağını öğretir.
İRADE ise nasıl yapılacağı bilinen şeyleri zaman harcayarak yapmaktır. Neyi ne zaman yapman gerektiğine irade karar verir. Üretim irade ile yapılır.
ÜNSİYET eldeki ürünlerin nasıl kullanılacağını, nasıl harcanacağını ifade ediyor. Üreten harcamıyor. Üretenler bölüşüyor. Evdekiler bölüşüyor. İşte bu bölüşmeyi sağlayan meleke ünsiyettir. Böyle bir meleke yalnız insanda vardır.
Dört meleke dört ilişki kuruluşunu oluşturur. SANAT hisleri, DİL fikirleri, TEKNİK iradeyi, HUKUK da ünsiyeti ifade eder. Dört meleke sayesinde insanlar arasında ilişkileri sağlayan dört müessese doğar. Böylece topluluk oluşmaya başlar.
Sanatla ortak hisler oluşur, buna “İMAN” denmektedir. Dille ortak fikirler oluşur, buna “İLİM” denmektedir. Teknik ile ortak işler yapılır, buna “İKTİSAT” denmektedir. Hukuk ile de ortak ünsiyet oluşur, buna “YÖNETİM” denmektedir.
Kur’an din adamlarına “ruhban”, ilim adamlarına “ahbar”, iş adamlarına “rabban”, siyaset adamlarına “kıssis” demektedir.
Kur’an bunların oluşturdukları sosyal grupları da ayrı ayrı zikretmektedir. Dinî gruba “minhac”, ilmî gruba “şir’a”, meslekî gruba “mensek”, siyasi gruba “viche” demektedir.
Demek ki dinî dayanışma ortaklıklarının sorumluları “ruhban”, ilmî dayanışma ortaklıklarının sorumluları “ahbar”dır. Bunlar bu kuruluşların dayanışma ortaklıklarıdır. Dayanışma ortaklığı demek, birine gelen beklenmedik bir zarar ortaklar arasında bölüşülerek karşılanır demektir. Örnek olarak, birisi hastalansa onun işlerini diğer ortaklar yaparlar, dolayısıyla onun gelirini sağlarlar. Birisine başkası saldırsa bütün ortaklar bir olup onu savunurlar. Diyet ödenmesi gerekirse bölüşerek öderler. Topluluk bir beden gibidir. Nasıl insan bedeninde kan damarları varsa ve kan da gerekli maddeleri taşırsa, toplulukta da böyle kanallar vardır. Bu kanallardan biri tıkanırsa kriz olur ve tüm topluluk fesada uğrar. Bir araba kaza yaparsa trafik tıkanır. Trafiği açmak için kaza yapan o arabanın oradan kaldırılması gerekir. Bir fabrikanın durması yalnız kendisine zarar değildir; fabrikadan kira payı alanlar paralarını alamaz ve aç kalırlar. Bakkala gidip mal alamadıkları için bakkal aç kalır, Bakkal aç kalınca fabrikalar aç kalır. O halde o fabrikanın harekete geçmesi gerekir. Böylece ortaya çıkan beklenmedik arızaları gideren müesseseler zaruri olarak tesis edilmelidir. Buna sigorta diyorlar.
Kur’an da sigorta müessesesini koymaktadır ama bunun bazı farkları vardır. 1- Bugün sigortalanmak için önce her ay veya her yıl aidat ödüyorsun ve o sigorta ile sigortalanmış oluyorsun. Kur’an sigorta sisteminde ise önceden her ay ödeme yapılmamaktadır. Beklenmedik zarar ortaya çıkınca ortaklar bölüşerek zararı karşılarlar. 2- Ortaklardan nakit olarak ödeme yapamayanlara çalıştırılarak ödetilir. Böylece sigortanın da sigortalanmasına gerek kalmaz. 3- Bugün sigortalık bir olay olmasa da fon toplanmakta, bu da birçok istismarlara sebep olmaktadır. Oysa İslâm sigortalama sisteminde zarar olmazsa kimse bir şey ödememektedir. Dolayısıyla herkes olayı önlemeye çalışmaktadır. 4- Dört dayanışma ortaklığı dört ayrı sigortadır. İhmalden doğan zararları ahlâkî dayanışma, bilgisizlikten doğan zararları ilmî dayanışma, beceriksizlikten doğan zararları meslekî dayanışma, kasten iras edilen zararları siyasî dayanışma ortaklığı tazmin eder. / Bütün bunlar birer görevdir. Hepsi topluluğun görevli kıldığı kimselerdir. Hepsi şeriata ve bütün kurallara uymakla mükelleftir. Onların diğer insanlardan hiçbir farkı yoktur.’ (s.9,10)