KUR’AN VE İLİM 737. Hafta Semineri’nden…
‘İnanlık uygarlaşacak şekilde yaratılmıştır. / İnsanlık meyve toplayıcılığından avcılığa, avcılıktan çobanlığa, çobanlıktan tarımcılığa geçmiştir. / Devlet aşamasından önceki dönemi yaşarken, Hazreti Nuh aleyhisselâmla “devlet aşamasına” ulaşmış ve ondan sonra “mübadele dönemine” geçmiştir. “Pazar mübadelesinden” sonra “tüccar mübadelesi” ve ondan sonra da “emek mübadelesi” dönemine geçilmiştir. / Şimdi yani yaşamakta olduğumuz bu çağda da “ortaklık dönemine” geçilmektedir. / İnsanlık bu aşamaları atlarken inkılâpçılar ortaya çıkmış, ileri uygarlığı getirmek istemişlerdir. Ezilen zayıf halk sınıfı yenilik istemiş; ezen zenginler sınıfı ise mevcut durumu savunmuşlar, değişmek istememişlerdir. Daha kötüsü, ezilen zayıf taraf da ezilse bile ezenler sayesinde yaşadığı için onlar da inkılâplar ve inkılâpçılar aleyhine olmuşlardır. / Herkesin “ADİL DÜZEN”e ve “ADİL EKONOMİK DÜZEN”e karşı çıkması işte bu sebepten ileri gelmiştir. Evet, faizci sömürü sermayesi bizi eziyordu ama borçla da olsa yaşıyorduk. Sömürü sermayesinden sonra aç kalabilirdik. 28 Şubat müdahaleleri ve benzerleri de hep bu sebeple yapılmıştır…’
‘Bugün Türkiye’de yaşayan muhafazakâr Müslümanlar ‘faizsiz, rüşvetsiz, vergi kaçırmadan, hileli mal üretmeden yaşamak mümkün değildir’ kanaatindedirler. Buna o derece kanidirler ki; kimse bunları artık günah saymamakta, herkes işine geldiği zaman bunların hepsini icra etmektedir. Bu sebeple de topluluk bir taraftan refaha doğru giderken, diğer taraftan uçuruma doğru gitmektedir. / Bu kanaatleri ve söyledikleri doğrudur. Bu faizci zalim düzende faizsiz iş yapılmaz, rüşvetsiz iş olmaz, vergi kaçırmadan nefes alamazsınız. Mutlaka maldan çalacaksınız ki piyasadaki rakiplerinizle rekabet edesiniz, çünkü onlar çalıyorlar. / Ne var ki bu düzenin değişmesi, “ADİL DÜZEN”in, “Adil Ekonomik Düzen”in gelmesi çok basit ve kolaydır. Önce “inanmak”, sonra da inancın dürtüsüyle “bilmek” yeterlidir.’ (s.6)
‘Kur’an nâzil olurken Arabistan fethedilmişti. Zaten hiçbir şeyi olmayan Arap halkından alınan humus veya öşür devletin gelirlerine yetmiyordu. Hayber’in fethinden sonra müminlerin karınları doymaya başladı. Asıl zenginlik uygar ülkeler fethedilince oraların gelirlerinden sağlandı. / Ortaçağın bir özelliği vardır. İnsanlar kendileri üretip kendileri tüketme sisteminden mübadele dönemine geçiliyordu. Bu mübadele yakın yerlerden ziyade uzak yerlerle yapılan yolculukla sağlanıyordu. Bunun için büyük imparatorlukların oluşması gerekmekteydi. Bunu da İslâm şeriatı sağlamış, insanlık zenginleşmiştir ama ileride zenginleşmiştir. / “Adil Düzen Çalışanları” da ileride zenginleşeceklerdir. / 1960’lara göre çok zenginiz ama bu zenginlik zahiridir. Asıl zenginlik “ADİL DÜZEN”le gelecektir. Buradaki “Sevfe” kelimesi şunu ifade eder; Mekke’de savaşanlardan ziyade onların çocukları zengin olacaktır. Millî Görüşçüler çalıştılar, AK Partililer meyvesini topluyorlar. Takdir-i İlâhi budur. İlk çalışanlar evvelundur, sabikundur, mukarrebundur.’ (s.7)
‘Emek verirsiniz, üretim yaparsınız, geçinirsiniz. Emek verirsiniz, geçinecek kadar aldıktan sonra çok daha fazlasını alırsınız, bu da “fadl” olur. Allah insanlara öyle imkân hazırlamıştır ki daima verimli çalışırlar. Bir anne baba hayatında çalışır, öleceği zaman dört beş çocuğu hayata bırakır. Onlara işyeri hazırlar. İşte bu onlara verilen fadldır. / Bir erkek çalışır ve 5 kişiyi geçindirir. Zamanı artar ve büyüyen çocuklara ev hazırlar, işyeri hazırlar yahut topluluk hazırlar. / Ekonomide kural vardır. Bir kimse ne kadar tek tür iş yaparsa o kadar çok üretim yapar. Bunları değiştirmekle fazladan üretim yapmış olurlar. Bir malı ne kadar çok insan bölüşürse o malın faydası o kadar çok olur. Ekonomide buna ‘azalan verim kanunu’ diyorlar. Aslında ‘artan değer kanunu’dur...’
‘İlim içtihattır, fıkıhtır, plandır, projedir. Yasalar da kararlardır. Hüküm ise bu projelerin, bu kararların uygulanmasıdır...’
‘Bugünkü uygarlık Kur’an’ın öğrettikleri ile oluşmuştur. ‘İnsan Hakları’ kavramı Batı’ya İslâmiyet’ten geçmiştir. Onlar hâlâ bunu kavrayamamışlar, Kur’an’ın “Hak” dediğine onlar ‘İnsan Hakları’ diyorlar. Oysa her hak insan hakkıdır, başka hak sahibi yoktur.’ (s.8)
KUR’AN VE İLİM 737. Hafta Semineri çalışmamızdan aktardım. Selam ve dua ile…