Savaşı kazanmanın ve başarının yolları
‘Tevbe Sûresi’nde fetihten sonra müşriklerin durumu anlatılmış, sonra müminlerin cihadından bahsedilmiştir. Burada zafer kazanıldıktan sonra müminlerdeki rahatlama ve gevşemeyi anlatmaktadır. Çetin savaşlardan sonra galip gelinince insanlar rahatlar ve yağmalamaya başlar, bu da onların tekrar helâki şeklinde görülür. Mekke’nin fethinden sonra Müslümanlar Arabistan’ın en büyük ordusuna sahip olmuşlardı. Arabistan çöl bir yer olduğu için oraya uygar devletler gelip savaşmıyor ve fethetmiyordu. Şimdiye kadar müslimler hep kendilerinin birkaç misli orduları yenmişlerdi. Bundan sonra ise işleri artık kolaydı. Nasılsa kimse karşılarına çıkamazdı. Yani genel bir gevşeme oluşmuştu.
Benzer gevşeme İstiklâl Savaşı’nda olmuştur. Çetin muharebeleri kazandıktan sonra rahatlamış ve işimizin kolay olacağını sanmıştık. İnkılâplarla karşı karşıya kaldık... Çanakkale zaferini kazandık ama İstanbul’umuz işgal edildi... Demokrat Parti iktidar oldu ama 1960 darbesi geldi... AK Parti anaysa ekseriyeti ile iktidar oldu ama zina çoğaldı, faiz ve sömürü çoğaldı, rüşvet arttı, anarşi büyüdü…’
‘AK Parti de çetin günler geçirmiş ama şimdi rahatlamış ve gevşemiş durumdadır...’
‘İnsanlar zannediyor ki Allah müminlere sadece o zaman yani Kur’an nâzil olduğu zaman yardım etti ve şimdi etmiyor. Oysa Allah o zaman yardım etti ve o yardım kıyamete kadar devem edecektir. İslâm âlemi yenilmiş, dünya ateist Batı’ya teslim olmuş durumda. Hâlâ soykırımına uğrayacaklarına inananlar var. Sovyetlerin yıkılması ile İslâm âleminin yeniden başlayan canlanması Allah’ın yardımı ile olmuştur. Allah bir düzen kurmuştur. Bu düzen yarışmalı ve çatışmalı düzendir. Bu yolla ileri gidilmektedir. Yarışı kazananlar ileri gitmekte, kaybedenler devre dışı olmaktadırlar.’ (s.3; KUR’AN VE İLİM, 736. seminerden)
‘Savaşı kim kazanır?
Sabreden kazanır.
Sabır da tamamen ruhi bir olaydır. Beynimizdeki elektronik devrelerin bir kristaline etki ederek sizin moralinizi yüksek tutar veya panik yaparsınız, savaşı kazanır veya kaybedersiniz. / Şimdi İstanbul/Yenibosna’da çalışıyoruz. Birbirimize dayanırsak başarırız. Yoksa içimiz sıkılır ve bırakıp gideriz. Nitekim birileri geldiler-gittiler. Bu arada biz bırakmıyoruz. Bırakıp gidenler vardır diye biz de bırakırsak sırtımızı çevirmiş oluruz. Biri gider, diğeri gider, üçüncü kişi gider, beşinci gider ama bir gün sabredenler gelir; işte o zaman başarırız. / Bu âyet bize şunu öğretiyor. Başarı bedenî değil ruhidir. Kurallara uyacaksınız. Olaylara sabredeceksiniz. Böyle olunca başarı sizin için kesindir.’ (s.6)
‘BAŞARIYA ULAŞMANIN KURALLARI VARDIR.
1- İŞE KÜÇÜKTEN BAŞLAYACAKSINIZ, BİRDEN BÜYÜK İŞE GİRİŞMEYECEKSİNİZ. Başarılı iş kendisini büyütür. Başarsız iş ise büyük iken küçülür.
2- BİR İŞE BAŞLADINIZ MI O İŞTE SEBAT EDECEKSİNİZ. İşyerinizi değiştirmeyeceksiniz. İşiniz zarar etse de devam edeceksiniz. Her iş başlar ve gider. Her işin zorlukları vardır. İşinizi değiştirirseniz edindiğiniz deneyimler boşa gider.
3- BAŞKALARININ BİLGİSİNDEN YARARLANACAKSINIZ AMA SEBEBİNİ BİLMEDİĞİNİZ BİR ŞEYİ BENİMSEMEYECEKSİNİZ. Herkese kulak verecek ama siz bildiğinizi yapacaksınız. Yani sorunları kendi içtihadınızla ve kendi aklınızla çözeceksiniz.
4- HER İŞTE ÇIKAR PARALELLİĞİNİ BULACAKSINIZ. Birinin zararına iş yapıyorsanız, o iş sonunda sizin de zararınızadır.
Savaşta iki durum vardır.
Biri; bir durumla karşılaşınca hemen karşılık verirsiniz. Ya yenersiniz ya yenilirsiniz. Taarruz savaşları böyledir.
İkincisi; bir de savunma savaşları vardır. Bir kaleyi muhasara edersiniz. Onlar bekler, siz de beklersiniz. Bir gün gelir bir tarafın gücü tükenir ve diğer tarafa teslim olur.
Taarruzda ne kadar erken davranılırsa başarı şansı o kadardır.
Savunmada ise ne kadar geç davranırsanız başarı şansınız o kadar fazladır.’ (s.7)