Ne diyorduk? Biz, Dr. Süleyman Akdemir’in “Faizin Yarattığı Toplumsal Sorunlara Yönelik Alternatif Arayışlar: Para Peşin Mal Vadeli Selem Sözleşmelerine Yenilikçi Bir Yaklaşım” çalışması üzerinde kaldığımız yerden durmaya devam ediyoruz…
Ekonomimiz çıkmazda ya; çare ve çözüm niyetine, ilgilileri ve herkesi uyarmaya devam ediyoruz… Evet, sekizinci yazı ile uyarılarımıza devam edelim… “Emeksiz Kazanç, Faizin Benzer Kurumlardan Farkları, Faizin Ticaret/Kârdan Farkı, Faizin Kiradan Farkı, Faiz ve Selem Farkı” ve benzeri konular üzerinde duracaktık; duralım…
Emeksiz Kazanç
Esasen sermaye biriken emekten başka bir şey değildir. O nedenle bir hak olduğu açıktır. Emek karşılığı olan bu servetin emeksiz kazanca dönüşmesi onun doğasına aykırıdır.
Faiz, insanları doğal olarak üretime yöneltme yerine çalışmamaya yönlendirir. Gizli işsizliğe neden olur. Faiz, geliri olanlar için görünürde işi var gibi gözükmesine rağmen reel ekonomide üretim yapılmadığı için ‘gizli işsizlik’ kabul edilir. Reel ekonomide asıl olan emek olduğundan faiz emek dışı kazanç olarak karşımıza çıkar.
Kazanç, sermaye ile emeğin toplamına eşit kabul edilir. Çeşitli değer ve ölçülere göre belirlenir. Örneğin kapitalistlerde, kazancın tamamı sermayenin hakkıdır. Emeğin ise sadece bir canlı olarak doyma hakkı vardır, kazanma hakkı sadece ücretten ibarettir. Son yayınlanan OXFAM Raporu emek aleyhine, sermaye lehine meydana gelen bu farka işaret etmek için “Çalışmayı Ödüllendir, Zenginliği Değil/Reward Work, Not Wealth” başlığına yer vermiştir. Marksistlere göre ise kazancın tamamı emeğe ait kabul edilir. Sermaye ancak bakım masrafları alabilir. Bu sistemde sermayeye bir kâr hakkı verilemez.
Karma sistemlerde kazanç kârın ve sermayenin toplamı olarak kabul edilir.
Bize göre sermaye ve emek arasında ilişki “toplama/toplam” ile ifade edilmemelidir, edilemez. Bu iki ekonomik faktörün dengeli olarak yer alabilmesi toplam değil “çarpma/çarpım” ile ifade edilebilir. O halde kazancı sermaye ile emeğin çarpımı şeklinde ifade edebiliriz. Kazanç = Sermaye * Emek. (Ortaklık Ekonomisi)
Formül bu şekilde kabul edildiğinde sermayesiz emek, emeksiz sermaye kazanç temin edemez. Ayrıca sermaye veya emekten biri diğerine göre azsa, az olanın değeri artar. Bir başka deyişle az olan daha kıymetli hale gelir. En kazançlı çalışma ve optimum denge, sermaye ile emeğin eşit miktarda olması olarak kabul edilmelidir. Bu kabul bizleri en doğal ekonomik bir sisteme götürür. Kazanç, eşya ile olur ve insan kazanır. O halde sermayesiz veya emeksiz kazanç düşünmek dahi mümkün değildir. Sonuç olarak bize göre K= S x E (Kazanç = Sermaye x Emek) formülü esas kabul edilir. Bu formül emek sermaye birlikteliğini gerektirir ve birinin diğeri aleyhine olmasının önüne geçer.
Faizin Benzer Kurumlardan Farkları
Faizi iyi tanıyabilmek için onu benzer kurumlardan ayırmak gerekir.
Burada faize benzeyen ticaret ve kâr, kirayla selem üzerinde durulacaktır.
Faizin Ticaret/Kârdan Farkı
Faizi meşrulaştırmak isteyenler, faizle ticaretin aynı şey olduğunu, bu sebeple ticaretin meşru olması gibi faizin de meşru olması gerektiğini ileri sürerler. Sadece faizi yasaklamanın bir açıklaması olmadığını iddia ederler. Hâlbuki faiz ile ticaret arasında farklar bulunur.
* Ticarette alışveriş üç kişi arasında ve iki işlemle gerçekleşir. Faiz ise iki kişi arasında ve bir işlemle olur. Bu durum risk ihtimalini artırır.
* Ticarette rizikodan dolayı bunu karşılayacak kâr denilen bir pay konulur. Zarar ihtimaline karşıdır. Kredide riziko sermayedara değil borçluya aittir. · Ticarette alan ve satan imkân ve varlık sahibidir. Değiştirmek suretiyle iki tarafın da rantı artar. Kredide ise biri varlıklı diğeri ihtiyaç sahibidir. Eşit şartlarda pazarlık imkânından söz açılamaz. Ticarette olduğu gibi serbestlik tanınamaz. Nitekim her ülkede faize yasal sınırlar konulur. (Devamı var.)