II- ORDU
Açıklama:
Türkler asker bir millettir. Savaşı sömürmek için değil, adalet için yaparlar. Tarihte adalete ihtiyaç olduğunda Türkler başa güreşmişlerdir. Bugün adaletin yerini çıkar almıştır. Bunun kaynağı çatışmacı kapitalist düzendir. Türkiye üç asırdır çağın çirkinliklerine uyamamıştır. Sivil yönetim bir türlü düzenlenememiştir. Bu sebepledir ki ordu sık sık müdahale etmek zorunda kalmıştır. Askeri metotla ancak geçici çözümler getirilebilmiştir.
Çözüm:
Devlet Başkanı asker olmalıdır. Bütçesi Anayasa ile bağımsız hâle getirilmelidir. Millî mutabakat hükümeti kurulmalıdır. Genel Kurmay Başkanlığı doğrudan Cumhurbaşkanı’na bağlanmalıdır. Devletin dış siyasetini Başbakan, Devlet Başkanı ve Genelkurmay Başkanı birlikte belirlemelidir. Bu siyaset siyasilere göre değişmemelidir. Sıkıyönetim dışında asker içişlerine karıştırılmamalıdır.
1) Askeri Düzen
Açıklama:
Askerlikte kuvvetli olan haklıdır. Hukuk düzeninde ise haklı olan kuvvetli kılınmıştır. Askerlikte emir-komuta hakimdir. Hukuk düzeninde ise mevzuat hakimdir. Askerlikte gayeye ulaşmak esastır. Her yol meşrudur. Hukuk düzeninde ise kurallara göre hareket etmek esastır. Sonuçtan sorumluluk yoktur. Askerlikte sorumluluk kolektiftir. Hukuk düzeninde ise sorumluluk şahsidir. Askerlikte ya hep ya hiç vardır. Hukuk yönetiminde ise başarı nisbidir. Devlet askeri düzenle kurulur ve korunur, hukuk düzeni ile yaşar ve gelişir. Askeri müdahale gelişmeyi önlüyor, yaşamayı da tehlikeye düşürüyor.
Çözüm:
Devlet Başkanı asker olmalıdır. Orduya doğrudan komuta etmelidir. Başbakan sivil olmalı, Meclis’in denetiminde olmalı ve Devlet Başkanı’nın sivil yönetime müdahale yetkisi olmamalıdır. Bugün de bu resmen böyledir.
2) Büyüklük
Açıklama:
Türkiye çok hassas bir bölgede bulunmaktadır. Çok güçlü ordusu sayesinde yaşamaktadır. Bu orduyu kendisi besleyemediği için dış sermaye ile destek almaktadır. Bu da orduyu mefluç hâle getirmektedir. Dışa bağımlı ordu ülkenin bağımsızlığını tehlikeye düşürür.
Çözüm:
Ordu üretici hâle getirilmelidir. Askerlik eğitimi yanında askeri eğitim içinde askerlik hizmeti verilmelidir. Askere 18 yaşında alınmalı ve üç yıl yapılmalıdır. Askerlikte bir yıl çalıştırılıp üretim yapılmalıdır. Bu aynı zamanda halka meslekî eğitim vermeyi sağlayacaktır.
3) Bağımlı
Açıklama:
1950’den beri Türkiye Sovyetler’e karşı batılılarla işbirliği içine girmiş ve yardım almıştır. NATO içinde Batı’yı Sovyetler’e karşı korumuştur. Şimdi Sovyetler dağılmıştır. Ancak oluşmuş olan NATO dağılamıyor. Yeni düşman arıyor. Müslüman ülkelerini düşman olarak seçmek istiyor. Sovyetler yok ama ordu Batı ile ilgisini kesemiyor.
Çözüm:
Türkiye NATO’dan ayrılmalıdır. ABD’ye Kıbrıs’ı vermeli ve Türkiye’deki üslerinden çıkarmalıdır. Barış için Batı ile birlikte olmalıdır. Savaşta da sınırlarını korumalıdır. Tarafsız kalmalıdır. Mustafa Kemal’in “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesine sadık kalmalıdır.
4) Saldırı Eğitimi
Açıklama:
Batı saldırgan orduya sahiptir. Onun hedefi odur. Oysa Türkiye saldırgan ordu gücüne sahip değildir. Buna ihtiyacı da yoktur. Türkiye’nin savunma gücüne ihtiyaç vardır. Amerikan askeri eğitimi kendisine yaramamaktadır. Bu bakımdan ordumuz yanlış eğitilmektedir.
Çözüm:
Türkiye yeni savunma orduları kurmalıdır. Samsun, İstanbul, Bursa, İzmir, Ankara, Adana, Diyarbakır, Van, Erzurum, Kayseri, Konya ve Afyon’da birer ordu kurulmalıdır. Bunlara kendi yörelerini savunacak şekilde eğitim verilmelidir. Saldırgan ordu yalnız Ankara’daki ordu olmalıdır. O NATO içinde varlığını sürdürebilir. Amerika’nın verdiği silahlar onun emrine verilir.
5) Demokratiklik
Açıklama:
Çözüm:
Askerlikte demokrasi olmaz. Ancak askerlik demokratik olarak oluşmalıdır. Savaşmak istemeyenleri zorla savaştırmak adil değildir. Bedel alınmalıdır. Bedellilerin seçme ve seçilme hakları olmamalıdır. Sonra 12 bölgeden her birinden birer ordu kurulmalıdır. Halk kendi bölgesi dışında seçtiği bölgede askerliğini yapabilmelidir. Ordu içinde de kendi komutanını kendisi seçebilmeli ve barış zamanında değiştirebilmelidir. Ancak bundan sonra artık komutanına kayıtsız şartsız canını verircesine itaat etmelidir. Kendi seçtiği, inandığı, güvendiği sevdiği komutanı ile vatan için seve seve ölüme gidecektir. Böylece askerlikte de demokratiklik sorunu çözülmüş olur.
6) Müdahale
Açıklama:
Dışarıda hazırlanmış tezgahlarla iç güvenlik sarsılmaya başlıyor. İç güvenliği sağlayamayan sivil idare bir de askerlere müdahale etmeye kalkışıyor. Sonunda ordu sivil idareyi ele alıyor. İstiklâl Savaşı’mızı da böyle yaptık. Ordu görevini yapınca kışlaya çekiliyor. Ne var ki, bu bir taraftan ülkeyi geri bırakıyor, diğer taraftan orduyu yıpratıyor. Böylesine on senede bir yapılan müdahalelerle devletin varlığı korunamaz. 28 Şubat’tan sonra yapılan gizli müdahalelerin nelere sebep olduğu da açıkça görülmüştür. Orduyu istismar ederek hortumcular ülkeyi boşalttılar. Ordunun görevi Türkiye Devleti’nin istiklâlini ve cumhuriyetini müdafaadır. Lâikliği korumak, irtica ile mücadele etmek, hattâ iç güvenlik Türk Ordusunun görevi değildir, yetkisinde de değildir.
Çözüm:
Ülke yüzden fazla ile ayrılmalıdır. İller iç işlerinde bağımsız hâle getirilmelidir. Valilerini kendileri seçmelidir. Meclisleri olmalıdır. Kendi halklarından oluşmuş jandarma birlikleri olmalıdır. Ordu illerin içine girememelidir. Ancak güvenliğini sağlayamayan ilin seçilmiş valisi talep ederse ilinde sıkıyönetimi ilân edebilmeli ve bölge merkezlerindeki ordudan askeri birlik isteyebilmelidir. Her bölge merkezinde bir ordu bulunacağından ve o ordu o bölge halkından oluşmayacağından illerin isyanı sözkonusu olamaz. Ordunun müdahalesine gerek kalmaz. Devletin genel siyasetinde ise ordu zaten tam yetkilidir. Çünkü devlet başkanı askerdir. Üç kişiden ikisi askerdir. Sadece başbakan sivildir.
7) Güncel Eğitim
Açıklama:
Savaş usulleri ve silahları süratle değiştiği halde, askerler gençlikteki eğitimle kalmaktadır. Bu da savaşın ilk zamanlarında askerlerin telef olmasına sebep olmaktadır. Kore’de ve PKK hareketlerinde bu görülmüştür.
Çözüm:
Askerlik hizmeti üç yıla çıkarılmalıdır. İlk askerlik bir seneye indirilmeli, hattâ daha da kısaltılmalıdır. Ondan sonra her yıl herkes kıtasına katılıp bir-iki hafta eğitim görmelidir. Hem askerliğini hatırlamalı hem de yenilikleri öğrenmelidir. Askerler yıllık tatillerini asker arkadaşları ile geçirmelidir.
8) Silahta Bağımlılık
Açıklama:
Savunma silahlarından çok saldırı silahları ile ordu donatılmaktadır. Ülkede imal edilmeyip dışarıdan ithal edilmektedir. Taşıma su ile değirmen dönmez. Başkasından alınan silahlarla savaş kazanılmaz. Hele o silahı o ülkeden alıyorsan hiç kazanılmaz. Tarihte savaşlarda yeni silahı bulan ve kullanan ordular muzaffer olmuşlardır. Barut gibi buluşlar çağları değiştirmiştir. 1950’den sonra Türk ordusu yabancı silah kullanmaya mahkum edilmiştir.
Çözüm:
Bölgelerde oluşacak olan on iki ordu kendi bölgesini savunması için kendi silahını geliştirmelidir. Bunu değil yabancılardan, diğer ordulardan bile saklamalıdır. Çünkü yeni silah karşı tarafı savunmasız bırakır. Biz orduya sadece tahsisat vermeliyiz. Silahı nereden isterse o temin etsin. Her ordu ayrı ülke ile anlaşabilir. Karadeniz’i savunan Rusya ile değil de, Amerika ile anlaşır. Ege’yi savunan Amerika ile değil de, Çin ile anlaşır. Cepheye göre müttefik edinilmiş olur. Bölge halkı ile işbirliği içinde araziyi bilen ordu onu rahatlıkla savunur. Tüm dünya üzerimize gelse bile işgal edemezler. Yurtta sulh dünyada sulh ilkesi sebebiyle saldırmayı zaten düşünmüyoruz. Olsa olsa savunma saldırısı yapılır. O da yine bölge işidir. Karşı tarafa göre ordu hazırlanır.
9) Zorunlu ittifaklar
Açıklama:
NATO gibi zorunlu ittifaklara katılmış olabiliriz. Afganistan’a veya Irak’a ordu gönderebiliriz. Kendimizi tamamen bundan tecrit etmemiz mümkün değildir.
Çözüm:
Ancak buralara savunma birlikleri değil de, gönüllü oluşacak birlikler gitmelidir. Gönüllü komutan atanır. O da vatandaşlardan gönüllü askerler toplar. Böylece oluşmuş birlik Irak’a saldırabilir. Bu ülkeyi bölmez. Siz Kürtleri toplar Kürtlere saldırtırsanız veya Rumları toplar Yunanistan’a saldırtırsanız, Ermenileri toplar Ermenilere saldırtırsanız ülkeyi bölersiniz.
10) Orduda Lâiklik
Açıklama:
İnsanlar inançları için savaşırlar, idealleri için ölürler. İnanç ve ideallerde baskı yapamazsınız. Çünkü zorla inanç doğmaz. Ülkede çeşitlilik olduğuna göre ordu içinde de aynı çeşitlilik vardır. Bu da ordunun bölünmesine sebep olabilir. Bu sebeple orduda dine karşı hassasiyet gösterilmektedir. Lâiklik dinsizlik şeklinde veya dinî baskı olarak görülmektedir. Bu da ordunun bölünmesine zemin hazırlamaktadır.
Çözüm
Bunun çözümü, orduların ve birliklerin demokratik usullerle oluşmasıdır. Her ordunun, her birliğin farklı olarak inancını ve idealini belirlemesidir. İsteyen başı örtülü düzeni tesis eder, isteyen başı açık düzeni tesis eder. Kişi ordusunu ve birliğini seçerken buna göre seçer. Ortak idealimiz vatanın müdafaasıdır. Lâik ve demokratik ülkemizde istediğimizi yaşayabilmeliyiz. Kendi inanç ve anlayışımızı yaşayıp barış içinde inandırarak yaymaya çalışabilmeliyiz. Çocuklarımıza isterlerse cennete gidecek yolları açabilmeliyiz. Herkesin cenneti ayrı olabilir. İstanbul’dan Ankara’ya giden yolcular ortak araba içinde seyahat etmektedir. Ama herkesin gideceği adres farklıdır. Herkes kendi adresine gidebilmek için ortak arabayı korumaktadır. Vatan da aynı inançlara sahip insanların değil, değişik inançlara sahip kimselerin, ama ortak savunmaları olan kimselerin arabasıdır. Herkes kendi inanç ve ideali için aynı vatanı savunmaktadır. Kendi inancı için şehit olmaktadır. Bu da ancak yerinden yönetimli nisbî sistemle yaşatılan demokrasi ve lâiklikle mümkün olur.
Böylece güvenilir bir orduya sahip olduktan sonra iç işlerimizde düzenlemelere gidebiliriz. Yoksa ordumuz zayıf olursa, içerde bir iş yaparsa dışarısı müdahale eder. Zayıf olmaz da Anayasa ile görev ve yetkileri çizilmezse, dengede tutan asker bir devlet başkanı olmazsa bu sefer onun korkusu ile bir şey yapamayız.