TÜRKLEŞMEK,İSLAMLAŞMAK,MUASIRLAŞMAK- ZİYAGÖKALP- KRİTİĞİ
Süleyman Karagülle
2245 Okunma
MEFKURE

 

MEFKÛRE

Ziya Gökalp: -Yeniliğin iki devresi var. Döllenme ve organların oluşması.

Süleyman Karagülle/ Reşat Nuri Erol: -Yeni medeniyetler, iki medeniyetin eşleşmesi ile doğar. Yeni medeniyetin doğmasından birkaç asır önce gelen kurucular hazırlık yaparlar. Bin yılların başında ve ortasında yeni uygarlıklar oluşmaya başlar. İki asırdan beri Türkiye Batı ile Doğu medeniyetleri arasında hazırlık devresini geçirmiş ve şu anda en olgun merhalesine ulaşmıştır. Bu hazırlıklar sonunda “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” ortaya çıktı. “III. Bin Yıl Medeniyeti”nin birinci, hattâ tek kurucu adayı Türkiye’dir. Artık oluşma, olma ve olgunlaşma zamanıdır.

ZG -Organların oluşmasında döllenmeye gerek olduğu gibi, şairin de, filozofun da yüklenmesi gerekir.

-Bir topluluk karşı topluluğa karşı yenilince, bu yenilgiden dolayı kendisini yenilemek, değiştirmek ve kuvvetlendirmek ister. Böylece karşı topluluğun saldırısını def edecek araçlar bulur ve varlığını korur. Evrim böyle olur. Aksi halde, bu hamleyi gerçekleştiremeyen ve evrimi sağlayamayan topluluk helâk olup gider.

ZG -Şair veya filozof ilkahından sonra edebî veya felsefî sonuç oluşur.

-Bütün sosyal olaylar böyledir. Teknoloji de böyle doğar. Taklit bunun için hiçbir başarıya götürmez. Çünkü tıpatıp taklit yapılamaz. Yapılsa bile, taklit edilen taklit eden tarafından geçilemez. Çağdaşlaşma mümkün değildir. Çağdaş uygarlığın icapları yerine getirilebilir, sonra da onun fevkine yani üstüne çıkılabilir, ama sadece çağdaşlaşma mümkün değildir.

ZG -Millet için de aynı şey söylenebilir. İlkah olmayan topluluk gelişemez.

-Bir topluluk çökünce dağılır. Birçok küçük topluluklar ortaya çıkar ve bunlar ayrı ayrı yaşamaya başlarlar. Başarılı olanlar olmayanları kendilerine katar ve büyür. Sonra gelişir, yaşlanır, yine çöker ve dağılır. Bu oluşta ilkah önemlidir. Hangi küçük topluluk ileri yenilik yaparsa sonunda o topluluk hâkim olur. Merkezî yönetim ile yerinden yönetim arasında gidip gelme sayesinde evrim olur. İlkah ihtilatla olur. Bu da istila veya göçlerle gerçekleşir. Mağlup olan devletleri yaşatmak hatalıdır. Avrupa Uygarlığı günümüzde bu durağanlığa girmiştir, bundan dolayı da çökmeye başlamıştır. İslâm Medeniyeti dağılmıştır ama dağılanların her biri yeniden dirilme çabasındadır. Onun için yeniden kurulacak ve gelişecektir.

ZG -Felakete uğrayan toplulukların fertleri artık kendilerini değil, topluluklarını düşünür olurlar. Bu ortak duyguya mefkûre denir.

-Topluluğun varlığı tehlikeye girince, halk kendisini birleştirecek bir söz bulur, onda birleşir ve o söz mefkûre olur. Buradaki tehlike, silah tehlikesi veya fertlerin şahsi tehlikesi olmaz. Meselenin daha başka boyutları vardır. Türkler İslâmiyet’in ilk dönemlerinde Arapları yendiler ama Müslüman oldular. Cermenler Romalıları yendiler ama Hıristiyan oldular. Biz İstiklâl Savaşı’mızı Avrupa ülkelerine karşı kazandık ama sonra batılılaşmaya başladık. Topluluk düşünceler etrafında varlığını korur. Eski düşünceler yetmeyince, topluluk birden bire düşüncesini değiştirip yenisinin peşinden koşabilir. İşte ilkah da o zaman olur. Galiplerin mağlupların idelerini benimsemesi yeni sentezi getirir. Yoksa taklit olur. Taklit de başarısız olur. Amerika kendisini yenileyemez. Sovyetler kendisini yenileyemedi ve yıkıldı. Avrupa’da şimdilik ümit olabilir, ama...

ZG -Buhranlı zamanlarda mefkûre doğar, sonra taazzuv eder.

-Türkiye İstiklâl Savaşı’nı kazandı ama buhranlı günleri bir asırdan beri sürmektedir. Dış güvenlik hiçbir zaman tam olarak sağlanamadı. Yöneticilerin korkaklığı, bilgisizliği ve beceriksizliği Türk halkını daima ezdi. Ama “Millî Görüş ve Adil Düzen” de böyle bir ortamda oluşmaya başladı. “Millî Görüş ve Adil Düzen”in menfaatçileri olanlar, gömlek çıkararak veya takiye yaparak anayasa ekseriyetine kadar yükseldiler. Adı söylenmiyor ama herkes “Adil Düzen”in var olduğunu biliyor. Gerçek taazzuv zamanı yani uzuvlaşma ve oluşma dönemi yakındır.

ZG -Cermenlik Napolyon’un istilası ile başladı.

-Türkiye Cumhuriyeti Devleti de Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması ile kuruldu.

ZG -Japonluk Amerika ve Avrupa’nın saldırıları ile ortaya çıktı.

-“III. Bin Yıl Medeniyeti”nin kuruluş hazırlığı, Avrupalıların Osmanlıları mağlup etmeleri ile başladı.

ZG -Fransız ulusu İngilizlere direnen bir köylü kızı ile başladı. Mısır’daki zulüm İsrail’i doğurdu. İslâmiyet de böyle bir tehlike karşısında doğdu.

-Türkler Çinlilere karşı olan  mağlubiyetin sonucunda İslâmiyet’i kabul ettiler. İslâmiyet’in gelişmesi böyle bir sosyal kanunla izah edilemez. Ancak, Medineliler bu şehirde yaşayan Yahudilerin kültür üstünlüğünü bertaraf etmek için Hazreti Muhammed sallallahualeyhivesellem ve ashabını Medine’ye dâvet ettiler. Bu sayede Yahudilere karşı üstünlük sağladılar.

ZG -Tehlikede kalan milleti kişiler kurtaramaz. Sosyal bir canlılık olur ve öylece başarıya ulaşılır. Liderini o topluluk kendisi bulur.

-Ziya Gökalp’in bu yazdıkları İstiklâl Savaşı’mızda aynen tecelli etmiş, kelimesi kelimesine gerçekleşmiştir. O dönemde yaşadığımız I. Sevr günlerinin ardından, bugün de aynı tehlikeye yani II. Sevr’e maruz bulunuyoruz ama hareket yok. Gerektiğinde, yöneticilerden (yani devlet ve hükümetten) ümit kesilince, halkın harekete geçip doğrudan doğruya meseleye el koyacağından ve gerekirse II. Cumhuriyeti kuracaağından eminiz. Bu konuda ümitli ve inançlıyız. İstikâl Savaşı günlerinde ve sonrasında, azınlıklar nasıl Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldılarsa, bugün ihanet içinde olanlar da aynı akıbete uğrayacaklardır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

ZG -Tehlike geçtikten sonra bu mefkûre sönmez, muharrik vasfını korur.

-Nasıl hızlanan bir araba birden durmazsa, harekete geçip İstiklâl Savaşı’nı kazanan topluluk da kısa zamanda çok şeyler yaptı ve Türkiye bu sayede bugünkü seviyeye ulaştı. Ama İstiklâl Savaşı’nı yapıp Cuhuriyeti kuran ve ülkeyi hızla kalkındırmaya başlayan o eski heyecan ve ruh artık kalmadı. Yolsuzluk, hortumlama, rüşvet ve çıkarcılık aldı başını, gidiyor... Şimdilik ‘dur’ diyen yok! Onun içindir ki, Türkiye maalesef Osmanlıların başına gelen ve birçok yönüyle ona benzeyen yeni bir felaketi bekliyor. Kişilerle konuşuyorsun, anlatıyorsun, uyandırıp uyarmaya çalışıyorsun; aval aval bakıyor!.. Adam Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Bakanı olmuş, gidip görüşüyorsun; ‘Biz halka bunu yapacağımıza söz vemedik!’ diyor!.. Millete ‘adil bir yargı sistemi’ getireceğine söz vermemişler, onun için yapamazlarmış!.. Beyler ‘faizsiz düzen getireceğiz’ dememişler, onun için onu yap(a)mayacaklarmış!.. Bizim çözüm önerimiz ‘Adil Düzen’ imiş!.. Bir bakanlıkta ‘Adil Düzen’ uygulanırsa, sonra örnek ve emsal olup diğer bakanlıklarda da uygulanırmış!.. Gaflet mi, dalâlet mi, yoksa hıyanet mi, nedir, bu bakış ve anlayış?!. Bu durumda ne olacak; elbette ‘zulüm düzeni’ devam edecek!.. Millete söz verdiğini yapmak zorundasın ama, ‘söz vermediklerini yapmayacaksın’ diye bir kural mı var?!.

ZG -Yumurta ilkahtan sonra gelişebildiği gibi millî müesseseler de ancak ilkahla gelişebilir.

-Dağılmış ve çökmüş topluluklar kendilerini böylece yenilerler. Bir yere gelen göç o yerin halkını ilkah eder. Avrupa uygarlığı doğudan Helen akınlarıyla, Amerika eski dünyadan gelen akınlarla, Çin Orta Asya’dan gelen akınlarla, Anadolu Selçukluların akınları ile gelişti. Türkiye Cumhuriyeti kuruluş yıllarında göç kabul etmekle kısa zamanda gelişti ve bugünkü seviyeye ulaştı. Göç veren ülke çöker, göç alan ülke gelişir.

ZG -Geleceğimizi gözetleyemeyiz, ama geleceğimizi idelerimiz belirler.

-Bir topluluk nereye gideceğini hedeflemişse, oraya ulaşmak için çaba gösterir. Oraya varamasa bile hareketlenir ve gelişir. Hedefsiz topluluklar yaşayamaz. Osmanlılar Viyana’lara kadar belirledikleri hedef sayesinde vardılar. İslâmiyet’i yaymak Osmanlıların en büyük biricik hedefleri idi. Mustafa Kemal da Türkiye Cumhuriyeti’ne bir hedef çizdi; muasır medenieytin fevkine çıkmak. Ama günümüzdeki yöneticiler bu hedefi maalesef ‘Avrupa Birliği’ne katılmak’ şeklinde dejenere ettiler. Muasır medeniyetin fevkine yani çağdaş uygarlığın üstine çıkma aracı bulunmuştur; bu da “Millî Görüş ve Adil Düzen”dir . Bu hedef şimdi “Adil Düzene göre İnsanlık Anayasası”nda yazılıdır.

ZG -Mefkûresi olmayanlar siyaseten galip olsalar da yok olurlar. Mefkûresi olanlar yenilseler de yeniden dirilirler.

-Toplulukları ‘inançlar’ yani ‘ideler’ yani ‘mefkûreler’ oluşturur. İnsanlar kelimelerin etrafında toplanırlar. Ortak kelime halkı organize eder. “Millî Görüş ve Adil Düzen” kurulacak olan “III. Bin Yıl Medeniyeti”nin idesi yani mefkûresidir. Bu mefkûrenin ilk kurucu hâdimleri, Tükiye’deki Millî Görüşçü Adil Düzenciler olacaklardır. Ziya Gökalp bu kehanetinde haklı çıkmıştır. Osmanlılar yenildiler ama, Türkiye Cumhuriyeti olarak yeniden dirildiler. Şimdi de yeni medeniyeti kuruyorlar…

ZG -Mefkûresi olan toplulukların fertleri sağlam iradeye sahip olabilirler.

-Bir toplulukta ‘mefkûre’ nasıl doğacaktır? Asıl sorun budur. Mefkûre ‘inanç’ ile doğar. İnancın kaynağı Allah’tır. Allah’a inandıracak tek araç vardır, o da Kur’an’dır. Türkiye Cumhuriyeti zamanla Kur’an’dan uzaklaştı, bundan dolayı mefkûresini kaybetti. Yeni mefkûre ona yaklaşarak doğacaktır. “Millî Görüş ve Adil Düzen” onun söylemi olacaktır.

ZG -Kişi mefkûre sahibi olamaz, topluluk onu mefkûre sahibi kılar.

-Halk için bu söz son derece doğrudur. Ancak topluluğa bu mefkûreyi verecek olan yine özel topluluktur. Bu topluluk da kurucular tarafından oluşturulur. Bu kurucular ‘cenin hücre’dir. Bu hücre sonra taazzuv edecektir, uzuvlaşacaktır. Bunun için ilk olarak 10 kişi ‘kurucular’ olarak bir araya gelir ve kendileri topululuklarını oluştururlar. Sonra mefkûrelerine göre bir bucak kurarlar. Sonra o bucak bir ulusa ide merkezi olur. Hazreti Adem aleyhisselâmdan Hazreti Muhammed aleyhisselâma kadar bütün peygamberler hep böyle yaptılar. Artık peygamber gelmeyecektir ama, peygamberlerin vârisleri olan âlimler bu görevi kıyamete kadar yerine getireceklerdir. Tarikatlar da bir şeyhin etrafında toplanarak bu şekilde oluştu.

ZG -Mefkûre toplulukların fertlerine durup dururken doğar.

-Sosyal olaylarda yayılma ve bulaşma etkileri vardır. 1950’lerde Demokrat Parti, 1980’lerde ANAP, Başlangıçtan beri Millî Görüş ve şimdi AKP böyle sosyal idelerle iktidar oldular. İstiklâl Savaşı tamamen böyle oluşan ‘ya istiklâl ya ölüm’ mefkûresi sayesinde kazanıldı. Boş ideler parlar ve sönerler. Sosyalizm 70 sene dayandı ama sonunda yıkıldı. Oysa Yahudilik, Hıristiyanlık, Müslüğmanlık, Budizm kaç bin yıldır varlıklarını sürdürüyor... Nurculuk yaşıyor... Tarikatlar varlıklarını ve faaliyetlerini devam ettiriyor… Mefkûre gerçeklere dayanmalıdır. Boş lafların mumu sadece yatsıya kadar sürer ve söner.

ZG -Mefkûre sahipleri baskı yaparlar ve karşı tarafı yıkarlar.

-Mefkûre istismar aracı olur. Onu benimseyenler, benimseyenleri baskı aracı olarak kullanarak mefkûreyi benimsemeyenlere baskı uygularlar. Mefkûresizler örgütsüz oldukları için kendilerini savunamazlar. Mefkûre yine başka bir mefkûre ile yenilir. Doğru mefkûre sahte mefkûreleri yenecektir. Millî Görüşe dayanan Adil Düzen, düzenbazları yenecek ve sonunda galip gelecektir. Kişi ideal olamaz. Irk da ideal olamaz. Rejim de ideal olamaz. Adalet, mefkûre olabilir. Sadece adalet ve ihsan için insanlar canlarını verebilir.

ZG -Mefkûreye inanmayanlar onun gücü karşısında ona tâbi olurlar.

-Kur’an mefkûreyi tesis eden ve koruyanlara ‘mukarrabûn’, destekleyenlere ‘eshab-ı yemin’ diyor. Mü’minler onu kurar, korur, geliştirir ve yaşatırlar; gerektiğinde de onun için mallarını ve canlarını feda ederler. Müslimler ise onu benimseyip onun içinde yaşarlar. Osmanlıların zimmileri böyle idi.

ZG -İcaz mefkûrenin cemal sıfatıdır, teyid celâl sıfatıdır.

-Yeni bir fikir ortaya atılınca, topluluk hemen reaksiyon gösterir ve ona karşı çıkar. Fikri ortaya atanlar inanmamış kimseler ise, çekilirler ve o fikir de ortadan kaybolur. Ama eğer fikri ortaya atanlar inanmış kimselerden oluşuyorsa, bunlar sonuna kadar dayanırlar. Böylece fikir neşvünema bulur. Baskı altında oluşur. Bu merhale icaz zamanıdır. Mucizesi, baskılara dayanmasıdır. Hıristiyanlar inançları sayesinde sonunda Roma’yı dize getirdiler. Nurcular böyle galip geldiler. İran’da Humeyni böyle iktidar olmuştur. Rusya’da şimdi neden Ortodoksluk gelişmektedir? İşte bunlar o idenin icazıdır. Mefkûrenin teyidi ise onun sonraki başarısıdır. Halk bu icazı görerek onu kabul eder, mefkûre başarıya ulaşır, böylece teyid gerçekleşir.

ZG -Kişi benliğinden mefkûreden sonra vazgeçer.

-İnançlar kişileri benlikten birliğe götürürler. O inancı halka vermek ancak İlâhi vahiy ile olabilir, Kur’an ile olabilir. Yoksa silah zoru ile ideler üretilebilir, ama sonra yok olup giderler. 20. asrın ideleri hep Yahudi sermayesinin uydurduğu suni idelerdir. Diğer kısmı ise sadece savunma refleksidir. Tehlike geçince ortadan kalkar. “Millî Görüş ve Adil Düzen” idesini kabul eden inançlı insanlar ortaya çıkmıştır, bundan sonra da çıkacaktır ve insanlık bu sayede kurtulacaktır. İstiklâl Savaşı’mız idelerden çok, savunma refleksimize dayanmıştır. Onun içindir ki, ‘muasır medeniyetin fevkine çıkma’ yerine, şimdi Avrupa kapılarında sürünüyoruz.

ZG -Mefkûre, milletin mâzideki tehlike zamanında oluşan bir sosyal olaydır. Hayal, gaye, emel veya dilek değildir.

-Topluluklar savunma refleksi ile bir araya gelir ve bâtıl da olsa bir ide ile kurtulurlar. Sonra o ide kaybolup gider. Ama eğer ide gerçekse, o tehlike anlarında yaygınlaşır ve sonra asırlarca, hattâ binlerce yıl etkisini sürdürür. ‘Ya istiklâl ya ölüm’ böyle bir ide idi. Şimdi ise ‘ya ölüm ya Avrupa!’ ile karşı karşıyayız! İstikâli unuttuk!..

ZG -Mefkûrenin menşei mâzidir, hâlin mürebbisi olarak geleceğin var edicisidir.

-Geçmişi inceledikten sonra, nereye gideceğimizi tahmin etmeli veya takdir etmeliyiz. Günümüzde ona göre işler yapmalıyız. Mefkûre, bu projeyi yapmadır. Muhteva ise yer ve zamana göre değişir. İşte, Millî Görüşçü Adil Düzenciler bunu yapıyorlar. Türkiye’nin ve insanlığın geleceğini geçmişe bakarak tesbit ediyor ve ona göre hazırlık yapıyorlar. Bu tesbit, teşhis ve hazırlıktan sonra, ‘Adil Düzen Mefkûresi’ çağın sorunlarının çare, çözüm ve tedavisi olarak Türkiye ile insanlığa sunuluyor.

 

 

 

 

 


TÜRKLEŞMEK,İSLAMLAŞMAK,MUASIRLAŞMAK- ZİYAGÖKALP- KRİTİĞİ
1-GİRİŞ
6236 Okunma
2-USUL
1859 Okunma
3-LİSAN
1685 Okunma
4-ANANE VE KAİDE
2532 Okunma
5-HARS ZÜMRESİ-MEDENİYET ZÜMRESİ
4740 Okunma
6-TÜRK'LÜĞÜN BAŞINA GELENLER
2183 Okunma
7-TERBİYE
1716 Okunma
8-MEFKURE
2245 Okunma
9-TÜRK MİLLETİ VE TURAN
2032 Okunma
10-MİLLİYET MEFKURESİ
1681 Okunma
11-MİLLİYET VE İSLAMİYET
1875 Okunma

© 2024 - Akevler