TÜRKLEŞMEK,İSLAMLAŞMAK,MUASIRLAŞMAK- ZİYAGÖKALP- KRİTİĞİ
Süleyman Karagülle
1717 Okunma
TERBİYE

TERBİYE

Ziya Gökalp: -Terbiye usul ve esas olarak ele alınabilir.

Süleyman Karagülle/ Reşat Nuri Erol: -Devleti ilgilendiren İslâm terbiyesi değil, din terbiyesidir. Daha doğrusu ahlâkî terbiyedir. Dinî terbiye verecek olanlar orta, lise, yüksek ve akademik öğrenimlerini yapmış olmalıdır. Onun dışında her mezhep kendi eğitimini kendisi verir. Bütçeden sayılarına göre pay alırlar. Mensuplarının işledikleri veya işlemedikleri suç miktarına göre ‘tezkiye’ güçleri oluşur; ‘teminatlı ahlâkî tezkiye’ yaparlar. Bunun dışında yönetime karışmazlar. Lâiklik (yani gerçek lâiklik) budur.

ZG -İslâmiyet terbiye mefkûrelerinden biridir.

-Bütün dinlerin ortak ahlâk anlayışları, mensuplarının ahlâklı olması ve hayatta başarılı olması ile ortaya çıkar. Bu o dine mensup olanların ‘az ceza görmesi’ ve ‘çok vergi ödemesi’ ile ölçüdür. Dinler, her şeyden önce insanları eğitmek için vardır.

ZG -Okul programlarında Türk kültürünü öğretiyoruz. Lisan, edebiyat ve tarih.

-Dil, sanat, teknik ve hukuk öğrenimi millîdir. Ulus, il ve bucaklarda farklılaşır.

ZG -Kur’an ve İslâmî ilimleri öğretiyoruz.

-Klasik ilk, orta ve yüksek öğrenimde sadece genel bilgiler verilir. Sadece İslâm tarihi değil de, genel olarak dinler tarihi okutulur. İlmî Arapça ve Lâtince öğretilir. Seçmeli olabilir. Matematik öğretilir. İslâm dini ve ahlâkı ise kendi dinî okullarında tedris edilir. Lâik düzende devletin dini olmaz. İslâmî görüş budur.

ZG -Okullarda matematik, fen bilimleri, yabancı dil, el işleri ve idman öretiyoruz. Demek ki Türklük, İslâmlık ve muasırlık okutuluyor.

-Eğitim yerleri dört grupta toplanır: 1) İlmî eğitim kişilere doğru düşünmeyi öğretir. 2) Dinî eğitim kişilere ahlâkî eğitimi verir. 3) Meslekî eğitim kişilere yararlı işleri yapmayı öğretir. 4) Askerî eğitim ise savunmayı ve korunmayı öğretir. Bunlar kendi dayanışma kuralları içinde öğretilir. İlmî eğitim serbesttir. Ortak imtihanlarla diploma verilir. Diğer eğitimler dayanışmalarca yapılır. İmtihanları da kendileri yaparlar ve ‘teminatlı ehliyet’ verirler. İlmî eğitim, diğer ehliyetlerin şartıdır. Bucak hizmetlerinde orta, il hizmetlerinde yüksek, ülke hizmetlerinde akademik öğrenimi yapmış olma şartı getirilir. Diğer eğiticilerde bu ehliyet şartı konur. Fenleri muasırlaşmak olarak görmek hatalıdır. Çünkü bu ilimler eski asırlarda da vardı ve o zaman bu ilimleri dünyaya biz öğretiyorduk.

ZG -Tanzimatçılar Batı terbiyesini getirdiler, çatışma oldu.

-Bir devlet eğitime değil; hayata karışır, ne örendiğine karışır. Belli bilgilerin bilinmesini isteyebilir ama bazı şeylerin bilinmesini yasaklayamaz. Tevhid-i tedrisat milliyetçilik için uygun zannedilse bile, uygarlık için tamamen engel olan bir husustur.

ZG -Arz’ın yuvarlaklığı, Güneş’in karalığı dine aykırı iddia edildi. Naklî delil arandı.

-Elbette naklî delil aranacaktır. Müsbet ilmin kesin sonuçlarına aykırı ise Kur’an Allah’ın sözü değildir, demektir. Çünkü İslâmiyet’i diğer dinlerden ayıran özellik, İslâmiyet’in müsbet ilme dayanmasıdır. Önce Kur’an’ın Allah sözü olduğu ilmen ispatlanacak, sonra onun dedikleri doğru kabul edilecektir. Aksi halde İslâmiyet’in diğer fâsit ve bâtıl dinlerden ne farkı kalır? Öyle olmas İslâmiyet nasıl başka dinleri küfür olarak itham edebilir? Kâfir, müsbet ilmin kesin verilerini kabul etmeyen kişidir.

ZG -Çağdaş eğitim zamanla yerleşti ama bu sefer de İslâm terbiyesi etkisini yitirdi.

-Çağın gerisinde kalmış İslâm eğitimi ile ruhsuz yabancı eğitimin sürmesi mümkün değildir. Sosyal olaylar karışım değildir, sosyal olaylar terkibi gerektirir. Osmanlıların en büyük hatası, İslâmiyet ile Batı’yı sentez edeceklerine, ikisini birbirine karıştırmaları idi. Cumhuriyet’in hatası ise İslâm eğitimini başlangıçta bırakması idi. “Adil Düzen” bunların sentezini yapmakta ve bu sentezin oluşması mekanizmalarını getirmektedir. Sosyal sentezleri kişiler veya ekoller yapamaz, halk yapar. Ama şekeri kaşıkla karıştırma gibi kişi ve grupların çalışması bu sentezi çabuklaştırır. Biz sosyal sentezin olması için çorba kaşığı ile karıştırmaya “Adil Düzen” diyoruz.

ZG -Asrın terbiyesi teknik terbiyedir. Milliyetçi gençlik yetişmedi. Dinci gençlik yetişmedi. Batı teknik ve ilmine göre yetişen gençlik de yetişmedi.

-Yaşlılık sebebiyle çökmüş bir devletin içinde yaşlıyı yaşatacak eğitim verilemez. Ama Tanzimat ve Meşrutiyet eğitimi sayesindedir ki, günümüzdeki Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu ve bugünkü seviyeye geldik. Osmanlının son dönemlerinde ve Cumhuriyet döneminde verilen eğitimler olmasa, biz bugün var olabilir niydik?“Adil Düzen” bugünkü varlığını o eğitimlere borçludur.

ZG -Şimdi çağdaş eğitim de Batı tekniğinin alınmasını hedefliyor. Milliyetçi eğitim de ulusa yeni ideolojiler arıyor. İslâm’a da bir ideoloji bulmamız gerekir.

-Sadece bilgi bir işe yaramaz, sadece teknik bir işe yaramaz, sadece inanç da bir işe yaramaz. İnsan bir bütündür. Doğru düşünmeli, iyi duygular taşımalı, yararlı işler yapmalı ve adil olunmalıdır. Bunlar merkezî eğitimle sağlanmaz. Çoklu dayanışma içinde teminatlı ilmî, meslekî, siyasî ve ahlâkî eğitim sistemleri ve müesseseleri, kendi mefkûrelerini kendileri bulurlar. Biz eğitimi mecbur etmeli ve teşvik etmeliyiz. Ama neyi eğitmeleri meselesini sosyal gruplara bırakmalıyız. İdeleri onlar kendileri bulsunlar.

ZG -Üç eğitimin sınırları belirlenmezse çatışırlar, sınırları olursa dayanışırlar.

-1) İlim, doğrudan yanlışı ayıklayacaktır. 2) Din, iyiden kötüyü ayıklayacaktır. 3) Meslek, yararlıyı zararlıdan ayıracaktır. 4) Siyaset, adilden zulmü ayıklayacaktır. Çoklu sistem içinde aralarında bilgi ve eğitim yarışı hâlinde olacaklardır. Lâik eğitim sistemi tarafsız değildir, çok taraflıdır, her taraflıdır. Solcular ve ateistler işte bunu kavrayamıyor.

ZG -Çağdaş eğitim teknolojiyi aşmalıdır. Millî olan ile dinî olan da tefrik edilmelidir.

-Bütün eğitimlerin çağın üstüne çıkma hedefleri olmalıdır. Bu eğitim de müsbet ilme dayanmalıdır. Bu eğitim çoklu sistemlerle ve serbest rekabetle sağlanmalıdır. Dinler serbest olmalıdır. Mezhepler serbest olmalıdır. Ancak bu dinlerin yorumu ve uygulanışı millî olacaktır. Serbest eğitim o konudaki ayırımlarını kendisi yapar. Çatışma olursa, meseleler hakimlerden değil, hakemlerden oluşan yargı tarafından çözülür.

ZG -İslâm’a giren kavmî etkiler Türkleştirilecektir.

-Kur’an kıyamete kadar değişmeyecek esasları içerir. Kur’an Arapçası bunu bize aktarır. Kur’an’ı her ulusun kendi asrının müçtehitleri yorumlar. Böylece oluşacak millî icmalarla millî mezhepler oluşur. Bunların yanında diğer din ve mezhepler de yer alır. Din bunların serbest ayrışması sonucunda ortaya çıkar. Millî icmalar millî kültürü oluşturur. Demek ki, çeşitli uygarlıkların etkilerini topluluk millî kültüre dönüştürür. Sonra da bu kültürle ileri uygarlığı kurar. Bir devlet içinde değişik uygarlıklar etki eder ve millî kültür oluşur. Millî kültürler insanlık içinde birleşerek yeni uygarlığı ortaya çıkarır. Evrim böyle olur.

 

 

 


TÜRKLEŞMEK,İSLAMLAŞMAK,MUASIRLAŞMAK- ZİYAGÖKALP- KRİTİĞİ
1-GİRİŞ
6236 Okunma
2-USUL
1859 Okunma
3-LİSAN
1685 Okunma
4-ANANE VE KAİDE
2532 Okunma
5-HARS ZÜMRESİ-MEDENİYET ZÜMRESİ
4740 Okunma
6-TÜRK'LÜĞÜN BAŞINA GELENLER
2183 Okunma
7-TERBİYE
1717 Okunma
8-MEFKURE
2245 Okunma
9-TÜRK MİLLETİ VE TURAN
2032 Okunma
10-MİLLİYET MEFKURESİ
1681 Okunma
11-MİLLİYET VE İSLAMİYET
1875 Okunma

© 2024 - Akevler