İSLÂM'DA FİYAT TAHDİDİ MESELESİ
Sosyalistler, fiyatta maliyeti esas alır ve maliyetten üstün satışları ahlaksızlıkla tavsif ederler. Bunun için ya ticareti hiç kabul etmezler veya kâr haddini tayin ederler. Azami kâr haddi korlar. Asgari bir ücret tayin ederler. Yevmiyeli personelin azami mesaisini, çalışma saatlerini tahdit ederler.
İslâmiyet’te, kâr haddi yoktur. Malın fiyatı tahdit edilmemiştir. Asgari ücret kaydı olmadığı gibi azami mesai saatleri veya mecburi tatil saat ve günleri mevcut değildir. Bunların şer'i delillerini daha aşağıda, bilahare arz edeceğim. Daha evvel fiyat tahdidi üzerinde ekonomik mütalaa etmek istiyorum.
1. Eğer yeryüzünde ilk maddeler sonsuz ve aynı emekle her zaman aynı mal istihsal edilmiş olsaydı o takdirde fiyatların maliyetle hesabı düşünülebilirdi. Hal böyle olmayıp yeryüzü mahdut olup hiç bir yer diğerine benzememektedir. Kiminde çok az bir emekle pek fazla mahsul elde edilebildiği halde, kiminde büyük emekler çok az bir verim vermektedir. Malların fiyatları maliyetle tespit edildiği takdirde:
Ucuza mal edilen ama ham maddesi az olan hemen satılır ve biterdi. Sonra o mala ihtiyaç çok fazla da olsa bulunmazdı. Buna mukabil ham maddesi çok olup emeği fazla olan mallar, piyasaya yüksek fiyatla arz edilir, yığılırdı. Alıcısı bulunmazdı.
Fiyatın maliyetle tespit edildiği memleketlerde, insanlar az emekle çok mal elde etmekle uğraşmaz, kolayına geldiği şekilde çok emek sarfıyla az mal elde etmekle yetinirler. Çünkü onlar para kazanmış olmayacaklardır.
Fiyatı maliyetle tespit ettiğimiz takdirde herkes emeğini en verimli sahalarda yatırmayacak en yakın ve en kolay yerleri tercih edeceklerdir. Bu suretle memleketin çok daha verimli yerleri ihmal edilecek, verimsiz yer ve sahalarda büyük yatırımlar olacaktır.
Fiyat maliyetle takarrür edince herkes kolay işleri tercih edecek, yeraltında maden kömürlerinin istihsali ile kimse uğraşmayacaktır.
Fiyatın maliyetle tespit edilmesi halinde en mühim nokta aynı cins malın çeşitli fiyatları olacaktır. Az emekle istihsal yapanların malları ucuza satılacak, çok emek sarfıyla istihsal yapanların malları pahalı satılacaktır. Yani iyi çalışmış olmayanlar daha kârlı olacaklardır. Bunun satışı nasıl tanzim edilecek? Pahalısını kime, ucuzunu kime vereceğiz?
2. Eğer yeryüzünde insanların ihtiyaçları aynı mallara aynı derecede olsaydı maliyet üzerinde bir fiyat düşünebilirdik. Hal böyle olmayıp her insanın ihtiyacı başka başkadır. İhtiyaç dereceleri de farklıdır. Kiminin boyu uzun, kimi hastadır. Kimi gençtir, kimi ihtiyardır. Bunların yaşadıkları muhit ve şartlar farklıdır. İhtiyaçları da aynı şekilde farklıdır ve ihtiyaç şiddetleri de değişiktir. İnsanın suya, içmek için yıkanmak için ve bahçesini sulamak için ihtiyacı vardır. Fakat ihtiyaç dereceleri farklıdır.
Fiyat maliyetle tespit edildiği takdirde parası olanlar ucuza lüzumsuz malları alıp gelişi güzel sarf edecekler, öbür taraftan ona çok şiddetle muhtaç olanlar açlıktan, susuzluktan ölürler.
Fiyat maliyeti tespit edilen yerlerde eğer pahalıya mal ediliyorsa onu kimse almayacak, ucuza da satılamayacağından yığılıp kalacak, çürüyecek, bozulacak ve atılacak demektir. Bu ise malı ucuza satmayıp hiçe satmak olacaktır. İşçilerin emeklerini yok pahasına çürütmektedir.
Mallar, maliyette değerlenince insanlar, bazı malları ucuza bulmuş olacaklardır. Malları hor kullanacak lüzumsuz yerde israf yapacaklardır. Mesela buğdayın maliyeti arpadan ucuz olabilir. Çünkü arpa Erzurum'da verimsiz yerde ekilmiştir, Adana'da münbit topraklarda. Buğdayı daha ucuz bulan vatandaş hayvana arpa alıp yedirmeyecek, buğdayı yedirecek; sonra insanlar, arpa yemek mecburiyetinde kalacaktır.
Maliyetin fiyatla tespiti halinde karşılaşılan en mühim zorluk müstehlikin ihtiyacını müstahsile bildirememesidir. Bunun neticesinde müstahsil lüzumsuz malları imal etmekte ve lüzumlu malları da yapamamaktadır.
Hasılı, fiyat maliyetle tespit edilince:
mahdut malların muhtaçlara paylaştırılması problemleri çözülemiyor ve anarşi doğuyor, istikrar kayboluyor.
Hangi mallara ne derece ihtiyaç olduğu bilinemiyor ve lüzumsuz istihsaller oluyor, bir çok mallar heder ediliyor.
Müstahsil en çok ve en iyi mal istihsal gayretinde bulunmuyor. Gelişme ve ilerleme duruyor.
Müstehlik en az maldan en çok faydalanmayı düşünmüyor, mallar heder oluyor.
Sosyalizm bu problemi görmek istemiyor. Bu noktaları kapalı geçiyor. Yalnız komünizm fert mülkiyetini kaldırarak devleti milletin bir babası halinde bu problemleri halletmek istiyorsa da bunun Rusya'da tatbiki netice vermemiştir.
4. Fiyatları serbest bırakınca yukarıda karşılaştığımız problemlerin hepsi en iyi bir şekilde halledilmiş olacaktır.
Fiyatlar serbest bırakılınca:
Ucuza mal edilse bile, mahdut malların fiyatları yüksek olacağı için malları onlara en çok muhtaç olanlar alacak ve iktisatlı kullanacaklardır ve bu suretle az mallar da cemiyete yetmiş olacaktır.
Fiyatlar serbest olunca pahalı mal edilmiş olanlar ucuza satılacağından alıcıları bulunacak ve fazla mal yığılıp kalmayacaktır.
Fiyatlar serbest olunca herkes az emekle çok mal elde etmeye uğraşacak ve bu suretle istihsal artacak ve refah doğacaktır. Emekler en verimli sahalarda yatırılacak ve en çok lüzumlu mallar istihsal edilecektir. Bu suretle hem emekler, hem mallar en iyi şekilde değerlenmiş olacaktır.
Fiyatlar serbest olunca herkes kafasını çalıştırarak ve yeni icat ve keşiflerle daha sağlam ve ucuz mal istihsaliyle uğraşacaktır. Tehlikeli ve rizikolu işler daha çok kârlı olacağından oralarda yatırımlar olacaktır.
Fiyatlar serbest olunca ucuza malı edenler emeklerini daha çok değerlendirmiş pahalıya mal edenler ise emeklerini daha az değerlendirmiş olarak piyasaya aynı fiyatla arz edecekler. Bu suretle aynı malın fiyatı bir olacak veya birbirine yakın olacak, alıcılara taksimi kolaylaşacaktır.
5. Fiyatlar serbest olunca mallar herkese ihtiyacı kadar ve ihtiyacı nispetinde varır.
Az mallar pahalı olacağından herkes o malları mümkün olduğu kadar az kullanacak ve diğerlerini de bırakacaktır. Çok olan mallar maliyeti ne olursa olsun ucuz olacağından herkes o malları kullanmaya çalışacak ve mallar birikmeden kullanılacaktır.
Buğdayın fiyatı maliyeti ne olursa olsun arpadan daha pahalı olacağından herkes hayvana buğdayı değil, arpayı yedirecek ve buğday insanlara kalacaktır.
Malların fiyatları serbest olunca cemiyetin ihtiyacı olan mallar kârlı mallardır. Gelecek sene müstahsiller, bu malları istihsal edeceklerdir. Mal çoğalınca ucuzlayacaktır.
Ucuz olan mallar bir defa istihsal edilince maliyeti ne olursa olsun satılacaktır. Ancak bu malların istihsal edilmesinin kârsız olduğunu gören müstahsiller gelecek sene istihsalden vazgeçecekler ve bu suretle mallar azalacak ve dolayısıyla gelecek sene zarar etmiş olanlar bu sene kâr etmek suretiyle telafi edeceklerdir. Bu sayede müstehliklerle müstahsil arasında anlaşma vuku bulmuş olacak. Mallar piyasada lüzumu kadar istihsal edilecek ne artacak nede azalacaktır.
6. Hasılı fiyatların serbest bırakılması ile:
Mahdut mallar en çok muhtaç olanlara paylaştırılmış olacaktır.
Arz ve talep arasında denge kurulacak, lüzumlu mallar lüzumu kadar istihsal edilecektir.
Emek ve sermaye yatırımları en çok muhtaç olunan mallara ve en iyi yerlerde ve en çok mahsul alacak şekilde yatırılıyor.
Mallar, en çok faydalanılacak yerlerde ve en az kullanılmak suretiyle harcanıyor.
Görülüyor ki fiyat serbestisi Allah'ın insanlara bahşettiği en büyük nimet oluyor. Fiyat serbestisi olmayınca cemiyetin iktisadi nizamı alt üst oluyor.
Faizli nizamda, büyük sermayedarlar teşekkül eder, fiyat halkın elinden çıkıp tröst ve kartellerin arzularına ram olur. Ve yukarıda saydığımız faydaları yapamaz olur. Avrupa'daki bu buhranlar komünizmi doğurdu. Sebep faiz idi. Faizi kaldıracaklarına, fiyatı kaldırmak yeni buhranlara yol açar ve açmıştır. Kurtuluş faizi kaldırmakla mümkündür.
İktisat ilminin diliyle fiyatların tahdidi arz ve talep kanununu bozar ve cemiyetin iktisadi nizamı bozulur. Fiyatların tahdidi daima o nizamı yıkmıştır.
Fiyatların tahdidi ne kadar zararlı ise işçi ücretlerinin kayıtlanması da aynı şekilde zararlıdır. Buna bir misal vermekle yetineceğim:
Bir müteşebbisin bir milyon lira parası olsa, memlekette de iki yüz bin işçi işsiz olsa, şimdi bu müteşebbis iki yoldan birini takip edebilir.
Yüz ameleyi çalıştırır, yirmişer lira yevmiye verir ve bir apartman yapar.
İki yüz ameleyi çalıştırır, onar lira yevmiye verir ve iki apartman meydana getirir.
Şimdi sosyalistlere sorarım, hangisi daha kârlı?
İkinci halde az ücretle çalışma halinde müteşebbis kâr etmiştir. Bir apartman yerine iki apartman yapılmıştır.
Acaba memleket zarar mı etmiştir? Asla, çünkü memlekette bir apartman daha artmış, birkaç aile bu sayede gecekondudan apartman dairesine geçme imkanı bulmuştur. Halk kâr etmiştir.
İşçiler de kâr etmiştir. Yarısı aç kalıp diğer yarısının müreffeh bir şekilde geçinmesi her halde içtimai adalete uygun değildir.
Memlekette yapılan evlerin hepsi halk için yapılmaktadır. Evler arttıkça kiralar ucuzlayacak ve bütün işçilerin bu evlerde oturmaları imkan dairesine girer.
İslâmiyet’te fiyat tahdidi yoktur, demiştim. Haklı olarak bunun delilini benden istemişlerdir.
İslâmiyet’te dört delil mevcuttur. Kur'an, hadis, icma ve kıyas. Bu delillerle davamıza delil arayalım:
Asıl olan fiyatların kayıtsızlığıdır. Binaen aleyh delili, tahdit vardır diyenlerin getirmesi icap eder. Yoktur diyenlere böyle bir şey düşmez.
Kur'an'da; "Ey iman edenler, mallarınızı, aranızda sizden rıza ile meydana gelen ticaret dışında butlan ile yemeyin" (Nisa (4), 29) denmektedir. Demek ki, rıza dışında devlet baskısı ile yapılan alış verişler batıldır. Yenmemesi icab eder, haramdır. Herhangi bir tereddüde meydan vermemek için -an teradın=rıza ile- dememiş de -an teradın minkum= sizden rıza ile) demiştir. Yani devletin veya kanunun rızası değil, sizin rızanız mühimdir, demektedir.
Sadece mallarınız demeyip -emvalekum beynekum=mallarınızı aranızda- demek suretiyle de bu serbestliğin iç piyasa ile alakalı olduğunu gösterir. Yani İslâmiyet’te dış ticarette devlet müdahalesi esastır.
Akitlerde rıza şarttır. Cebir veya hile akdi iptal eder. Bundan dolayıdır ki, maliyeti yanlış olarak bildiren satıcıya karşı alıcının dava hakkı vardır.
Kâr haddi üzerinde herhangi bir icma takarrür etmemiştir. Kâr haddi üzerinde bir beyan yoktur. Demek oluyor ki kâr haddinin serbestliğinde fiili icma vardır.
Hz. Muhammed: "Satılacak şeyleri pazara indirilinceye kadar yolda karşılamayın" (Buhari-Müslim) buyurmuştur. "Biri bir kıza talip olursa başkası araya girmesin biri bir mala müşteri olursa araya girmesin" demişlerdir.
Adetlerde kıyas olmaz. Kıyasla olsa olsa örfe uyulur denebilir. Halbuki mevridi nasda kıyasa mesağ yoktur. İslâmiyet’te fazla kâr değil, faiz haram edilmiştir.
Hiç bir müçtehid, kâr haddi hakkında bir mütalaa serdetmemiştir.
Lonca ve ahilerdeki narh ve fiyatlar bir topluluğun siyaset icabı aldığı kararlar olup İslâmiyet bakımından bir mesnedi yoktur. Olsa olsa cemiyetten ihraç kayıtları mevzubahis olabilir.
Devletin iktisadi hayata müdahale etmemesi asıldır. Devlet ancak zaruri hallerde iktisadi hayatı tanzim eder. Bu da harp, yangın, kıtlık gibi fevkalade haller için mevzubahis olur ve geçicidir. Normal halin avdetiyle müdahale de kalkar. Nitekim Türkiye'de Milli Korunma Kayıtları zamanla kaldırılmıştır.