İslâmiyet ve Ekonomik Doktrinler
Süleyman Karagülle
1969 1.Baskı
6947 Okunma
1.İslamiyet ve Ekonomik Doktrinler

İslâmiyet ve Ekonomik Doktrinler

 

Kitabın Telif Hakkı : Fehmi Koru Yönetimindeki Kaynak Yayınlarına aittir.

Kitabın Yazarı : Elektrik Yük. Müh. Süleyman Karagülle. 1928 yılında, Artvin ilinin Borçka ilçesine bağlı Camili nahiyesinin Maral köyünde doğdu. İlkokulu köyünde, Ortaokulu Artvin'de, Liseyi ise Erzurum'da okudu. 1955 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi'nden Elektrik Yüksek Mühendisi olarak mezun oldu. Çeşitli üst düzey resmi görevlerde bulundu. 1967 yılında Akevler Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifini kurarak "Adil Düzen" diye bilinen faizsiz ekonomik sisteminin deneyimlerini yaptı.

Arapça, Tefsir, Hadis, Fıkıh ve Usûlü-l fıkıh ilimlerini babasından ve yetkili hocalardan okudu. Bir çok makale ve kitabı bulunan yazarın bu ilk eseri 1969 Aralık'ta yayımlanmıştır.

Evli ve üç çocuk babası olan yazar Arapça ve Fransızca bilir.

 

İçindekiler :

1. İslâmiyet ve Ekonomik Doktrinler

2. İslâm’da Toprak Düzeni

3. İslâm Düzeni’nde Kazanç

4. İslâm Açısından Komünizm ve Kapitalizm

5. Faizsiz Banka ve Ticaret

6. İslâm’da Fiyat Tahdidi Meselesi

7. İslâm’da İktisadi Nizam

8. İslâm’da Devlet Düzeni ve Faizsiz Banka

 

İSLÂMİYET VE EKONOMİK DOKTRİNLER

 

Bir şey iyi, faydalı, güzel ve doğru olduğu için alınır; kötü, zararlı, çirkin ve yanlış olduğu için atılır.

İyi, faydalı, güzel ve doğruya Hak; kötü, zararlı, çirkin ve yanlışa batıl denir.

Allah Kuran’da: "Hak geldi, batıl yok oldu" (İsrâ (17), 81) buyurmaktadır.

Medeni insan, hakkı hak olduğu için alan, batılı batıl olduğu için atan kimsedir. Bir şey iyi, faydalı, güzel ve doğru ise onu alır, kötü, zararlı, çirkin ve yanlış ise onu atar. İslâm dininde bunlar Müslümanın özellikleridir.

"İlmin olmadığı şeylerin ardına düşme." (İsrâ (17), 36)

"Ne diye ilminiz olmadığı hususlarda çekişip duruyorsunuz." (Âli İmrân (3) 66)

"Zan, hakikatten hiçbir şey ifade etmez." (Yunus (10), 36)

"Bizden hakkı kabul edenler var, bizden kendi çıkarlarına gidenler var. Kim hakkı kabul ederse doğru yolu onlar araştırırlar."

Bunlar, yukarıda söylediklerimizi açıklayan ayetlerin mealleridir.

Yobaz ise, kendisine bütün gerçekler gösterildiği halde kabul etmeyen, kendi yanlış görüş ve davranışlarında ısrar edip, direnen kimsedir.

İki türlü yobaz vardır: Din yobazı, dünya yobazı.

Din yobazı, batıl dinler üzerinde kalmakta ısrar eden kimsedir.

Dünya yobazı ise, yanlış yollarda saplanıp kalan kişidir.

İslâm dininde yobazın adı kafirdir.

Bugün yeryüzünde bir çok iktisadî sistemler vardır. Taraftarları çoğunlukla birer yobazdır. Çünkü başka sistemlerin varlığına dayanamamakta,karşısındakine cevap vereceğine zorla da olsa susturmak istemektedir. Görüşleri tek taraflı, dar görüşlerdir. Bu dar görüşlülük yüzündendir ki, günümüz iktisat kitaplarında İslâm İktisat Nizam'ından hiç bahsedilmemektedir.

Biz aynı yobazlığı yapacak, diğer iktisat sistemlerini yok sayacak değiliz. İslâm iktisadından bahsederken diğer sistemleri de tarif ve izah edecek, başka yaşama şekillerini de tanıtacağız.

İktisat, çalışıp yaşama şeklidir. İktisat düzeni ise, çalışıp yaşamak için kurulmuş teşkilatın adıdır. Bununla uğraşan ilme de iktisat ilmi denir.

İktisadın altı temeli, dayanağı vardır.

Çalışmak: tarlayı ekmek, yol ve bina yapmak, hayvan yetiştirmek gibi her türlü yararlı işler çalışma teriminin içine girer. Bunun iktisat ilmindeki adı istihsal -üretim-dir.

Yaşamak: Yemek, içmek, giyinmek, barınmak, faydalanmak gibi hareketlerle, kendimizi ve çocuklarımızı beslemektir. İktisatta buna istihlak -tüketim- denir.

Değiştirmek: çalışıp elde ettiğimiz malları, kendimiz kullanıp bitirmeyiz. Pazara götürür, başka mallarla değiştiririz. Biz buğday ekmiş isek, onu götürür çarşıda başkalarına verir ve çarşıdan bize lazım olan şeyleri alırız. Bu suretle bizim elde ettiğimiz mallar herkesin, herkesin elde ettiği mallar da bizim olur. Buna iktisatta mübadele -değiştirme- denir.

Borçlanmak: Elimizdeki malları hemen kullanıp bitirmeyiz, ilerde kullanmak üzere saklarız. Malları kendi imkanlarımızla biriktirmek, saklamak ise çok zordur. Depo lazımdır. Çürür, bozulabilir. En iyisi elde ettiğimiz malları ihtiyacı olanlara ödünç olarak vermektir. Bize gerektiğinde geri alır, kendimiz kullanırız. Bu işte bir aracıyı gerektirir. Bu aracılık görevini yapan müessese bankadır. Paraları kazanır, bankaya yatırırız. Bankadaki o parayı ihtiyacı olan alır, kullanır. Bize lazım olunca yatırdığımız parayı bankadan çeker ve kullanırız. Buna iktisat dilinde tedavül -dolaşım- denir.

Geçinmek: Bu da iki yöne doğrulmuştur. Çalışmamızın bir kısmı günlük ihtiyaçlarımızı karşılar. Yiyecek, giyecek, içecek bunlardandır. Buğdayı eker, yetiştirir, sonra onunla kendimizin ve çocuklarımızın karnını doyururuz. Buna iktisatta iaşe -yaşama- denilmektedir.

Yapmak: Çalışıp geçinmemizin ikinci kısmı ise, günlük ihtiyaçlarımızın dışında geleceğimiz için yaptığımız çalışmadır. Yol, köprü ve baraj yapmak, tarla, bağ, bahçe meydana getirmek, fabrikalar, imalathaneler kurmak, ev ve barınaklar inşa etmek. Buna iktisatta imar denilmektedir.

Bu altı temel bütün iktisat sistemlerinde bulunmaktadır. Çalışma, yaşama, değiştirme, borçlanma, geçinme, ve yapma işlerinde bulunmadan iktisat düzenini kurmaya imkan yoktur. Üretim, tüketim, mübadele, tedavül, iaşe ve imar iktisadın rükünleridir. O halde şimdi iktisadın temel kanununu koyalım:

Çalışma yaşamanın; değiştirme borçlanmanın -biriktirmenin-; geçinme yapmanın zıddıdır ve bunlar birbirine eşittir.

İnsan çalıştığı kadar yaşayabilir. Biriktirdiği kadar değiştirebilir. Yaptığı kadar geçinebilir. Çünkü bunlar birbirine bağlıdır ve birbirinden çıkar.

Bunlardan her çifti bir mihver, bir eksen ile gösterilebilir. Bunlardan çalışma, değiştirme, geçinme, eksenin müspet -artı- tarafına, diğerleri de menfi -eksi- tarafına konur.

 

 

İktisat dünyasını bir küre olarak gösterirsek:

İktisat dünyası bir küredir.

Çalışma² + Değiştirme² + Geçinme² = İktisat²

Bu formül, küreyi riyazî olarak ifade eder.

Şimdi bu iktisat dünyasını idare eden düzenin kuruluşunu anlatmaya ve değişik sistemlerin esaslarını belirtmeye çalışacağız.

İlk önce basitliği ve temelli olması bakımından İslâmiyet’in tesis ettiği sistemi anlatacağız.

İslâmiyet, altı iktisat temeli için, altı düstur koymuştur.

I. Çalışmak için, çalışanların mala sahip olmaları gerekir. Çalışmak, sıkıntılı, zor bir iştir. İnsanları çalıştırabilmek için çalışıp elde ettikleri malları kendilerine vermek, mala sahip kılmak gerekir. Yalnız kendilerine değil, çocuklarına da bu mala sahip olma hakkı tanınmalıdır. Miras hakkı tesis edilmelidir. Bu, İslâm'da istihsalde -üretimde- mülkiyet düsturu ile elde edilir.

II. Yaşamak için, orta mallarının bulunması gerekir. Bir fert bütün ihtiyaçlarını kendisi temin edemez. Herkes kendisi için hususi yol yapamaz, su getiremez. Her çeşit ihtiyacını karşılayamaz. Bundan dolayıdır ki, İslâmiyet, devlet müessesesini kabul etmiş, ona vergi -zekât- alma hakkını tanımış ve bir takım hizmetler de yüklemiştir. Devletin kendisi bir orta maldır.

Orta mallar için kabul edilen esaslar şunlardır:

Devlet ancak madenlerden beşte bir, ziraî mahsullerden onda bir, ticaret malları, para ve yiyeceklerden kırkta bir olmak üzere zekât alır ve bunu orta malı olarak harcar.Başka vergi alamaz. Mecburi sigorta müessesesi kuramaz.

Bütün gayrı menkuller -taşınmazlar- esasta -Allah'ın dünyadaki temsilcisi olan- devletindir. Ancak kendisi işletemez; fertlere temlik eder, karşılığında vergi -zekât- alır. Devlet kazançlı hiçbir işe girişemez. Halka ücret mukabilinde iş yapamaz. Devlet orta malıdır. Bütün hizmetleri karşılıksızdır. Hiç bir şekilde resim ve harç alamaz. Mahkeme veya muamele masrafları isteyemez.

Orta mallardan herkes ihtiyacı nispetinde ve karşılıksız olarak faydalanır. İslâmiyet’te sigorta müessesesi yoktur. Bunun yerine zekât, bütün insanları ve işleri sigorta etmiştir.

Devlet memurluğu yoktur. Devlet hizmeti görenler ücret alırlar. Serbest iş de yapabilirler. İşleri bitince hemen ayrılırlar.

Buna iktisatta şuyûiyyet -ortaklık- denir ve İslâmiyet’te istihlakte şuyûiyyet - tüketimde ortaklık- düsturu ile ifade edilir.

III. Değiştirmede, malın en çok muhtaç olanı bulabilmesi için alış verişin serbest olması gerekir. BU sayede arz ve talep kanunlarına göre bir fiyat teessüs eder ve bu şekilde iktisadî bir düzen kurulmuş olur. İktisatta buna tasarruf denir. İslâmiyet’te bu kaide mübadelede serbest tasarruf düsturu ile ifade edilmektedir.

İslâmiyet’te, fiyat tahdidi, kâr haddi, asgari ücret gibi sınırlama yoktur.

IV. Borçlanmada, vurgunculuğun, çalışmadan kazanmanın olmaması icab eder. Kâr, zarar tehlikesine karşı tanınmış bir haktır. Faiz, mutlak olarak yasaktır. Kokusu bile günahların en büyüğü sayılmıştır. Bankayı devlet kurar ve orta malı olarak işletir. Herkes oraya faizsiz para yatırır ve yine herkes oradan faizsiz kredi alır.

Ticarî kredi verilmez. Çünkü o zaman zekât faiz olmuş ve arz-talep kanunlarına da müdahale edilmiş olur.

Yatırım kredileri verilir ve bu suretle yatırım planlanmış olur. Birde tüketim kredileri verilir. Buz dolabı isteyen devlet bankasından kredi alır ve buz dolabını peşin para ile satın alır.

Veresiye satışlar, baştan avans vermeler birer faiz müessesesi olduğu için yasaklanmıştır.

Buna iktisatta tarife denilmekte ve İslâmiyet’te bu, tedavülde tarife düsturu ile ifade edilmektedir.

V. Geçinmenin ayarlanabilmesi için, yapılacak işlerde çalışanları serbest bırakmak gerekir. Köylü, pazardaki piyasaya bakarak hangisi pahalı ise onu eker. Dilerse buğday, dilerse pamuk eker. Hangisi pahalı ise onu eker. Halkın en çok neye ihtiyacı varsa, o pahalı olur, çalışanlar da onu yetiştirir, onu yaparlar. Çalışanlar, çalışmalarında serbest bırakılmalı, herkes ne isterse o işi yapmalıdır. İstediği ücretle, istediği işte çalışmalıdır. İşveren de dilediği işçiyi, dilediği zaman çıkarabilmeli ve istediği ücretle çalıştırabilmelidir. İşin selameti bunu emreder. Devlet, işçiye bütçeden -orta maldan- yardım edecektir.

İktisatta buna teşebbüs denir. İslâmiyet’te bu, iaşede serbest teşebbüs düsturu ile ifade edilmiştir.

VI. Memleketi imar edebilmek için, devletin planlar yapması icab eder. Çünkü, herkes her yerde yol yapamaz, ev kuramaz, fabrika tesis edemez. İşlerin bir plan ve proje içinde yapılmış olması şarttır, aksi takdirde imar olmaz, tahrip olur. Devlet, yapılacak iş ve tesislerin plan ve projelerini yapacak ve herkesin bunlara göre tesis ve inşaat yapmasını isteyecektir. Bunlar, plan ve projeye uygun yapıldıkça, orta malı olanlara, devlet, bedelini ödeyecektir.

Müteahhide her zaman iş bıraktırılabilir, müteahhit de bırakabilir. Faiz olacağı için, ihalelere ceza şartları konamaz.

Buna iktisat dilinde planlama denir ve İslâmiyet’te imarda planlama düsturu ile ifade edilir.

İşti bu altı düstur İslâm İktisat Düzeni’nin temelini teşkil eder. Bu düsturlar, iktisadın temellerine paralel olduğu için bu da bir küre teşkil eder.

 

 

Mala sahip olma, orta malı olmaya; serbest alış veriş, faizin yasaklığına; serbest iş yapma, planlı iş yapmaya zıttır.

İslâm'da iktisadi düzen Bir küredir. İktisat dünyası ile çalışmaktadır.

Mülkiyet² + Tasarruf² + teşebbüs² = İktisat düzeni

DİĞER SİSTEMLER:

Şimdi öbür sistemleri tarif edelim…

Öbür sistemler, zikrettiğimiz bu altı düstura, yeni bir düstur ilave edilerek veya yeni bir düstur getirilerek kurulmuş sistemler değildir. Bilakis bunlar, İslâm’ın bu altı düsturunun birisini kaldırmakla meydana getirilmişlerdir. Adeta kolu veya bacağı kesik insanlara benzerler. İslâmiyet’in müspetliğine karşılık, bunlar, menfidirler.

LİBERALİZM

İslâmiyet’teki tedavülde tarife düsturunu kaldırıp, yerine tedavülde de serbest tasarruf düsturunu koyarsanız yeni bir rejim elde edilir ki, bu rejim liberalizmdir. Liberalizmde faiz de ticaret gibi tamamen serbesttir. Faizin tesiri ile bütün para zenginlerin eline geçtiğinden bu sistem uzun zaman yaşayamaz ve kapitalizme dönüşür. Liberalistler, her şeyin serbest olmasını ister, devletin para işlerine karışmasına bile razı olmazlar.

KAPİTALİZM

İslâmiyet’teki istihlakda da şuyûiyyet -tüketimde ortaklık- düsturunu kaldırıp yerine istihlakda da mülkiyet esasını alırsanız kapitalizmi kurmuş olursunuz.

Bu rejimde yol, köprü gibi şeyler dahi orta malı olmayıp hususi şahıslarındır. Herkes ücret vererek bunlardan faydalanacaktır. Bu rejimde çalışamayanlar, ya emeklilik ya da aile müessesesi vasıtası ile yaşatılmaktadır. Bu rejimde orta malı bulunmamaktadır.

Bu rejim de uzun zaman yaşayamamakta, devlet müdahalesi mecburiyeti hasıl olmakta ve sosyalizm doğmaktadır.

SOSYALİZM

İslâmiyet’teki mübadelede serbest tasarruf düsturunu kaldırır, yerine mübadelede de tarife esasını alırsanız sosyalizm doğar. Sosyalizmde her şey devlet tarafından belirlenmiştir. Malların kalite ve cinsleri tespit edilmiş, fiyatlar devlet tarafından konmuştur. Bu rejimde serbest alış veriş kaldırılmış, devletin emrine veya kontrolüne verilmiştir.

Bu rejim de devamlı olamamakta, devletçiliğin işleri sürüncemede bırakması neticesinde ihtilal olmakta komünizme gidilmek zarureti doğmaktadır.

KOMÜNİZM

İslâmiyet’teki mübadelede serbest tasarruf düsturunu kaldırır, yerine istihsalde de şuyûiyyet -üretimde de ortaklık- esasını koyarsanız komünizm rejimi ortaya çıkar. Komünizmde hususi mal diye bir şey yoktur, her şey orta malıdır.

Oturduğunuz koltuk sizin değildir; oturduğunuz kadar oturursunuz, ayrıldığınızda başkası gelir oturur.

Elbise sizin malınız değildir; giydikçe sizindir, çıkardınız mı başkası giyer.

Lokantada yemek bedavadır.

Bu nizamda her şey bedavadır; çalışmak da, yaşamak da.

Bu rejim çok kısa ömürlüdür, doğması ile ölmesi bir olur, devlet sosyalizmine götürür.

DEVLET SOSYALİZMİ

İslâmiyet'teki iaşede teşebbüs düsturunu kaldırır, yerine iaşede de planlama esasını koyarsanız devlet sosyalizmi meydana gelir.

Bu rejimde her şey devlet tarafından planlanır ve fertler devletin memuru olarak çalışırlar. Bu rejimde serbest teşebbüs yoktur, her şey devlet planına göre yapılır.

Bu rejimin silahlı müdafii Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği olduğu için, bu rejime Sovyet Sosyalizmi veya Rus sosyalizmi de denilir.

Bu rejim de devamlı değildir, yavaş yavaş liberalizme doğru kayar.

TEŞEBBÜS KAPİTALİZMİ

İslâmiyet’teki imarda planlama düsturunu atar, yerine imarda da serbest teşebbüsü koyarsanız teşebbüs kapitalizmi meydana gelir. Kapitalizm, bazen sosyalizm yerine teşebbüs kapitalizmine dönüşür ve ömrünü biraz uzatır. Bu rejimde devlet planlaması diye bir şey yoktur. Her şeyi özel teşebbüs planlar.

Bu rejimde ömürlü değildir. Eninde sonunda sosyalizme doğru kayar.

Görülüyor ki, İslâmiyet’teki altı esastan, altı düsturdan biri atıldığında, bozulmuş, dejenere edilmiş bir sistem doğmuş olur ki, bunlara ekonomik doktrinler denir.

Şimdi temel kaideyi ifade edelim:

İslâmî rejimden başka bütün rejimler kararsızdır, değişmeye, bozulmaya mahkumdur. Kararlı tek rejim İslâmiyet’tir.

Bütün rejimler bir tek formülle ifade edilir:

İslâmiyet’te, mesela istihsal, emek ile sermayenin çarpımı olarak ele alınmaktadır. Yani emeksiz sermaye, sermayesiz emek istihsal vasıtası olamaz.

İstihsal = Sermaye * Emek

Avrupa’da ise istihsal, emek ile sermayenin toplamıdır. Yalnız başına emek veya yalnız sermaye istihsal vasıtasıdır.

İstihsal = Sermaye + Emek

Tabii nizamdaki emeği çözer, formüldeki yerine koyarsak:

İstihsal = Sermaye + (İstihsal) / sermaye

Bu esasa göre:

İktisadi Düzen² = (Mülkiyet + Km / Mülkiyet)² + (Tasarruf + Kt / Tasarruf)² + (Teşebbüs + KT / Teşebbüs)²

Umumî iktisat düzeni formülü elde edilmiş olur.

Bu formülde: Km, Kt, Kş değişik değerler olmak, müspet ve menfi tarafını tutmak suretiyle başka başka rejimler meydana gelir.

 

 

KAPİTALİZM

Tam küre şeklindeki İslâm İktisat Düzeni'ni aşağıdan yukarıya doğru bastırırsak, şişkin bir yarım küre elde ederiz. Ki, bu kapitalizmi ifade eder.

Komünizm aşağıya, liberalizm sağa, sosyalizm sola, teşebbüs kapitalizmi öne, devlet sosyalizmi arkaya bastırılmış, böylece İslâmî sistemin bozulmuş, dejenere edilmiş şekilleri olan rejimler meydana gelmiştir.

İslâmiyet’te Km = Kt = Kş = 0 dır.

Kapitalizm ve komünizmde Km 0'a eşit değildir.

Liberalizm ve sosyalizmde Kt 0'a eşit değildir.

Teşebbüs kapitalizmi ve devlet sosyalizminde Kş 0'a eşit değildir.

 

 

EKONOMİK DOKTRİNLER GENEL ŞEMASI