Sele karşı tedbîr
1124 Okunma, 3 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

Sele karşı tedbîr  




Dünya bir dolar seliyle karşı karşıya. ABD devlet tahvillerini satın almak için piyasaya 600 milyar dolar sürüyor, ayrıca ABD Merkez Bankası FED özel sektörü desteklemek için para basmaktan çekinmiyor. Bunun yanlış olduğu, dolar bolluğunun dünya ekonomisinde olumsuz etkiler yaratacağı söyleniyor.

ABD aslında bir var olma savaşı veriyor. İç tasarruf oranı sıfır olan ve dünyanın en borçlu ülkesi konumuna gelen ABD bu süreci değiştirmek zorunda. Güvenilir bir ülke olması, faiz hadlerinin göreceli yüksekliği, sıcak paranın yatırım araçlarından yüksek gelir elde etmesi dışarıdan sel gibi para akmasına neden oldu. Bu dış ticaretin büyük miktarda açık vermesi sonucunu doğurdu ve Çin, Japonya başta olmak üzere birçok ülke ABD’ye ihracat yaparak sanayilerini geliştirme imkanına kavuştu. İhracat yapan ülkeler paralarını ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin finans piyasalarında değerlendiriyordu ve bu paraların yatırıldığı finans kurumları büyük paraları kontrol etmeye başladılar. Yani para ihracat yapanındı ama onu kontrol eden sahipleri değil küresel sermaye dediğimiz odaklardı. Küresel sermayenin parasal gücünü siyasi etki yaratmak için kullandığını, birçok başarılar sağladığını ama ulus devlet yapılarının buna razı olmadığını ve Dünya üzerindeki mücadelenin taraflarının küresel sermaye ile ulus devletler olduğunu yıllardır yazdım.

G-20 zirvesinde iki ülkenin ilişkisi ön plana çıktı. Bunlardan biri sürekli borçlanan ama bu süreci değiştirmek isteyen ABD, diğeri tasarruflarını ABD’de değerlendiren ve yaptığı ihracat nedeniyle hızla büyüyen ve büyüdükçe iç tüketimi artırmak yerine daha fazla ihracat yapan Çin’di. Dünya ekonomisinin istikrarını sağlamak için anlaştıkları söyleniyor. Aslında anlaştıkları değil karşılıklı şartların öne sürüldüğü söylenebilir. ABD ithalatı kısacağını, dış ticaret açığını küçülteceğini ve Çin gibi ülkelerin ihracat yerine iç tüketime yönelmelerinin gerektiğini söylüyor.

Kritik soru şu: Çin tasarrufları kısıp iç tüketimi mi artıracak yoksa tasarruflarını başka ülkelere mi yönlendirecek? ABD, Çin’in iç tüketimi artırmasını isterken Çin parasını yeni alanlara yönlendirmekte kararlı görünüyor. Bu sadece ekonomik değil siyasi sonuçları olan bir konu. Çin, Afrika’da yatırımlarını artırırken Ortadoğu’ya da sızmak amacında. Bunun için İran ve Türkiye’yi bir atlama taşı gibi kullanmak istiyor. Eğer bu  niyetini gerçekleştirirse ABD’nin bu bölgelerdeki etkinliği azalırken Çin oluşan boşluğu dolduracak.

Türkiye’nin bu süreçte Çin politikalarına yakın olduğu gözleniyor. ABD’nin dolar basmasına karşı çıkıyor, Çin ile ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. Türkiye soruna ekonomik açıdan bakıyor ve paraların ülkemize yönelmesinden memnun gözüküyor.

Ekonomik gelişmelerin Dünyaya yeni bir düzen getireceğini ve bunun bir dünya savaşı kadar etkili olacağını düşündüğüm için izleyeceğimiz politikaların hem ülkemiz için hem dünya için ciddi sonuçlar yaratacağını söyleyebilirim. Ülkemize akan paranın toprağa bereket getirdiğini düşünüyorsak engellemeyiz ama onun ileride yıkıcı bir sel olacağını düşünüyorsak önüne bir baraj kurmamız gerekir

 

Yorum:

 

Para vücuttaki kan gibidir. Hayat kanın oksijeni hücrelere götürüp aldığı karbondioksiti dışarı atmakla yürür. Ayrıca tüm besinleri ve artıkları kan taşır. Para da emeği alıp işyerlerine götürür, malı da işyerlerinden alıp halka getirir. Kandaki bozukluk hayatı aksatır. Ölümlere götürür. Dolar karşılıksız paradır. Ve insanlık parasıdır. Dolar arızalıdır. Tüm insanlığın ekonomisi arızalıdır. Dolar batacaktır. Sermaye batacaktır. Onun bir zararı olmayacaktır. Ona sıfır fiyatla mal olmuştur. Bu batar başka yeni kağıtlar basılır. Daha estetik olabilir. Hayvan gibi akılsız insanlık var oldukça sömüren yaşamaya devam edecektir. Bu arada dolara dayanan devletler de batar. Mesela ABD batar. Umurunda imiş. Zaten Obama’yı seçmekle Amerikan halkı devletlerinin batmasını hak etmiştir. Sermaye başka devlet bulur. Bu devletlere adaylardan biri de Türkiye’dir. Onu da bir kaç asır kullanır sonra güle güle toprağın bol olsun der. Türkiye ne yapmalıdır?

1-      Türkiye ihracatını ve ithalatını dolar veya avro ile yapmalıdır. Her ülke ile kendi parasıyla yapmalıdır. Karşılıklı TL ve ülke parası kredi olarak merkez bankalarına vermelidirler. Stok miktarlarıyla kur tespit edilmelidir. Böylece dolara bağlı paradan kurtuluruz.

2-      Devlet TL dışında hiç bir para ile işlem yapmamalıdır. Vergiyi TL ile almalı, ödemeleri TL ile yapmalıdır. İhracat ve ithalatı halk yapmalı. Devlet ihtiyaçlarını da kendi halkından TL ile almalıdır. Böylece Türkiye doların esiri olmaktan kurtulur.

3-      Türkiye’de bucak seviyesindeki yerel yönetimler belde belediyeleri, kendi beldelerinde geçerli olmak üzere buğday parasını çıkarmalıdırlar. Tarımı bununla kredilendirmelidir. Bu TL karşısında değiştirilebilinmelidir. Yani bankalar veya döviz buraları almalı satmalıdırlar. Bu para ile her bucak kendi ekonomisini dünya para dalgalanmalarından korumalıdır. Ayrıca her il yönetimi il parasını çıkarmalı sanayiyi bununla kredilendirmeli. Bu para da TL ile değiştirilebilir. Alış satış arasında fark yapılmaz.

Devlet ülke parasını inşaatta çalışan emeğe karşı çıkarmalıdır. Taşınmazı devlete satan TL’yi çekebilmeli devletten taşınmazı alan parayı iade edebilmeli. Yani TL’nin emisyonu taşınmazların devletçe satın alınması ve kârsız satılmasıyla düzenlenmelidir.

4-      Ayrıca altın parası çıkarılmalıdır. Kuyumculara kredi olarak verilmeli altın alıp satacaklar. Böylece altın para altın karşılığı olmuş olur. Borsalarda Türk lirası ve diğer dövizler altın parasıyla alınmış ve satılmış olur.

Demek ki sele kapılmamak için Adil Düzen’e göre paralar çıkarılması gerekir. Anlaşılmayan yer varsa tartışma serbesttir. Mahir bey bunları öğrenmeli ve öğretmelidir.

 

 

• Yeni muhalefet 7 Kasım 2010 Pazar yazı özeti

İki savaş sonrası devletler ve sınırlar kazananlar tarafından oluşturuldu. Bugün savaşlar ekonomik yollarla ve terörle yapılmaktadır. Bugün iç savaşlar revaçta, Rusya aştı. Çin aşıyor, ABD Obama’dan sonra aşacak. Türkiye cephesini belli etmedi tarafsız olmaya devam ediyor. Türkiye’de iç çatışma da hızını kaybediyor. Türkiye’de rejim çatışmasına dayanan muhalefet ortaya çıkmalıdır.

Özet Yorum:

Tekel sermaye dünya devletini kurmak için Birinci Cihan Savaşı’nda imparatorlukları yıktı, İkinci Cihan Savaşı ile de Avrupa’nın müstemlekeciliğe son verip dünyayı kendi müstemleke yapmak istedi. Başaramadı. Şimdi yeni dünya oluşuyor. İslam dünyası yani barışçı dünya. Adil Düzen dünyası. İkinci Kur’ân uygarlığı. Türkiye bu uygarlığın merkezinde kurucusudur. İç çatışmalar sona erecek ve Türk halkı Adil Düzen’i kabul edecektir. Adil Düzen’de sosyal gruplar vardır. İkili iktidar ve muhalefet yoktur. Millî mutabakat hükûmetleri vardır. Her parti hakemlerden oluşan yargı tarafından denetlenmektedir. Cumhurbaşkanı da meclis de adil yargı tarafından denetlenmektedir. Dünyaya da Adil Düzen gelecektir. Savaş fitneye karşı yapılacaktır.

 

• Sele karşı tedbir 13 Kasım 2010 Cumartesi

ABD dolar basıyor, dünyada dolar seli var. Dolar tekel sermayenin. Devletler ve işadamları onların esiri. Bugün uluslar dolara savaş açmaktalar. G20’de çatışma ABD ile Çin arasında geçti. ABD ithalatı azaltacak Çin de ihracatı azaltacak.Çin Afrika’ya Türkiye’ye ve İran’a açılıyor. ABD ile siyasi çatışmaya da girebilir, Türkiye de dolar seline karşı Çin’in yanında. Ekonomik savaşta gelen dolar yağmur gibi bereket getirir. Sel de olabilir.

Özet Yorum:

Tekel sermaye önce karşılıksız dolar basıyor, ülkelere karşılığını alarak veriyor. Yetmiyor, faiz alıyor. Sömürmesi bitmiyor. Enflasyon yaparak halkta doların satın alma gücünü bitiriyor. Sonunda devleti yıkıyor, dolar ortadan kalkıyor, yerine yeniden euro basmağa başlıyor. Türkiye borçlu ülkedir. Doların batması işine gelir. Paramızı dolardan bağımsız hale getirdiğimizde sele karşı durmuş oluruz. Bunun için karşılığı olan para çıkarmalıyız.

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
15.11.2010
03:50

KURBAN üzerine okuduklarım ve yaşadıklarım ciltler dolusu olur; KURBAN ile ilgili yazdıklarım, çalışma arkadaşlarımla her yıl yazdıklarımız nice makaleler, kitapçıklar, kitaplar olur... Oysa bütün okunanlar, yaşananlar, yazılanlar, yapılanlar tek bir teslimiyete “teslim olmak” makamında; Hazreti İbrahim ve Hazreti İsmail’in teslimiyetleri! Hazreti Hacer’den olan biricik oğlu Hazreti İsmail’i “KURBAN ET” emrini yerine getirme teşebbüsü ve Hazreti İsmail’in teslimiyeti: “Babacığım! Emredileni yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın.”

Bütün mesele Hazreti İbrahim ile Hazreti İsmail’in bu teslimiyetini anlamak…

Sonra bu teslimiyet ruhu ve şuuru ile kurban kesebilmek; kurban olmak…

İşte bu başarılabiliyorsa, o zaman Fuzûli gibi şöyle demeli, diyebilmeliyiz:

“Yılda bir kurban keserler halk-ı âlem ıyd için

Dem-be-dem sâat-be-sâat ben senin kurbânınam.”

***

“MÜBAREK KURBAN BAYRAMINIZI EN SAMİMİ DUYGULARIMIZLA TEBRİK EDER… BİRLİK, BERABERLİK VE HUZUR İÇERİSİNDE SAADET DOLU NİCE BAYRAMLAR DİLERİM…”

Reşat Nuri Erol
16.11.2010
01:25

Saadet Lideri Erbakan, Kurban Bayramı mesajında önemli konulara değindi

İslam Birliği ve ADİL DÜZEN kurulmalı

16 KASIM 2010

Milli Görüş Lideri ve Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Kurban Bayramı nedeniyle yayınladığı mesajda, ülkemizin ve İslam aleminin bayramını kutlayarak, Müslümanların zulümden kurtulması için İslam Birliği’nin kurulması, fakir-fukaranın yoksulluktan kurtulması için de Adil Düzen’e geçilmesinin önemine dikkat çekti.

Milli Görüş Lideri ve Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Kurban Bayramı nedeniyle yayınladığı mesajda, ülkemizin ve İslam aleminin bayramını kutlayarak, Müslümanların zulümden kurtulması için İslam Birliği’nin kurulması, fakir-fukaranın yoksulluktan kurtulması için de Adil Düzen’e geçilmesinin önemine dikkat çekti.

Erbakan, mesajında, şu görüşlere yer verdi: "Aziz milletimizin ve bütün İslam âleminin mübarek Kurban Bbayramını kutluyorum. Hepinizin bayramları mübarek olsun.

Çok aziz ve muhterem kardeşlerim.

Bu Kurban Bayramını yaşarken, dünyanın çeşitli yerlerinde İslam âleminin gördüğü zulümleri, hepimiz acı acı seyrediyoruz. Bayramlar, yılda bir defa geldiği için, yıllık olayları düşünmenin birer vasıtasıdırlar. İslam dininin her emri, her ibadeti sayısız hikmetlerle ve alınacak derslerle doludur. Kurban Bayramından da ders almak mecburiyetindeyiz.

Bu bayramda, önce bir defa hacca gidiyoruz. Hacca gitmek demek, 1.5 milyar müslümanın tek bir ümmet olduğunu gözüyle görmek, yaşamak demektir. Hacca giden kardeşlerimizin, haclarının Cenab-ı Allah tarafından makbul olmasını diliyorum

Bu yıl, 4 milyon kardeşimizin hacca gittiğimi büyük bir memnuniyetle öğrenmiş bulunuyorum. İnşallah bu sayılar, her sene daha da artar.

Hac ibadeti; yeryüzündeki 1,5 milyar müslümanı temsilen bir araya gelerek, tek bir vücut, tek bir ümmet olduğumuzu, gözlerimizle görüyor ve yaşıyoruz.

Bundan başka orada, Ya Rabbi huzuruna geldik, emirlerini tutacağımıza söz veriyoruz diyoruz. Böylece hayırları işlemeye, şerleri men etmeye, yani cihat etmeye söz veriyoruz. Bu itibarla bütün bu yaptığımız ibadetlerin manasını düşünerek, bunlardan ders almaya mecburuz.

Bu bayramda bir de, kurban kesiyoruz. Kurban kesmek, bildiğimiz gibi İbrahim ve İsmail aleyhisselamdan günümüze kadar gelmiş olan bir ibadettir. Daha eskiden de kurban vardı. Bu kurbanı keserken, önce Cenab-ı Hakk’ın emrine itaatin en büyük ibadet olduğunu dinen yaşıyoruz.

Ve emirde hayırda olduğunu, Cenabı hakkın emrini tutan insanlara Allah’ın yardım edeceğine inanıyoruz. Çünkü İbrahim A.S. oğlunu keserken Cenab-ı Allah ona bir kurbanlık gönderdi ve emre uyduğu için kendisine yardım etti.Cenab-ı Allah, her zaman emrine uyanlara yardım eder. Böylece bayramda, bu olayları düşünerek, hepsinden dersler alıyoruz.

Ayrıca kurban etimizi, fakir-fukaraya veriyoruz. Fakir-fukarayı da düşünmek bir müslüman olarak vazifemizdir. O insanların, fakir-fukaralıktan kurtulmasını sağlamaktır, vazifemiz. Bunu temin etmek için de, Adil Düzen gerekir.

O itibarla, bu bayram münasebetiyle, bir yandan tek bir ümmet olduğumuzu dikkate alarak, İslam Birliği’ni bir an evvel kurmamız gerektiğini idrak etmemiz lazım. Fakir-fukaranın yoksulluktan kurtulması için faizci-kapitalist nizamdan ADİL DÜZEN’e geçmemiz lazım geldiğini idrak etmemiz lazım.

Bayramınızı, candan tebrik ediyorum. Ve gelecek bayramın, Saadet iktidarında kutlanmasını Cenabı Allah’tan niyaz ederek, sizleri şimdilik Allah’a emanet ediyorum. Gözlerinizden öperim. Gazanız mübarek olsun. Hepinizin dualarınızı bekliyorum. Cenabı Allah, pek çok bayramlara Saadet içerisinde kavuştursun. Allah’a emanet olun".

Reşat Nuri Erol
17.11.2010
12:01

KURBAN(1): Mücadele devam ediyor…

Reşat Nuri EROL

Cennetteki ayrılıktan sonra Hz. Adem ile Hz. Havva’nın dünyada Arafat’ta yani Mekke’de buluştukları rivayet edilir…

Mezopotamyalı (Ur) veya Anadolulu (Urfa) Hz. İbrahim babası Azer başta olmak üzere, kavminin mensupları ve Nemrut ile olan mücadelesini bitirince, Filistin ve Mısır’dan sonra Mekke’yi mesken edinir; eşi Mısırlı Hz. Hacer ve oğlu Hz. İsmail ile birlikte…

O Hz. İsmail ki; vakti gelip de “kurban” edileceğinde teslimiyet içinde olacaktır…

O Hz. Hacer ki; Hz. İbrahim’e verilen emir gereği, kundaktaki bebeği Hz. İsmail ile Zemzem’in fışkıracağı yeryüzündeki o “nokta”ya, sonra insanlığın merkezi olacak çöldeki o dağ başı “Kâbe”ye terk edildiğinde “teslim olup itaat edecek” ama boş durmayıp Safa ile Merve arasında “sa’y” edecek, çırpınırcasına defalarca (7 defa) gidip gelecektir… Allah’ın emriyle su ve yiyeceğin olmadığı çöldeki o dağ başında biricik bebeğiyle terk edildiğinde durmayacak, beşeriyete kıyamete kadar örnek olacak olan mücadelesini devam ettirecektir…

İnsanlığın Hz. Adem ve Hz. Havva ile başlayıp Hz. İbrahim, Hz. Hacer ve Hz. İsmail ile belli bir şekle bürünen ve Hz. Muhammed ile eşi Hz. Hatice başta olmak üzere, Ashab-ı Kiramın Arafat-Mekke-Medine üçgenindeki “23 yıllık cihatları” ile kıyamete kadar bütün insanlığa örnek olacak sisteme dönüşen mücadelesi devam ediyor…

***

Hz. Adem ile Hz. Havva ve çocukları…

Hz. İbrahim ile Hz. Hacer ve biricik oğulları Hz. İsmail…

Hz. Muhammed ile Hz. Hatice, Ashab-ı Kiram ve bütün beşeriyete rehberlik…

O’ndan geldik, O’na döneceğiz…

Ruhlar âleminden dünyaya, dünyadan âhirete…

Yaratılan ilk insandan itibaren, bütün insanlığın peygamberlerin önderliğinde ve rehberliğinde sürdürdüğü o kutlu O’na dönüş mücadelesi devam ediyor…

Bütün mesele, asıl mesele, biricik mesele; bu dönüşü, bu mücadeleyi fehmetmek, anlamak, kavramak, idrak etmek, şuuruna varmak ve beşikten mezara kadar süren dünya hayatındaki her merhalede gereğini bir ameller bütünü olarak yapmak...

Yapılması gerekenleri yaparken Hakka, hakikate, adalete, doğrulara “kurban” olmak; bâtıla, yalana, zulme ve her türlü yanlışlara “kurban” gitmemek...

İki nokta arasındaki “doğru” tektir ama o iki nokta arasındaki “yanlışlar, yalanlar, yamukluklar, eğriler, şeytanlıklar, bâtıl yollar” sonsuzdur, sonsuz!..

Bütün mesele işte o “doğru yol”dan, işte o “sırat-ı mustakim”den, her gün beş vakit namaz ve niyazda Fatiha Sûresi’ndeki yedi âyette anıldığı üzere ayrılmamak…

***

Evet, mücadele devam ediyor…

Bütün beşeriyet, bütün insanlık; kadını ve erkeğiyle, yaşlısı ve genciyle, doğulusu ve batılısıyla, kuzeylisi ve güneylisiyle, Avrupalısı ve Asyalısıyla, Amerikalısı ve Afrikalısıyla bütün beşeriyet, bütün insanlık “kurban” edilmek isteniyor…

Faizci tekel sömürü sermayesi; emrindeki “kapitalizm, komünizm, sosyalizm, faşizm, emperyalizm” başta olmak üzere, burada daha fazlasıyla adını anmaya gerek görmediğim her türlü “izm”lerle, bütün beşeriyeti, bütün insanlığı “kurban” etmek istiyor…

İnsanlık; işte yukarıda andığım “Ulu’l-Azm” yani azimet sahibi peygamberlerin bize “örnek olan ve kıyamete kadar hep örnek olmaya devam edecek mücadelelerinin rehberliğinde” iki cihan saadetine ulaşma mücadelesini devam ettiriyor…

Ama dikkat; artık iş başa kaldı! O önderler, o peygamberler artık yok! Ama onların vârisleri olan “âlimler” var. Evet, bu arada çok ama çoook dikkat edile; değişik tipleri ve çeşitleriyle başkaları değil, sadece ve sadece “âlimler” var. Kitap, Kur’an, ilim, âlim; “âlimler” ve sadece onları rehber edinen “liderler”… Evet, mücadele devam ediyor…

*** *** ***

KURBAN(2): Ben senin kurbânınam…

Reşat Nuri EROL

KURBAN üzerine okuduklarım ve yaşadıklarım ciltler dolusu olur; KURBAN ile ilgili yazdıklarım, çalışma arkadaşlarımla her yıl yazdıklarımız nice makaleler, kitapçıklar, kitaplar olur... Oysa bütün okunanlar, yaşananlar, yazılanlar, yapılanlar tek bir teslimiyete “teslim olmak” makamında; Hazreti İbrahim ve Hazreti İsmail’in teslimiyetleri! Hazreti Hacer’den olan biricik oğlu Hazreti İsmail’i “KURBAN ET” emrini yerine getirme teşebbüsü ve Hazreti İsmail’in teslimiyeti: “Babacığım! Emredileni yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın.”

Bütün mesele Hazreti İbrahim ile Hazreti İsmail’in bu teslimiyetini anlamak…

Sonra bu teslimiyet ruhu ve şuuru ile kurban kesebilmek; kurban olmak…

İşte bu başarılabiliyorsa, o zaman Fuzûli gibi şöyle demeli, diyebilmeliyiz:

“Yılda bir kurban keserler halk-ı âlem ıyd için

Dem-be-dem sâat-be-sâat ben senin kurbânınam.”

***

Bizim Saadet Partisi İstanbul İl Başkanlığı bünyesinde bir çalışma grubumuz var: Ekonomik ve Sosyal İşler Çalışma Grubu. Grubumuz “KURBAN” ile ilgili mütevazi bir çalışma yaptı. Önce TESBİT ve TEŞHİS: Tarım ve Hayvancılık refah ve kalkınmada önemli ve önceliklidir. Hükümetlerin sahip çıktığı sürekli bir devlet politikası olmalıdır. Tarım ve hayvancılıkta, ülkemiz yakın zamana kadar kendine yeten ve dünyanın önde gelen ülkelerinden biri idi. Ancak, AB ve IMF dayatmalarıyla uygulanan yanlış politikalar yüzünden canlı hayvan ithal eder duruma getirildik. En önemli besin kaynağı et, bayramlarda bile vatandaşımızın evine giremez oldu. 1980’de Türkiye nüfusu 44 milyon, koyun sayısı 50 milyondu. Geçen 30 yılda nüfus 73 milyona çıkarken koyun sayısı 23 milyona düştü. (Koyun sayısı: 1980’de 50, 1991’de 40, 2000’de 28, 2010’da 23 milyon adet.) 1 kg et Avrupa’da 3 Euro (4 Dolar), ABD’de 5 Dolar iken, Türkiye’de yapılan zamlarla 17 Dolar’a yükseldi! Kişi başı et tüketimi ABD’de 94 kg, Avrupa’da 71 kg iken, Türkiye’de ise 6 kg seviyelerinde!

Bu duruma nasıl geldik? -Hayvancılık köylünün (halkın) elinden alınıyor... -Besicilik maliyetleri sürekli tırmanıyor... (1 torba yem geçen yıl 20 TL iken bu yıl 35 TL.) -Tarım ve hayvancılık tekelci büyük şirketlerin kontrolüne bırakılıyor... -Köylerde çoban bulunamazken, şehirler işsizlerle doluyor... -Borç batağındaki belediyeler kurban satış çadırları için fahiş kiralar alıyor... -Sonuçta kurban fiyatları aldı başını gidiyor... Ne satıcı memnun, ne alıcı memnun!

Netice; Milletimiz KURBAN BAYRAMI’nı yaşayamıyor!

***

Sonra TEDAVİ ve ÇÖZÜM: -Hayvancılık için faizsiz ve uzun vadeli teşvik kredisi verilmeli! -Besicilerin damızlık hayvan ihtiyacı devlet tarafından karşılanmalı, hayvan sayısı nüfusa yetecek orana getirilmeli! Tarım Bakanlığı’nda özel hayvancılık müsteşarlığı kurulmalı! -Et Balık Kurumu, et ve et-süt ürünleri piyasasında fiyatları kontrol altında tutacak şekilde etkili ve yönlendirici görev yapmalı! -Hayvan ithalatı sadece ırk iyileştirme ve süt veriminin artması amacıyla yapılmalı! -Donmuş et ithalatına kesinlikle izin verilmemeli!

Saadet Partisi iktidarında TARIM stratejik sektör olarak FAİZSİZ KREDİ ile desteklenecektir... “Adil Ekonomik Düzen”de tarımsal girdileri artıran FAİZ ve haksız VERGİLER kaldırılacaktır... Üretim artırılarak ülkemize bolluk ve bereket gelecektir...

***

“MÜBAREK KURBAN BAYRAMINIZI EN SAMİMİ DUYGULARIMIZLA TEBRİK EDERİZ… BİRLİK, BERABERLİK VE HUZUR İÇERİSİNDE SAADET DOLU NİCE BAYRAMLAR DİLERİZ…” Ekonomik ve Sosyal İşler Çalışma Grubu





Sayı: 75 | Tarih: 14.11.2010
Ahmet Hakan
Süper demode tutumlar
1714 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Prof. Ali Bardakoğlu’na takdir ve minnet
1172 Okunma
Tayibet Erzen
Mahir Kaynak
Sele karşı tedbîr
1124 Okunma
3 Yorum
Süleyman Karagülle
Ruhat Mengi
'Diyanet'e sormak laikliğe aykırı ise...
1073 Okunma
3 Yorum
Vahap Alma
Zülfü Livaneli
Atatürk’ü sevmek ve anlamak aynı şey değil
1059 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Şevket Eygi
Bu Ülke Haramla Abâdolmaz
1058 Okunma
Emine Hocaoğlu
Fehmi Koru
Yeni medya düzeni
1058 Okunma
Ahmet Kirtekin
Ebubekir Sifil
Birlikte Yaşamak ve 'Bir Olmak'
1039 Okunma
1 Yorum
Zafer Kafkas
Ruhat Mengi
'Diyanet’e sormak laikliğe aykırı' ise...
1009 Okunma
Vahap Alma