27.08.2010 
FETHULLAHÇILAR VE  AVCI
Y O R U M :
 
PAS VER;  “TOP” U  KAPMASINLAR.
Bayrağı kapmak, ya da malı kapmak.
Biri, bayarak yarışlarında; diğeri, arsızlığın pazarında, allem edilerek çekip alınan  değerli miktar.
“Devleti ele geçirmek”; elinde bulunduranın doymazlığının itirafı.
Hani; devlet / hakimiyet, kayıtsız şartsız milletin iktidarındaydı.
Ne oldu da, basket topuna döndü bu “iş”?
Demokratik yönetimlerde kabul edilen açık mücadele, mevcudun iyiye evirilmesi, zenginliğin serpilmesi değil mi?
&
Tek tip  toplum mu olur muş?!!
Evrenin bütüncüllüğü dahi sorgulanmakta; paralel evrenler teorisi kabul görmekteyken;
Bir tek insanın dahi kendi içindeki parçalanmışlıkları  bilinirken:  Sartre’nin  varoloşçuluk tezinde tahlil ettiği gibi,  ilişkilerindeki kadar  benlik çoğalması, insanın hazin gerçekliğidir . 
&
Ne oluyor da,  tek tipe zorlayan kurumsal teamülleri sorgulaya mıyoruz?!
Farklılıkların  bir-aradalığı  anarşiy-miy-miş!?
Doğaya bakmıyor musunuz; var mı çiçekler aleminde böyle bir şey?
&
Klasik cemaatler gelişti,  değişime uğradı; ve
Üzgünlüğünüze  merhem olsun; sıranın önlerine sıçradı.
Bıraktığınız iteklediğiniz; “höt” lediğiniz; yerlerden,  çoktan çıkmış; çiti nizi dolaşmış durumdalar.
&
Ne dir bu kadar öcüleme: ”cemaat” şöyle “cemaat” böyle..
Ya bilinenleri; sorgulanmayanları, yargılanmayanları ne yapalım?!!
Dikkat ediniz: Yargılanmayanlar; karalamada öncüdürler; hep böyledir; istisna kıldan ince kadardır.
&
Sorgulamayan akıl kafirdir; kendini, gerçeği inkarcıdır.
Sorgulanmayan görevli; emaneti verenin kafiri/inkarcısı  olacaktır;
Sorgulanmayan kurum, devletin kafiri /inkarcısı  olduğunda; başlar; anayasalardan ; “öznel çıkarsamalar/ayetler” türetmeye..Yaşamadık mı bunları?
&
Hakimiyetin devredilemezliği, prensibine rağmen, çakma demokratik sistemimizde onyıllarca halkın, ödevini yapması için şeçtiklerine verdikleri “pas”lar; ve onların da  kaçırtmalarıyla  “top”u ayağına alan tutunmuşlar (atanmışlar); beklendiği gibi “gol” le gitmediler; Karşı kaleden döndürdüler milletin refahını /golünü/zenginliğini/özgürlüğünü… 
Alıp top’u   kendi aralarında top çevirerek öz-sel tatmin aradılar.. Amaçları, karşı kaleye ( küresel gelişime) gol atıp medeniyetin önüne geçmek değil ki ! 
&
Kendi fikirlerini, tek geçerli fikir,  kabul eden devlet kurumları; bu fikirlerini neye dayandırıyor: Anayasaya.. Peki,  Anayasa’nın sahibi kim?! Millet?! Ama, sonra ne oluyorsa, o anayasayı yürütmek için ödevlenenler, milletin de, anayasanın da üstüne çıkıyorlar. Bir kibir, bir kibir .. sormayın gitsin.
Milleti ocu-bucu diye,  fişleyip; milleti, insanları, bireyleri   daha fazla nasıl aşağılayabilirler?!
&
Şunu hiç akıldan çıkarmayalım:  Öcü ihdas edenler; öcü severlerdir .Geçimleri öcü avlamak; ve av başına kıdem alıp, ödül toplamaktır bunların. Ne istiyorlar düşün olarak: askeriyede, devlet dairelerinde robot mu çalıştıracaklar?!.  İnsan,  düşünür, ayır eder; vazgeçer, bunu bu iri kurumlar hala mı inkar edecekler?
Nedir dertleri; idarenin , görevin istismar edilmesini önlemek mi? 
Onların tek tiplilik istismarını kim denetleyecek?!!
Burada hemen açıklayayım:
İstismar: Kişinin, kurumun, cemaatin her neyse…Başvuruyu ,  üstüne düşen görevi, işini; zamanında, gerektiği gibi  yapmamak; kırk dereden kir çıkarmak; çözüm odaklı değil; düğüm odaklı olmak; ederinden fazlasını menfaatlenmek/ temin etmek; centilmen olmamak, protokol duvarları inşa etmek; üstten bakmak…gerisini kıyastan bilirsiniz.
&
Siz  fişleyiciler!  Bunları mı önlemeye çalıştınız onyıllardır?!!
Kimi kimden korudunuz, kurtardınız  Allah aşkına?!?
 
Ben söyleyeyim: 
Milleti kendine düşmen ettiniz, yaşamı küçültünüz; teslimiyeti, istismarı ikonlaştırdınız;aşağılanmayı barkot yaptınız satış reyonlarınızda.
&
Mağradaki filozofun, istilacı eli bıcaklıya dediği gibi:
“Mağra” yeteri kadar karanlık gör müyor musun?! 
Çekil, gölge etme!..