Gülen’in uyarısı
06 Haziran 2010
Mavi Marmara’ya yönelik İsrail saldırısında ölenlerin toprağa verildiği ve “İslamcı” gösterilerin doruğa çıktığı sırada “beklenmedik” bir tepki ABD’de yaşayan Fethullah Gülen’den geldi.
Gülen The Wall Street Journal’e verdiği röportajda Gazze’ye yardımların İsrail’le anlaşmadan yapılmasının hoş olmayan sonuçlar doğurduğunu belirterek, organizasyonu yapan İHH hakkında “Politik olup olmadıklarını söylemek kolay değil” diye konuştu.
Fethullah Hoca’nın “kişisel” görüşlerinin yaşadığı ülkenin siyasi ikliminin etkisinden soyutlanamayacağı düşünüldüğünde, ABD’nin Erdoğan hükümetine Gülen üzerinden de mesaj göndermeye, uyarmaya çalıştığını varsaymak çok da yanlış olmaz.
AKP’nin cemaatler üzerine oturan geleneksel tabanında son dönemde bir “eksen kayması” olduğunun ilk işareti eski CHP lideri Deniz Baykal’ın istifasına yol açan kaset skandalı ertesinde Pensilvanya’ya açılan telefonda ortaya çıkmıştı. Gülen, Baykal’a yönelik “komplo“yla uzaktan yakından ilgileri bulunmadığını belirterek “samimi üzüntü ve desteğini” CHP liderine iletmişti. Baykal da o telefondan sonra hükümeti suçlamıştı.
İsrail’in insani yardım filosuna yaptığı kanlı baskın Türkiye’de ve dünyada kınanırken Gülen’in İsrail’e tepkiler konusunda frene basması ve “keşke anlaşarak yardımlar Gazze’ye ulaştırılsaydı” diye konuşması anlamlıdır. The Wall Street, Gülen’in bu itidalli yaklaşımının, “İsrail’de rehin tutulan aktivistlerin Türkiye’de kahramanlar gibi karşılandığı“ sırada yapılmasına dikkat çekmiş. Bir din adamının, sonuçta 9 insanın hayatını kaybettiği bir operasyonu, “şehitlik” üzerinden göklere çıkarması beklenemezdi. Bu trajik olayda, İsrail’in gemiyi vurma ve kan dökme ihtimalinin baştan beri var olduğu sağ dönenlerin anlatımlarıyla net olarak ortaya çıkıyor.
Çarpıcı olan Gülen’in kendi cemaatiyle, İHH arasına bir mesafe koymaya çalışması ve AKP tabanının Milli Görüş’e dönüşünü vurgulama ihtiyacı hissetmesidir. Bu süreçte Saadet’in etkisi de hissediliyor. AKP seçim için gardını alıyor.
Başbakan Erdoğan’ın İsrail karşıtı söyleminin Arap-Ortadoğu liginde hayli etkili olduğu gözüküyor.
Konya’daki konuşmasında Tevrat’taki on emirden biri olan “Öldürmeyeceksin“ sözünü Erdoğan birkaç dilden okudu. Ve şimdiye dek savunduğundan çok daha net ifadelerle HAMAS’ı “terör örgütü olarak kabul etmediğini“,korumayFilistin topraklarını a dönük mücadele veren direnişçiler olduğunu söyledi. O arada, “HAMAS’la terör örgütü PKK’nın benzer hiçbir tarafı olmadığını” söyledi.
Doğru Anadolu’da asırlardır yaşayan Kürtlerin kendi topraklarında kimlik, siyasi ve kültürel haklar mücadelesi için silahlı örgüte ihtiyaçları yok.
Ancak HAMAS ile PKK arasındaki “olmayan“ benzerlik yine de Türkiye açısından şu çağrışımı doğurmuyor mu?
İran’da, İsrail’de barışın peşinden koşan hükümet, kendi Kürtleriyle neden barışmıyor?!
Yorum
Fethullah Hoca ilim irfanıyla cemaatinin ekolü haline gelmiştir.Fakat hocanın istikbaratla ilgi ve alakasını çözmekte birhayli zorlanıyorum. Baykalın kasetiyle ilgili ilk telefon görüşmesiyle israilin insanlık dışı saldırısından sonraki israil sıcaklığıyla yaptığı açıklama ve daha sonra yapacağı açıklamaları dört gözle bekliyecez.
R.Tayip Erdağan Arap Ortadoğu liderliğine soyunması başta ABD nin hiç hoşuna gitmemiştir son olarak uranyum takasıyla ilgili ortadoğu liderlik maceraları çok tepki gördü.Başbakanın haması terör özgütü olarak kabul etmediğini filistin topraklarını korumaya dönük mücadele veren direnişçiler olduğunu söylemiş ve israil tepkilerini üstüne almıştır.
Kürtlerin Türkiye de hiç bir zaman silahlı bir mücadeleye ihtiyac olmadı. Türkiye nin veya dış destekli siyaset ve insani dışı yasa ve uygulamalarıyla bir pkk yaratmıştır.
İran.ırak.suriye ve türkiye kürtler için itifak halindedirler İran dan gelen bu sözler doğru ama İran da kendi kürtleriyle olan barışı sağlamalıdır.