İsrail Kaybetti
1180 Okunma, 0 Yorum
Fikret Bila - Milliyet
Harun Özdemir

 

Bu yazı, Fikret Bila'nın 04.06.2010 Milliyet Gazetesi'ndeki köşe yazısına ilişkin yapılmış bir yorumdur.


İSRAİL’İ KİM PROVOKE ETTİ



İsrail kaybetmek zorundaydı.

İş, ya kırk katır ya da kırk satır aşamasına çoktan gelmişti. Ortadoğu’da değişmesi gereken düzende aktif rol alacak devlet bulunamadığı için İsrail, uzatmaları “gücünün” zirvesi sanıyordu.

Dünya ekonomik olarak yönetiliyordu; verimsiz siyasal araçların uzun süre desteklenmesi kurala aykırıydı.

Yılda ortalama 15 milyar dolar hibe alan bir devletin, devlet olmadığını hibe alanlar bilmese de verenler biliyordu.

20. yüzyılın Ortadoğu düzeni çatışma üzerine kurulmuştu. Haçlıların Kudüs Krallığı gibi dizayn edilen ama bir türlü Haçlı Krallığı kadar reel olamayan İsrail Devleti, 21. yüzyılda ancak gerçekler dünyasında var olabileceği kadar “var” olabilirdi.

1997’deki Erbakan mı Netenyahu mu, tartışması Netenyahu lehine sonuçlanmıştı. Çok sürmemiş Türkiye Erbakan’a dar edilmişti ve Ortadoğu’da ve Türkiye’de Erbakan gitmiş, Netenyahu kalmıştı.

Erbakan’ın akıl almayan, bir de yetmiyormuş gibi akıl veren tavrı, küresel güçlerce kabul edilemezdi.

Erbakan’ın neden olduğu gecikme ile İsrail ve Ortadoğu devletleri, uzatmalar dediğimiz yaklaşık 13 yıllık bir süreyi kah tadını çıkararak, kah ezile büzüle ve onursuzca verimsiz bir şekilde kullandılar. 

Gerçeklerle yüzleşmek istemeyen İsrailli ve Arap liderler, eninde sonunda rüyadan uyanacaklardı. Yeter ki, Türkiye rol alabilecek olgunluğa ulaşabilsindi.

Olgunlaşma kolay olmuyordu. Hızlandıran bütün faktörler devredeydi ama hala çözülemeyen sorunlar vardı:

Biri içerideydi:

Çünkü meşru siyasal otoriteyi bir türlü kabullenmek istemeyen ciddi bir muhalefet vardı ve asla kural da tanımıyordu. Bundan kurtulmak gerekiyordu. Ergenekon operasyonları bu açıdan yararlı oldu. Kılıçtaroğlu ile de anamuhalefet sorunu çözüldüğüne göre yargıdaki direniş önemsizdi. Çünkü yargının siyaset yapması mümkün değildi.

İkinci sorun da dışarıdaydı:

İran, Türkiye kadar olmasa da ciddi bir devletti ve İslam dünyası iki başlı bir gelişmeyle karşı karşıyaydı. O zaman yapılacak ikinci iş, İran’ı köşeye sıkıştırıp Türkiye’nin himayesine sokmaktı. Uluslar arası toplumda Türkiyesiz İran’ın olamayacağı bir kompozisyon zor da olsa yaratıldı. Sonuç mükemmeldi.

Ben de sorun çıkarmayacağıma göre artık işler yoluna koyulabilirdi:

Lozan Antlaşması’nın baş aktörü İngiltere, 87 yıl önce kurduğu düzeni değiştirmek istiyordu. ABD, 87 yıl önce olduğu gibi yine “gözlemci” pozisyonundaydı. Anglosaksonların iç sorunlarına girmeye gerek yok. Rollerin paylaşılmış olduğunu bilmemiz, gelişmeleri anlamamızı kolaylaştıracaktır. Şimdilik bu kadarıyla yetinelim.

İsrail yardım konvoyuna izin verseydi “kırk katır”ı, çatışsaydı “kırk satır”ı tercih edecekti. Şehit olmayı göze almış vatan evladını bulmak ise hiç mi hiç zor değildi. Ama İsrail’in uluslar arası sularda cinayet işleyeceği ise ancak projenin mükemmelliği ve planın başındakilerin işlerini ne kadar ciddiye aldıklarıyla açıklanabilirdi.

İsrail provoke edilmiş, tüm ulusların nezdinde suçlu duruma düşürülmüştü. Muhtemelen İsrail 12 mil sınırlarında müdahale etmiş olsaydı, çatışma çok daha kanlı olacaktı ve Türkiye de İsrail’e karşı silah kullanmak zorunda kalacaktı. Şükürler olsun, bu olmadı.

Çünkü İsrail, uzatmaları oynadığının farkında değildi. Kendisini rahatsız eden güruha(!) rövoşata yapıp kariyerine bir kahramanlık daha eklemek istiyordu.

Oysa önüne konan sorun, bir yemdi. Sazan refleksiyle nasıl bir girdaba düştüğünü sonradan anlayacaktı.

ABD kem küm etse de İngiltere adeta susuyordu. Bu kadar az konuşması ancak derin suskunlukla açıklanabilirdi.

Ortadoğulu liderler ise çanların kimler için çaldığını çok daha erkenden fark etmişlerdi.

Bugün İsrail için çalan çanlar, bir süre sonra Arap Krallıları için çalacağını biliyorlardı.

Demokrasi çağına girilmek üzereydi. Domino etkisi yapan İnsani Yardım Organizasyonu, 21. yüzyılın ekonomik ve siyasal vizyonunu, görebilenlerin önüne yakın geleceğin olası gelişmelerini bütün açıklığı ve seçikliğiyle sunuyordu… 

 

 

Harun Özdemir






Sayı: 52 | Tarih: 6.06.2010
Mahir Kaynak
Siyasî sonuçlar
1879 Okunma
17 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Boşuna ölmediler
1491 Okunma
4 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Reşat Nuri Erol
Kapitalizm çöküyor...
1471 Okunma
9 Yorum
Ilker Ardic
Hayrettin Karaman
Hedef ambargoyu kaldırmak
1346 Okunma
Hilmi Altın
Toktamış Ateş
Mavi Marmara
1306 Okunma
Osman Eskicioğlu
Ruşen Çakır
Mavi Marmara İskenderun Limanı’na uğradı mı?
1222 Okunma
Tayibet Erzen
Mehmet Şevket Eygi
Bu İşin Sonu Üçüncü Dünya Savaşıdır
1190 Okunma
Emine Hocaoğlu
Derya Sazak
Gülenin uyarısı
1188 Okunma
Serdar Turan
Ebubekir Sifil
Halk İradesi Mi? Sivil Toplum Mu?
1183 Okunma
Zafer Kafkas
Fikret Bila
İsrail Kaybetti
1180 Okunma
Harun Özdemir
Dücane Cündioğlu
Gazze'nin Ekonomi Politiği
1175 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Reşat Nuri Erol
Kapitalizm çöküyor...
1171 Okunma
Ilker Ardic
Zülfü Livaneli
Kriz
1159 Okunma
Ali Bülent Dilek
Oktay Ekşi
Yalnızlaşıyor
1098 Okunma
Vahap Alma


© 2024 - Akevler