Başbakan Tayyip Erdoğan'ın verdiği tepki hem yerinde hem de örnek teşkil edebilecek açıklıkta... CHP lideri Deniz Baykal'la ilgili görüntülerin internet sitelerine düştüğünü öğrendiğinde, Başbakan Erdoğan, "Sakın bu konuyu deşmeyin, ilgileniyor bile görünmeyin" demiş yanında bulunanlara; ilgili bakana da görüntülere erişimin engellenmesi talimatını vermiş...
Şimdikine benzer ortamlar siyasi rekabeti azdırır ve rakipler kötü duruma düşeni "Vurun abalıya" anlayışıyla hırpalama yoluna giderler. Başbakan Erdoğan'ın tavrı bu alanda bir ilk teşkil ediyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de olayı tiksintiyle karşıladığını belirtip 'çirkin' olarak yaftaladı.
Görüntülere erişimin engellenmesi günümüz ortamında çok zor, imkânsız gibi bir şey; çıkış noktası Türkiye olmadığından çoğu site bizdeki yasaların etki alanında bile değil; neyi, nasıl önleyeceksiniz? Yaygın pek çok video paylaşım sitesi var dünyada ve herhangi birine yolunu bulan görüntüleri yasal yollara başvurup bütün sitelerden kaldırmak çok vakit alacaktır.
Dün bizim gazete haberi büsbütün görmezlikten gelemediği için küçücük vermeyi yeğledi.
Yeni Şafak ve benzeri 'mahremiyet' konusunda titiz ve 'belden aşağı' vuruşlara nispeten kapalı gazeteler ile TV kanallarının konuya bigâne kalması haberin yaygınlaşmasını önlemiyor elbette; bu tür haberlerin kuantum hızıyla yayılma alışkanlığı vardır. Türkiye'nin dört bir yanında son iki gün boyunca en çok herhalde bu konu konuşuluyor.
Lâfı fazla uzatmaya gerek yok: Deniz Baykal başına örülen bir 'siyasi komplo'ya muhataptır...
Hiç kuşkunuz olmasın, bir siyasi parti liderini yakın ve uzak çevresinin gözünde kötü duruma düşürmek isteyen(ler)in amacı siyasi bir sonuç almaktır. Doğal olarak Deniz Baykal görüntüleri de siyasi bir sonuç almak için internet sitesine konuldu.
CHP ve Baykal'ın mesai arkadaşları, zamanlamaya bakarak, alınmak istenen siyasi sonucun ne olduğunu tespitte zorlanmayacaklardır.
İhtimaller bir-ikiyle sınırlı değil: 1. Anayasa değişikliğine direnmesi... 2. Yakında yapılacak CHP kurultayı... 3. CHP İş Bankası'nda temsil ediliyor; kredi taleplerine direnilen güçlü birilerinin nasırına basılması... 4. Kişisel husumet...
Anayasa değişikliği Baykal'ın direnişine rağmen Meclis'ten çıktı ve görüntüler CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne gitmesini engellemeyecek...
Oysa CHP Kurultayı görüntülerden de kurultaya kadar geçecek sürede yazılıp çizileceklerden de etkilenecektir. Kendilerini 'merkez medya' diye tanımlayan gazetelerin, ayıplayıcı bir edayla da olsa, görüntüleri büyütmekte mahzur görmemeleri, 'CHP-yandaşı' bilinen kalemlerin de derhal Baykal-karşıtı söylemlerle ortalığa dökülmeleri dikkatle not edilmeyi hak eden bir gelişme...
İş Bankası hesapları ile kişisel husumet de üzerinde durulmayı hak eden ihtimaller...
Şu sorunun üzerinde de durulmalı: "Görüntülerin yedi yıl öncesine ait olduğu yolundaki söylentiler doğru olabilir mi?" Eğer yedi yıl öncesine ait görüntüler şimdilerde servis ediliyor ise sızdıran kaynağın tespiti biraz daha kolaylaşır.
Bugüne kadar dünyada ve bizde bilinen örnekler 'seks skandalı' kategorisine giren olayların sonuç aldığını gösteriyor. İnternet çağında daha farklı sonuçlar doğurabilir böyle bir olay. Ya da farklı siyasi simaları kötü gözle görmeyi getirecek bir videolar savaşına da yol açabilir; "Tencere dibin kara, seninki benden kara" deyişine hak verdirmeyi amaçlayan kirli bir savaşa...
En doğrusu, Başbakan Erdoğan'ın tavrını benimseyip işin 'skandal' boyutundan mümkün olduğu kadar uzak durmak...
Fehmi Koru
f.koru@yenisafak.com.tr
09 Mayıs 2010 Pazar
Yorum:
Bülent Ecevit’in başbakanlığının son dönemlerini hatırlayan var mı? Hani, onu seven köşe ustaları kişisel temizliğinin yeterli olmadığından, Rahşan Ecevit’in ona yeterince bakamadığından, yataktan düştüğünü vs. yazıyorlardı. Sevgi ile başlayan yazılar yol yakından çekilmesini salık veriyordu. Ve hasta başbakan bir türlü iyileşemiyordu. Daha sonra ortaya çıktı ki birileri DSP-MHP-ANAP koalisyonunu bozup MHP’yi safdışı bırakmak istiyor ve bunun üzerine Bahçeli de hükümetteki üç partinin meclis dışında kalacağı erken seçimi dayatıyordu, hükümete. Siyasi intihar da denebilir, usta bir manevra da. Fakat bu süreçte bir başka gelişme oldu, Başkent hastanesinde tedavisi süren Bülent Ecevit GATA’da asker doktorlar tarafından tedavi edildi; ölmek üzere olan adam iktidar gömleğini çıkardığında nasıl olduysa iyileşiverdi. Başkent hastanesini Ergenekon soruşturmalarından hatırlarsınız, herhalde.
Bugün Baykal’ın başına gelenler mi?
Açık ki birileri artık Baykal’ı istemiyor. Bunun için AK Parti’ye bakmak yanlış olur. Zira Baykal AK Parti için bulunmaz nimet, başbakan bizzat kendisi Baykal’dan bir muhalif olarak memnun olduğunu söylemiyor mu? AK Parti’nin iktidar gücü CHP’den kaynaklanmıyor mu?
Şu halde Baykal’ı ve Sarıgül’ü kimin istemediğini sormak gerekiyor.
Kısa vadede cevaplanacak sorular olup olmadığını hep beraber göreceğiz. Fakat hatırda tutmak gerekiyor, Ecevit’i öldürme pahasına siyasi planlar kuranlar hiç ummadıkları bir sürprizle karşılaştılar. Türk siyasi tarihindeki en büyük kırılmalardan biri yaşandı.
Herkes kendi planını kursun ve oynasın bakalım…