Olumsuz gelişmeler
1176 Okunma, 5 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

 

 

-          Siyasî analiz yapılırken ortaya atılan iddiaların doğru ya da yanlış olması değil yaratacağı sonuçlar önem kazanır. Son günlerde ortaya çıkan tablo siyasette bir belirsizlik dönemine girdiğimizi gösteriyor.

-          Halkın heyecana gelip fevrî hareketten yararlanmak isteyenler son günlerde gerçek veya yalan haberleri ortaya atarlar. Tecrübesiz topluluklar bu haberlere ortaya atanların istedikleri hareketleri yaparlar. Baykal’a 7 sene önceki bir olayı bugün ortaya atarak onu devre dışı edeceklerini sananlar yanılıyorlar. Türk Milleti büyük devletler kurmuş bir topluluktur. Böyle basit hareketlerle onu heyecana getiremezler. Önce Baykal kanunen bir suç işlememiştir. Çünkü davacısı yoktur. Zaten son yoruma göre zina suç sayılmıyor. Olsa olsa dînen günah işlemiştir. Onu sorgulamak bize düşmez. Baykal zaten ben iyi bir Müslümanım demiyor. Bundan sonra olabilir. Eski yaptıklarından sorumlu olmaz.

-          Anayasada yapılan değişikliklerde parti kapatmaları zorlaştıran maddenin düşmesi önceden planlanmamış, olayların doğal akışının bir sonucu mudur yoksa bir projenin parçası mıdır? Bunların arka planında bir gücün olduğunu söylerseniz komploculukla itham edilirsiniz ama tabloyu bir bütün halinde gördüğümüz zaman belirsizliklerin egemen olduğu bir sürece sürüklendiğimiz gözlenmektedir.

-          Anayasanın değiştirilmesi komployu kuranların tezgâhıdır. Ak Parti’yi korkutarak Ak Parti’nin de aleyhinde olan maddeleri Meclis’den geçirdiler. Ak Parti şuursuzca onların oyununa geldi. Ne var ki endişe edecek bir şey yok. Türkiye’de hukuk değil güç egemendir. Kanun ne yazarsa yazsın. Mahkemeler bildiklerini okurlar. Silahlı güç onların yanındaysa dedikleri olur. Değilse silahlı gücün dediği olur.

 

-          Siyasette belirleyici rol oynayan partilerin başında olan AK Parti için bir kapatma davası söz konusu olabilir mi? Böyle bir dava nasıl sonuçlanır? Bu sorunun cevabını ihtimaller hesabına göre verirsek böyle bir davanın açılabileceğini ve sonucun olumlu olmayacağını söyleyebiliriz.

-          Ak Parti aleyhine dava açıldı. Kapatıldı. Müdahale edildi ve şimdi duruyor. Türkiye orduya dayanın bir devlettir. Ordu korumaktadır. Savaş meydanında kazanılanı kimse sokak oyunlarına teslim etmez. Askerleri ikna etmeden Türkiye’de hiç bir oyun muvaffak olmaz. Askeri ikna ettikten sonra da onu durduracak bir güç yoktur.

 

-          Başka ilginç bir gelişme CHP için de bir operasyonun hazırlandığını gösteriyor. Deniz Baykal hakkında savunulması zor bir iddia kamuoyuna yansıtılıyor. Olayın kişisel olmayıp siyasi bir boyut içermesi, yani milletvekilliğinin uygunsuz ilişkilerle elde edildiğinin gösterilmesi siyasi sonuçlar yaratıyor.

-          Baykal tecrübeli bir siyasetçidir. Tehlikeyi sezmiştir ki Diyanetin davetlisi olarak etkili konuşma yapmıştır. Tayyib’in ve Baykal’ın sıkıştırılması onları İslamiyet’e yaklaştıracaktır. Adil Düzen için çalışmalara başlayacaklardır umuyoruz.

 

-          Bir kapatma davasıyla AK Parti’nin, söz konusu iddia ile CHP’nin liderleri siyaset dışına atılırsa belirleyici konumda olan iki parti başsız kalabilir. Şu anda MHP ve BDP’nin dışarıda kalması onların siyasi etkilerinin sınırlı olmasından kaynaklanıyor. Yeni bir oluşum olarak ortaya çıkanlar içinde DP de şu anda lidersiz sayılıyor ve genel başkanlarının emanetçi olduğu düşünülüyor.

-          Türk Milleti oyunu verirken şuursuzca hareket etmez. Genel olarak Ordu’nun desteklediği hatta karşı olmadığı partiyi tercih eder. Seçimde tablo değişmeyecektir. Değişecek olsa bile MHP’nin lehine değişecektir. Çünkü Ordu’nun karşı olmadığı bir partidir. Asıl değişme bundan sonraki seçimde olacaktır. Ya CHP ile AK PARTİ anlaşarak Adil Düzen’i getirecekler. Yahut Adil Düzen Partisi kurulacak öyle Adil Düzen gelecek. Veya müdahaleyle gelecek. Hatta Cumhuriyet yıkılırsa II. Cumhûriyet’le Adil Düzen gelecektir. Tekel Sermaye bile bunu isteyecek.

 

-          Eğer ihtimaller hesabı üzerine kurulu olan bu senaryo gerçekleşirse nasıl bir siyasi yapıyla karşılaşırız? Seçimlere kadar AK Parti’nin yerine kurulacak partinin iktidarını sürdürmesini engelleyecek bir durum söz konusu değil. Asıl sorun hangi eğilimi temsil eden bir kişi, geçici de olsa liderliği üstlenecek ve seçime kiminle girilecek? Merkez sağ bu parti tarafından temsil edilmeye devam edecek yoksa DP’nin yeni kadrolarla takviye edilmesiyle bu yeni oluşumun boşluğu doldurması mı sağlanacak? CHP’de yeni liderlikle birlikte nasıl bir siyasal yön izlenecek?

-          Ak Parti ile CHP’nin yakınlaşması Ordu’yu da bunların yanında tutacaktır. Sonunda galip olacaklardır. Tertipçilerin işi zor. Tertipleri anlaşılır hale geldiği için Millet karşılarına cephe almaktadır. Ergenekon ve Balyoz operasyonları Ak Parti ile Ordu’nun arasını açmayı hedeflemiştir. Ordu bunun bilincindedir. Sonu Ordu’nun istediği biçimde bitecektir. Ak Parti de gerçeği öğrenecektir.

 

-          Başka bir model de söz konusu olabilir. CHP tasfiye sürecine terk edilir ve tek bir merkez sağa karşı MHP ve BDP’nin birbirini dengeleyerek muhalefet rolünü üstlenmesi benimsenebilir.

-          CHP İstiklal Savaşı’nı kazanmış bir partidir. Onu tasfiye etmek mümkün değildir. Türkler bin yıldır Müslümandır. Onu unutturmak da mümkün değildir. Millî Görüş partileri tasfiye edilemez. Milletin istediği bunların uzlaşmasıdır. Olaylar oraya götürüyor.

 

-          Yeni yapılanmada bürokrasi ile siyaset arasındaki büyük gerginlik sona erdirilir ve çatışma yerine bütünleşme sağlanır. Çünkü mevcut tablo, yani yargı, ordu gibi devletin vazgeçilmez kurumlarıyla siyaset arasındaki onarılmaz çatışma sürdürülemez boyutlara ulaştı ve yakınlaşma sağlamak yerine galip gelme arayışı ön plana çıktı. Bugüne kadar siyasetin önde göründüğü bu çatışmada henüz karşı taarruza geçilmedi. İlk hamlenin yargı sürecindeki davalarda kullanılan bazı belge ve bilgilerin düzmece olduğunun iddia edilmesi olabilir.

-          Anayasa değişikliği Türkiye’de yargı çıkmazını sona erdirmek içindir. Ordu bunu bilmektedir. Türkiye’de yargı parlamentonun üstünde değildir. Yasamanın müsâade ettiği kadar bağımsızdır. Türkiye anayasası böyle. Adil Düzen’e göre bu yanlıştır. Yargı hakemlerden oluşmalı ve Meclis’in de üstünde olmalı. Bugün böyle değil. Atanmış hakimler seçilmiş Meclis’in üstünde olacaklar. Yani halk değil güç hakim olacak. Hakimlerin adil olacağı varsayımı yanlıştır. Siyâsîler ne kadar yanlışlık yaparlarsa veya kötü niyetli olurlar. Tek çözüm hakemlik sistemidir. AK PARTİ’nin yaptığı iş yanlıştır. Kötü niyetli değiller. Ne var ki ADİL Düzen’i bırakmakla sudan çıkan balığa dönmüşlerdir.

-          Görüntüler böyle bir model kurmama yol açtı. Umarım yanlış değerlendirme yapıyorum ve olumsuz hiçbir gelişme ile karşılaşmayız.

-          Tahlillerde tam isabet vardır. Eksik olanı Ordu’nun hesaba katılmamasıdır. Eksik olan Millet’in hesaba katılmamasıdır. Türk Milleti daima ordusunun yanındadır. Türk Ordusu da her zaman milleti için can vermektedir. Diğer bütün oyunlar Erbakan’ın dediği gibi faso fisodur.

 

• İçerik önemlidir 2 Mayıs 2010 pazar

Tarımın modernleştirilmesi ve tarımın krizlere karşı korunması gerekir. Etteki açık ithalatla kapatılıyor. Üretim ve tüketim arasındaki dengesizlik buna sebep olmuştur. Terörle mücadelede de gelişigüzel hareket edilmektedir. Bölgede ordu kışlada bulunur. Terörü bastırma merkezleri oluşturulur. İstihbarata dayanarak bu güç terörü yok eder. Kırda karakollar bulundurmak devriye çıkarmak yanlıştır.

Özet Yorum:

KİTler Türkiye’yi tarım döneminden sanayi dönemine geçirdi. Bilgi transferi yaptı. Kentleşmeyi sağladı. Ve tekeli önledi. Bu görevleri bitmiştir. Ama KİTler şimdi ülkemizi muâsır medeniyetin üstüne çıkaracak bilgi üretecek köylere sanayiyi götürecek ve meslekî eğitim yaptıracak. Bu arada tarım ancak âile işletmeleri şeklinde yapılabilir. Tarım sektörü boş zamanları değerlendirmek için küçük sanayi sektöründe de yer almalıdır. Terörün önlenmesi için her il kendi halkından jandarma teşkîlâtını kurmalı ve ilçe merkezlerindeki bu güç Kaynak’ın önerdiği merkezî güç olmalıdır. Ordu ancak yerel yönetimin ilân ettiği sıkıyönetimde yardımcı olmalıdır. 

• Terörün amacı ne? 4 Mayıs 2010 Salı

Başarı amaca ulaşmakla ölçülür. PKK’nın merkezi Türkiye’dedir. Gâyesi Kürt haklarını korumaktır diyorlar. Katılmıyorum. Öyle olsaydı koruculuk olmazdı. Hedef doğru tespit edilmelidir. Karakol basmanın Kürt talepleriyle hiçbir ilgisi yoktur. Hedefi demokratik açılımdır. Veya karşıt güçlerdir diyorlar. Terörü iç odaklara bağlamak yanlıştır. Terörü düzenleyen güç, destekleyen gücün de arkasındadır. Destekleyenler bir zincirdir. Aradakiler bundan habersiz olabilir. Zincirin ilk halkasını bulmalı.

Özet Yorum:

Tekel sermaye 500 sendir tırmanıştadır. Günümüz uygarlığını o sermaye oluşturdu. Tekel sermayenin metodu güçleri çarpıştırmak ve kendi emrine almak gayesi dünya sermaye devletini kurmaktır. Bütün güçlü devletlerin bu tür gayelerini o oluşturmaktadır. Zincirin son halkası çok büyük güçtür. Bizim onu yenmemiz mümkün değildir. Biz sadece savunma yapabiliriz. O gücün ülkemizde fazla tahribat yamasını önleriz. Bu tekel gücün görevi bitmiştir. Yakında etkisiz hale gelecektir. Yaptığı tahribatın etkileri ise daha sürecektir. Sorun dıştan kaynaklanmaktadır. Ama çözüm içtedir.

• Olumsuz gelişmeler 8 Mayıs 2010 Cumartesi

Yorum yanlış olsa da sonuçlar düşünülerek yorumlanmalıdır. 8. maddenin düşmesi Türkiye’yi belirsizleştirme planının uygulanışıdır. AK PARTİ kapatılabilir. Halk parti’ye de komplolar hazırlanıyor. Erdoğan ve Baykal devre dışı bırakılabilir. BTP’nin zaten lîderi yok. Hareket’in etkisi sınırlı. Yeni siyasette Ak Parti’nin yeni lîderi mi yoksa CHP’nin yeni lîderi mi rol oynayacak? Halk partisi tasfiye edilebilir. BDP ve Hareket birleştirilip ana muhalefet yapılabilir. İktidar Ak Parti’de kalır. Bürokrasi ile siyaset uzlaştırılabilir. Davalardaki belgelerin uydurma olduğu ortaya konabilir. Umarım bunlar olmaz.

Özet Yorum:

Baykal ve Erdoğan’a yapılan saldırılar bunları birbirine yaklaştırır. Seçimde tablo fazlaca değişmeyecektir. Bu komploları kuranlar mağlup olacaktır. Ancak gerek Baykal’ın gerekse Erdoğan’ın Allah tarafından kendilerine verilen bu gücü Millet’in lehine kullanmalılar. Ülkeye Adil Düzen’i getirmeliler. 7 sene önce cereyan eden olaylar bugün bizi ilgilendirmez. Hz Ömer dünyanın en gaddar en zalim İslam düşmanı idi. Ama şimdi İslam düzeninin 2. kurucusu durumundadır. Bizi geçmiş değil gelecek ilgilendirir.

 

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Cüneyt Özcan
11.05.2010
13:19

Seminerler kısmında yaptığım yorum sitede çıkmadığından o yorumu buraya koymak durumunda kaldım:

"Tarım ve İşsizlik" makalesi hk.

Peki selem sisteminde mesela satılan selem senedi kadar ürün çıkmazsa topraktan o zaman ne yapılacaktır?

Sistem bu durumda sekteye uğramaz mı?

İthalata mı yönelinecek bu durumda? Değilse ne yapılmalıdır ne yapılacaktır böyle bir durumda, mümkünse açıklayabilir misiniz?

Süleyman Karagülle
11.05.2010
20:45

Muhterem Cüneyt Özcan Bey’e,

Üretici selem karşılığı taahhüt ettiği malı temin edemezse iç veya dış piyasadan satın alarak taahhüdünü yerine getirecektir. Kendisi bunu satın alıp taahhüdünü yerine getiremezse ona işletme belgesini veren dayanışma ortaklığı temin ederek taahhüt yerine gelmiş olacaktır. Dayanışma ortaklığı da imkansızlıktan dolayı yerine getiremezse nominal değerini para ile kendisi veya dayanışma ortaklığı ödeyecektir.

Mevsim şartları veya hastalık dolaysıyla genel imkansızlık sebebiyle yerine getirilemeyen taahhütler dayanışma içinde karşılanacaktır. Bu faizsiz kredileşme ilkesi içerisinde bölgeler veya ülkeler arasında gerçekleşir. Bu sene bizde fazla olan mahsul bu sene mahsul alamayan başka ülkelere kazı hasen olarak verilir, sonra onlar bize verir.

Bir başka imkan da Yusuf a.s ın Mısırda uyguladığı sistem uygulanır. Mahsul depolanır, kıtlık zamanında harcanır.

Bizim işletmelere uyguladığımız bir sistem vardır. Üretici mallarını ambara teslim ettiği zaman kendisine bir belge verilir. Bu belge teslim edilen malın tamamını değil kamu payı (vergi), genel hizmet payı ve kira payı düşülerek kalan miktar için verilir.

Burada şöyle sigortalama sistemini uyguluyoruz: Farz edelim bir et işletmesi bir ton et teslim etti. Biz bunun yarısını teslim etmiş kabul ediyoruz, onun payına düşen kadar belge veriyoruz. Geri kalan yarısını on sayısına bölüyoruz ve on taksitli belge veriyoruz. Bundan sonra gelen birinci yılda onda birini, ikinci yılda ikinci onda birini, onuncu yılda onuncu onda birini alacaktır. Bu yıl geçmiş on yılın onda birlerini de alacaktır. İşler normal giderse her yıl mahsulü kadar belge alacak kıtlık yıllarında daha az bolluk yıllarında çok belge alacaktır.

Lütfi Hocaoğlu
12.05.2010
12:38

El-Alemîn kelimesi kurallı eril çoğul olduğu için örgütlenmeyi oluşturan alemler demektir. Eğer alemlerin hiç biri örgütlenme dışında değilse ki öyle düşünüyoruz, tüm alemleri kapsar. Bu nedenle yine istiğrak için değildir, ahd içindir. Yani buradaki tüm alemleri kapsaması alem örgütlenmesinin tek örgüt olmasındandır. İstiğrak kuralına uyduğu için değildir. Örgütlenmeler birden fazla olursa o zaman yine tüm alemleri kapsamaz.

İzafetteki muzafun ileyhler için de aynı kural geçerlidir. Hatta lafzi izafetteki muzaflar içinde geçerlidir. Lafzi izafette muzafların başlarına gelen “el” aynı değerlendirmeye tabidir.

Eğer “el” den sonra gelen isim ism-i fâil, ism-i mef’ûl gibi müştak bir isimse o zaman ne ahd için gelir ne de istiğrak için. Bu durumda tesmiyetü bi-l fiil içindir. Yani bir varlığı veya varlıkları yaptıkları iş ile isimlendirme içindir. Yani el-müminun ne ahd için ne de istiğrak içindir. El- Müminun Ellezine amenu ile gramersel olarak aynı anlama gelir. Ancak fıkhi olarak farklı yorumlanabilir.

Cüneyt Özcan
13.05.2010
10:25

Allah razı olsun. Tatmin edici bir cevap oldu. İnş. o güzel günlere ulaşılması duasıyla.

Reşat Nuri Erol
13.05.2010
13:14

mesud akgül / 2010-05-13 11:51:23 12 EYLÜL ,ERGENEKON SÜRECİ VE RAFERANDUM-15

AKP iktidarının 8. yılında bu "kansız iç savaş" bütün şiddetiyle sürerken, Batı Kulüpçülerin elindeki tüm kaleler kendi tabirleriyle bir bir düştü! Üstüne üstlük her sahadaki tüm önde gelen kadroları Ergenekon kapsamında burunları sürtülüp itibarsızlaştırılarak bertaraf edildi. Şimdi sıra milli irade temsilcisi siyasetin ordu ve yüksek yargı vesayetinden kurtaracak önlemlerin anayasal temellere oturtulmasına geldi. Bu da başarılmak üzere. Geçmiş olsun.

mesud akgül / 2010-05-13 11:50:45 12 EYLÜL ,ERGENEKON SÜRECİ VE RAFERANDUM-14

tutan Batı Kulüpçüler sonunda kendileri açısından acı gerçekliği yakinen gördüler ve Başbakan Erdoğan’a da tıpkı Turgut Özal’a yönelik uygulamaları yeniden vizyona soktular. Batı Kulüpçüler ise daha önce ANAP iktidarına ve Başbakan Turgut Özal’a yönelik aile boyu yürüttükleri alabildiğine ilkesiz, yıpratıcı ve yıkıcı muhalefetlerini o tecrübelerini dikkate alıp geliştirerek AKP iktidarına ve Başbakan Erdoğan’a karşı da başlattılar, halen de sürdürüyorlar...

mesud akgül / 2010-05-13 11:49:59 12 EYLÜL ,ERGENEKON SÜRECİ VE RAFERANDUM-13

Başbakan olarak karizmatik olmaya başladı. Batı başkentlerinden aldığı desteğin Başbakan olmasını sağlamaya yetmediğini gören Tayip Erdoğan nihayet ana muhalefet CHP lideri DENİZ BAYKAL aracılığıyla millî derin devlet realitesini keşfetmeyi başardı. BAYKAL ile baş başa yaptıkları 2 saat süren uzun sır görüşme sonunda kulağına kar suyu kaçan ERDOĞAN, tıpkı Turgut Özal gibi millî derin devlet ile uzlaşarak Siirt Formülü ile Başbakanlık koltuğuna oturtuldu. Bu süreci bir süre tarassut altında yakın takipte

mesud akgül / 2010-05-13 11:49:19 12 EYLÜL ,ERGENEKON SÜRECİ VE RAFERANDUM-12

toplum kuruluşlarında da büyük zemin kaybettirildi. Böylece 3 Kasım 2003 erken genel seçimi kaçınılmaz şekilde sonun başlangıcı haline geldi. AKP Genel Başkanı olduğu halde milletvekili seçilmesi engellendiği için yerine Abdullah Gül Başbakan olarak hükümeti kurup ülkeyi yönetmeye başladı. Ülke ülke dolaşarak Batı başkentlerinde kırmızı halılar üzerinde devlet başkanları protokolü ile karşılanıp uğurlanan Genel Başkan Tayip Erdoğan giderek irtifa kaybederken, AKP’nin ikinci adamı Abdullah Gül

mesud akgül / 2010-05-13 11:48:38 12 EYLÜL ,ERGENEKON SÜRECİ VE RAFERANDUM-11

rövanş almaya çalışan MİLLÎ GÖRÜŞ HAREKETİ olmuştur. 28 Şubat 1997 post modern darbe sürecinde Ecevit-Demirel-Mesut Yılmaz birlikteliği çok net şekilde boncuk gibi gün ışığına çıkıp gözler önüne serildi. Ancak iktidar mücadelesi daha çok yeniden yer altına ve devletin derinlerine inmeye başladı. Derinlerde kıran kırana müthiş bir savaş yaşandı. Bu süreçte kurucu irade sermaye, medya ve siyaset sahasında ağır kayıplara ve büyük itibar erozyonuna uğratıldı. Askeri ve sivil bürokrasi ile sivil toplum

mesud akgül / 2010-05-13 11:47:32 12 EYLÜL ,ERGENEKON SÜRECİ VE RAFERANDUM-10

Bu yüzden ABD ve içerideki tüm işbirlikçi kesimler atlarını itlerini nallayarak Başbakan Turgut Özal ve ANAP iktidarına karşı o güne kadar eşi menendi görülmemiş bir hırçın, kuralsız, hak-hukuk tanımaz, ahlaksızca mücadele başlattılar. Daima -adı, tanımı ne olursa olsun ve kendini ne ile kamufle ederse etsin- bir yanda İngiliz işgal kuvvetleri ile işbirliği yaparak Osmanlı Devletini yıkıp yerine Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Selanik Dönmesi de denilen Sabetayist Toplum oligarşisi; karşısında ise ondan

mesud akgül / 2010-05-13 11:46:49 12 EYLÜL ,ERGENEKON SÜRECİ VE RAFERANDUM-9

kardeşler daha önce MİLLÎ GÖRÜŞ içerisinde siyaset yapmış ve 1978’deki MSP kongresinde ERBAKAN’a karşı liste çıkarmışlardı. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in ağır hakaretlerde bulunmasına karşın ABD ve içerideki işbirlikçilerinin desteklediği Turgut Özal’ın ANAP’ı seçimi kazanarak tek başına iktidar oldu. Ancak beklendiği üzere Turgut Özal Başbakan olduğunda 12 Eylül darbe yönetimine karşı mücadele etmek yerine, aksine iktidarını sağlama almak için tam bir işbirliği içerisine girdi .

mesud akgül / 2010-05-13 11:45:46 12 EYLÜL ,ERGENEKON SÜRECİ VE RAFERANDUM-8

ABD ve içerideki işbirlikçileri, birlikte 12 Eylül 1980 darbesini planlayıp hayata geçirdiler. Demirel-Ecevit ikilisi ve onları destekleyen basın mensupları, sendikalar ve diğer sivil toplum örgüt liderleri bu süreci kimi açıktan, kimi zımnen desteklediler. Ta ki Kenan Evren güç bela temizlediğimiz tencereyi onu kirletenlere yeniden verecek değiliz şeklinde bir açıklama yapıncaya kadar! 12 Eylül yönetimi tasfiye etmek diğer yanda MİLLÎ GÖRÜŞ çizgisiNİ siyasette yok etmek için ANAP’ı kuran Turgut-Korkut Özal

mesud akgül / 2010-05-13 11:45:07 12 EYLÜL ,ERGENEKON SÜRECİ VE RAFERANDUM-7

Bu süreçte MSP’nin dışarıdan desteği ile azınlık hükümeti kuran Süleyman Demirel’in Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen ERBAKAN’ın verdirdiği gensoru sonucu Meclis tarafından, hem de İsrail’in Kudüs’ü başkent ilan etmesine sessiz kaldığı gerekçesiyle azledilmesi bardağı taşıran son damla olmuştu. MİLLÎ GÖRÜŞ’ün siyaset yelpazesinden silinmesi, ERBAKAN’ın kontrolündeki millî derin devlet yapılanmasının tasfiye edilmesi için askeri darbe tek çözüm olarak kaçınılmaz hale gelmişti.

mesud akgül / 2010-05-13 11:36:01 12 EYLÜL ,ERGENEKON SÜRECİ VE RAFERANDUM-6

Ecevit’in Başbakan olarak kontrgerilla diye nitelediği bu derin oluşum ordu içerisinde yapılanmıştı. Siyaset arenasında birbirleriyle kanlı bıçaklı bir görüntü sergileyen Demirel-Ecevit ikilisi 12 Mart Muhtırasında imzaları bulunan Faruk Gürler ve Muhsin Batur karşısında daima birlikte hareket ettiler. Bu iki general, özellikle Muhsin Batur ERBAKAN ile hep iyi ilişkiler içerisindeydi. 12 Mart Muhtırası sürecinde Millî Nizam Partisi’nin kapatılması sonrasında İsviçre’de bulunan ERBAKAN’ı Millî

mesud akgül / 2010-05-13 11:34:56 12 EYLÜL ,ERGENEKON SÜRECİ VE RAFERANDUM-5

ERBAKANliderliğindeki MİLLÎ GÖRÜŞ HAREKETİni ve onun devlet içindeki dayanağı olan derin yapılanmayı bertaraf etmenin mevcut demokratik sistem içerisinde mümkün olmadığı anlaşılmıştı. Batı’nın en mutemet işbirlikçisi Demirel-Ecevit ikilisinden birini iktidarın başı olarak Başbakanlıktan düşürürken, diğerini ana muhalefet CHP Genel Sekreterliği görevinden ayrılmak durumunda bırakan 12 Mart 1971 Muhtıra süreci ilk partisi MNP’yi kapatmasına karşın Erbakan’ı kollamıştı.

mesud akgül / 2010-05-13 11:33:29 12 EYLÜL ,ERGENEKON SÜRECİ VE RAFERANDUM-4

bu işin “kansız iç savaş” şeklinde yapılmasına karar verdi. Böylece İttihat ve Terakki geleneğinden gelen Batıcı partilerin Türkiye siyasetinden tasfiye edilip MİLLÎ GÖRÜŞ geleneğinden gelen AKP’nin tek başına iktidarı ve CHP’nin tek başına muhalefeti ile yeni bir dönem başladı. Peki, neden mi İttihat ve Terakki’nin asıl devamı olan CHP muhalefetini AKP iktidarı ile aynı kefeye koyuyoruz? Çünkü DENİZ BAYKAL, MSP-CHP koalisyonundan beri Batı Kulüp karşısında özde hep millî cephede yer aldı.

mesud akgül / 2010-05-13 11:32:38 12 EYLÜL ,ERGENEKON SÜRECİ VE RAFERANDUM-3

başlangıcında Refah Partisi Meclis Grubunda yaptığı konuşmada hile rejimi ve köle düzeni A’dan Z’ye kadar değiştirilip yerine "ADİL DÜZEN" kurulacaktır. Bu olmazsa olmaz kesin şarttır. Ama kanlı mı, kansız mı olacağına milletimiz karar verecektir şeklindeki sözlerine atıf yapıldığı da muhakkaktır. Çünkü milletimiz nihayet 3 Kasım 2002 Genel Seçiminde DSP-MHP-ANAP koalisyonunu ve artı DYP’yi barajın altında bırakarak ve yalnızca AKP ile CHP’yi Meclis’e sokarak bu işin

mesud akgül / 2010-05-13 11:30:10 12 EYLÜL, ERGENEKON SÜRECİ VE RAFERANDUM-2

gerçekliğine haberde yer verilmeyip bunun yerine “eski laik kurumlar”, “muhalefetin kalesi olan yüksek yargı” ve “kendilerini Atatürk’ün 1920’lerde kurduğu yüzü Batı’ya dönük, radikal biçimde laik ve ordunun hâkim olduğu devletin koruyucusu olarak gören eski düzenin mensupları” şeklinde kamufle etmeye çalışılmış. Haber yorumda kullanılan “kansız iç savaş” tabirinin de Başbakan ERBAKAN’ın 28 Şubat post modern darbe sürecinin

mesud akgül / 2010-05-13 11:26:13 12 EYLÜL ,ERGENEKON SÜRECİ VE RAFERANDUM-1

“Ulasalcı” kahramanımız yiğit (!) Savcı İlhan Cihaner Wall Street Journal Gazetesine bir mektup göndererek yaşadıkları bağlamında Türkiye’deki mücadeleye ilişkin görüş ve düşüncelerini -içerisine imdat çığlıkları koyarak- aktarıyor. Mektup, Marc Champion imzası ile bu şekilde haberleştirilip değerlendiriyor.





Sayı: 48 | Tarih: 9.05.2010
Ebubekir Sifil
Apolojetik
2233 Okunma
Zafer Kafkas
Mehmet Altan
Ağrı'da Soğan Var mı?
1241 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Ahmet Hakan
Alçağın zaferi
1204 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Olumsuz gelişmeler
1176 Okunma
5 Yorum
Süleyman Karagülle
Mehmet Şevket Eygi
İslâm’da Cihad ve İctihad
1129 Okunma
2 Yorum
Emine Hocaoğlu
Ruşen Çakır
8. madde iki milliyetçilik arasında kaldı
1121 Okunma
Tayibet Erzen
Hayrettin Karaman
Oylar çöpe mi gidiyor?
1101 Okunma
Hilmi Altın
Reşat Nuri Erol
Tarımdaki çöküş nedir?
1098 Okunma
Ilker Ardic
Oktay Ekşi
İftiralar Yıldıramadı
1092 Okunma
Vahap Alma
Mümtazer Türköne
Ölçüyü şaşıranlar kaybediyor
1081 Okunma
Arif Ersoy
Zülfü Livaneli
Hitler bahane...
1076 Okunma
Ali Bülent Dilek
Toktamış Ateş
Emekçinin bayramı
1056 Okunma
Osman Eskicioğlu
Fehmi Koru
Kirli, çirkin ve tiksinti verici
1055 Okunma
Ahmet Kirtekin


© 2024 - Akevler