Ülkemizde devletin erkleri ve birimleri, halk ile iktidar ve devlet, muhalefet ile iktidar arasında güvensizlik bulunduğundan (zaman zaman güvensizlik oluştuğundan desek daha doğru olur) söz ediliyor. Bir de sık sık gerginlikten bahsediliyor. Taraflar birbirini suçluyor, her biri kendilerinin güvenilir, ötekilerin güvenilmez olduğunu, gerginliğe de karşı tarafın sebep olduğunu iddia ediyorlar.
Ben bir vatandaş olarak olup biteni izlemeye çalışıyorum; medyada ya siyasi ve ideolojik muhalefet veya şahsi menfaat yüzünden bir tarafa -genellikle de iktidara- cephe almış olanlar aka da, karaya da "kara" diyorlar, ama bunu da çok şiddetli, abartılı, tahrik edici bir üslupta söylüyorlar. Siyasi parti sözcüleri meydan nutuklarında ve medyaya yaptıkları açıklamalarda yine insaf dışı, abartılı ve sert üslubu tercih ediyorlar.
Ana muhalefet lideri açıkça Başbakan'a şöyle sesleniyor: "Ben sana güvenmiyorum!"
Genelkurmay Başkanı şöyle diyor: "Bu şartlarda sivil sorgulamaya güvenemeyiz".
Dün de yazdım, laikçi kesim kendi statükolarını korumak için irticayı bahane ediyorlar, kendi hak ve özgürlüklerine yönelik elle tutulur, gözle görülür, ciddiye alınır bir tehlike bulunmadığı halde pireyi deve yaparak dindarların hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması için kampanyalar açıyor ve amaçlarına da ulaşıyorlar.
Bütün bunların karşısında birilerinin çıkıp da yalnızca iktidarı ve özellikle de Başbakan'ın üslubunu gerginlik sebebi olarak göstermelerinin hak ve insafla bağdaşır tarafı yoktur.
Gerginliği gidermenin yolu karşılıklı olarak üslubu yumuşatmak, abartmayı bırakmak, insaftan ayrılmamak, doğruya doğru, eğriye eğri demek, apaçık söz ve davranışı yok sayıp niyet okuyarak hüküm vermekten vazgeçmektir.
Güven ortamını yeniden var etmenin de yolu açıklık (şeffaflık), herkesin milli iradeye ve hukuka boyun eğmesi, objektif verilere göre hüküm ve kanaat sahibi olmak, öküzün altında buzağı aramamak, güvensizlik istismarından vazgeçmek, hepsi devlet kurumu olarak eşit olan birimleri genel olarak "güvenilir, güvenilmez" diye ayrıma tâbi tutmamak, aksi sabit olmadıkça kimseyi şaibe altında bırakmamaktır.
Eğer gerçekten güvensizlik ve gerginliğin ortadan kalkması isteniyorsa herkesin şapkasını önüne koyup "Benim bunlara katkım var mı, ne yapmam gerekir" diye düşünmesi gerekiyor.
Karşılıklı suçlamalarla hiçbir hayırlı yere varılamaz.
Gerginlik ve güven bunalımını aşmanın yolu, acilen ve kısa vadede"ulusal sorunları belirleme ve çözüm üretme birimi"ni, orta vadede "milli mutakabat hükümetini", uzun vadede de "insanlığın sorunlarını belirleme ve çözüm üretme birimi"ni kurmaktır.
Yorum:
Günümüzde moda olan ve hakka uymayan, çoğunluk, hatta gerçekte çoğunluğu temsil etmese de yönetmede çoğunluğu eline geçiren sistem çözmüştür. İktidar xmuhalefet zıtlaşması ve sorunların gittikçe daha da çıkmaza girmesi yönetim modelinin çıkmazıdır. Model, çoğunluğun tahakkümü üzerine oturmaktadır. Bu yönetim sistemi, tekelci yönetim modeldir. Çoğunluğun, yönetim erkini ele geçirenelerin halkın geri kalanlarıını ve onların temsilcilerini hiçe sayması gerginliğin temel kaynaklarındandır. Hiçbir sistem kendi temel değerlerini hiçe saydırmaz. Demokrasi de "halkın yönetimi" yerine "halk yönetimi" olarak daha doğru tanımlanmadıkça gerginlikler, güvensilikler, suçlamalar kaçınılmaz olur. Mantık, bilim, hak vb. ölçütlerin hangisini esas alırsanız alın %1'in bile temsil edilmesi, yönetimde hak sahibi olması modeli getirilmedikçe gerçek temsil ve hakları koruma mümkün değildir. Kur'an, Tevrat vb. diğer ilahi kaynaklarda %1'in bile bir hak sebebi olduğu ilkeleri ve örnekleri bu açıdan da değerlendirilmelidir.
Güvensiliklerin bir diğer önemli nedeni, sisvil yönetim -askeri yönetim işleyişinin hangi dönemlerde ve nasıl işleyeceği konusunun çözülmemesidir. Askeri yönetim nedir, hangi aşamaları vardır sorunları çözülmemiştir. Modaya göre hareket edilmektedir. Genel Kurmay Başkanlıığı, birimler ve bireylerinin sorunları sivil mantıkla ve hatta yeterli olmayan yargının güven oluşturamadığı sorunları içinde çözülmeye çalışılmaktadır. Bu da gübenlik birimlerinin yıpranmasına ve hatta tehlikeli bir şekilde askere karşı güvensizliğe neden olmaktadır. Yani devleti ve halkı en zor zamanda koruma görevi tehlikeye atılmaktadır. Bu da doğru veya yanlılş gerekçesini beklemeden refleks olarak güvenlik biriminin tepkisine neden olmaktadır.
Yargı bugün Türkiye'de en çok tartışılan konulardan biridir. Ancak yargının yansız, bağımsız, etkin, saygın olma özelliği için henüz ne hükümet ne de muhalefet tarafından br çözüm ortaya konmamıştır, konamamıştır. Demokratikleşme konusunda bir çok alanda önemli mesafe kaydedilmesine rağmen en çok gerekli olan "yargının demokratikleşmesi" konusunda nedense kimse konuşmuyor. Günümüzde bir çok değer birilerinin ne zaman işine yarıyacak hale geliyor veya getiriliyor ise o zaman sahipleniliyor. Yargının demokratikleşmesi, bağımsız, yansız, etkin, saygın hale getirilmesi için bazı Akevler Adil Düzen model çalışmaları çerçevesinde önerilen "hakemlik modeli" nedense kimsenin gündeminde değil. Dün güçlü olduğunu sanan yab da güçlülerin kendilerini savuınacağını sananlar vakitlerini doldurup bugün mağdur durumuna düşürülünce belki akıllarına hakemlik gelir diye beklerken hiç ses gelmemiştir. Ancak işin garip tarafı yönetimi elinde tutanlar/ hükümeti elinde bulunduranların hakemlik modelinden hiç bahsetmemeleridir. Onlar da bir gün güçsüz duruma düşebileceklerini unutmuşlardır. Da ha da garip olanı ise neredeyse insanı ömrünün yarısı kadar süren onbinlerce davaların nasıl çözüme kavuşacağına dair hiçbir çözüm aramamalarıdır. Bu durum insanlar arasında "herhalde bu davalar ahirette çözülecek diye beklenmektedir" yorumlarına neden olmaktadır. Bu kadar haksızlığın olduğu bir ortamda güven ve huzur kalmaz.
Gerçekten güvensizlik ve gerginliğin ortadan kalmasını istiyorsak ki (bunu isteme zamanı geçmektedir), hatta bu herkes için isteme istememe lüksünü çoktan aşmıştır. Konunun çözümlenmesi herkesin birinci görevidir (Bu arada hükümetin ve meclisin en önemli görevidir). Yapılacak iş bu konularda söz söylemek isteyen, çözüm önerisi olan herkesin görüşünün değerlendirilmesidir. Bunun da bir usul/yöntem çerçevesinde acilen yapılması gerekmektedir. Önerimiz her siyasi partinin, oy aranında (%1 oyu olanlar da dahil, her kesimin, hatta önü kapatılan, görmemezlikten gelinen ..Akevler siyasetçileri ve bilim adamların da dahil olduğu "Türkiye'nin sorunları ve çözüm komisyonu" (hatta insanlık için de aynı sorunlar gündemdedir bu nedenle "insanlık sorunları ve çözüm komisyonu" nu kurmaktır.
Başbakanın çözüme yönelik söz ve davranışlarını incelediğimizde, iyi niyetli bir çaba içinde olmasına rağmen, sadece bizi dinlesin, sadece bize kulak versin diye Başbakan Tayyip Erdoğan'ı kilitleyen, onun herkesi dinlemesini sağlayacak bir mekanizma geliştirmesine ya da geliştirenlerle istişare etmesine engel olan bir tutum/çevre yanıltması, baskısı vardır . Muhalefet de çözümü hükümet bulmasın diye hükümeti yanıltmaktadır. Birinleri haksızlık, zulüm, yanlış, hata yaptı diye buguün de başka birilerinin hata, yanlış, zulüm, haksızlık yapma hakkına sahip olduğu anlamına gelmemeli, getirilmemelidir. Önce milli irade oluşmalı, mekanizmalar çalışmalı sonra da herkes milli iradeye saygılı olmalıdır.