Rakamların büyüsü
- Üniversitede ders verdiğim yıllarda öğrencilerime şunları söylerdim: Bir şeyin bir niteliğini ölçüp rakamla ifade ettiğiniz zaman bu şeyi anlamış olduğunuzu düşünürsünüz. İktisattaki ölçüler kilo ya da metre gibi değildir. Buradaki ölçüler lastik gibidir, çekerseniz uzar, gevşetirseniz küçülür der ve bir ülkede üretilen mallar aynı olsa bile döviz kurundaki değişme milli gelir rakamlarını değiştirir derdim ve daha bir çok örnekle rakamlarla yapılan değerlendirmelerin yetersiz olduğunu söylerdim.
- Ekonomide iki çeşit değer vardır: Reel değerler, finans değerler. Mal reel değerdir. Bina reel değerdir. Para finans değerdir. Borç alacak finans değerdir. Finans değerler reel değerleri hareketle geçirtmek için vardır. Finans değerlerin karşılığı reel değerler olarak olmalıdır. Bu takdirde ekonomi sağlıklı olur. Bunun anlamı da paranın karşılıklı olmasıdır. Bugün para faiz karşılığı çıkmaktadır. Yani reel ile ilgisi yoktur. Çıkaranlar onun üzerinde istediği gibi oynamaktadırlar. Oysa Adil Düzen’de para üretici emek karşılığı çıkar, karşılığında senet verir. Her senedin mal olarak karşılığı vardır. Halkta senet ambarda mal vardır. Para da senet karşılığı çıkar. Bankada kasa, halde para vardır. Malın senet cinsinden değeri stok seviyesine göre ölçülmektedir. Bankadaki senedin para cinsinden değeri de stok seviyesi ile ölçülmektedir. Kazançlar para üzerinden değil senetler üzerinden yapılmaktadır. Yani mal üzerinden yapılmaktadır. Sağlıklı ekonomi böyle doğar.
- Ülkelerin ekonomilerini mukayese ederken petrol ihraç edenleri küçümser, bunların zenginliğinin geçici olduğunu, başka bir enerji kaynağına geçilirse aç kalacaklarını söyler hatta petrol fiyatlarını belirleme şansına sahip olmadıkları için zengin ya da fakir olmalarının başkalarının iradesine bağlı olduğunu söylerdim. Hayatım boyunca herkes ekonomiyi rakamlarla değerlendirirken ben rakamları değerlendirme ölçülerinden biri kabul eder ve farklı açılardan da değerlendirme yapılmasının gerekli olduğunu düşündüm.
- Petrol tabii kaynaktır. Tüm insanlığın ortak malıdır. Devlet beşte biri güvenlik payını alır. Kalan ihraç edenlerin malıdır. Dünya piyasalarına gümrüksüz olarak satılır. Şimdi petrolle zengin olanlar yarın birden kesilirse hepsi iflas eder, açlıktan ölürler.
- Batılıların petrol üreten ülkeleri sömürdüğünü söyleyenlere “eğer Karl Marx sağ olsaydı uçağa binen, otomobil kullanan, lüks içinde yaşayanların diğer ülkelerin işçilerini sömürdüğünü söylerdi. Çünkü bu mallar emeğin eseridir, petrol fiyatında ise emeğin payı yok sayılacak kadar azdır” derdim.
- Petrol üreten ülkeleri tekel sermaye sömürmektedir. Dünya piyasalarına hâkimdir. Hava hakimiyetini Birleşik Amerika elinde tutmaktadır. İran’ın petrolünü sermaye pazarlamazsa sadece ona yük olur. Tekel sermaye ABD’deki hakimiyetini yitirmektedir. Yeryüzü güvenliği yarın Adil Düzen’e göre korunacaktır. Uluslararası yargı olacaktır. Uluslararası yargının mahkûm ettiği devlet, il, bucak üzerine saldırmayı uluslararası fon ihale edecektir. O il veya ülkenin merkez ili yağmalanacaktır. Güvenlik sağlanınca gümrükler kalkınca arz ve talep kanunlarına göre petrol harcanacaktır. Bittiği zaman pahalanacak yerine yeni enerji gelecektir.
- Bugün Müslüman ülkelerin ekonomik büyüklüklerinden söz ediliyor ve bunların önemli zenginliğe sahip olduğu düşünülüyor. Bunlar kısa dönem için doğru olsa bile uzun dönemde anlam ifade etmez. Çünkü zenginliğin kaynağı petroldür ve bundan kaynaklanan zenginlik güvenilmezdir. Bugün petrol fiyatlarında gözlenen yüksek düzey ekonomik sebeplere bağlı değildir ve siyasi ihtiyaçlara göre belirlenmiştir. Çünkü arz ve talep şartlarında önemli bir değişiklik olmadığı halde petrol fiyatı birkaç katına çıkmıştır.
- Petrol fiyatlarının yükselmesiyle üretim maliyetleri artmış ve böylece geri kalmış ülkelerin sanayileşmesi önlenmiştir. Dünya böylece tekel sermayeye borçlu hale getirilmiştir. Müslüman ülkelerdeki petrol gelirleri halkın değil oradaki zenginlerin olmuş onlar da onu Amerikan bankalarına yatırmışlardır. Böylece Müslüman ülkelerin kalkınması da önlenmiştir. Ayrıca Müslüman ülkelerle çatışmadan lüks yaşamaya alıştırılmış böylece petrol fiyatları dörtte bir düşerse bu ülkeler açlıktan ölürler. Dolayısıyla bir taraftan gelişmiş ülkelerin üretimini dengelerken diğer taraftan da İslam ülkeleri aniden çökertme hazırlığını yapmaktadır.
- Nedenler şunlar olabilir: Rusya’yı küresel sermayenin egemenliğinden kurtarmak için onun en önemli ihraç malı olan petrol ve doğalgazın fiyatını yükseltmek, ayrıca Çin ve Japonya başta olmak üzere bazı ülkelerde oluşan ve küresel sermaye olarak adlandırılan tasarruflara bir alternatif yaratmak. Küresel sermaye dışında kalan bu fonları ABD’nin siyasi gücünü kullanarak gerekli yerlere yönlendirmek.
- Eski Sovyet ülkeleri zengin etme söz konusu değildir. Alternatif sermaye oluşturma söz konusu olabilir. Buna doğru bir ilerleme görülmüyor. Sermaye oyunlar oynayarak istediği krizleri oluşturup hakim olmak istiyor. Ne var ki yaptıklarının altında kalma zamanı yaklaşmıştır.
- Türkiye’nin geçmişte küresel sermayeden gelen fonların yerine petrol üreten ülkelerdeki fonlara yöneldiği gözleniyor. Bu fonlar nitelik olarak küresel sermaye fonlarından farklıdır ve ABD’nin bu ülkeler üzerindeki etkileri nedeniyle onun siyasi hedeflerine uygun olarak yönlendirilir.
- Enerjide petrol dışındaki alternatiflere hızlı bir yöneliş gözleniyor. Çeşitli alanlarda petrol dışı ürünler, özellikle elektrik kullanımı hızla artacak gibi görünüyor ve elektriğin de nükleer yakıttan ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesine çalışılıyor. Petrol üreten ülkelerin zenginliğinin sonuna geliniyor olabilir. Bu durumda orada yaşayan insanlar, başka bir şey üretmiyorlarsa, bugün yapacakları yatırımların gelirleriyle yaşamlarını sürdürebilirler.
- Krizlere dayanıklı toplulukların oluşması için önce her ülkenin tarım sektörünü hayatta tutması gerekir. Tarım sektörünü sanayileştirmesi gerekir. Küçük orta sektörü geliştirmesi gerekir. Petrol gelirlerini nüfusunu artırması göç alması için kullanmalıdır.
- Yıllar önce yazdığım bir yazıda petrolcü ülkelerdeki göz kamaştıran yapıların çölün kumları altında kalmasının kaçınılmaz olduğunu yazmıştım. Eğer o ülkelerden birini yönetiyor olsaydım elimdeki fonları Afrika’daki bir ülkeye yatırır ve nüfusumun oraya kaymasını sağlardım diyordum.
- Bugünkü teknoloji sayesinde kutuplarda bile tarım yapılabilmektedir. Yazın çok daha uzun zaman güneş gelmektedir. Serada her ürün alınabilir. İslam Ülkeleri bol güneşli ülkelerdir. Yeraltı sularının olduğu yerlerdir. Beş on misli nüfusu besleyecek durumdadır. Türkiye’nin buralarda yapacağı orada tarım kentleri kurmaktır.
• Nasıl oy veririz? 9 Ocak 2011 Pazar
Siyasi partiler programla değil halkın hoşlanacağı sözlerle karşılarına çıkarlar. Din ve ideolojileri halk seçemez dayatılır. Yanlışları ortaya koyma yerine ihanet ithamları yapılır. Kürt sorunu siyasi baskılarla çözüleceği zannedilir. Halkı borçla yaşatıp iktidarda kalır. Çin Batıyı borçlandırıp onlara refah sağlarken bilinçli mi yapıyordu. Büyük olmak için büyük düşünmek gerek.
Özet yorum
Çin $ yığmağa çalışmıştır. Merkantilistlerin düştüğü hatadır. Yarın Sermaye $’ı batırdığı zaman tüm kazançları 0 olur. Teknolojiyi öğrenmiş olur. $ batınca borçlular kâr eder, $ sahipleri zarar eder. Türkiye ise ne zarar eder ne de kâr eder. Adil Düzen’de karşılıksız para yoktur. Devletler değil kooperatifler parayı üretir.
Rakamların büyüsü 15 Ocak 2011 Cumartesi
Ekonomide rakamlar esnektir. Petrol zenginliği zenginlik değildir. Petrol emeğe dayanmaz. Müslüman ülkelerin zenginliği petrole dayanır, geçicidir. Petrol fiyatları arz ve talep dışında 3 misli olmuştur. Rusya’yı güçlendirmek veya küresel sermayeye alternatif yaratmadır. Türkiye bu küresel sermayenin dışında yer alır. Petrol ülkeleri yarın sıkıntıya düşebilir. Petrol ülkeleri sermayelerini kaydırma yapmalıdırlar.