İŞÇİ-İŞVEREN İLİŞKİLERİ
Süleyman Akdemir
1126 Okunma
NETİCE

NETİCE

İşçi işveren ilişkilerinin belirlenebilmesi ve karşılaşılan sorunların çözümlenebilmesi için her şeyden önce bu konuda ileri sürülen görüşlerin sistemler açısından ele alınması gerekir. Bu Tebliğde sistemlerin dayandığı varsayımlar ortaya konulmaya çalışılmış ve sınırlı ölçüde karşılaştırmalı analizlere gidilmiştir. Sistemler olarak Kapitalizm, Sosyalizm ve İslâmiyet üzerinde durulmuştur. İslâmiyetle ilgili varsayım ve değerlendirmelerde delillerin gösterilmesi ve tartışılmasına ayrı bir tebliğ konusu olması sebebiyle girilmemiştir.

        Bize göre, gerek kapitalizm gerekse sosyalizm işçi işveren ilişkilerini tek yanlı olarak ele almakta ve karşılaşılan sorunların çözümünde yetersiz kalmaktadırlar. İslâmiyetin bu çağa göre değerlendirilmesine ise daha yeni yeni başlanılmaktadır.

       Yapmış olduğumuz inceleme ve araştırmalar İslâmiyetin farklı bir sistem olduğunu, her konuda olduğu gibi işçi işveren ilişkileri konusunda da kendine özgü varsayımları bulunduğunu göstermektedir. Bu tebliğde bu varsayımların tespiti ve bazı karşılaştırmalı analizler yapılmıştır. Vardığımız sonuçlar şunlardır:

1) İslâmiyetin öngördüğü sistem, iktisadî ilişkilerle sosyal ilişkileri birbirinden ayıran ve farklı hükümlere tabi tutan, hukukî bir düzeni öngören, kararların alınmasında ve yönetimde nisbî demokrasiyi kabul eden, sosyal devlet esasını benimseyen ve bünyesinde bütün inanç ve dinlere, düşünce ve felsefelere yer veren dengeli bir düzendir. İşçi işveren ilişkilerinde bu varsayımlar belirleyici bir rol oynamaktadır.

2)Üretim ve bölüşmede anlaşmalar düzenini esas almaktadır. Bölüşmede iktisadî girdilerin hasıladan aldıkları paylarda faizsiz ortaklık sistemi esas alınmıştır. Emeğin ücret alması yerine işletmeye ortak olarak girmesi ve hasıladan pay alması sistemi kabul edilmiştir. Bu payın belirlenmesinde tartılabilir, ölçülebilir ve sayılabilir bir standart (cins) mal üzerinden anlaşmalar yapılmaktadır. Ortaklık payı bu suretle belirlendikten sonra nakte çevrilebilmektedir.

3-İktisadî girdilerin her biri farklı hükümlere tabi tutulmuş ve bu sebeple farklı şirket çeşitleri geliştirilmiştir. İslâmiyette Şirketlerin rolü aynı zamanda sermaye birikiminin sağlanmasında görülmektedir.

4-Gruplaşma olayında âkile sistemi kabul edilmiştir. İşçi işveren ilişkilerini belirleyen mesleki âkileler, iktisadi dayanışma birimleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kuruluşlar ortakları arasında dayanışmayı esas almakta, ortaklarına teminat vermekte, onları tanıtmakta ve yine onlara danışmanlık imkânı sağlamaktadırlar. Sayıları on civarında organize olan bu kuruluşlar mensupları için tip sözleşmeler geliştirmekte ve bu sözleşmelere kefil olmaktadırlar. Sendikalarda görülen yetersizlikler bu kuruluşlarda gözükmemektedir.

 

5-Devlet, İşletmelere bir genel hizmet götüren ortak olarak katılmakta ve bunun karşılığında da genel hizmet payı almaktadır. Bu payın aynî olarak alınması esastır. Devletin götürdüğü hizmetler teminatlı olup, genel hizmet birimlerinin çalışma şekli de ortaklık esasına dayanmaktadır. Dolayısıyla maaşlı memur yerine genel hizmet payı olarak toplanan vergilerin kendilerine düşen miktarını paylaşan görevliler sistemi ikame edilmektedir.

6-İslâmiyet sadece İslâm Devletinin olduğu yerde değil başka sistemlerde de belli ölçülerde yaşanabilir. Burada esas alınan kriter müslümanın hangi ülkede yaşıyorsa o ülkenin kanunlarına göre ve müsaade ettiği ölçüde kendi usul ve kurallarını anlaşmalar düzenine koymasıdır. İşçi işveren ilişkilerinde İslâmiyetin koyduğu birçok prensip anlaşmalar düzenine katılabilir ve uygulanabilir. Ancak, sistemin bütünlüğü zaruret olmadıkça bozulmamalıdır.