İŞÇİ-İŞVEREN İLİŞKİLERİ
Süleyman Akdemir
1192 Okunma
II. ÜRETİM VE BÖLÜŞME

II. ÜRETİM VE BÖLÜŞME

A.         GENEL OLARAK

        Topluluklarda üretim ma'şeri (kollektif) olarak meydana gelmektedir. Bütün sorun bu ortak çalışmanın gerçekleşmesini sağlamak ve elde edilen hasılanın bölüşülme şeklini belirlemekten ibarettir. Esasen ekonomi bu demektir. Sosyalizm'de ortak üretim ve bölüşme yönetim tarafından sağlanmaktadır. Kapitalizm'de ise ortak üretimi ve bölüşmeyi ülkenin ekonomisine sahip olmuş sermayedarlar yani patronlar tayin etmektedir. Kapitalizm'de iktidar sermayenin emrinde, Sosyalizm'de ise sermaye iktidarın emrindedir. İslâmiyetin öngördüğü sistem ise bu iki sistemden farklıdır: Sermaye iktidarın emrinde olmadığı gibi iktidar da sermayenin emrinde değildir. İktidar iktidardır ve vergiyi alarak kendisine düşen genel hizmetleri yapar; sermaye ise yaygındır ve halkın emrindedir.Bu düzende oluşturulmuş hukuki müesseseler, yani Şirketler bu birliği sağlamaktadırlar. Yönetimin görevi şirketlerin oluşabilmesi için kefalet ve benzeri diğer genel hizmetleri getirip oluşmasını temin etmektir. O da oluşuma katılan ortaklardan biridir. Statüsü, genel hizmetlerin yürütülmesi kendisine vergi karşılığı verilen imtiyazlı bir ortak olmaktan ibarettir.

 

B. BÖLÜŞMEDE EMEK PAYI

Bir hasılanın elde edilebilmesi için gereken temel iktisadi girdileri dört ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlar, 1) Tesis (toprak, arsa, fabrika veya bunları oluşturan sabit yatırımlar), 2) Emek, 3) İlk Madde (hammadde- sermaye), 4) Genel Hizmet (üretime doğrudan katılmayan ancak üretimi kolaylaştırıp değerlenmesine imkan sağlayan her türlü hizmetler)dir.

 

 

Üretimi meydana getiren bu girdiler, sonunda elde edilen hasılayı nasıl bölüşeceklerdir? İktisat'ta Bölüşme (İnkısam) adı verilen bu paylaşım nasıl gerçekleşecektir? Kapitalizm'de bu paylaşımın bir müteşebbis tarafından verileceği kabul edilmektedir. Müteşebbis banka'dan kredi almakta, bu kredi ile tesisleri kiralamakta, işçilere ücret vermekte, hammaddeyi satın almakta, Devlete de vergi ve sigortasını ödemektedir. Üretimi böylece gerçekleştirmektedir. Sonra elde etmiş olduğu hasılayı pazara götürüp satmakta, elde ettiği meblağın bir kısmını faizi ile birlikte bankaya iade etmekte ve kalan da kendisine kâr olmaktadır. Bu işleyiş şekli Kapitalizm ve Sosyalizm'de benzerdir. Fark birinde kâr ve zararın devlete ait olması ve rekabetin bulunmaması, diğerinde ise kâr ve zararın müteşebbise ait olmasıdır. Kapitalist Sistemde müteşebbis zarar ettiği zaman iflas etmekte ve piyasadan çekilmek zorunda kalmaktadır. Böylece müteşebbisler arasında rekabet ortamı doğmaktadır. Ne var ki, halk ve ülkeler büyük zararlar görmekte sonunda tekel oluşmaktadır. Bu durum ise rekabeti ortadan kaldıracağı için Sosyalizm'de olduğu gibi hantal bir ekonominin doğmasına sebep olmaktadır. Sosyalist Sistem'de Bölüşme yönetim tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu iki sistemde emeğin payı ya müteşebbis tarafından veya devlet tarafından takdir edilmekte ve ücret olarak verilmektedir. Bu ücretin tayininde, ücretin hasıladan bir pay olarak verilmesi sistemi yoktur. Sendikalaşma olayı emeğin müteşebbis karşısındaki pazarlık gücünü arttırmakta ise de, bu pazarlığın hasıla ile doğrudan bir ilgisi bulunmamaktadır.

İslâmiyetin bölüşme olayına bakışı ve değerlendirişi farklı bazı özelliklere sahiptir. İslâmiyetin bölüşme sistemini anlayabilmek için, her şeyden önce bu sistemin öngördüğü ortaklık (Şirket)müessesesini ve çeşitlerini belirlemek gerekir.İslâmiyet'te her girdinin diğer girdilerle ilişkisi de ortaklığa dayanmaktadır. Hasılanın bölüşülmesi ortaklıkların anlaşmalarda öngörülen payı aralarında 'ayn’ olarak almalarından ibarettir. Dolayısıyla bu sistemde hasılanın elde edilmesi ile bölüşümden sağlanan pay arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Konunun daha iyi anlaşılması ve tam olarak ortaya konulması için bu şirket çeşitlerine ayrı bir paragraf açıyoruz.