Bir adam ve yalakaları
Bugün bir adamdan söz edeceğiz. Tek bir adamdan gibi anlayabilirisiniz ama onun gibi çok adam vardır. Bugün o adam, yarın bir başka tek adam. Bu ülkede ve dünyada “Faizci Zalim Düzen” var olduğu sürece bu fasit dairede dönüp duracağız demektir…
Ne zamana kadar?
Bu ülkeye ve dünyaya “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” gelinceye kadar.
Evet…
Bir adamdan, tek adamdan, herhangi bir “tek adam”dan söz ediyoruz…
Anlatalım…
***
Bir adam halkın içinde yetişir ve büyür, halkın sıkıntılarıyla beraber yaşar ve yürür, o sıkıntıları kendine dert eder ve dertlenir...
Sonra gün gelir, halk bu adamı başa getirir; çünkü kendilerinden biridir ve kendi dertleriyle dertlenmiştir, bundan sonra da dertlenecektir ve halkın dertlerini dindirecektir...
Adam başa geçer.
Başlangıçta gerçekten halkın derdiyle dertlenir gibi bir görüntü verir.
Zaman geçer, çevresinde dalkavuklar çoğalır, ‘Siz söylerseniz doğrudur!’ derler; ‘Siz bilirsiniz!’ derler; ‘En doğrusu sizin görüşünüzdür!’ derler; derler de derler...
Gün gelir, artık her düşündüğünün, her fikrinin, her söylediğinin doğru olduğuna kendisi de iyice inanır. Her yaptığının doğru olduğundan emindir. Eleştiriler onu rahatsız eder. Öyle ki, tarafımızca kendisine zorlukla ulaştırılan bir eleştiri ve öneri mektubuna tahammül edemez, mektup sahibine hırsla telefon açar; kızgınlığının dinmesi günler sürer...
Artık o kimse eleştiril(e)mez olmuştur. Her şeyin kendi istediği gibi olmasına alışmıştır. “Faizli Zalim Düzen”i ne kadar güzel idare ediyorum diye sevinmekte ve bununla böbürlenmektedir. Kendisini eleştirenlerin “eleştirileri, uyarıları ve sorunlarla ilgili çözüm önerileri” de çevresindeki yalakalar ve dalkavuklar nedeniyle artık ona ulaşamamaktadır. Zaten ulaşsa da eleştiri, uyarı ve önerilerden rahatsızlık duymaktadır.
Öyle bir hâle gelmiştir ki; şu cumhurbaşkanı, bu başbakan olacak, şu bakan olacak, şu bilmem ne olacak şeklinde tek başına karar vermektedir.
Ama yanıldığı çok önemli bir nokta vardır.
Bütün kararlarının gerçekleşmesine alışmıştır ama bu durum onun kendisinin “mükemmel”(!) olmasından kaynaklanmamakta, Allah’ın “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”in gelmesi için izin verdiği “FECR-İ KÂZİB DÖNEMİ”nden dolayı olmaktadır.
O bu dönemin bir başoyuncusudur sadece; diğerleri de figüranı.
Onun rolü ve görevi tamamlanınca…
Ona figüranlık edenlerin görevleri tamamlanınca…
Şayet o zamana kadar tevbe edip hak yola dönmezlerse, Allah ona/onlara gereken karşılığı verecektir; hem bu dünyada hem de öbür dünyada...
Tevbe eder de Hak yola döner, “Faizli Zalim Düzen”i savunmaktan ve ona çok yönlü hizmetten vazgeçer(ler)se, Allah on(lar)a karşılığını verecektir.
Allah isteyene/istediğine rehberlik (hidayet) eder.
Ama önce rehberliği istemek gerekir.
Allah isteyene istediğini verir.
Allah müstehakını verir.
Allah verir.
***
Bu ülkede bugünlerde Balyoz var, terör var, şehitler var, zamlar var…
Komşularla “sıfır sorun”dan “savaşacak” hâle gelmişlik var…
Bu köşede hep hatırlattığımız “diğer sorunlar” var…
Ama bir de yukarıda anlatılan önemli sorun var.