Adil Düzen Semtleri
Adil Düzen Çalışanı iki arkadaşımızın bu hafta ele aldıkları konular önemli demiş, önce Dr. Müh. Lütfi Hocaoğlu’nun “SAĞLIK” konusunda dediklerine bakmıştık. Bugün de Tayibet Erzen çalışma arkadaşımızın “Adil Düzen Semtleri” konusunda dediklerine bakalım:
“Hele şükür. Sonunda birileri Avrupa hayalinden bir şey çıkmayacağını, AB’nin abartıldığı kadar üstün ve ulaşılmaz olmadığını anladı. Bunu bilen biliyor ama asıl bilmedikleri bir şey var, o da artık yeni trendin “Adil Düzen Semtleri” olacağı.
Artık buraya girmek önemli ve prestijli olacak. İnsanlar akın akın bu semtlerde yaşayabilmek için yarışacak. Evet, bunların hepsi olacak, illaki olacak.
Yakında insanlar ikiye ayrılacak; “Adil Düzen”le tanışanlar ve hâlâ uyuyanlar diye, haberleri yok...
“Adil (Ekonomik) Düzen”le tanışanlar bu semtlerde kendi oluşturdukları yaşam standartları ve kurallarla yaşarken, uyuyan güzeller hâlâ pahalılık, enflasyon, sosyal baskı, adaletsizlik, emperyalizm, ırkçılık, hırsızlık… vs diye uğraşadursun.
Bu semtler yeni bir medeniyetin, 3. bin yıl Kur’an medeniyetinin başlangıç noktası olacak. İnsanlık için bir ekol oluşturacak. Dünya parasız ekonomiyi, mağdur etmeyen hukuk sistemini, insanlığa hizmeti hedefleyen yönetimi buradan öğrenecek.
Fikri bile rüya gibi…
Taslağı bile heyecan verici…
Her anı için sonsuz emekle çalışmaya değer.”
***
Evet, çağımızın insanı mebsut, mesrur, memnun ve mutlu değildir; çünkü ailesinden kopmuştur, komşularından kopmuştur, her türlü toplumdan kopmuştur, ülkesinden kopmuştur. Dünyada ehli içinde mesrur ve mutlu olma nimetini de elde edememektedir. İşyerinde işverenle kavgalıdır, sokakta polis başta olmak üzere herkesle kavgalıdır...
Neden kavgalıdır?
İnsanlık doğum sancılarını yaşamaktadır, doğmakta olan yeni medeniyete geçmektedir. Çekilmekte olan sancılar işte bu doğumun sancılarıdır. Geçişten sonra insan ehli içinde kavgalı olmayacaktır. Eşiyle mesut olacak, semtiyle mesut olacak, beldesi ile mesut olacak, bölgesi ile mesut olacak, velhasıl dünyayı sevecektir.
Topluluk yönetiminde aşiret/ocak, kabile/bucak, şa’b/il, kavm/devlet ve beşeriyet/insanlık vergi toplayarak güveni sağlayan merkezlerdir. İnsanlar vergi verirken hoşlanmazlar, disiplin edilirken de hoşlanmazlar. Oysa aile, karye/köy, belde, medine ve mısr insanlara hizmet eden, genel hizmet veren, sosyal güvenliği sağlayan merkezlerdir. Dolayısıyla insan bunların içinde mesrurdur.
Bu ifadelerden yönetimin nasıl olacağını veya nasıl olması gerektiğini de öğrenmiş oluyoruz. Merkezler hizmet verecek, buna karşılık bağımsız kuruluşlar vergi toplayıp güvenliği sağlayacaklardır. İşte, bütün bunlar bu köşede zaman zaman sözünü ettiğim “Adil Düzene Göre İNSANLIK ANAYASASI”nın dayandığı temel ilkeye burada işaret etmektedir.
Evet, insanoğlu zaman zaman adaletin yani “ADİL DÜZEN”in hükümran olduğu dönemlerde bu dünyada o mesrur ve mutlu idi. Evlenmişti... Çocukları olmuştu... Onları okutmuştu... Sonra torunları olmuştu... İnsan işyeri kurmak istiyor, ev almak istiyor. Herkes az çok gayesine ulaşmıştır. Bir de emeklilik maaşının peşinde koşuyor. İş bulup çalışabilenler onu da elde etmiştir. Dünya meşgalesi o insanı sürükleyip gitmiştir. İnsan evinde, köyünde, beldesinde, bölgesinde, yeryüzünde nimetlerden yararlanıyor... Ama ocağında, bucağında, ilinde, ülkesinde, insanlıktaki görevlerden bihaberdir. Vergi kaçırıyor, topluluğun hakkını topluluğa vermiyor... Askerlik yapmıyor, vatan görevini yerine getirmiyor veya kaçıyor... Helal haram demeyip hep yutmak istiyor... Hukuk kurallarına ve şeriata uymuyor...
İşte bu musibetlerden dolayı, bütün bunların öğretildiği ve yaşandığı “Adil (Ekonomik) Düzen Semtleri” ihtiyacı çağımızda her zamankinden fazladır… Ve’s-selâm…