
REŞAT NURİ EROL
Seek00:00Current time00:00Volume
MAKALEYİ DİNLESiz “Kudüs teslim alınır mı; önceki gibi ve yeniden…” başlıklı yazınızın yayımlandığı gün; diğer yazarlar bu konuda neler yazmış diye bakmaz mısınız? Daha yazınızın başında, Necmettin Erbakan’ın, bugünlerden bahsederken, “Bağdat, Şam, Kahire düşecek; sıra Kudüs’e, İstanbul’a, Mekke’ye, Medine’ye gelecek” dediğini de yazmışsanız; acaba aynı tehlikeye dikkat çeken yazarlar olmuş mudur diye dikkat kesilmez misiniz?
Elbette bakarsınız…
Elbette dikkat kesilirsiniz…
Dikkatimi celbeden ilk yazı, “Kudüs’ten sonra sıra Mekke’ye mi gelecek?” başlıklı yazı oldu. “Aslında geçen haftanın haberi... İsrail’in Haaretz gazetesinin İngilizce sitesinde yayınlandı...” cümleleriyle başlayan bir yazı… Yazının sonuna ve sonuç kısmına bakalım: “Sıranın Kudüs’ten sonra, Allah korusun, Mekke’ye ve Medine’ye, Kabe ve Peygamber efendimizin makamlarına ev sahipliği yapan iki kutsal kente geleceğinin açık verileri değil midir, bu sözüm ona arkeolojik kılıflı ideolojik saldırının sonuçları? / Bugün ABD’nin siyasi intihar teşebbüsü anlamına da gelen Kudüs kararına karşı, küresel zeminde gerçekleşen tepkiye tüm gücümüzle omuz vermek aynı zamanda Mekke ve Medine’ye göz dikilmesine de engel olmak anlamına gelecektir.” (Saadet Oruç, Star, 10.12.2017)
İkinci yazı da aynı gazetede ve o yazı da bir hanım yazar hassasiyetiyle yazılmış; başlığı şöyle: “Kudüs… Kalbimizdir…” Yazı şu ifadelerle başlıyor: “9 Aralık 1917 günü, Kudüs’ün Osmanlı idaresinden çıkıp İngiliz idaresine geçtiği gün. 100 yıllık süreçte Siyonizm’in kan çanağına döndürdüğü kutsal coğrafyayı konuşuyoruz bugün Kudüs derken... Kudüs ile Hicaz’ın hem dini hem stratejik anlamda birlikteliğini de unutmadan... 100 yıl evvel; önce Gazze, ardından Kudüs, iki yıl sonra ise Hicaz, İngilizlerin denetimine geçmişti. Bu kaderdaşlık bugün de sürüyor ve bizler Kudüs’ün işgalini konuşurken aslında Mekke ve Medine’nin de henüz açıkça dillendirilmeyen istikbali hakkında konuşuyoruz... / Kudüs, kalbimizdir ve kalbimiz kan ağlıyor...” (Sibel Eraslan, Star, 10.12.2017)
Evet…
Şimdi Kudüs…
Sonra Mekke ve Medine…
İslâm âlemi uyanıncaya kadar gidişat böyle…
“Erbakan Hoca haklıymış!” dedirten, Necmettin Erbakan ne demişti: “Bağdat, Şam, Kahire düşecek; sıra Kudüs’e, İstanbul’a, Mekke’ye, Medine’ye gelecek...”
İslâm âlemi uyanıncaya kadar gidişat böyle…
Ümmet uyanıp da yapılması gerekenleri yapıncaya kadar…
Yani…
Erbakan’ın anlattığı “Adil Dünya Düzeni” kuruluncaya kadar…
Ama…
Önce kendi ülkemizde…
Sonra bütün İslâm ülkelerinde…
Bilahare de bütün dünya ülkelerinde…
“Adil Dünya Düzeni” kuruluncaya kadar…
İşte o zaman…
Önceki yazılarımda hatırlattığım üzere…
“Kudüs teslim alınır mı; önceki gibi ve yeniden…”
Sorusunun ve sorununun cevabı da bütün beşeriyet açısından verilmiş olur.
İki yazarın yazdıkları ile başladık; başka bir yazarın, Prof. Dr. Faruk Beşer’in iki yazısının sadece başlıklarını hatırlatarak bitirelim… Önce, 4 Ağustos 2017 tarihli yazı başlığı: “2019’da Kudüs yeniden fethedilebilir mi?” Sonra, bugünkü (10.12.2017) yazısının başlığı: “İsra Suresi, Kudüs ve Yahudilerin ikinci fesadı”. (Bizimkilere benzer bazı görüşlerle…)
“Bağdat! Şam! Kahire! (..) Kudüs! İstanbul! Mekke! Medine! (..)” ve Erbakan!