Türkiye’nin sorunları ve yapılması gerekenler
Türkiye’nin durumuna bakalım; genel olarak yapılan nedir, olan nedir?
İç ve dış tehlikeler sıralanır, suni sorunlar oluşturulur, devlet onlarla meşgul edilir.
Türkiye’deki gerçek tehlikeler ise daima kamufle edilir, gizlenir, saklanır...
Türkiye’nin içte “Kürt Sorunu” var, Kürtler insanî haklar istiyor...
İşte bu şartlarda “Kürt Sorunu” bahane edilerek PKK diye bir örgüt ortaya çıkıyor ve Türkiye’nin başlıca düşmanlarının aleti durumuna geliyor...
Türkiye’nin başına bela edilen “Suriye Sorunu” da aslında göründüğü gibi değildir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında eskiden var olmayan bir millet ve devleti kuruldu, dünyanın en komik siyasal sınırları bir demiryolu hattı vasıtasıyla Türkiye ile Suriye’yi ayırdı! Türkiye’yi yönetenler de geçmişleri yani Osmanlı ile tüm bağlarını kopardıkları için farklılaşmıştı, aynı farklılaştırmayı Suriye’de de yaparak bir vilayetin bir parçasını bir devlete dönüştürdüler! Oysa Suriye halkı o zamana kadar ayrı millet, ayrı devlet değildi, tamamen suni olarak oluşturuldu. Bu durum onlarca yıl sürdü. Sorun var olmaya devam ediyor…
Türkiye ile komşuları arasında oluşturulan suni “siyasi sınırlar” yanında “kültürel sınırlar” da oluşturuldu. Daha doğrusu bu sınırları ve yüz yıla yakındır muhafaza etmek zorunda kaldı. Şimdi fırsat kolluyor ve her şeyi yeniden kurmaya çalışıyor...
Suriye’de olanları “Esad’ın kötü yönetimi” veya “halkın demokrasi istekleri” şeklinde algılamak, dünya üzerindeki hâkim güçlerin oyununa gelmektir ve maalesef öyle oluyor.
Siyasi gücünü kaybeden ama finansal/ekonomik gücünü sürdürmeye devam eden küresel tekel sömürü sermayesi Müslümanları terörist olarak kullanmak istiyor, bu konuda planlar yapıp oyunlar oynuyor. Afganistan’dan Suriye’ye kadar bölgede olanların asıl sebebi budur. Şartlar ve gelişmeler Türkiye’yi zorluyor.
Türkiye bu durumda Suriye’ye müdahale etmek zorunda bırakılırsa kesinlikle askeri üstünlüğe dayanmamalı, Suriye halkına kardeş gibi davranmalıdır. Meseleye her zaman baktığımız gibi askeri üstünlük sağlamak olarak bakmamalıdır.
Türkiye Suriye’ye müdahale ederse “Adil (Ekonomik) Düzen”e dayalı bir “İslâm devleti” yani “barış devleti” kurmalıdır ama bu arada kendisi de yeniden yapılanmalı ve öncelikle kendisi “İslâm devleti” olmalıdır.
Tavsiye edilen şu: Türkiye’nin yeni bölgesel politikası çevre halklarını bir kardeş gibi görmek, ekonomik politikasını bölgenin ihtiyaçlarını karşılayacak biçimde düzenlemek, askeri gücünü herkesin güvenliğini sağlamak üzere kullandığı intibaını yaratmak olmalıdır.
Tavsiye şöyle devam ediyor: Türkiye’nin iç meseleleri çözüm biçimi de, dış politika stratejisi de küresel dengelerin çerçevesi içerisinde yapılanmalı... Bu durum ülke içindeki kurumların da yeni bir perspektif geliştirmesini gerektirir. İstihbaratımız da, askeri yapımız da, siyasi karar mercilerimiz de büyük güçlerin stratejilerini göz önüne almalı ve kendi siyasetini o verilerin içerisinde şekillendirmeli…
Özetlersek…
Türkiye büyük güçlerin ortak siyaseti istikametinde yol almalı, iç ve dış politika böyle düzenlenmeli... Dış politika büyük güçlerin ortak kararları doğrultusunda yapılmalı... İç politika ise demokratik, laik, sosyal ve liberal bir hukuk devleti doğrultusunda olmalı...
Asıl yapılması gereken şu…
Türkiye komşularına, çevreye, bölgeye ve dünyaya “hâkim” değil “hâdim” olmalıdır.
Olması gereken veya yapılması gereken şu…
Süper güçlerden eşit uzaklıkta olan demokratik bir “Ortadoğu Birliği” oluşturmalıyız, dünyaya bu şekilde örnek olmalıyız...
Asıl yapılması gerekeni tekrar bir kere daha hatırlatalım: Türkiye Suriye’ye müdahale ederse “Adil (Ekonomik) Düzen”e dayalı bir “İslâm devleti” yani “barış devleti” kurmalıdır ama bu arada kendisi de yeniden yapılanmalı ve öncelikle kendisi “İslâm devleti” olmalıdır.