Kur’an’ın rehberliğinde…
Kur’an üzerindeki “haftalık tefsir çalışması notlarımızdan” aktarıyorum…
Sosyal tufanın alâmetleri olarak da dört dörtlük tufan alâmetlerini saymaktayız. Bunlar: 1) Çevre kirliliği, her türlü silahlanma yarışı, insan genetiğinin bozulması ve mafyadır. 2) Su, toprak, hava ve canlı kirlenmektedir. 3) Yıkıcı bombalar, kimyasal silahlar, biyolojik silahlar ve atom bombası ile yeryüzü patlamak üzere olan barut fıçısına dönüşmektedir. 4) Doğum kontrolü, zina, kitle imha savaşları ve tedavi tababeti insan genetiğini dejenere etmekte yani yozlaştırmaktadır.
Bütün bunlar Kur’an’da zikredilmekte, yeryüzünün insan tarafından ifsat edildiği hatırlatılmakta, bizim bunlara nasıl çare ve çözümler bulacağımız anlatılmaktadır. Kur’an’ın bu şekilde bizi bilgilendirmesinin hikmetini anlamak zor değildir ama bunun dışında kâinatın sonunu getirecek son afetten bu kadar çok bahsetmesinin hikmeti nedir?
Bugün bizim onlara karşı alacağımız bir tedbir yoktur. Yeniden dirildiğimizde hesaba çekileceğiz. O günleri anlatmada bu anlatılanların bize yararı vardır. Bu suretle kendimizi kötülüklerden uzak tutarız. İyilikler yaparız. Yapmazsak hesap vermek zorunda kalırız. Ayrıca o ebedi hayatımızı bilmek elbette insanlar için bir nimettir...
Bunun dışında müsbet ilimler âhiret hayatı hakkında fazla bilgiye ulaşamamaktadır. Oysa kâinatın sonunun olduğu hususunda geçmişi kadar bilgi sahibi olunmaktadır. Daha 1950 yıllarında ilim şunu söylüyordu: Kâinat üç sahifeden ibarettir. Geçmişimiz ilk sahife, geleceğimiz son sahifedir; orta sayfamız da yaşadığımız hayattır, kâinattır. Birinci yaprağı kopuktur, elimizde yoktur. Son yaprak da kopuktur, elimizde yoktur. Onlar hakkında bilgi sahibi değiliz ama elli sene önce bu eksik sayfalar bulunmuştur, bugün artık kâinatın geçmişini de geleceğini de biliyoruz.
İşte, Kur’an kâinatın yaratılışı kadar kâinatın sonu hakkında da ilmî bilgiler vermektedir, daha da verecektir. Kur’an’ın verdiği bilgilerin müsbet bilgilere uygun olması bize Kur’an’ın ilâhi söz olduğunu ispat eden en önemli delillerden biridir. İşte Kur’an bu sebeple müsbet ilimden, geçmiş ve gelecekten bahsederek bu sözlerin kâinatı var edenin sözleri olduğunu bu suretle ispatlamış olmaktadır.
Bununla ilme uygun olarak bize kâinatın başı ve sonu hakkında bilgi verdiğine göre âhiret hakkında verdiği bilgiler doğrudur demektir. Maide Sûresi’nden sonra neden bu sûreyi (İnşikak) yorumladığımızı şimdi daha iyi anlamamız gerekir. Maide Sûresi’nde bildirilenler bir romancının, bir filozofun hayalleri değildir. Kâinatı var eden ve bizi yaratan âlemlerin Rabbinin hükümleridir, semavat ve mülkün kendisine ait olduğu kimsenin hükümleridir. Orada söylenenleri anayasa komisyonu üyelerinin söyledikleri gibi görmeyin.
Maide Sûresi’nde söylenenleri kulak ardı etmeyin. Aksi halde siz o günleri görenlerin düştükleri dehşete yakın dehşete düşeceksiniz. Evet, Güneş’in sonu ve Yer’in sonu hakkında bilgi verilmiştir. Bugünkü müsbet ilimlerin vardıkları sonuçlar bildirilmiştir. Buna rağmen hâlâ kendi heva ve hevesiniz peşinde koşmanız sizi helâke götürecektir deniyor.
Kur’an bir bütündür. Bütün âyetler birbirlerini teyit eder ve beyan eder. İnşikak Sûresi’ni okuduğumuzda Kur’an’ın diğer sûreleri ile mutlaka irtibatını bulabiliriz. Bedenimizin bir yerine bir iğne batsa bütün vücudumuz rahatsız olur. Kur’an’ın bir yerini yanlış anlarsanız Kur’an’ın her tarafını yanlış anlamak zorunda kalırsınız. Baştan sonuna kadar âyetler birbirlerini denetlerler, kontrol ederler, bütünlük dışındaki görüşleri silip atarlar.
Kur’an 600 sahife büyüklüğünde bir kitaptır. Hep birbirine benzer veya tekrar edilmiş âyetler vardır. İlk baktığınızda bu kitaba sığacaklarla ne anlatılacak zannedersiniz. Ama okudukça, düşündükçe, ona sualler sordukça, onda her sorunun cevabını bulursunuz. Tekrar edilen kelimeler ile tekrar edilen cümlelerin ayrı ayrı hikmetleri vardır...
*
Kur’an’ın rehberliği işte böyle bir şey… Çalışmalarımızın tamamıyla ilgilenmenizi tavsiye ederim; yani takriben on bin sayfa tefsir ve kırk bin sayfa genel çalışmalar…