Kur’an’a yani Kur’an düzenine yönelmeliyiz...
Bir şeyi bilmek başkadır, yapmak başkadır.
İnsanda dört meleke vardır; fikir, his, irade ve ünsiyet.
Her birinin sosyal yapısı var; ilim/okul, din/tarikat, iktisat/kurumlar, siyaset/partiler.
- İlimde tartışma esastır, ilim yasama erkini yüklenmiştir.
- Hislerde iman esastır, din tezkiye görevini yüklenmiştir.
- İrade uygulanırken ise yarışma vardır, ekonomiyi düzenler.
- Siyasette güç esastır, güvenliği sağlar, devlet adalete dayanır.
Halk bunların hepsini birlikte yaşar.
Kullanıcı olarak bu melekeler hepsi için eşittir, üretici olarak ise işbölümü vardır.
İşbölümü içinde ihtisas kazanılır. Mütehassıs (uzman) üreticilerin bilgi olarak hepsinden haberdar olmaları gerekir. Uygulamayı ise herkes kendi ihtisasında yapacaktır.
Sıradan olmak üzere eğitim yıllarında yani ilk, orta, yüksek ve akademik okullarda insanlara her konuda eşit seviyede bilgi verirler. Bunlarda ihtisas yoktur. Fen ve edebiyat ayırımı da yoktur. Ayrıca meslek okulları vardır. Bunlar ihtisas kazandırır.
On yaşına kadar yapılan temel öğretimde okuma-yazma ve matematikte dört işlem yapılır. İhtisas yoktur. Ondan sonraki beş yıllık ilköğrenimde denemek üzere uygulamalı eğitim yapılır, her meslekte çalışılır. Ondan sonra gelen orta, yüksek ve akademik öğrenimde ise sıradan okullardaki bütün ilimler eşitlik içinde öğrenilir. Meslek okullarında ise ihtisas yapılır.
KUR’AN yani Kur’an Düzeni bize bunları öğretmektedir; Kur’an’a yönelmeliyiz...
Kur’an’dan yani Kur’an düzeninden ötesi teferruat ama teferruata da bakalım...
Bir işe başladığımız zaman birini kendimize imam yani başkan yaparız. O ne yaparsa biz ona uyarız. Uygulamada tartışma yoktur. Karşı gelme yoktur. Uygulama bittikten sonra uygulama üzerinde müzakere yapılır. Geçmişte eğer haksızlık olmuşsa, onlar giderilir. Yanlışlar yapılmışsa, bir daha yapılmaması için müzakere edilir. Uygulama esnasında sadece uyulur. Eğer devam etmene imkân kalmazsa itiraz etmez ayrılırsın. Uygulama sona erdiğinde haklarını istersin. İlimde de buna benzer bir durum vardır. Önce karşı tarafın ne söylediğini anlamaya çalışacaksın. Onun sözleri bitmeden sözünü kesmeyeceksin. İlmî çalışmada sıra gelmeden konuşulmamalı ve konuşan kişinin sözü bitmeden de sözü kesilmemelidir. Kişinin ne dediği anlaşıldıktan sonra müzakereye geçilir.
Kural olarak bir şeyi öğrenmek istiyorsan görerek öğrenme esastır. Sadece gözetliyorsun, hiçbir soru sormuyorsun ve yaptığını yapıyorsun. Bu kural eğitilme kuralıdır.
Bir proje yaparsınız ve o projeyi uygularsınız. Yolda eksiklikler ve hatalar ortaya çıkar ama siz projeye devam edeceksiniz. Proje bittikten sonra projedeki hatalar üzerinde duracaksınız. Proje uygulanırken değişiklik yapmayacaksınız.
Bunun için projeye daima en küçükten başlayacaksınız ve en kısa adımlarla uygulama yapacaksınız. Son hedefli proje yapacaksınız. Önce kaba olarak üretime başlayıp sona kadar götüreceksiniz. Sonra ara projeleri yapacaksınız. Onlar üzerinde kaliteyi düşüneceksiniz. Ara projede artık herkes çalışır. Ana projeye uyarlanacak şekilde çalışma yapar. İkinci kademede ise zamanlamayı gerçekleştirecek yani neyi ne kadar zamanda yapacağınızı düşünecek, fiziki bakımdan en kısa yolları ve en az maddeyi kullanacaksınız. Bundan sonra ise piyasayı düşünecek, ne yapayım ki benim malım değer elde etsin diyeceksiniz. Kademelerden geçerken sonraki adımları düşünmeyeceksiniz. Önce yapma, sonra kaliteli yapma, sonra en az malzeme kullanma, sonra da en çok değer edecek şekilde yapma yasasını bulmayı hedefleyeceksiniz. Piyasa son şarta dayanır. Bu sebeple o anda kâr getirecek işi yapar, kimse Ar-Ge çalışmasını yapmaz. Ar-Ge çalışmalarını ya devlet yapar ya da tekel Sermaye yapar. Daha az girdilerle daha çok çıktı elde etmeye çalışır. Tekel olduğu için de kârı ürettiği miktarla azami hale çıkarır. Halk Ar-Ge çalışmalarını yapmadığı için sermayenin veya bürokrasinin sömürü alanı olur. Bunu aşmak için Ar-Ge çalışmalarını kooperatifler yapmalıdır.
Kooperatiflerimiz yarım asırdır bunları yapmaktadır... Ve’s-selâm mea’d-dua…