ET yani hayvancılık ve tarım meselesi ve (…)
“Yerli ve Millî Motor ile Otomobil” dedik, önceki yazıda…
“Yerli ve Millî Nizam” yani önceki yazı başlığında olduğu üzere “ADİL DÜZEN” de diyoruz; Millî Nizam Partisi döneminden yani Millî Görüş Hareketi resmen başladığından beri… Ve bu millîliğin “nizam, sistem, düzen” bazında zirve yapmış şekli Refah Partisi döneminde “ADİL DÜZEN” ve “Adil Ekonomik Düzen” olarak anlatıldı… Kim anlattı?
Millî Görüş Önderi ve Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan anlattı da anlattı...
Sadece anlatmadı; “Gümüş Motor” ve “Devrim Otomobili” olarak yaptı…
54. Hükümet Başbakanı olarak “Adil Düzen”in kokusunu koklattı…
Ömrü, sağlığı ve yoldaşları vefa etseydi, aslını da gösterecekti…
Bu kadar hatırlatma yetsin derim; gerisi önceki yazımızda…
Tavsiyem: Meraklısı o yazı ve önceki üç yazıya bakmalı.
Şu sıralar ET ve ADALET konuları epey gündemde; önce et, sonra adalete bakalım!
Aslında bu et konusunu, 16 Ekim 2017 tarihli ve “Sırbistan ziyareti için ‘Kosovalı yazar’ diyor ki!” başlıklı yazımın sonunda kısaca ele almıştım. Önce yazının başını hatırlayalım: ‘Bu köşede “Sırbistan ve Sancak ziyaretleri; nereden nereye…” başlıklı yazımın yayımlandığı gün, Kosovalı yazar Adelina Sfishta’nın “Sırplar ile yakınlaşmaya kızıyorum; kızdım işte…” başlıklı yazısı OCAK Medya’da yayımlandı… Yazıdaki ikinci başlık da şöyle: “Sırplar Balkanlar’dan sonra Türkiye’ye de et satacak!” Yazı uzunca; özetleyeceğim…’
Mezkûr yazı şöyle sona eriyordu: ‘ET meselesİne gelİnce. Sırplar, aşırı hormon ve ilaçlarla beslenmiş hayvanlarını Kosova’ya da satıyorlar. Berbat etler, ne yenir et olarak, ne de gram vitamini var. Aksine zehir yüklü. Kosova ahalisi çok fakir, zaruretten yiyor. Halkın sağlığı bozuluyormuş, hangi siyasinin umurunda. Kosova’da iktidara veya mafyaya yakın birileri ‘zengin oluyor’ sadece. Türkiye’ye gelecek Sırp etleri Türk halkının sağlığını bozacak ama iktidardan ilgi gören birilerini zengin edecek. Et de et olsa bari. / Ama ben ‘küçük kız’ (Kosovalı hanım yazar olarak) sizi rahat bırakmayacağım.’
ET deyip geçmeyelim. “Yerli ve Millî Tarım ve Hayvancılık” olmayınca, sadece “Yerli ve Millî Motor ve Otomobil” değil; yediklerimiz ve içtiklerimiz yerli ve millî olmayınca, bir zamanlar kendi kendine yeten nadir dünya ülkelerinden olan Türkiye bu durumlara yani et, ot/saman ve her türlü hayvan ithal eder durumlara düşer… Hâlbuki bendeniz, çok değil, daha geçen yüzyılın son çeyreğinde, Doğu Anadolu’dan çalışma arkadaşlarımla topladığımız beşer binlik sayıdaki küçükbaş hayvanları, Arabistan’a ihraç ediyorduk! Kısa zamanda ne hallere düştük; hayvan ihraç ederken ithal eder olduk!
ET konusunu yazmama, Dr. Lütfi Hocaoğlu arkadaşımızın bu haftaki yorumu vesile oldu. Aynen aktarıyorum…
Vatandaş acı çekmesİn artık!
Et fiyatları arttı diye hemen bir popülistik davranış gerçekleştirildi. / Eti ithal ederek ucuzlatacakmışız! / İthal et ile eti ucuzlatmak en pahalı eti yemek demektir. / Nasıl popülistik politikalar ile asgari ücreti yükseltmek ekonomiye ciddi zarar veriyorsa, ithal et ile eti ucuzlatmak da aynı zararı hayvancılığa verecektir. / A101 ve BİM mağazalarında 28 TL’ye satılacak olan kıyma ve 31 TL’ye satılacak olan kuşbaşı et ile hiçbir besici rekabet edemeyecek ve ülkemizde zaten çökmüş olan hayvancılığın boynu vurularak yok olması sağlanacaktır. / Beni asıl şaşırtan bu gerçeği hayvancılıkla hiçbir ilgisi olmayan, hatta neredeyse et yemeyen biri olarak ben ve herhangi bir kasap görebiliyorken, nasıl oluyor da Tarım Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı veya herhangi bir milletvekili, hatta muhalefet bile göremiyor. Oy kaygısı mı bunu yaptırıyor, bilemiyorum, ama bu yapılan bu ülkeye verilecek en ciddi zararlardan biridir. / Hayvancılık bittiği andan itibaren artık eti yalnızca dışarıdan alan bir ülke olacağız, bu sektördeki bir sürü insan işsiz kalacak ve neticesi çok berbat olacaktır. / En ucuz gıda maddesi, ne kadar pahalı olursa olsun, ülkenin içinde üretilenidir. Bunu artık görün de vatandaş acı çekmesin. (ET konusu böyle; ADALET ise hep gündemimizde…)