Sadece İstanbul’a değil, köylere de ihanet edildi
Önceki yazımın başlığı neydi?
“Erdoğan; İstanbul'a ihanet ettik, hala da ediyoruz…”
Bu önemli konunun detaylarını okudunuz; bir müddet daha okumaya devam ederiz…
Şöyle devam edebiliriz: Sadece İstanbul’a değil, bütün Anadolu’ya da ihanet edildi, köylere ve köylüye de ihanet edildi; köyler boşaldı, tarım ve hayvancılık çöktü… Türkiye İstanbul’a tıkıldı, insanlar bir tek şehre adeta istiflendi; toplu taşıma araçlarında insanlar istif istif, ana yollarda araçlar istif istif!!! Erbakan Hocamızın önderliğinde, Millî Görüş Hareketi’nin rehberliğinde sürdürülen “sanayileşme hamlesi” unutuldu, istihdam projeleri yok!!! Tek çare ve çözüm olan “Adil Düzen” hiç gündemde ve dillerde yok!!!
Bu durumda bendeniz gibi biri ne yapar?
Allah’a ve O’nun kıyamete kadar insanlığın yegâne rehberi olacak kaynağa sığınır…
KUR’AN VE İLİM çalışmalarına döner ve diyeceğini oradan deyip yazar…
Geçen hafta 935’inci çalışmamızı da tamamladık; elhamdülillah…
Bundan sonra yazacaklarım işte o çalışmamızdan olacak…
***
Gelin diyoruz;
-Ekseriyet demokrasisinden hicret demokrasisine…
-Adalet sisteminde de hâkimlikten hakemliğe geçelim…
-Yönetimde merkezi yönetimden taşra yönetimine geçelim…
-Ekonomide ise faizli sisteminden faizsiz kredileşme sistemine…
-Veresiyeden seleme, karşılıksız nakitten bono sistemine geçelim...
-Eğitimde sınıf geçme sistemi yerine ders geçme sistemine geçelim...
Demesine diyoruz ama “summun-bukmun-umyun” olanların umurunda değil!
Bizimle beraber yola çıkanlar neler yaptılar?
Bizi yarı yolda bıraktılar... Kur’an yolunda cihada devam etmeleri gerekirken, Sermaye’nin ve bürokrasinin peşine takıldılar... Millî Görüş Lideri Necmettin Erbakan’ı “Adil Düzen”den vazgeçirmek için çaba gösterdiler, raporlar hazırladılar...
Onlar böyle yaparken, Sermaye ne yaptı veya ne yapıyor?
Sermaye de onlarla beraber Adil Düzen çalışanlarının çalışmalarını yok hükmüne getirmek için farklı bir çaba gösteriyor. O çalışmaları depoluyor. Sonra onları başka birisi bulmuş gibi onun adına yayınlıyor ve onu meşhur ediyor. Yarın “Adil Düzen”in belki yeni adıyla, belki başka adıyla birisine Nobel mükâfatı verdiklerini görürseniz, asla şaşırmayın!
Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı olunca, yetkili bir milletvekilini çağırarak, ‘faizsiz sisteme geçilmesi için hazırlık yapmasını’ istemişti...
Milletvekili arkadaşı Bünyamin Demir’i bulmuş, ondan yardım istemişti. Bünyamin Demir ile çalıştık ve öneride bulunduk: Vakıflar Bankası’na Bünyamin Demir genel müdür olarak atanacak... İki genel müdür yardımcısı olacak... Biri cari bankacılığı yapacak, diğeri faizsiz kredileşmeyi sağlayan kooperatiflerin ortaklık bonolarını alıp satacaklardı...
Bunu Bünyamin Demir ile değil de kendileri yapmaya kalkıştılar…
Vakıflar Bankası’na kıyamadılar... Vakıflar Bankası’na “Vakıf Katılım” bankasını kurdurdular... Oyun anlaşılmasın diye “Ziraat Katılım” bankasını da eklediler...
Daha da anlaşılmasın diye Prof. Arif Ersoy’u ve Prof. Hayrettin Karaman’ı da katılım bankalarına fetva veren yaptılar... Bünyamin Demir ekibi ile hem altınla kredileşme ilişkisine girdiler hem de öneride bulundular; Akevler’i bırakın, biz sizi (…) yapalım!!!
Not 1: Yaşanmış olan bu hikâye daha da uzun; bazı bölümlerinde bizzat bulundum, görüşmelere katıldım, Üstad bu kadarla özetlemiş. Ne diyelim; bu kadarı yeterli olsun!
Not 2: http://www.milligazete.com.tr/haber/1278295/diyanet-katilim-bankalarini-uyardi-faizli-yontemden-farkiniz-kalmiyor (Bu yazıyı yazdığım gün, bu haber yayımlandı.)