‘Evet, hak gelİnce bâtıl gİdecektİr’
Ne dedik? (Devamı var) dedik. O halde devam edelim... Önce ayetin (İsra, 76) mealini tekrar hatırlayalım: “Ve yine onlar, seni yurdundan çıkarmak için nerdeyse dünyayı başına dar getirecekler. O takdirde, senin ardından kendileri de fazla kalamazlar.” (DİB Meali)
‘Sermaye’nin bugün oynadığı bir oyun vardır; bürokratları ve girişimcileri kullanarak halkı yönetmek. Belli kimseleri maaşlı bürokrat yapar. Onlar halktan zorla vergiler alırlar ve ondan sonra halkı Sermaye adına yönetirler. Bunların elinde silah da vardır. Yani bürokrasinin içine ordu da dâhildir. Diğer taraftan Sermaye taşeronlara kredi açar, onlar da paraları ile halkı emirlerine alırlar ve böylece Sermaye adına yeryüzünü idare ederler.
Uygulanan siyaset şudur. Çalıştığın yerde seni rahatsız edecektir; ya görevliler seni tedirgin edecek ve orasını bırakmak zorunda kalacaksın ya da işverenler seni rahatsız edecek ve orada aç kalacaksın. Böylece durmadan yer değiştirmek zorunda bırakılacaksın.
Bir kaymakamı üç seneden fazla bir yerde durdurmazlar; çünkü orasını öğrenir ve kendi başına iş yapar, halkla bir olur.
Dört senede, beş senede bir ekseriyet seçimini yaparlar ki; iktidar hâkim olmasın, bürokratları biz kullanalım diye.
İslâmiyet’te demokrasi vardır, seçim yapılır ama her sene seçim yapılır. Meclis birden yenilenmez. Diyelim ki meclisin beşte biri her sene yenilenir. O zaman meclise gelen yeni milletvekilleri yetiştikten sonra devam ederler. Yarısı yeni milletvekillerinden gelse, demek ki meclis her yıl onda bir kadar değişecektir. Bu da tedrici gelişme demektir.
Oysa onların sisteminde sürekli olarak bulunduğu yerden koparmaya çalışırlar...’
*
‘AK Parti’nin başarısı, Abdülhamid’in başarısı, uzun zaman iktidarda kalmalarıdır. Başkanlık sistemi ile bu sağlanamıyor; yine beş senede bir seçim, yine sıfırdan yenilenme.
“Adil Düzen”de seçim yerine biat sistemi vardır. Herkes kendi temsilcisini seçer, istediği zaman değiştirir ve asla birden yenilenme olmaz. Yenilik isteniyorsa yeni ocak, yeni bucak, yeni il ve yeni devlet kurulur ama eski devletin yapısı değiştirilmez.
Bu sebeple Adil Düzen Anayasası’nda bugün Türkiye’de ve dünyada uygulanan tüm kurumlar aynen korunmaktadır. Sadece onların yanlışları düzeltilmekte, eksiklikleri tamamlanmaktadır. İşe semtlerden başlanmaktadır...’
*
İnkılaplar şöyle gerçekleşmektedir.
İşlerin iyi gitmediğini gören kişiler topluluklarında inkılap yapmak isterler. Önce bir aşiret/ocak oluştururlar, bir ocak on kadar aileden oluşur. Bunlar yeni düzen üzerinde çalışmaya başlarlar. Katılanlar olur. Bir “semt” kurarlar; bu yüz hanelik bir kooperatiftir. Bu semt büyür ve “bucak” seviyesine çıkar. Buraya dışarıdan göçler olur. Buraya gelenler “yeni site” oluştururlar. O site artık değişmez. O haliyle ömrü olduğu kadar devam eder.
1967 yılında kurduğumuz İzmir Akevler Kooperatifi bunun ilk uygulamasıdır. Onun yapısını değiştirmeyiz. O kendi yapısı içinde gelişmeye devam edecektir...
Kırgızistan’da yeni bir site kurmaya çalıştık; başaramadık...
İstanbul’da yirmi senedir yeni site kurmaya çalışıyoruz... İlmî çalışmalar yaptık... Sistemler oluşturduk... Şimdi uygulamak istiyoruz...’
*
‘Evet, hak gelİnce bâtıl gİdecektİr. Bu da hicretle olacaktır.
Biz semtler kuracağız. Belde kooperatifleri kuracağız. Halkımız Kur’an düzeninde yaşamaya başlayacak. Biz makro düzene karışmayacağız; ticareti biz yapmayacak, güvenliği biz sağlamayacak, biz sadece mikroda yani kendi içimizde “Adil Düzen”i yaşayacağız. Bedendeki hücre gibi bir hücre oluşturacağız. Hücre çoğalacak ama her biri bağımsız olacak. Merkezi yönetim olmayacak, merkez oluşmayacak.
Merkezi bizi oradan kovmak isteyenlere bırakacağız...’ (Devamı var)