‘SIRA TÜRKİYE’YE GELİYOR, UYANIN!’
Aslında işin özü ve özeti -bence de- şöyle: “Aslına bakılırsa, sandıktan çıkacak olan sonuç ne olursa olsun, fazla sarsıcı bir değişikliğe yol açmayacak: Sandıktan ‘Evet’ oyları önde çıkarsa, anayasa değişikliği ile getirilecek yeni sistem, Tayyip Erdoğan tarafından, Cumhurbaşkanı seçildiği ilk günden itibaren fiili olarak uygulanmıyor mu? Buna karşılık, ‘Hayır’ oylarının baskın gelmesi, “Var olan sistemle yola devam” anlamı taşıyor… / Her iki halde de Türkiye bugünkü Türkiye olmaya devam edecek…”
Bu görüş, uzunca bir yazının orta yerlerinde ifade edilen bir görüş ve bence de bütün mesele işte bu kadar!
Peki, bu referandum neden yapılıyor ve/ya yaptırılıyor?
İşte, henüz kimsenin tam olarak anlayamadığı ve açıklık getiremediği nokta tam da burası ama ben kendimce sadece iki kelime ile durumu özetler oldum:
Biri ‘TUZAK’, diğeri ‘İNTİHAR’!
Ne dersiniz, sizce hangisi?
TUZAK ve/ya İNTİHAR başlıkları ile iki yazı yazılabilir ama şahsen benim içimden yazmak gelmiyor! Neden(?) diye soranlara cevabım çok kısa olacak:
“Ülkemizin bu kadar İç ve dış sorunu varken ve de SURİYE musibeti vesilesiyle SAVAŞ kapımıza dayanmışken, bu referandum neyin nesi?!.”
İşte, TUZAK başlıklı bir yazı yazılsa, meseleye bir de bu içerikten bakmalı derim.
SURİYE başta olmak üzere, bu kadar olaylar oluyorken, bizim yöneticilerimiz referandumla oyalan(dırıl)ıyorlarsa; ben bu duruma “TUZAK” demeyeyim de ne diyeyim?!.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, bence, en önemli uyarısını yaptı:
“SIRA TÜRKİYE’YE GELİYOR, UYANIN!”
Temel Karamollaoğlu’nun bu önemli uyarısını hatırlatmamın ve hatırlamamın bir sebebi daha var: Bosna Savaşı yıllarında kendisi Sivas Belediye Başkanı idi ve o zaman Bosna Dayanışma Gurubu’ndaki arkadaşlarımla bir defasında Kayseri ve Sivas’taki toplantılara gitmiştik. İşte, Sivas Kapalı Spor Salonu’ndaki büyük toplantıda da bu uyarılarımı yapmıştım.
(Bu satırları aynı zamanda, çok değil, yakın zamanda Bosna ve Kosova’da ‘Batılı Barbarlar’ denilen zalimlerin zulmünü yaşamış ‘Bosnalı/Kosovalı Reşat’ olarak da yazıyorum.)
Bu arada “Haçlı Seferleri” de ayrıca hatırlanmalı ve ibret alınmalı, derim...
Evet, Bosna ve Kosova Savaşları yıllarında, Sivas da dâhil olmak üzere, Türkiye’nin her tarafını dolaşıp konuşmalar yaparken -veya yazılar yazarken- dediğim şuydu:
“Bugün Balkanlar’da bu zulüm ve katliamları yapan ve/ya yapanlara göz yuman Batı dünyası, yüz yıl öncesinde Anadolu’nun (İstanbul’da İngilizler, İzmir’de Yunanlılar, Antalya’da İtalyanlar, Antep’te Fransızlar, Kuzey-Doğu Anadolu’da Ruslar) birçok yerini nasıl işgal ettiyse, bugün de bu sevdalarından vazgeçmiş değildirler...” Artık kapımıza dayanan (veya içimize sızan nice örgütleriyle) Suriye ve Irak’taki gelişmeleri bir de bu boyutu ile düşünmemiz gerektiğini -bilmem kaçıncı kere olmak üzere- bir defa daha hatırlatıyorum…
Temel Karamollaoğlu’nun çok önemli uyarısını bir kere daha hatırlayıp hatırlatalım:
“SIRA TÜRKİYE’YE GELİYOR, UYANIN!”
Nokta.
Bu yazının buraya kadar yazdığım bu bölümünü, önceki yazımın “16 Nisan Başkanlık Referandumu Tahmini” çalışması yani “Kasım 2016’dan günümüze kadar olan anketlere göre seçim gününe bir projeksiyon…” ile ilgili değerlendirmenin devamı olarak da okuyabilirsiniz.
Biliyor ve anlıyorum, sizi bir taraftan “DÜŞÜNMEYE” davet ederken, diğer taraftan pek kimsenin aklına gelmeyen “kafa karıştırıcı” şeyler yazıyorum ama maalesef bazı şeyler böylesine kafa karıştırıcı ve derin derin düşünmemizi gerektirici ayrıntılarda gizli.
Bence, yetkili-yetkisiz her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve özellikle de istisnasız bütün yönetİcİlerİmİz şu haberin her kelimesini okumalı ve gereğini yapmalıdır...
http://www.milligazete.com.tr/sira_turkiye’ye_geliyor_uyanin/461060