Günümüzde nerden başlamalı, ne yapmalıyız?
657. “Kur’an ve İlim” seminer notlarımızdan aktarıyorum… Evet, biz topluluk oluşturacağız... Oluşmuş topluluk Allah’ın halifesi olacaktır... Ancak her topluluk değil, Allah’ın şeriatına dayanan topluluklar Allah’ın halifesi olacaklardır...
Yeryüzünde bucaklar oluşacak, onlar dört delile dayanarak fıkıhlarını oluşturacaklardır. Bu fıkıh üçüncü bin yıl uygarlığının fıkhı olacaktır.
Bu şekilde oluşan bucakların yüz kadarı birleşerek illeri oluşturacaklardır.
Yüze yakın il birleşerek ülkeleri oluşturacaklardır.
Ülkeler de insanlığı oluşturacaktır.
Böylece oluşmuş insanlık ve diğer ocak, bucak, il ve ülkeler Allah’ın yeryüzündeki halifesi olacaklardır.
Kamu görevlerini “siyasi örgütler” yapacaktır.
Genel hizmeti ise “kooperatifler” yapacaktır.
Biz nerden başlamalıyız?
Ekonomik faaliyetler mikrodan başlar. Bir yüz dairelik apartmanda ekonominin bütün uygulamaları yapılır. Dolayısıyla en kolayından başlamak gerekir. Yapamayacağımız işlere kalkışmamalıyız. Yapacağımız, yapabileceğimiz işlerle uğraşmalıyız...
1960’larda siyasi faaliyet göstermekle yanlış mı yaptık?
O günkü baskılı rejim dünyası bizi siyasi faaliyet göstertmeye zorlamıştır. O zamanki yeryüzünün yarısından çoğu sosyalist ülkedir, orada namaz kılmak bile yasaklanmıştır... Diğer dörtte bir ülkede diktatörler iktidardadır ve İslâmî faaliyet yasaktır... Nitekim biz İzmir’de ‘siz kooperatifi şeriatla yönetiyorsunuz’ diye Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandık... Diğer dörtte birinde de sömürü sermayesi tüm gücü ile hâkimdir, sizin bir şey yapmanız mümkün değildir... Faizsiz ekonomiden bahsetmek suç sayılıyordu, ceza kanununda maddesi yoktu ama kimse faizi ağzına alamıyordu... Anayasa Mahkemesi Reisi Hakkı Ketenoğlu bile faizin meşruiyetine fetva vermişti, ‘faizin kötülüğünden bahsetmesek iyi olur’ demişti...Oysa Ketenoğlu Arapça bilen muttaki bir Müslümandı, o zamanki Millî Görüş partisini kapatmamak için izne ayrılmış ve emekli olmuştu…
İşte biz bu baskıların olduğu dönemde siyaset yapmaya başladık. Erbakan’la bağımsız adaylığımızı koyduk; sonra “Adil Düzen”e varıncaya kadar siyasette hep onu destekledik...
Bugün nerdeyiz?
Sovyet sosyalistleri yıkılmış... Putin İslâm Konferansı Örgütü’ne katılmak için başvurmuş... Türkiye’de anayasa ekseriyetiyle iktidar olunmuş... Amerika’da Obama seçilmiş... Çin sosyalizmi bırakmamış ama büyük bir şekilde “Adil Düzen” söylemlerine uygun sistemlerini getirmiş... Avrupa’da Papa hâkim olmaya başlamış…
Bütün samimiyetimle inanarak söylüyorum ki bu gelişmeler bizim siyasi çıkışımızla ilgilidir, Erbakan’ın öncülüğünde yapılan siyasetin sonunda bu değişmeler olmuştur... Erbakan sömürü düzenini anlatmış; Türkler duymamışlar, Araplar işitmemişler, kapitalistler susturmuşlar ama İranlılar kulak vermiş, sosyalist ülkeler kulak vermiş... Rusya’da Refah Partisi vardır ve Putin ile koalisyon yapmıştır... İran Erbakan’ı davet etmiş, devlet başkanları üstünde ağırlamış, Erbakan İranlı lider Hamaney ile görüşmüştür...
Bütün bunlara rağmen “Adil (Ekonomik) Düzen” gelmemiştir.
Gelemezdi...
Çünkü bilmiyorduk...
Birinci hareketimizde/hamlemizde özgürlüğümüzü kazandık…
İkinci hareketimizde/hamlemizde “Adil (Ekonomik) Düzen”i dünyaya duyurduk...
Şimdi üçüncü hareket, üçüncü hamle yapma zamanıdır…
O da uygulayarak bir örnek vermektir...
“ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” böylece bu asrın başlarında bile dünyaya yayılmış olacaktır. Yapacağımız iş insanlara Kur’an’ı Allah’ın inzâl ettiğini göstererek davet etmektir.